istanbul ve ankara arasındaki bürokratik çekişme, iş bankası eski genel müdürlerinden birinin vakti zamanında söylediği bir lafı hatırlatır bana. şöyle demişti; "Ankara'dan istanbul'a taşınmasak bitmiştik, şimdi çatır çatır şube açıyoruz."
iş bankasının istanbul'a taşınma hikayesi bir o kadar da ilginçtir ama Oysa güzel Ankara'da bulunmak istemez miydi her bahtı kara?
"en büyük pazar neredeyse şirketler de orada olmalıdır" diye de eklemişti genel müdür...
"Tayyip istanbul'u yeniden başkent yapmak istiyor" şeklinde söylemleri hatırlıyorum 4-5 sene öncesine dayanan. Hatta padişahlığını da ilan edecekti, kavuklu mavuklu karikatürleri çiziliyordu... Sultan Birinci Recep... o tür bir padişahlık olmadı ama kısmi bir despotluk elde etti.
ankara gittikçe taşralaşıyormuş efendim, kamu bankaları ve diğer kurumların istanbul'a taşınmasını ciddi bir talihsizlikmiş, öyle söylüyordu kamuoyu bu olay arkasından...
Kapitalizmin ve küreselleşmenin gerçeklerine toslayınca ne bozkırdaki çekirdek kalıyor galiba, ne de memur cenneti.
Eh, ne de memur diktası tabii.
istanbul'a yirmi yıl boyunca çivi çakmamışlar mesela.
Çünkü "pis padişahların saltanat sürdükleri günah yuvası şehirden" nefret ediyorlardı.
Üstelik, istanbullu, cumhuriyetin ilk iki yılında Ankara'nın bazı uygulamalarını eleştirmeye de cüret edebilmişti! (Neyse ki ismet Paşa Takrir-i Sükun Kanunu'nu çıkarmıştı da birden susuvermişlerdi münafıklar. isterlerse susmasınlardı...)
Canım, düşman zırhlılarının kolayca ulaşıp abluka ve işgal edebildikleri bir liman şehrini başkent olarak tutmak da istememişlerdi. Ne de olsa Ankara bozkırın ortasında bir yalnız ağaçtı ve Yunan ordusu Polatlı tren istasyonundan öteye söktürememişti.
Üstelik her şeye sıfırdan başlamıyor muyduk? "Tabula rasa" yapılmış, geçmişe sünger çekilmişti. 19 Mayıs 1919 gününden önceki tarihimiz yok hükmündeydi.
istanbul'a yirmi yıl boyunca çivi çakmadılar, çakmaya kalkınca da ilk iş olarak topçu kışlasını yıkıp sarayın dibine de futbol stadyumu yaptılar değil mi?
On beş yıl sonra Menderes sağı solu yıkmaya koyulunca da kıyameti kopardılar. (Bu memlekete istanbul'un yıkılıp yapılması lazımsa onu da kendileri yaparlardı!)
Ne dersiniz, Ankara taşralaşıyor mu, aslına mı dönüyor?
istanbul intikam mı alıyor, uğramış olduğu haksızlığı mı gideriyor?
Yoksa, ekonomi ve sosyoloji bilimlerinin söyledikleri mi doğrulanıyor?
Emir ve komuta zinciri içinde zorla ticaret, sanayi ve kültür merkezi yaratmak istersen, vadesi doksan yıl galiba.
Ya da gerçekçi olacaksın, cumhuriyetin ilk kırk yılında olduğu gibi orası "yalnızca bürokrasinin yapay kalesi" kalacak, Rio'ya göre Brasilia, Zürih'e göre Bern, ya da Sydney'e göre Canberra gibi bir çakmakent.
velhasıl-ı kelam, bazıları adam olsalar, Atatürk'ün taşradan gelmiş bir yatılı öğrenci olarak gençliğinde istanbul'da yaşadığı sıkıntıyı ve bu şehre duyduğu soğukluğu "sosyopsikolojik" açıdan çözümlemeye, sonra da hayatının son yıllarında istanbul'a bu kez de tam tersine gösterdiği aşırı ilgi ve tutkuyu yorumlamaya çalışırlardı...
Her iki şehirde yaşamış biri olarak yazıyorum. istanbul harika bir şehirdir. Denizi yeter ankara ise beton şehirdir. Ankara insanı asık suratlıdır ankarada sosyal aktivite azdır biraz sıkıcıdır istanbula göre eğlence kültürü gelişmemiş
Ama!
Ankarada yaşayan sebepsizce ankarayı sever bir haftalığına terkedince özlersin ankarayı. Ankara sebepsizce aşık olunan kadın gibidir.
istanbul bana aşırı güvensizlik hissettiriyor ben ankara da rahat rahat her türlü gezerken istanbulda emanet taşıyorum cüzdan ön cepte duruyor çok rahatsız hissediyorum daha ankara da başıma piçlik gelmedi ama istanbulda kesin gelir.
Ayrıca deniz ne işe yarıyor ne gerek var böyle birşeye.
Istanbul için oldukça kolay versus. Istanbul'da doğup büyüyen birisi olarak söyleyebilirim ki, istanbul, dışarıdan gelen kimseler için zor bir şehirdir. Pahalıdır, kalabalıktır. Ancak doğduğunuzdan beri bu şehirde yaşıyorsanız bir şekilde sizi kendisine bağlar.
Ankara'ya ise birçok kez gezme amaçlı gittim ve inanılmaz sıkıcı bir şehir. Gerek insanları, gerek şehrin kendisi.
istanbul'un gerçek rakibi londra, roma, paris gibi şehirlerken; ankara ancak kayseri, sivas gibi köylerle kıyaslanabilir.
ankara'yı çok iyi bilmem ancak bolu'dan çok gitmişliğim olmuştur. bir kez de trenle gittim.
1. istanbul'un bütün ilçelerini gezmişliğim vardır ve artık kıl olurum, ankara'ya ise sonuna kadar gitmek için can atarım.
2. istanbul'da üniversiteyi kısmen okudum, ankara'yı ise kesinlikle yeniden üniversite okuyabilirsem tercihe yazacağım.
3. istanbul'da çatalca, silivri varken ankara'da beypazarı, nallıhan vardır (yöresel ürün satılan alanlarda beypazarı standına uğramadan asla ayrılmam).
4. istanbul'un yerlisi benimle aynı ağzı konuşmaz, ankara'nın özellikle kuzey kısmındaki ilçelerin (nallıhan ve beypazarı gibi) yerlilerinin kullandığı ağız benim memleketimin ağzına çok yakındır.
5. istanbul'un çamlıca gazozu vardır ve istanbul'da değil, sakarya'da üretilir. ankara'nın ise beypazarı gazozu vardır.
6. istanbul'un balık ekmeği varsa ankara'nın da beypazarı kurusu var.
7. istanbul'un küçükçiftlik park'ı varsa ankara'nın da if'si var (if daha sonra istanbul'a da şube açtı).
istanbul nedir ki ? Türkiyenin hatta dünyanın hiçbir yerinde böyle büyük bir lider yatmıyor. 1938 den beri konuşmadığı halde susturulmaya çalışılan asırları aşan bir lider... Ankaranın Denizi de Anıtkabirdedir..
Oyüzden istanbulmuş kız kulesiymiş. yok aşıklar şehriymiş -şiirlermiş hep hikaye bunlar. Her çeşit insan boş kalabalık - gereksiz topluluklar hırsızlık pislik ne ararsan var istanbul bence fazla abartılmış bir şehir.
kesinlikle istanbul.
tarihi, ekonomisi, güzelliği, potansiyeli, hinterlandı hemen her şeyiyle istanbul.
ankara yalnızca insanlarının sıcakkanlılığı ve istanbul gibi toplama bir halka sahip olmayışıyla öne geçer.
ve dün geçen garip bir tartışmayı da geçeyim.
otomobilime bu ikisinden birinin plakasını seçecek olsam kesinlikle 06'yı seçerdim. ve hatta 34'ü birkaç vilayet dışında hiçbir şekilde tercih etmezdim. böyle kötü bir imajı var 34'ün bende sebepsiz. ancak arabam yok maalesef.