frankfurt okulu düşünürleri tarafından ilk olarak 1947 yılında kullanılan kavram. buna göre günümüz kapitalizmi ağır şartlar altında çalıştırdığı insanları denetim altında tutup tepki gösterme ve başkaldırma ihtimaline karşı bilgiyi ve popüler kültür öğelerini maniple etmek suretiyle varlığını devam ettirmektedir. sistem ağır şartlar altında yaşamaktan bunalan toplumu bu durumdan kurtarmak için görsel, işitsel ve yazılı medya organlarını kullanarak onları sahte bir rahatlama ve uyuma durumuna sokar. böylece insanlar geçici olarak sorunlarından uzaklaşır. kültür endüstrisinin sunduğu kaçış gerçek bir kaçış olmayıp yalnızca insanların yaşamlarındaki temel baskılardan uzaklaşmasına ve çalışma azimlerini yeniden yaratmasına hizmet etmektedir.
frankfurt okulu teorisyenlere göre 20.yy.'da kültür bireysel değerlerin bir sığınağı olacağı yerde endüstrileşmeye kurban edilerek özgürleşim ve insani değerlerden çok egemenik ve iktidar ilişkilerinin alanı haline gelmiştir. kapitalizm bir "kültür endüstrisi" yaratarak bireylerin bilinaçaltına etkide bulunur ve birey kendisini üreterek değil de tüketerek bir değer yaratan olarak görür. devrimi gerçekleştirecek kitle içinde yer alacak ve barbarlık düzenini yıkarak daha iyi bir dünya kurma idealini gerçekleştirecek bireylerin yerini kapitalist kültürün seri bir şekilde ürettiği "kukla birey" alırken kapitalist sistem bu bireyleri manipüle ederek ütopyanın gerçekleşticisi olacak olan özneyi bütünün ine hapsederek yokeder. artık birey özgünüğü törpilenmiş ve "ben" liğini yitirmiş "standart" bir tüketiciden ibarettir. bu standart tüketici sürekli tüketmek amacında olan ve amacı "ihtiyaçtan" keynaklanan birey değildir. sürekli tüketmesinin nedeni ihtiyaç değil diğerlerinden geri kalmamak düşüncesidir.
içinde olduğumuzun farkında olmadığımız bir tekel kontrolünün gerçeğidir.
Öyle ki insanlara ürettikleri ürünlerle ve medya aracılığı ile moda dayatması yapılıyor kii tüketimi içselleştirmesini sağlıyor.
ilk çağ insanları bile bizlerden tüketim konusunda daha özgürdür; sadece ihtiyaçlarını alır, giderir ve eskiyince atar...
dikkatinizi çekerim tüm faaliyetler alışveriş merkezleri içinde niçin?
yürüyen merdivenlere dikkat ettiniz mi? doğrudan mağzalara yöneltiyor insanı..
peki, günümüzde insanların eşyaları prestiji konumuna geldi..
alınan ürünler tarz belli eder oldu..
neden??..
tüketim için...
peki kültür endüstrisi nasıl başarıyor bunu?..
medya sayesinde...
medyayı kim yönetiyor devlet..
devlet kimin sözünü dinliyor, sermayelerin..
kültür endüstrisi, kapitalizmin yeniden üretiminde büyük rol oynayarak , herhangi bir duyumdan yoksun, kendi insiyatifini yavaş yavaş kaybeden ve memnun bir tüketici üreten bir kurumdur.adorno ve horkheimer'in belirttiği gibi ''izleyicilerden bağımsız hiçbir düşünce beklenmemelidir'' birileri cebini diğerlerinin cebinden aldıklarıyla doldururken arada kurulan naylon düzenle insanlar eylemsizliğe itiliyor.kültür endüstrisi, ne yaptığını bilmeyen ve durmaksızın eğlenen bir kitle toplumu yaratmanın yanı sıra , kapitalizm yanlısı ideolojileri de aktif olarak yayar.uyum sağlama,tüketme,sıkı çalışma ve bireysel olarak başarma gereksinimleri ile ilgili mesajlar,kültür endüstrisi ürünlerinin tipik bir özelliğidir.bunlar işgücünün motivasyonuna yardımcı olur ve kollektif eylemi engeller.bir bakıma yeni dünya düzeni bile denilebilir.zengin ve fakir kavramı yüzyıllardan beri süre gelirken bu kavramla uçurumlar en aza indiriliyormuş gibi gösterilsede aslında sadece para babalarının lehine gelişen bir kurumdur.yüksek sınıf üzerinden kurulan o ciddiyet en aza indirilirken ,fakir sınıfın bu dengesizliğe ,adaletsizliğe karşı isyanı da bastırılır ,o öfkesi susturulur.
tam anlamıyla bir çıkar ilişkisi düzeni kurulur.dışardan bakıldığından iyi niyetli bir kurum gibi görülsede aslında her bir mekanizmasına çıkar ilişkisini donatmış bir kurumdur.efendiler ve tüketicilerin oynatma düzeni.müşteriler el üstünde tutuluyormuş gibi gösterilerek uyutulur ama en fazla tüketicidir.sanatta kültür endüstrisinden payına düşeni almıştır.tüketim toplumunun getirilerine göre sanat üreten bir düzen hali olmuştur.
"kitle"yi doğuran, kapitalizmi vurgulatan, ama farkedip konuştukça da onu beslemeye neden olan, ve akla havada asılı kalıp uçan "starbucks" bardakları getiren kısırdöngü tamlama.