bugün

lonca örgütlerine dayanan ekonomi ve devlet anlayışıdır. gerçek anlamda avrupa 'nın loncacılıgını dile getirir.
toplumun, devletin güdümü çevresinde örgütlenmesini öngören siyasi kurum ideolojisi.
imtiyazsiz sinifsiz kaynasmis bir kitle tahayyül eder. literatürdeki asıl adı solidarist korporatizmdir. mustafa kemal atatürk'ün türkiye için öngördüğü ekonomik ve sosyal sistemdir. özel sektör asli olmakla beraber devletin özel sektörün yatırım yapmayacağı alanlara müdahale ederek buralara yatırım yapabilir.

işçi ile işveren ayrımı yoktur, hepsi asli olarak devlete bağlıdır. özel iş kolu örgütleri ve sendikalarda bu sistemde ya yoktur ya da doğrudan devlet odaklı örgütlenmelerdir. sınıf siyaseti de bu nedenle yasaktır.

bütün bu özellikler 1930lar ve 40larım chp parti programında görülmektedir. ki zaten bu programın belirli kısımları dönemin yabancı(alman ve italyan) korporatist parti(nsdap, Partito Nazionale Fascista) programlarından alınmıştır.
korporatizm temelde toplumun bütün kesimlerinin devletle aynı masaya oturması ilkesine dayanır. yane işçii , imalatçı , çiftçi ... temsilcileri devletle masaya oturur politikaları belirler. üretimin miktarını , işçi ücretlerini , sosyal güvenlik gibi konular belirlenir.

ancak korporatizm uygulamada farklılık gösterir. bunlardan biri devlet korporatizmi diğeri sosyal korporatizm.

devlet korporatizminde temel ilke devletin eşitler arasında birinci olmasıdır. yane bahsettiğimiz gibi toplumun çeşitli kesimleri karar verme sürecinde masada olmasına rağmen alınan kararlara veto hakkı bulunmuyor. bu uygulamada son sözü devlet söylüyor.

sosyal korporatizm ise toplumsal uzlaşma ilkesine dayanıyor. bu uygulamada her temsilcinin veto hakkı bulunuyor. temsilcilerin tamamını memnun edecek bir noktada uzlaşılmadıkça karar alınması mümkün olmuyor.

bu noktada devlet korporatizmi faşizme, sosyal korporatizm ise sosyalizme yakınlık gösteriyor.

sonuç olarak korporatizm belli politikaları öngeren bir ideoloji değildir. bu politikaların nasıl olacağının belirlenmesidir. yane temsilcilerin aynı masada oturmasından ibarettir belirlenecek politikalar o masanın başında oturanların kararlarından ibarettir.
devletler,

sınırları içerisinde yaşayan insanlara hizmet için kurulur ve bu iyi niyetli amaç bağlamında olumlu bir kurgudur. ancak, zaman içerisinde siyasi iktidarların otorite aracı haline gelirler. zira, kurulu devleti yönetenler; mevcut iktidarın sahipleri ya da onlar tarafından atanmış insanlardır. insan ise, doğası gereği kendi çıkarları için; toplumun değil bireylerin çıkarlarını korumaya eğilimli ve bu uğurda yönlendirilmeye müsaittir. kokuşma, tam da bu noktada başlar! ve tüm devlet birimlerine, kanserli hücreler gibi dalga dalga yayılır.

devleti yönetenler, olması gerektiği gibi toplumun çıkarlarını birey çıkarlarından üstün tutabilirler ve genellikle de başlangıçta böyle başlar. lakin, zamanla kapital sahibi kimi dış ya da iç güçlerin karşılıklı çıkara dayalı yönlendirmesiyle dönüşüverirler. Demokrasi gibi kuvvetler ayrılığı prensibi ile erke kullanımı ayrıştırılmış rejimler dahi bu çok yönlü çıkar ilişkilerine dayanamayıp çözülmeye başlarlar.

anarşizm,

errico malatesta' dan başlayıp kropotkin ile doruğa ulaşan eleştirilerini, devletçiliğin bu yumuşak karnı üzerinde yoğunlaştırmış, temelde aynı materyalist mantaliteyi benimsediği halde klasik sosyalizm ile yollarını ayırmıştır.

hal böyle iken,

korporatizm; ne kapitalizmin, ne anarşizmin ve ne de klasik sosyalizmin dertlerine çare olabilecek, kerameti kendinden menkul bir düşünce olarak kalmaya mahkum gibi görülmektedir.
imalat faaliyetlerinin mesleki örgütler tarafından, disiplinli bir biçimde yürütülmesi amacıyla kurulan, mesleğin erbabı olmak isteyenlerin üye olarak çıraklık, kalfalık aşamalarından geçtikten sonra ustalık derecesine ulaşmasını öngören bir Ortaçağ iş örgütlenme sistemi.
korporasyonlar osmanlı'nın esnaf birlikleri olan loncalarla aynı işleve sahiptir. mussolini italya'sında uygulanmış olup devletin bütün ekonomik faaliyetleri ve dolayısıyla da bütün toplumsal yaşamı kontrolü altında tutup emek hareketlerini denetim altına almayı amaçladığı, bir faşist ekonomik modele dönüşmüştür.

sanayi devriminden, emek hareketlerinden, ağır sanayiden nasiplenememiş ülkemizde ise kemalizm korporatizmi uygulamak zorunda kalmış, devlet liberal ekonomiyi benimsemekle birlikte ülkede bir özel teşebbüsten de bahsedilemeyeceği için zorunlu olarak ekonomik hayata müdahil olmuştur. dolayısıyla türk kemalizmi de italya'daki faşist ideolojiyle neredeyse her alanda at başı hareket etmeye devam edebilmiştir
solidarist korporatizm: irredantilist olmayan ülkücü harekettir.
türk cumhuriyetinin devlet felsefesi olup, augusto comte'un fikirlerinin ziya gökalp vasıtasıyla reel zeminlerde vücut bulmasıdır.
yarın sevgili nuray mert hocamızın siyaset sosyolojisi vizesinde çıkacak olan konu. morali iyi olursa kolay soracağını söylediler kendileri, bakalım.
(bkz: solidarist korporatizm)

bu başlığın buraya yönlendirilmesi sözlüğümüz de kemalist dediğimiz zihniyetin iflasıdır. daha da kötüsü buraya 12.entryi benim girmemdir.
düyanın her yerinde sosyalistler parlamenter demokrasi ve sınıf mücadelesi gibi dandik kurum veya kavramları ülkedeki milli bütünlüğü bozmak amacı ile kullanır. zaten tüm ülkelerin sosyalistlerine baktığınızda genelde o ülkenin asli unsuru olmayan tiplerden çıkar. mesela yunanistan komünistlerinin çoğu türk veya arnavuttur. gibi... bunu iyi sezen zamane entelektüelleri hala kimi partiler ve illegal devrimci gruplar tarafından savunulan bu sistemi geliştirmişler, iyi de yapmışlar.

sınıf mücadelesi kavramını reddedip sınıflar arası işbirliğini öngören korporatizmin biraz dayatmacı olduğu doğrudur. işçiler ve işverenler korporasyon denilen gruplarda bir araya getirilirler. her iş sahasının ayrı bir korporasyonu vardır.- bu bakımdan loncalara benzetebiliriz.- her türlü sorun, devlet gözetiminde burada halledilir. devletin sürekli üretime ihtiyacı olduğu için, işçileri ezmesi gibi bir durum söz konusu değildir. bu sosyalistlerin destekçi bulmak için attıkları palavralardan biridir. korporatif sistemde işçilerin grev hakkı yoktur, fakat örnekler göstermiştir ki grev hakkı olan işçilerden daha fazla imkana sahip olmuşlardı uygulandığı yerlerde. basit bir örnek; nazi almanyasında hitler, tüm alman işçilerine ülkelerinin tüm şehirlerini gezdirmiştir, sırf onlar vatanlarının güzelliklerini anlasınlar ve daha iştahla bağlansınlar diye.

sonuç itibariyle korporatif sistem ülkemizde uygulansa; hem ülkemizi kalkındıracak, hem sosyalistlerin ülke bütünlüğünü bozacak zırvalarla ortada dolaşmalarını engellenecek, hem de işçiler dünyadaki sınıfdaşlarından çok daha mutlu ve huzurlu olacaktır. ama bunların hiçbiri demokrasinin olduğu bir ortamda ol-a-mayacaktır.
Korporatizm ilk olarak kilisede ortaya çıkmıştır. Bu sistemde örneğin bir terzi ben sadece zenginlerin elbiselerini dikerim diyemez, fakirlerin de elbiselerini dikmek zorundadır. Eğer toplumda korporasyon oluşturacak bir bilinç yoksa devlet müdahale edip kendisi kurar. örneğin: bizdeki ameleler birliği.
Tabi korporatizmde birden fazla meslek örgütü varsa devlet bunlardan birini muhatap olmak zorundadır, bu da en çok üyeye sahip korporasyondan seçilir.
liberalizm ve marksizm'e karşı hem serbest piyasadan hem de merkezi planlamadan uzak durmayı hedefleyen üçüncü bir ekonomik sistem olarak ortaya çıkmıştır.
(bkz: faşizm)
üçüncü dünya ülkelerin kurtuluşudur.
sınıfsız toplumdan bahseden marksistlerin öğrenmesi tavsiye olunur.
he canım faşizm he.
senin kalıplardan oluşan beynine sokayım ben.
şu an ilk kez duyduğum ve telaffuzunun zorluğu nedeniyle şiddetle karşı çıktığım görüş. yanlış birşey yapmıyorumdur umarım. öyleyse de uyarın.
(bkz: corporate butcher)
devlet ile seçilmiş kimi büyük şirketlerin evliliğidir.
Çeteleşmiş devlet ve şirketlerdir

(bkz: avrupa birliği)
(bkz: euro).
sağ kanat ekonomi anlayışıdır. sol kanat planlamacı ekonomi anlayışına nazaran kat kat mantıklıdır. ama bir serbest piyasa ekonomisi değildir.
bizim gibi ülkelere uygun ekonomi anlayışıdır. evet.