osmanlı devleti'nde 1908 devrimi'ne önayak olan ve 1908-1918 yılları arasında kısa kesintilerle devlet yönetimine hakim olan siyasî örgüt. batı dillerinde daha çok jön türkler (fransızca: les jeunes-turcs, genç türkler) olarak adlandırılır.
içinde; suikast, siyasi cinayet, tehdit, kabadayılık, adam kayırma, rüşvet, savaş vurgunculuğu, sansür, yolsuzluk, menfaatçilik, entrika, dalkavukluk, man kafalık, ahlaki düşüklük vs.vs. ne ararsan bulacağın on yıl gibi kısa bir sürede ülkeyi elinde patlatmış siyasal oluşum.
''oniki sene evvel "ittihâd ve terakki" namıyle memleketimizde bir bid'at çıktı. selanik dönmeleriyle aslı nesli, mezhep ve meşrebi belirsiz ecnâsı muhtelife türedilerden mürekkep olan bu cemiyet; istibdadı kaldıracağız, meşrutiyet ve hürriyet getireceğiz, hükümet ahâlîye zulmetmeyecek, halk rahat edecek, devletlerin yanında kadrimiz, itibârımız yükselecek diye bizi aldattılar. o zamanki padişahımız sultan hamid'i de aldattılar. padişah ile millet baba evlât gibi birbirine ısınacak, yakacak dediler. arası çok geçmedi, iptida padişahı aldattıkları meydana çıktı. bir "otuzbir mart" desisesiyle sultan hamid'i bîgayrihak tahtından indirdiler ve sarayını bulgar eşkiyasıyla birlikte yağma ettiler. hatta bu eşkiya ile beraber harem-i hümâyûna kadar girerek oradaki muhadderât-ı muhteremenin üstünü başını aradılar, ziynetlerini soydular. otuz bu kadar sene makam-ı hilâfet ve saltanatta bulunmuş bir padişah-ı zîşânın kendine ve ailesine karşı reva gördükleri o hakaret bu denilenin nasıl cibiliyetsiz ve hayasız bir eşkiya çetesi olduklarını göstermişti; padişaha yaptıkları muameleden milletin başına neler getireceklerini anlamak güç bir şey değildi. fakat biz o zaman anlayamadık, cenâb-ı hak basiretimizi bağlamıştı. yine "otuzbir mart" hadisesini bahane ederek selânikt'ten istanbul'a gelen düzme haraket ordusu yani ittihâd çetesi pây-i taht'taki asker neferlerini zavallı vatan kuzularını din hadimleri olan talebe-i ulûmu, ulemayı sokak ortalarında süngülemişler ve birçok mazlumları darağacına asmışlar ve fatih camii şerifine kurşun yağdırmışlardır. o vakalardan da bu heriflerin maksat ve mahiyetlerini anlamak lâzım gelirdi. fakat yine anlayamadık. o günden sonra bu eşkiya devlet-i osmaniye'nin idaresini ellerine aldılar. ellerine geçirdikleri devlet ve saltanat-ı osmaniye'nin hududu bağdat, basra, hicaz, şam, halep, diyarbekir, musul, yemen, erzurum, izmir, bosna, arnavutluk, edirne, trablusgarp, rumeli gibi büyük vilâyetleri ve ülkeleri cami idi. sonra gaflet ve cehaletleri yüzünden iptida trablusgarp gibi milyonlarca islâm memleketini elden çıkardılar. biraz sonra arnavutluk'taki din kardeşlerimize de fena muamele ederek rumeli'nin kalesi mesabesinde olan o yerleri karıştırdılar, ateşe verdiler. bu yüzden kendilerinin de mevkii sarsıldı. arnavutların gayreti ile ve istanbul'da çalışan mücahit ve muhaliflerin muâvenetiyle ittihatçılar devrildi. gazi muhtar paşa ve kâmil paşa heyetleri hükümete geçti. fakat ittihatçılar el altından çalıştılar. balkan harbi'ni ihdas ettiler ve kâmil paşa hükümetini küçük düşürmek için bu muharebede osmanlı ordusunun içine girerek allahtan korkmadan ve vatana acımadan bin türlü yalan dolan, hile ve desiselerle islâm askerlerinin bozulması için çalıştılar. daha sonra apaçık eşkiya gibi bâb-ı âli'yi bastılar. harbiye nazırı nâzım paşa'yı şâir bigünah devlet memurlarını öldürdüler. ve tekrar hükümete geçerek eski zulüm ve şiddetlerini kat kat ziyadesiyle tekrara başladılar. mahmut şevket paşa hadisesi vesilesiyle yine darağaçlarını kurdular. damad-ı şehriyari salih paşa merhum ile beraber sürü sürü insanları astılar. vapurlar dolusu binlerce halkı sinob'a sürdüler. sözde hürriyet verilen ahâlinin ve efrâd-ı milletin ağızlarını kapadılar, kilitlediler. istediklerini yaptılar ve bir kelime itiraz edeni boğdular, susturdular. yapılan mebûsân intihâblarında sopayla silâhla halkı tehdit ederek ve bazı yerlerde adam öldürerek milletin reyini cebren istediklerine verdirdiler, bu suretle intihâb olunan mebuslar da milletin hukukunu müdâfaa edecek yerde, ittihatçıların dalkavukluğunu yaptılar, hak ve hakikati ketmettiler, millete söylemediler. eğer millet, bu gibi intihâb esnalarında biraz daha gayrete gelerek ittihatçılara karşı mücahede eden muhaliflerle elele verip de bu zorbaları vaktiyle başından defetmiş olsaydı bugünkü felâketlere maruz olmayacaktı. mateessüf öyle zamanlarda yalnız muhalifler çalıştı. ittihatçıların cebir ve çevrine göğüs gerdi, fakat milletten hakkıyla yardım göremeyen o bir avuç erbâb-ı hamiyyet ve muhalefet ordusunun bir kısım zâbitânına istinâd eden ittihatçılarla başa çıkamadı; kahroldu, perişan oldu ve zavallılar vaktiyle ittihatçıların ne kadar muzır ve muhlik bir mahlûk olduğunu anlamak üzere her türlü belâlara maruz olurken beri tarafta milletin ekseriyeti seyirci gibi duruyor ve güya; bize dokunmayan yılan bin sene yaşasın der gibi aldırmıyordu. harb-i umûmî ihdas olunup da harb ve açlık sebebiyle her evden bir ölü çıkmağa başladığı gün millet ve memleket vaktiyle ittihatçılarla çarpışan mücahitlere yardım etmemesini cezasını re-yelayn müşahade etti, fakat iş işten geçmişti.
filhakika ittihat ve terakki'nin kıpkızıl cahil ve kanlı elleriyle, bütün dünya için bir tehlike olan o harb-i umûmiyye istemeye istemeye sürüklendiğimiz zaman, millet ve memleketimiz için kıyamet kopmuştu. bu muharebeye karışmayıp uzakta durmak eşlem ve elzem iken almanların teşviki ve enver ve talât gibi çılgınların delâtiyle kendimizi öyle bir tehlike-i uzmâya ilka ettik; bütün dünya ve bütün âlem-i islâm bizi ayıpladı, artık bizim işimiz daha o gün bitmişti. koskoca saltanat-ı osmaniye beş on serserinin keyif ve arzusuna feda edilmişti. artık hudutta ve muhtelif cephelerde milyonlarca evlâd-ı vatan su yerine kırılıyordu. halbuki bu kadar fedakârlığa rağmen ingiliz ve fransız gibi muazzam ve muntazam devletlere karşı bu muharebede katiyen bizim için kazanmak ihtimâli yoktu. bir taraftan da meydan-ı harblerdeki zayiatımız kadar ve belki daha fazla olarak ahâli açlıktan ve sefaletten zayiat veriyordu. efrâd-ı millet bu hal-i felâket ve sefalette kıvranırken, biçare anadolu yavruları anababa kuzuları kızgın çöllerde ve karlı dağlarda mihnet ve meşakkat altında aç ve susuz can verirken ittihatçılar istanbul'da ve tehlikeden uzak yerlerde zevk-ü sefa ile vakit geçiriyor, istediği gibi yiyor, içiyor, yüz milyonlarca lira borca soktuğu hazine-i milletten, beytümâl-i müs-limanden, nafaka-i masuminden para çalıyor, zengin olmaya çalışıyor ve milletin hali pür-melâliyle adeta istihza ediyordu.''
teşkilatlanma olarak masonik bir topluluk olan Carbonari'yi örnek alan, osmanlı'yı trablusgarp savaşı, balkan savaşları ve birinci dünya savaşı'na sokarak çok büyük toprak ve insan kaybına neden olan, eli silahlı, sikimsonik, eşkiya ve mason güruh.
tek başına sarıkamış faciası bile ne kadar denyo olduklarının kanıtıdır.
türkiye'deki 19. ve 20. yüzyıllardaki tüm ilerici ve devrimci adımların ve de modern türkiye'nin yaratıcısı olan siyasi parti. mükemmel örgütlenmelerini italyanların carbonarisinden almışlardır.
halk bunların zamanında yiyecek ekmek dahi bulamamıştır. suikastler, cinayetler, yolsuzluklar ve her türlü adaletsizlik almış başını gitmiştir. türk tarihinin gelmiş geçmiş en zararlı oluşumudur.
Sultan abdülhamid yönetiminin sözde baskıcı yönetimine karşı hürriyet ve eşitlik vaadlerinde bulunan bu örgüt, sultanı hal edip iktidara geçtikten sonra gerçek yüzünü göstermiştir. Astığım astık, kestiğim kestik, her gün bir cinayet, bir suikast.. siyasi rakiplerine ve diğer siyasal partilere hayat hakkı vermemişlerdir. Bu dönemde bazı siyasi partiler kapatılmış veya faaliyetleri yasaklanmış, birçok siyasi muhalifleri tutuklanmış ve sürgünlere yollanmıştır. Zavallı sultan reşat bunların elinde oyuncak olmuştur. Açlık, yolsuzluk, işsizlik, karaborsa, adam kayırma, rüşvet, başını alıp gitmiştir.
Neredeyse tamamını masonların oluşturduğu cemiyettir. Özellikle selanik locasından etkilenmiş ve alınan emirlere göre üstü kapalı işler çevirmişlerdir. 2. abdülhamid cinayetinden sarı kamış olayına kadar envayi çeşit pisliğin ardından çıkmışlar, oluşturdukları pislikleri bile kapatmaya çalışarak daha beter batırmışlardır.
Kulaktan dolma veya art niyetli bilgilerle "osmanlı'yı birinci dünya savaşına soktu" diye suçlanan parti. Heh zaten ingiliz dedi ki dünya savaşı çıkacak biz de sana bulaşmayacağız otur oturduğun yerde, alman da keza aynısını dedi de ittihatçılar ülke hastayken, "biz savaşa girecez, bizi de alın bizi de alın" diye ağladı.
Hatalarını ve sevaplarını görmek her Türk'ün görevidir. lakin sadece hatalarını görmek, olmayan hatalarını olmuş gibi göstermek Türk düşmanı köpeklerin görevidir. Nitekim köpekler bu aralar bir gazla havlayıp havlayıp durmaktadır, amerikanın eteklerine sığınmış bir şekilde.
Üç büyüğünün de sonunun şehitlik olması yatacak yeri olmayan hıyarlar tarafından neden sevilmediklerinin bir başka kanıtıdır da.
çok büyük tesadüfler midir bilinmez ama 28 şubat sürecinde tekrar hortlamış lanet olasıca cemiyet. boğazına kadar siyasete bulaşmış subaylar, emenuel karaso denen yahudi bezirganın finansörlüğü, şeriat ayaklanması diye tertiplenen 31 mart vak'ası, sorgusuz sualsiz idamlar, fişlemeler, askeri tıp öğrencilerinin ayaklanması ve batırılan koskoca bir imparatorluk.
''berbat ettik bir çuval inciri...ne diyorlar? 'dağdan inen ayıların politikacılığı bu kadar olur!' diyorlar, 'altı yüz yıllık imparatorluğu on yılda batırdılar bu eşkiya bozuntuları.' diyorlar. 'balkan bozgunu ortada leş gibi yatarken dünya savaşına tepesi üstü atılmak nasıl bir kudurganlık!' diyorlar. 'her biri arslan postuna bürünmüştü. önündeki kapıyordu, ardındaki tepiyordu. yetiştiğine yetişiyordu da yetişemediğine pabucunu atıyordu bu orospu çocukları...' diyorlar. 'yiğitliği kimseye vermezlerdi. meğerse çakallardan yüreksizmiş bu hanım evlatları!' diyorlar.''
ironilerle dolu cemiyet. abdülhamid'in istibdatından kurtaracağız dediler, diktatör oldular. hürriyet getireceğiz dediler, tüm muhalifleri sindirdiler. basın sansürünü kaldıracağız dediler, güpegündüz sokak ortasında gazeteci öldürdüler.
tanı(m) : 1. topyekün savaş' ta bizi almanya' nın yanına savaşa sokmuş dönemin yönetimidir.
3' ü önde olan üyesinin ikisi ermeni komitacılar tarafından öldürülmüştür.
hikaye tadında ama gerçek tarihi bir anektod :
dönemin birinde bir kral yaşarmış, ülkesinde sorunlar varmış, balkanlar bu sınır sorunlarından sadece birisiymiş.
danışmanları krala balkan sorununu niye çözmüyoruz diye sordukları vakit pek cevaplamaz, sessizce geçiştirirmiş.
gün gelmiş, yanlış hesabın bağdat' tan dönmesi gibi değil ama keser sapının hesaptan dönmesi gibi hesap dönmüş. *
ve kral devrilmiş, kralı deviren yönetim ülke sorunlarıyla başbaşa kalmış. sıra balkan sorunlarına gelince, bununla teşrif olduklarında fazla düşünmeden sorunu çözmüşler. gel zaman git zaman çözülen balkan sorunları balkanlarda yeni ve başka çözülemeyecek sorunları ortaya çıkartmış. ve balkanlar ülke geneline diklenip yeni yönetimin sonunun başlangıcı olmuş. *
devrik kral : 2. abdulhamit' tir.
deviren yönetim : ittihat ve terakki' dir.
kralın çözmediği sorun : balkan milletleri arasındaki ihtilaftır.
deviren yönetimin çözdüğü sorun : bu ihtilafın ortadan kaldırılmasıdır.
sorunun adı : balkanlar' dır.
sorunun çözümünden sonraki sonuç : balkan savaşları ve ülkenin balkanlar mağlubiyetiyle o diyarı kaybetmeleridir.
devrik krala sormuşlar : "yeni yönetim ve balkanlar meselesi izdüşümü hakkında ne düşünüyorsunuz?"
kral cevaplamış : "benim 30 yıldır bilerek girmediğim sırp ve bulgar ayrılıkları meselesine bu çaylaklar bir anda son verecek ve bu ayrılığın son bulmasıyla birleşen sırp-bulgar vb. balkan kavimleri bize karşı tek vücud olarak savaşacaklar ve oraları kaybedeceğiz. Eğer bu yönetim bu ülkeyi 10 yıl yönetebilirse kendilerini bu ülkeyi 100 yıl yönetmiş gibi kabul etsinler."
abdulhamit : "evet 40 yıl avrupa' nın birbirine düşmesini bekledim, birbirlerine düşünce ellerimi sevinçle ovuşturdum, ufku gördüm, düşündüğüm oldu, onlar birbirine girdi ancak artık ben kral değilim, elimden bir şey gelmez."
Buradan hareketle şimdi anladın mı arkadaşım alevi-sünni sorunlarını neden siyasetçiler hiç çözmüyor da neden çözemiyor gibi gözüktüğünü. *
osmanlının 300 yılda kaybetmediği toprakları 10 yılda kaybetmekle, osmanlının yıkılışına sebep olmakla, 1. dünya savaşına girerek yüzbinlerce insanın ölmesine sebep olmakla, sarıkamışta 90 bin askerin boşu boşuna ölmesine sebep olmakla ayrıca yahudi ajanları ve mason olmakla hatta devamında başka örgütlenmelere girerek günümüze kadar bu ülkenin başına bela olmakla suçlanan cemiyet.
ama söz konusu bunların zamanında yapıldığı iddia edilen ermeni soykırımına gelince bir anda '' bizim ecdadımız yapmaz öyle şey'' diyerek aklanmaya ve pir-u pak gösterilmeye çalışılan cemiyettir aynı zamanda. kendi 90 bin askerini salakça hırsı için ölüme sürükleyen adamlar ermenilere mi acıyacak?
arkadaş karar verin; bunlar, şeytanın yoldaşı mı? yoksa melek mi?
başlangıçta gerilemenin önüne nasıl geçer devleti nasıl kurtarırız diye iyiniyetle başlayıp sonradan iktidarda öyle lafla nutukla yürütemeyip başarısız olan hedeflerinin tam tersine giden olaylara yol açan partidir. en azılı rakipleri hürriyet ve itilaf partisi ingiliz korumasından medet umarken ittihat terakki almanların dümeninde işi kurtaracağını sanıp felakete sebep olmuştur. Bu partinin üeyeleri Mustafa Kemal ve arkadaşları dünya savaşında geri planda kalmışlardır. imparatorluğun yenilgisinden sonra insiyatifi ele alıp kurtuluş savaşıyla yeni bir dönem başlatmışlardır.