Bir çok kadın fark eder, hisseder, algılar... ama karşıdaki insana ifade etmekte zorlanır. Psikolojik bir savunma olarak doğabilecek sonuçlardan korktuğu için aldatılmayı görmezden gelir. Kadın, bunu açıkça, bilerek yapmaz. Bu, bilinç dışı, otomatik olarak meydana gelir. Kimisinde yalnız kalma korkusu vardır. eğer aldatılma görünür hale gelirse yalnız kalacaklarına inanırlar Terk edilecek, rezil olacak, aşağılanacaktır. Çoğuna, "aldatılan kadın" etiketi yapıştırılır ve onur kırıcı bir durumdur kadın için. Erkeğin yaptığı eylem nedeniyle kadının ödediği ağır bir bedel haline gelir aldatılma O yüzden kol kırılır ve yen içinde kalır. Sorun halının altına süpürülür. Kadının kendine olan güven kaybı da son derece hassas bir konu. Zaten bizim toplumumuzda kadınlar kendine güvensiz yetiştiriliyor genellikle hep korumacı bir aile ortamı ya da ekonomik özgürlüğü olmadığından, Çok önemli noktalardaki kadınlar bile eşleri tarafından terk edildiklerinde değersiz, kendine güvensiz bir hale geliyor. Dışardan bakıldığında son derece hayran olunacak konumda, vakur, iş hayatında başarılı olan pek çok kadın için bile terk edilmek çok ağır bir darbe.
insanın beş duyusu yoktur aslında. altı duyuyla yaratılmışız * ama kullanmaya kullanmaya 6. his sanki özel ve doğa üstü bir yetenek gibi algılanmaya başlanmış...
kadınlar çok sevdiklerinde, annelik masumiyetine dönebilme özelliklerinden dolayı hissiyat anlamında daha yetenekli olabiliyor. hissediyor...
hissediyor da, aldanmayı yeğ tutuyor bazen.
ya ekonomik özgürlüğü olmayan ve toplum baskısıyla büyüyen bir taşra kadını olduğu için...
ya da, kendi kendine yetemeyen, daha iyisi için kendini eksik gören, özgüvensiz şehir kadını olduğu için...
kadın gerçekten de aldanmaz. detaycıdır çünkü. durup dinlenir düşünürken. özümsemek ister. her şeyi bilmek ister. çok konuşur kadın erkeğe göre. çok detay üzerinde durur çünkü. düşünürken de böyledir. puzzle yapar gibi birleştirir parçaları. tabloyu görür. görür de başka bir manzaraya inanmak istediğinden elleriyle bozar...
esasında çelişkidir. kısmen doğrudur fakat kadınların çok güçlü yapılarının acizlik derecesinde bir muhtaçlığa mahkum olmaları da doğanın ilgiç paradoksudur. kendi zihninin hem esir alanı hemde esir olanı olabilmek.. kadınları anlamak bazen zordur ya. tam da bu yüzdendir.
ünlü bir kadınolog; kadınlar gördüğüne değil, duyduğuna inanır, der. sınırsızca kadar destekliyorum bu tespiti.
karşısındaki kişinin dilbazlığı ile doğru orantılı olarak değişkenlik gösterir inanması kadınların. kendinin ve isteklerinin farkında olan kadınları ise ayırıyorum bu sürüden.
yoksa neden sürekli terkedildiği icin mızmızlanan kadın, penisi gözlerine doğru yükselmiş görüş acısı kısıtlanan erkeklerin peşinden hala ağlayarak yas tutup yol gözler.
dil darbelerinin şiddeti ve etkisi yüzünden tabii.
istenmeyen yerde kalmayı istemek, cahil cesaretine sahip kişilerin yapabileceği mahkumiyettir ancak.
kadınlar aldanmaz aldatır, hem de kendini. o kadar güzel aldatır ki, o kadar içten inanır ki kendine söylediği yalanlara, gözü görmez başka bir şey. aksine inanmak istemez. kadın hisseder, kadın anlar ama seviyorsa tersine inanmak ister. kusura kendinde arar, başka formuller arar, bulmak ister, bahaneler üretir ve bunlara inanır. çünkü kadın kaybetmek istemiyorsa sonuna kadar savaşır...
çok basit bir kural vardır herkes aldanabilir. insanoğlu şaşar beşer. kadını erkeği yoktur bu işin. o halde kadınlar neden aldanmasın. kadınlar yoksa insan değil mi? tanrılaştırmayın kadını... peki ya inanmak ister ne demek? bir şeye inanırsın veya inanmazsın. tanrılaşırdığınız kadını şimdi de bakıyorum da "inanmak ister" ile kullaştırıyorsunuz. bu ne lahana bu ne perhiz. anlamak mümkün değil.
kadınlar gerçekten aldanmaz ama inanmak istemenin ötesine geçer. beyninde gerçekten inanır bu düşünceye. zamanla gerçekten inandığını farkedersiniz. ancak, asla bilinçaltı kabul etmez, inanmaz. sürekli açık arar. inandığının yanlış olduğunu kanıtlayabilcek delil arar. bu delilleri hemen su yüzüne çıkarmaz ki bunları da çürütemesin. aradan biraz zaman geçer. sonra birden bilinçaltında birikenler yavaş yavaş çıkar ortaya. bütün parçalar birleşmeye başlar. işte o zaman inandığı o yalandan vazgeçer. eğer gerçek çok çok ağırsa vereceği tepki çok büyük olabilir.