bugün

Hastaneye kaldırılmış olmasına üzülmeyenlerin vatan haini, haysiyetsiz, insanlıktan nasibini almamış kişiler olarak yansıtılmaya çalışıldığı faşist canlı. ben bu şahsiyete "insan" diyemiyorum abi... içimden gelmiyor işte. Öncelikle; kenan evren hastaneye kaldırıldı diye kimsenin üzülme gibi bir zorunluluğu yoktur. o yüzden kendi götünüzden element uydurmayın. sevmiyorum işte kardeşim sevmiyorum. amerika'nın desteği ve piyonluğu ile gerçekleştirdiği "faşist askeri darbe"* ile türkiye'yi uçsuz bucaksız karanlıklara sürüklemiş, binlerce insanın ölümüne neden olmuş, türkiye'yi tamamen amerika'ya bağlamış ve dinci cemaatlerin ülke üzerinde büyük söz sahibi olmasını sağlamış bu şahsiyeti sevmiyorum ben... yani bu herifi sevmemek için o kadar çok nedenim var ki; ulusum, ideolojim, idam cezası ile yargılanıp 104 yıl ceza almış ve ömrünün 7 ayını diyarbakır cezavinde zulümler, işkenceler ile geçirmiş en sevdiğim dayım, katledilen binlerce devrimci ve hepsinden önemlisi insan oluşumdur.

bu şahsiyetin Francisco Franco'dan, Augusto Pinochet'ten, Yorgos Papadopulos'tan hiç bir farkı yoktur benim gözümde... zaten olaylara tarafsız, sadece ìnsan olarak bakabilen herkes için bu öyle olmalıdır. ispanya'da, şili'de, yunanistan'da faşizm - diktatörlük ise türkiye'de hiç bir farkı yoktur. Bunu böyle bilesiniz. Yani sırf ordu şakşakçılığı yapalım diye bu iğrenç zihniyeti, binlerce insanın katilini savunabiliyorsunuz ya sizin için söylenecek çok bir şey var mı bilemiyorum. faşisttir, darbecidir, diktatördür, amerikan uşağıdır.

(bkz: our boys have done it)

hatta; http://tr.wikipedia.org/wiki/12_Eyl%C3%BCl_04.00

okumayı biliyorsundur bence.

Sonra bu şahsiyetin ailesi varmış, sevenleri varmış, hastaymış bir hasta için ne olursa olsun "geçmiş olsun" demek gerekiyormuş. peki erdal eren'in, Necdet Adalı'nın, Serdar Soyergin'in, Ahmet Saner'in, Kadir Tandoğan'ın aileleri, sevenleri, bekleyenleri, sevgilileri yok muydu? evet vardı...

kim mesela bu isimler biliyor musun? hayır bilmiyorsun. çünkü 12 eylül ile birlikte sizin zihnize okumama, araştırmama, her şeyi kabullenme güdüsü empoze edildi. bak mesela ahmet saner ve kadir tandoğan bugün müslüman alemine kan kusturuyor diye lanetlediğin amerika'nın, cia'nın türkiye'de bulunan ve bir çok olayda parmağı bulunan ajanlarını öldürmüşlerdir. hani bizim insanımız asla hata yapmaz, kimseyi öldürmez deyip yaşanılan her olayı yüklediğiniz dış güçler var ya onların ajanlarıydı işte. idamları nasıl gerçekleştildi peki biliyor musun? Vietnam Kasabı olarak bilinen Commer'in Türkiye ziyaretinden sadece üç gün sonra 25 Haziran 1981'de asılıyorlar. anlayacağın sevgili Cuntanız, bu iki gencin hayatını, ölümüne karşı olduğunuz ABD ile ilişkilerine kurban etmişti.

ibrahim Ethem Coşkun, Necati Vardar ve Seyit Konuktan bahsedeyim mi peki? haklarındaki idam kararları, 1 Mayıs 1981'de verildi. işçi olan bu üç genç mahkeme salonunda Yaşasın 1 Mayıs dedikleri için cezalarından herhangi bir indirim yapılmadı ve bu sebepten dolayı asıldılar.

yüce türk mahkemesi(!) bu üç işçi gencin idam kararında şunları söylüyordu;

Sanıklar duruşmanın düzenini bozarak 1 Mayıs işçi bayramını kutlamıştır. Bu durumu dikkate alan mahkememiz, TCKnin 59. maddesinin kullanılmasına gerek bulunmadığına karar vermiştir denildi. Üç genç işçi, 1 Mayısı kutladıkları için asıldılar yani.

peki ibrahim'in, necati'nin, seyit'in ailesi yok muydu? anneleri yok muydu? vardı değil mi...

peki ya erdal eren? bu elleri kanlı, binlerce insanın kanı ile ressamlık yapmaya çalışan bu şahsiyeti savunurken hiç mi erdal isimli çocuk aklınıza gelmiyor? hiç mi utanmıyorsunuz? hiç mi vicdanınız sızlamıyor? henüz 17 yaşında görmediği işkence kalmamış ve sonunda "suçsuz" olmasına rağmen idam edilen erdal var ya o işte...

bak erdal eren'in son sözleri neler olmuş;

sevgili annem, babam ve kardeşlerim; sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemizde olmadı. zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık.(bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim) bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var. ancak olanak yok. düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. böyle düşünmem, böyle davranmam,halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler. cezaevinde yapılan (neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. o kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. işte bu durumda ölü korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildir. ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım yada meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. bütün bu yapılanlar,başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur. mesele benim açımdan kısaca böyle. ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum. anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar. sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz. hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim. devrimci selamlar

oğlunuz erdal...

bak o sadece 17 yaşındaydı bunları yazdığında. o ufacık yaşına rağmen bu kadar kötü şey yaşamış, işkenceler görmüş, o yaşında annesinden uzak kalmış, ve bugün 17 yaşındaki insanlar ergen diye nitelendiriyorken erdal bunları yazabilmiş, bu cümleleri kurabilmiş. çünkü erdal eren insandı... kimsenin katili olmayan gencecik, suçsuz bir insan. peki ya sizler? işte o zaman aklıma bir sürü soru işareti geliyor. sizler iğrenç bir zihniyeti, ölümüne sebep olduğu binlerce insanın kanları ile ete kemiğe bürünmüş bir şahsiyeti savunabilecek kadar insanlığınızdan vazgeçebiliyorsunuz.. tekrar diyorum işte erdal insandı...
yakın zamanda ozan arif'i kendisine şarkıyla hakaret etti diye mahkemeye veren darbeci askerdir.maalesef şarkının ona ithaf edildiği isbat edilememiştir. mahkemeye konu olan şarkının sözlerinin bir kısmı şu şekildedir:

bir it vardı tutmuşlar
marmarise atmışlar
oh ne iyi etmişler
ne köpekti vay vay vay
unutmam kolay kolay...

Üç dört itle gezerdi
Köylüleri üzerdi
imam a çok kızardı
ne köpekti vay vay vay
Unutmam kolay kolay...

(bu şarkı yasaklanmadı, umarım entryim e de zeval gelmez)
hala yargılanmamış ve yargılanmasıda (malesef) mümkün olmayan işbirlikçi...

(bkz: our boys did it) daki "their boy"...
Yaptığı ihtilali övecek kadar demokrasiden yoksun bir kişidir. Bu ülkede nice kişiler haksız yere idam edilirken, şiir okuyanlar, kitap yazanlar ve hatta giyimleri yüzünden ceza insanlar dururken böyle bir açıklama yapan bir kişinin nasıl our da ceza almaması ilginç.
ihtilal zamanında yüzlerce kişi işkenceyle öldürülmüş, 600 bin kişi hapiste yatmış, bir milyondan fazla kişi fişlenmişken, yıl 2006 ve hala cuntacı paşamız kalkıp yaptığı ihtilali savunuyor. Pes doğrusu. Bir de bu insanlardan ben sorumlu değilim diyor.
Sen nü resimler yaparken paşam bu insanlar da hapishane koğuşlarında nü pozlar veriyordu. Onları mı çizdin paşam?
emekliliğinden sonra kendini resim sanatına adamış darbe adamıdır.
Su anda idiotlarin bizi yonetmeye calismasinin tek sebebi. Kendisine bir neslin nasil susturulacagini yada yasi tutmayan birinin nasil yasi buyutulup asilacağini sorabilirsiniz.
(bkz: Erdal Eren)
büyüklerimizin eskileri anlatırken iç geçirip ; "o zaman insanlık vardı herkes lokmasını paylaşırdı , para önemli değildi" değişlerini her seferinde duyar gibiyim.

Bu diktator insan adeta Türk insanın maneviyatını yok etmiş , hızla kör bir toplum haline dönüştürmüştür bizi. Söz söylemeyen , ezilen , başkaldıramayan , fikir yürütemeyen , yoz bir toplum yaratmıştır.

Acaba şu sıralar ülkenin durmuna bakıp , polat alemdar olmaya özenmiş gençliğe bakıp , dieseli kıçından düşürmeyen gencleri görüp , mehmet ali erbilin programlarını izleyen toplumumuzu görüp , kına yakıyormu acaba cok merak ediyorum..
"Dün %92 verenler bugün nasıl Kenan Evren düşmanlığı yapıyorsa 30 sene sonra her seçimde AKP'ye basanlar da RTE düşmanlığı yapacak." https://twitter.com/zinde...status/597138738335055872
kendisi için hazırlattığı çok geniş yetkilerle donatılmış cumhurbaşkanlığının ekmeğini sevmediğini iddia ettiği kesimden birisine yedirten eski darbecidir. devran öyle bir dönüyor ki bunun yaptığının aynısını şimdiki siyaside yapıyor. çok geniş yetkilerle donatılmış başkanlığı getirecek göçüp gittiğinde şimdi hiç sevmediği kesimden birisi ekmeğini yiyecek.

olan elbetteki takipçilerine oluyor. uzun zamandır yazıyoruz söylüyoruz anlamıyorlar bunu ancak yumurta deliğe geldiğinde yani devran döndüğünde öylesine zararlarını görecekler ki bugün getirmeye çalıştıkları sistemin resmen g.tlerinde ayı bağıracak ama iş işten geçmiş olacak.
çomarların "pis darbeci, kaka darbeci" dediği kişi..

peki bu adam darbeci olmasına ve elinde ülkenin tüm silahlı kuvvetlerine (öyle bir iki tane tank, bir kaç uçak değil) hükmedecek gücü bulundurmasına rağmen;

"türkiye' yi kurtarmam için beni ilelebet devlet başkanı yapın, devletin yönetim şeklini değiştirelim ülkenin kurtuluşu için ülkede ne kadar devlet kurumu varsa ben yöneteyim, her şeyi bana bırakın ve bir hata edip memleketin içine sıçarsam da beni yargılamayın"

ya da hazır yönetimi ele geçirmişken

"kendime uygun bir sistem kurayım, anayasayı kendi istediğim gibi yapayım da yediğim haltların hesabını kimse soramasın" demiş midir?

dememiştir.
(bkz: 12 eylül 1980)
türkiye nin yıllarca yıl geriye gitmesine sebep olan hedelerin başında gelir.
ışıl özgentürk'ün gazetede 12 eylül işkenceleriyle ilgili yazdığı yazının kısa bir bölümünü aktarıyorum. işkence çeşitlerinden biri, asılmayıp beslenenlerin hali mi desek?

"geçelim başka bir hikayeye. adı bende saklı, o zamanlar gencecik bir kadın olan arkadaşım, eşiyle birlikte tutuklanmıştı. daha doğrusu kadın arkadaşımı, kocasını konuşturmak için özellikle tutuklamışlardı. çünkü öylesine bir işkence biçimi bulmuşlardı ki, bunu yaşayan mutlaka konuşur ya da polisin istediği biçimde ifade verirdi. bu işkence biçiminde kadınla erkek aynı odaya alınır ve erkeğin gözü önünde kadına tecavüz* edilirdi. arkadaşım ve kocası böyle bir işkenceyi yaşadılar, arkadaşım arka arkaya tecavüze uğradı ve kocası acının en derin yaralarını aldı.
yıllar sonra arkadaşımın kocası dışarı çıktığında yeni bir hayat kuramadılar. çünkü en mahrem biçimde yaralanmışlardı. arkadaşımın kocası kendini yedi katlı bir apartmanın balkonundan attı. o sırada evren paşa dediğiniz o adam sibel canın tombul kalçasını tuvale geçirmeye çalışıyordu ve ülkenin hala devlet eliyle beslenen en zengin, milli burjuvaları, bu tabloyu satın alabilmek için kuyruğa girmişlerdi."

sormak isterdim kenan paşa ya, bunlar olurken hiç mi için sızlamadı diye ama sonradan düşünüyorum, sızlasaydı bırak *90 yaşına gelmeyi, çoktan intihar edip dünyayı kendisinden temizlemişti.
bıraktım diğerlerini geçtim binlercesinden, 17 yaşındaki bi insanı tehdit unsuru görecek kadar, 17 yaşındaki bir insanı asacak kadar da korkak.
sağlam bir kaynaktan alınan bilgiye göre, sicilinin kabarık olması yüzünden, cehenneme transfer işleminde biraz gecikme olduğu bildirilmiştir. evrakların tam olarak incelenmesinden sonra sevk işlemi yapılacaktır. bu arada odunlar fırınlara verilmiş durumda. sıcaklık 800 santigrat derece.

(bkz: azrail)
son yaşadığı rahatsızlıkla halkı derin bir üzüntüye sürüklemiş büyük insan..
büyük insan çünkü misafir perveliğini her daim korumuş, gençlerimizi hapishanelerde aylarca yıllarca konuk etmiştir.. misafirperverliğini yurdumun kapılarını ardına kadar amerika'ya açarak da göstermiştir..
büyük insan çünkü 'asmayalım da besleyelim mi?' diyerek o dönem zaten kıt kaynaklara sahip olan ülkemizden birkaç boğaz olsun eksiltmek için bir çok insanımızı asmış, yurdumuzu kıtlıktan kurtarmıştır..
büyük insan çünkü herzaman hepimizin şikayet ettiği bürokrasiyi zaman zaman ortadan kaldırmış, 17 yaşında gençlerimizin asılmasına engel bürokratik engelleri bir gün içinde ortadan kaldırarak yaşını 18 e çıkardığı gençlerimizi de asabilmiştir.
daha sayacak o kadar çok icraatı vardır ki onu unutulmaz kılan.. gözlerim doluyor anlatamıyorum.. gözlerim doluyor nasıl olur bu büyük insan benim, sıradan, halktan bir insanın da yakalanabileceği sıradan bir hastalıktan ölebilir? gözlerim doluyor nasıl olur da bu adam sıcak bir yatakta can verebilir? derin bir üzüntü içindeyiz, bir an önce iyileşmesini, ölümü farklı zamanlara, farklı şekillere ertelemesini dilemekten başka bir şey gelmiyor içimizden..
bu 'büyük' insana yaşadığı hayatı özetler bir ölüm yakışır..
güncel Önemli Başlıklar