Simdi Kuranin orininali Arapca olanidir. Tercumesi veya meali bu metnin aynisi olmaz, dilbilim acisindan da mumkun degildir. Bu nedenle ibadet amacli okundugunda metnin kendisinin okunmasi normaldir. Tabii dinin bir de anlasilmasi gerek tercume ve meal burada devreye girmektedir. Bir romanin dahi iki cevirisi birbirini tutmaz muhakkak farklilik olur. Her dilde birebir ayni anlamda sozcuk olmasi sozcuk olsa dahi cumlenin bagdasikligi icinde orijinalindeki anlami bire bir tutmasi cok cok zordur.
sonuçta kuran'da özellikle arapça okuyun diye bir ibare yok. ayrıca kuran pek çok yerde farklı kavimlere ve dolaylı olarak dillere vurgu yaparak bunu kabul ediyor. herhangi bir kabileye de gelmeyip evrensel olduğuna göre pekala okunabilir ve hatta okunmalıdır da.
tamam arapçası da okunsun yine ancak türkçesi de okunmalıdır.
neden yaradan türkçe okuyunca bizi anlamıyor mu?
ayrıca arapça bilmeyen topluluklara kuran neden gönderildi? okuyup, anlayın diye değilde ezberleyin diye mi? hiç sanmıyorum.
kuran arapça indirilmiştir çünkü, ayrıca hz. osman vesaire kuranı adı gibi ezbere bildiği halde okurdu. vardır bir hikmeti elbet ama sonuna kadar kuranı öncelikle kendi dilinde okumalı insan. sonra anlar bilir ibadetini yapar.
hatta ben bir kez arapça okuyorsan on kez türkçe okumaktan yanayım.arapçasında kulağa hoş gelme, dilsel olarak bir etkileyicilik vardır.bu sebeple arapçayı toptan rafa kaldırmak da gerekmez.
fakat dediğim gibi bir defa yasin okudun diyelim arapçadan.on defa türkçesini oku, üstünde düşün, kafa yor.
ayrıca dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi, bazı mealcilerin kafasına göre ayetin orasını burasını yorumlamasıdır.parantez içinde kelime eklemesi yapmasıdır.buralara dikkat etmek gerekir.çünkü bu hatalı mealler, kur'an'ın çelişki taşıdığına dair argüman olarak kullanılıyor sonra.
tek bir yerden meal okumayın.bir ayetin olabildiğince çok sayıda farklı mealini okuyun.bu mealleri muhakeme edin.takıldığınız yerdeki kelimelerin arapça anlamlarını araştırın.
Çünkü bilmedikleri bir dili ezberlemek bizim insanımızın hoşuna gidiyor.
Kendi dillerinde okuyunca aşağılık hissine kapılıyorlar sanırım.
Neyse Zaten ben ihtiyaç duymuyorum.
birader arap coğrafyasına indiği, orada araplar yaşadığı ve yine orada arapça konuşulduğu için arapça indirildi. 'siz anlayasınız diye arapça indirdik'deki maksat budur. araplara ingilizce inecek değildi ya! en iyi bildikleri, en iyi konuştukları dil arapça. Doğal olarak o dilde geldi. ayrıca arapça ifade kabiliyeti çok yüksek olan bir dil.
Ayetlerle açıklayalım da ondan sonra Türkçe de okunur diyenler çıkamasın.
Bu zuhruf 3:
"Biz, anlayasınız diye onu Arapça bir Kur'ân yaptık."
Bu da Yusuf 2:
"Biz onu Arapça bir Kur'ân olarak indirdik ki, aklınızı kullanıp anlayasınız diye."
Bak gördün mü senin inandığın dinin Allah'ı ne diyor?
Diyor ki bunu anlayabilesin diye Arapça yaptım ben. Yoksa anlayamazdın. En iyi dil Arapça diyor yani. Yoksa Araplara indiği için değil.
Şimdi ne düşünüyorsun ?
Edit: Yine eksilendim çok ayıp ettiniz haha. Ama bunlar Allah'ın ayetleri. Beğenir veya beğenmezsiniz ama kuran'da böyle geçiyor. Sanki ayetleri ben yazdım.
Entry silindiği için** tekrardan yazmak istiyorum yüksel müsadenizle..
Öncelikle belirtmek isterim amacım trollük veya hiçbir dine saygısızlık değildir. Amacım; görüşlerimi sizinle paylaşmak ve doğru veya yanlışlığını anlamaktır. Sonralıkla; Ülkemizde kuran arapça okunmakta, okutulmaktadır. Lakin ülkemizde kuran okuyanların yüzde 90ı okuduğunu anlamamakta, sadece okumak için okumakta ve okuduğunun sevap olduğunu düşünmektedir. Allah kuran ı anlayalım ve uygulayalım diye gönderdi, öylesine okuyalım diye değil. Madem dilimiz Türkçe ve kimse arapça bilmiyor ve okuduğunu anlamıyor, Türkçe okumak neden günah olarak anlaşılıyor. Bu düzende yalan yanlış fetva vermekte kolaylaşıyor, her hocayım diyenler bi şeyler uyduruyor, zaten bizim millet arapça bilmiyor ya uydur babam uydur. Bizimkiler inanır. Neyse efendim velhasıl neden kendi dilimizde okuyamıyoruz kuranı, lütfen aydınlatın, güzel yorumlar yapın, buna çok ihtiyacım var çünkü. Yanlış düşünüyorsam eğer günaha girmek de istemiyorum. Okuduysanız eğer ki sanmıyorum ama yine de teşekkür ederim..
Burada kritik konu meal denilen kavram . Hz.muhammed ne zaman peygamber oldu 40 yaşında. Sene 610 lar. Yani biz nasıl göktürk kitabesini anlayamazsak bugünün arapları da anlamıyor. Açıklamaya mecbur olduğumuz dilsel anlamsal olaylar var.
ahmaklıktır, bu kitap ilk yazıldığında zaten insanlar okusun anlasın ve buna göre hareket etsin diye yazılmış ve arabistanda yazıldığı içinde arapca anlaşılması gerektiği için öyle kaleme alınmış. madem kuranın okunup anlaşılmasına gerek yok ve din simsarlığına ihtiyacı var o zaman neden ingilizce gönderilmedi yada kimsenin anlamayıp sadece muhammedin anlayacağı bir dilde.
bir diğer konuda sürekli türkçenin yetersizliğinden bahsedilir, tamam eyvallah arapça türkçeden zengin ama çinceden, ingilizceden, ispanyolcadan daha zengin değil neden amarikadaki bir camide kuran ingilizce okunmuyor madem günah olarak görülüyor.
bir soru.
ibadet amacıyla türkçesini okuyana hiç rastlamadım ben de.
sanırım dogma olarak kalması, sorgulanmaması, anlaşılmaması için böyle kurulu bu düzen. elbette çeviriler yüzde yüz kusursuz olmadığı, dil yapılarında farklılıklar olduğu için arapça konuşmayı bilen birinin okuduğu kuranla, türkçe çevirisini okumak aynı olmaz. yine de bilinçli bir cahil bırakma söz konusu.
inandığın bir din var. o dinin peygamberinin tanrıyla iletişim kurduğuna inanıyorsun. seni yaratan tanrının, o peygambere yazdırdığı sözlerin anlamını hiç merak etmiyorsun. tanrın sana ne söylüyor? bilmiyorsun. üstünkörü inanmak yetiyor.
arapça okuyup ne dediğini bilmemek, neye inandığını bilmemek demek bir nevi. öyle uygun görülmüş. yoksa, okuyup anladığı bir kitabı "saçma" bulabilecek insanlar yaratmaya ne gerek var, değil mi
kuran şiirsel bir dille yazıldığı için türkçe okunuşu orjinali ile aynı etkiyi vermiyor. mesela çok sevdiğim bir yazar olan edgar allan poe nun the raven` adlı şiirini ele alalım. şiirin ilk ve son kıtasını ingilizce-tükçe açıklaması ile vereceğim. akıcılık, fonetik v.s. orjinali ile aynı tadı vermesi hatta anımsatması bile imkansız. çeviri sadece anlamını fısıldıyor ruhunu değil..
The Raven
ilk kıta;
Once upon a midnight dreary, while I pondered, weak and weary,
Over many a quaint and curious volume of forgotten lore—
While I nodded, nearly napping, suddenly there came a tapping,
As of some one gently rapping, rapping at my chamber door.
Only this and nothing more.”
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
Başka kim gelir bu zaman? "
son kıta;
And the Raven, never flitting, still is sitting, still is sitting
On the pallid bust of Pallas just above my chamber door;
And his eyes have all the seeming of a demon’s that is dreaming,
And the lamp-light o’er him streaming throws his shadow on the floor;
And my soul from out that shadow that lies floating on the floor
Shall be lifted—nevermore!
Kuzgun bir an olsun ayrılmadı, oturdukça oturdu,
Oturdukça oturdu oda kapımın hemen üstündeki Pallas büstünde;
Benziyordu gözleri hayal kuran bir şeytanın görüntüsüne,
Vuruyordu kara gölgesini yere lambadan yansıyan ışık;
Kapalı kaldu ruhum bu kara gölgenin içinde,
Kurtulamayacak - Hiçbir zaman!
okuyup da bu ne lan tepkisi verdirmemek için. arapça yemek tarifini ezgili okusan amin deyip ağlayacak insanlara söz anlatmaya çalışıyoruz. yüzlerce yıl ayak üstü yemiş bu hocalarınız.