bugün

* sokrates'in anlamli bir ogudu.
6. nesil yazar. hoş gelmiş.
(bkz: #6599464)

(bkz: boşluk)
"Kendini Bil..."
Latincesi : "Nosce Te ipsum"
Yunancası: "Gnothi Seauton" olan sözdür...Peki de biz ne anlarız kendini bilmekten?

Delphi'de Apollon Tapınağı'n da Latince olarak, alınlık dediğimiz giriş mekanının hemen üzerinde yazılı olan cümle...

Dünya sinema tarihinde fenomenler arasında bence epeydir yerini almış olan"Matrix" filminde Neo'nun Kahin'i ziyarete gittiği sahnede, evde mutfak kapısının üzerinde yazılı olana cümle...

Platon'un hocası Sokrat'ın öğretisinin özü...

Efsanelerdeki, Atlantis’te, kadim Mısır öğretilerinde, Eski Şaman eğitimlerinde, Kızılderili kültüründe, Uzak doğu'da, Anadolu Tasavvuf okullarında, Sufi dergahlarında...

Hemen hemen her yolda, her yolcuya söylenen belki de tek ortak nasihat. Bu sebeple de zamandan ve mekandan arınmış dolayısıyla da, yaşı olmayan bir söylem...

Yine de en az var oluş kadar eski, en az bu gün, şu an kadar canlı kalmayı başarmış...

Peki bizler neler yapıyoruz "Kendimizi bilmek" adına?...
Yaşamlarımızda karşılaştığımız olayllarda, onları karşılarken kendini bilmenin neresindeyiz?
Bu sorgulamanın ihtiyacını duymakta mıyız?
Soruyorum?... Düşünüyorum?.... Arıyorum?...

Ben; bizim her şeyi bilen, en yüce olanla bağlantıda , ezeli ve ebedi bir yanımızın var olduğunu bilir, buna inanırım.

Bilirim ki, biz ondan bir parçayız...
Herbirimiz aynı bütünün farklı tezahürlerinden başka bir şey değiliz, fakat yine de çoğunlukla biz ya bunu gözardı eder ya da pek hissedemeyiz.

Bu doğuştan bu yanan her birimizin içimizde hissedipte, neye olduğunu bilmediğimiz tükenemez özlemimize sebebtir. Bundandır bu ayrı düşmüşlük hissi...bu yüreklerimizde ki dolmak bilmez boşluk, bu yanlızlıklara sebeb bunu gözardı etmemizdendir, hissederim...

Bildiklerimizin, bilmedikelerimizin yanında deve de kulak olduğunu kulağıma küpe ederek, beni Yaradan'ın içimde taşıdığım nüvesine erişmeye çalışırım....

Ben beni biraz daha anlayan, bendeki beni biraz daha gören olamaya çalışırım...
Budur var oluşuma sebeb...
Gayretim bunadırdır...
Budur yolum...

Düşsemde tekarar ayağa kalkışım, yansamda köz olan kadar küllerimden tekarar tekarar doğuşum bundandır...bilirim...

Bunun yansımasını da yaşarım. Bu arzum ve talebim sebebiyle, yaşam bana bu yola hizmet edecek sahneleri kurgular, önüme koyar. Be de bunu bildiğimden, sorgulayan aklın sesi kulaklarımda yüreğimde bu bilgi, olan bitene tevekkülle yaklaşmaya gayret ederim....

Çünkü yaşamımda başıma gelen her ne olursa olsun, en az haz kadar elemin de, en az neşe kadar kederin de benim tekamül yolunda seçimim nedeniyle yaşanmakta olduğunu bilir;bunu görmezden gelmenin; bunları tevekkülle karşılayamamanın akitimden dönmek olduğunu bilirim...

Bu yüzden de ne olursa olsun; olmakta olanı feveran etmeksizin ve "olayla olay olmadan" sadece "neyi öğrenmem içindi bu seçimim?" sorusuna yanıt bulmaya çalışır, bu deneyimin devam eden yaşamımda bana ışık tutması için içindeki bilgiyi alabilmeye odaklanırım.

Olanlara vesile olanlarla, yoktur benim işim. Onları kimin memur ettiğini ben pek ala bilirim... Olmuşun içindeki dersi görmeye çabalar "ben" dediğim nefis/ego ve benzeri bir sürü adla çağrılan yanımdan sıyrılarak bakabilmeyi denerim. Çünkü, yaşanıyor olursa olsun, hem sorular hem cevapları bende dir bilirim... bendendir, o halde; sadece benim işim "ben" ile dir..

Kurgulamamaya gayret gösteririm yaşamı. Çünkü bilirim ki ademoğlu plan yapar tanrı güler....
Ben sadece hatırlamaya çabalarım. Hayatımda karşıma çıkanlardan, tüm gördüklerimden yaşadıklarımdankarşılaştığım tüm varlıklardan almam gerek dersi görebilmekle uğraşırım. Çünkü bilirim ki; her ne yapıp ediyor olurlarsa olsunlar; benim karşıma çıkan tüm varlıklar iyi kötü demeksizin sadece akitleri gereği görevlerini yerine getirmektedirler...

Bunun içindir ki; kendimden ziyade kimseyle yoktur işim. Kimseleri değiştirmek ve/veya eleştirmek yargılamakla uğraşmamaya dikkat ve gayret gösteririm bu bedenli yaşamımızda, bu düaletik dünya okulunda ve mümkün olduğunca..

Çabam, denemelerim, gayretim ve umudum tüm içtenliğim ve samimiyetimle bunadır. Ve bunu günbe gün biraz daha layığı ile yerine getirebilmek içindir günlerimi geçirişim.

"Kendini Bilen Rabbi'ni Bilir" der ve bir birbaşınalığımızın bilincini özünde taşıyan her ademoğlu gibi, ben de bununla yol almanın zorluklarından yine döner de kendime sığınırım...

Yaşam sahnesinde ki duruşum için gerekli olan gücü; özümde ki ilahi nefese duyduğum güvenden alır, azimle "kendi yolunda bir yolcu" olmaya tevekküll ve teslimiyetle devam ederim...
bir ilahidir.

"Biraz kendini tanı!
Can içre ara canı!
Ver canı, al cananı!
Kendini bil kendini!

Görünen sıfatındır,
Onu gören zatındır,
Bilirsen sanatındır,
Kendini bil kendini!

Veli hayrete daldı,
içi dışı nur oldu,
Tevhid-i zatı buldu,
Kendini bil kendini!

Hacı Bayram ne oldu?
Bilenler onu buldu,
Bulan aşkıyla doldu,
Kendini bil kendini!"
the matrix de kahinin mutfağının kapısında yazan söz.

bu söz hem felsefenin hem de psikolojinin başlangıcıdır.
(bkz: gnothi seauton)

Delphi'deki Apollon Tapınağı'nın girişinde altın harflerle yazılı Spartalı Chilon, Miletli Thales, Sokrates, Pisagor, Atinalı Solon gibi bilgelere atfedilen yunanca bir sözdür.
Önemli bir söz.
her şey bununla başlar.
Oldukça basit görünen ama hayatın anlamını bulabilmek ve diğer insanların duygu ve hislerini anlayabilmek için lazım olan yegane şeydir efendim. Yunus Emre'den tut Antik Yunan ve Çin filozoflarına kadar birçok insan çeşitli sözleriyle bu gerçeği dillendirmiştir. iletişim üzerine çalışmalar yapmış merhum psikolog Doğan Cüceloğlu etkili bir iletişimin ilk adımını kendini yani his ve duygularını bilmekten geçtiğini belirtir ve hangi durumlarda ne gibi tepkiler verdiğimizi anladığımızda karşımızdaki kişilerle sağlıklı iletişim kurabileceğimizi söyler. Karşımızdaki insanları ikna etmek için de oldukça önemlidir kendimizi bilmek.