Kayra bir sabah uyandığında otelin lobisinden Kinyasın bıraktığı notu alır. Notta sadece ''gidiyorum'' yazılıdır. Hiç bir şey bu tek kelimeden daha fazla şey açıklayamaz. ve şu sözleri sarfeder;
" Kinyas gitti. Orospu çocuğu kankardeşim beni terketti"
Kitabı okuyalı uzun zaman oldu. Ancak bu iki cümleyi hala unutmadım. Kitabı okurken kimi zaman kendinizi kinyasa, kimi zamansa kayraya benzetirsiniz. Ama bu noktadan sonra olay kırılır. Terk edilmişliği, yüz üstü bırakılmışlığı ve gerçek yalnızlığı hissedersiniz bu iki cümleyle. ve birinin yolunu seçersiniz. Biraz olsun umuda sarılmak ve bu karamsarlıktan çıkmak isteyenler kinyasın yolunu seçecektir. Onun acı dolu kurtuluş çabalarını seyredecektir. Ama ben kayranın yolunu seçtim. Çünkü Kayra yarı yolda bırakılmayı hak etmiyordu. Zaten kendine yakışanı yaptı ve yoluna tek başına devam etti. ve asla vazgeçmedi inandıklarından.
Bir sabah uyandığımda gitarı elime aldım ve bu kaydı kayraya ithafen yaptım.
kinyas, kayra'yı terkettikten sonra ''kayranın yolu'' şeklinde devam eden ve 2. bölümü ''orospu çocuğu kan kardeşim kinyas beni terketti, bir anda buharlaştı'' şeklinde başlayan ve beni bu satırlarla evde döne döne kahkahalara boğan harikulade kitap.
kinyas ve kayra nın içeriğine baktığımızda, yeraltı edebiyatından beslenen postmodern bir yapıda kurulmuş bir kitap var elimizde, bunu biliyoruz. hakan günday kesinlikle yeni türk edebiyatçıları arasında ilk on birde banko oynar. kinyas ve kayra da aksayan pek çok nokta var lakin bunların üzerinde durmaya gerek yok sadece kayra ve kinyas karakterlerinin dili ve üslubu birbirlerinden biraz daha farklı olabilirlerdi, gerisi bir romanda olabilecek durumlar. kinyas ve kayra edebi ve içerik olarak okuduğum diğer hakan günday romanları olan, malafa dan altta, azil den üstte bir kitaptır.
ve kesinlikle çok abartılmaması beklentiyi bir tutunamayanlar seviyesinde çıkartmamak lazım, iyi, sıkıntılı -sıkıcı değil- nihilizmin köşelerinde dolaşan bir kitap.
16-24 yaşları arasında kaleme alınabilmiş olması bir hayli şaşırtıcı, biraz otomatik portakal, biraz katil doğanlar'ı anımsatan, kimi okurlarının iddia ettiği üzere eşi, benzeri bulunmayan bir roman olmasa da, yer yer hayranlıkla ve düşünerek, sorgulayarak okunan, en etkileyici yanı, yazarının gençliğinin vermiş bulunduğu yazma/anlatma hevesi, heyecanı ve samimiyet olan, birden çok defa okuma arzusu uyandıran, zayıf yanı ise kinyas ile kayra'nın sık sık birbirine karıştırılması, kimin konuştuğunun anlaşılamaması sayılabilecek, seks dozunun biraz fazla kaçırıldığı, ilginç, lanetli, uğursuz fantezi, his ve fikirlerden örülmüş roman.
yanılmıyorsam 403.sayfasında, ''beni yüzüstü gömün, yeryüzünü daha fazla görmek istemiyorum'' gibi çarpıcı bir aforizma barındıran, suç, kötülük, şiddet, varoluş gibi sorunsallar etrafında dönen, sürükleyiciliğinin yanı sıra yazınsal değeride haiz, uzun, ilginç, fantastik ve felsefi roman.
iki farklı yaşam, iki farklı ideoloji ve bu farklılıkların yaşamlarına birlikte şekil vermeleri ve daha sonrasında seçimlerinin kendilerine açtı Hakan Günday'ın leziz anlatımıyla, kurgunun fazla sırıtmadan işlemesi, olayların akışı ve bünyeye kattıklarıyla rüya gibi geçip gidiyor kitap elinizden. Kaliteli olan her üründe olduğu gibi bitmesine üzülünen, kendinden bir parçaymışçasına sahiplenilen bir yapıt. ayrıca ilk defa tekrardan okuma isteği uyandırmıştır, tadı damakta kalandır.
--spoiler--
.....Aslında ben bastım o mayına. Patladı çoktan içim. Ama ölmedim. Çünkü biz, zihinleriyle misket oynayanlar, beyinlerini uçurtma niyetine uçuranlar, toprağın yiyemediği plastikler gibiyiz. Herkes ölür, biz kalırız. Ne ölü, ne diri. Mutluluğu tanıyamayız. Görsek bile tanımayız... Doğuştan efkarlı adamlar!
--spoiler--
tesadüfen haberdar olduğum ve evet bu kitabı almalıyım diyerek uğruna büyük çabalar harcadığım ankara ve bursa'nın altını üstüne getirip sonunda edindiğim, bir çırpıda okuduğum, okurken bile bir önceki sayfanın etkisinden kurtulamadığım, bazen sesli kahkahalarla evde tur attığım, bazen gözümden bir damla yaş akıttığım ama en önemlisi bu kitaptan sonra hiçbir kitapta aynı hazzı bulamadığım kitaptır kinyas ve kayra. ayrıca can alıcı aforizmalarda bulunan kitap;
'...ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan.'
'kabul etmeliyim ki, altı milyar insanın yerine düşünüyorum. altı milyar insan adına yaşıyorum. ben öldüğümde altı milyarı da ölmüş olacak. şimdilik hayattayım. korkmaya gerek yok! günahlarınızı ben unuturum. siz işlemeye devam edin.'
aslında en fazla üç günde okunulacak sayfa sayısına sahip bu kitabi tam bir buçuk ayda okudum. bitireli birkaç hafta oluyor ve masamın üstünde duruyor, her gün ona bakıyorum, tekrar elime almak istiyorum ama korkuyorum.
okuduğum en iyi kitap diyemem, ama çok etkilendim evet. üç dört günde bir elime alıyordum kitabı, sindirmesi zor geldi galiba. ya da bitsin istemedim. ama ilginç olan ilk sayfasından sonra kitap bitene kadar hiç aklımdan çıkmadı. günlerce dokunmadığım oldu ama aklım hep kinyasta ve kayradaydı. ve de hakan günday'da idi. nasıl bir insan ki bu aynı anda hayranlık, acıma, tiksinti ve çok büyük bir acı hissettirebiliyor. evet, çok acıdım yazara. ve böyle bir kitabın yazıldığına çok çok şaşırdım.
kötü yönleri de vardı tabi ki, özellikle ilk başlarda pek dikkatimi çekmeyen ama bazı kısımlarda çok sıklaşan cümle ve anlatım bozuklukları sinir bozucu seviyedeydi.
bir de sonunu sevmedim. bence kinyas daha kötüydü. ama sonunda kinyas normal bir insanmış da her şey kayranın başının altından çıkmış gibi bitti. bunu da yazarın kitabı yazma sürecinin uzunluğuna bağlıyorum. başında ve sonundaki kişiler, verilen duygular aynı değildi.
"hakan günday keske 17 yasinda degil de, 27 yasinda baslasaymis bu kitabi yazmaya" diye düsüncelere sevk eden kitaptir.
biraz daha karakter oturunca, biraz daha ayaklar yere basmaya baslayinca yazsaymis keske, klasik ergen modu bunalimlarindan cikip.
--spoiler--
beni kimse anlamiyor, ben bu dünyaya ait degilim, herkesin ölmesi gerek, alip basimi uzaklara gidecegim, bana yaklasinca sen de yanarsin, vs, vs...
hangimiz düsünmedik ki bunlari 17 yasinda? hangimiz ailemiz tarafindan anlasilmadigimizi düsünmedik, hangimiz gösterisli bir ölümle son bulmasini hayal etmedik ömrümüzün?
--spoiler--
____
"keske 27 yasidaki hakan günday, bu kadar uzatmadan ilk bölümle -kinyas, kayra ve hayat- ile basladigi kitabi orada da bitirseydi" diye düsüncelere de sevk eden kitaptir.
--spoiler--
yollari ayrilinca, basta yarattigi karakterler ile sonda karsimiza cikanlar bambaska iki insandi neredeyse cünkü.
ilk bölümün cümleleri buran buram ergenlik de koksa, yine de karakter üzerine yakistirilan kimlikler siritmiyordu cok fazla. ama hadi kayra'nin yolunu da anladik diyelim bir sekilde de, kinyas'in ki cok zorlamaydi. cok gereksizdi.
hem hayatin sillesini yemis, yemedigi b.k kalmamis, psikopatin önde gideni bir karakter yaratacaksin, hem de onu götürüp sefkatli aile kollarinda, yere inmis kanatsiz melek moduna getireceksin sonunda. sunu ben yazmaya kalksam, bana bir taraflariyla gülerler arkadaslarim.
simdi kimse cikip da, ama tolga normal insan olmayi ögreniyordu, cart curt demesin. basindan beri cizilen portrelere bir bakin, sonra tartisalim tolga'yi.
haa unutmadan, tolga'yi da yoldan cikaran kayra'ymis arada, ben hep tersini düsünmüstüm oysa okurken...
--spoiler--
'Sorarlarsa, "ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını: "yalnız kaldım. kalabildim! altı milyarın arasına doğdum ve hiç birine çarpmadan geçtim aralarından...'
"kafamın içi il olma iznini alacak kadar kalabalıktı."
bu cümledeki gibi mükemmel tasvirlere ve bakış açılarına sahip tapılası yazar hakan günday'ın ilk romanıdır. (bkz: hakan günday)
ergen halimle okusaydım kesinlikle yaşamımı bana bir süre nihilist bi şekilde geçirmeme neden olacak kitaptır. kitap bittiğinde bir hafta ortalıkta mal gibi dolaşmanıza neden olur bunalım dönemlerinizi çoktan atlatmışsanız eğer. kayra her ne kadar daha mantıklı gibi görünse de kinyas yaşamını daha güzel bir şekilde değiştirmiştir.
doğum günümde hediye edilen ki zaten çok övülen, merak ettirilen, ancak annemin okumamı istemediği kitap. 30 sayfa kadar okudum ve anladığım o ki, epeyce karamsar bir ruh hali var. şu ara depresifliğin dibinde olduğumdan olacak ki annemi epeyce tedirgin etmekte bu roman. şimdi yorumları da okuyunca... bilemedim ki ben..
--spoiler--
Benim adım Deacn Moriarty. 140'ı geçince direksiyonun üstüne yattım. Beş bin film seyrettim. Her şeyin farkına vardım. Farkına varılacak bir şey kalmayınca sıradaki hayat gelsin dedim. Ne gelen var ne de giden sadece Kinyas ve Ben..
--spoiler--
--spoiler--
bir kıza aşık olmuştum. onu görmek için altı saat yol almam gerekiyordu. bir sabah, treni kaçırdım. aşık olmaktan vazgeçtim
--spoiler--
bu sabah itibari ile bitirebildiğim ancak 3 gündür aman bitmesin aman biterse naparım diyerek, kalan 50 sayfayı sündüre sündüre okuduğum bir hakan günday şaheseri.
--spoiler--
kitap 3 kısımdan oluşuyor. ilk kısmında roman karakterlerinin sırasıyla kaleme aldıkları olaylar, sonra kayra'nın yolu ve en son olarak da -ki deli bir merakla beklenen kısımdı şahsım tarafından- kinyas'ın yolu var.
karakterlerin soğukkanlılığı, hiç umursamadan can alabilmeleri ki kitapta kinyas'ın yanlışlıkla silahını ateşleyip, insan öldürüşü ve o duyarsızlık ürkütücü. kayra'nın olayları, düşünce yapısı ise bambaşka bir boyut. gömmesi kolay olsun diye insanları baltayla bölmeleri vs.
velhasıl en başta karamsarlığı, okuyucunun alışık olmadığı bir ahlak yapısı, acımasızlığı çarpıyo insanı. fakat bir şekilde zorlansa da okumak, bitirmek istiyor insan.
şahsi olarak, okuyan diğer okurların aksine kayra'dan nefret etmedim, ciddi anlamda üzüldüm neden okumadın o mektubu be aptal herif dedim içimden. ve tabi ki kinyas.. çok romantik gelebilir fakat oğlum olursa bir gün adı belli.. adı tolga olucak.
--spoiler--
bitmemesi için çaba harcanan kitaplar arasındadır.
"orospu çocuğu kan kardeşim kinyas gitti." (kayra)
"daha anlayamamıştı sonunda ölüm olan bir hayatta mutlu son olamazdı. kimse için. ama yine de insanlar, kendilerini kandırmak için hayatlarını dönemlere bölüyorlar ve ancak o dönemlere mutlu sonlar uydurabiliyorlardı. oysa hayat, her bölümünde ayrı bir hikâyenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi.."
"sen, cehennemin üzerinde kurulduğu arsanın hissedarı olacak kadar kötüsün.
şeytan bu yüzden göz yumuyor yaptıklarına ve seni hayatta tutmaya çalışıyor, bütün oynadığın ölüm oyunlarına rağmen... ölüp de onun yerine göz koymaman için."
"dünyanın en eski mesleği fahişelikse, dünyanın en eski hayal kırıklığı da aşktı."
kinyasın bir kadına harf harf kazıdığı kelimeler olarak da "nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir, tekdir ile yola gelmeyenin sonu kötektir"
''pollyanna, benim yanımda eroinman bir orospu kadar umutsuz kalırdı.''