bugün
- mert hakan yandaş11
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- en yaşlı özelliğiniz18
- anın görüntüsü16
- hemşire kızlar nasıl oluyor24
- erkek çocuk için isim önerileri8
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi28
- iğrenç bir his tarif et44
- sözlük yazarlarının abileri11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- aşkta yaş farkı önemli midir15
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek18
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- insanlar melek mi şeytan mı8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi17
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız13
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz43
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- icardi190520
- özgür özel10
- suriyeliler suriye'ye dönsün13
- fake hesabım için nick önerileri9
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız8
- emmanuel emenike17
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- insana kendini kötü hissettiren şeyler10
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekler arasından seri katil çıkmaması8
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması15
- sözlüğün en götü güzel kızı18
- ahirette sorulacak ilk soru8
- 1 mayıs 2024 borussia dortmund psg maçı9
- sözlük kızlarını kategorize eden utanmazlar18
istanbul ve ankara arasındaki bürokratik çekişme, iş bankası eski genel müdürlerinden birinin vakti zamanında söylediği bir lafı hatırlatır bana. şöyle demişti; "Ankara'dan istanbul'a taşınmasak bitmiştik, şimdi çatır çatır şube açıyoruz."
iş bankasının istanbul'a taşınma hikayesi bir o kadar da ilginçtir ama Oysa güzel Ankara'da bulunmak istemez miydi her bahtı kara?
"en büyük pazar neredeyse şirketler de orada olmalıdır" diye de eklemişti genel müdür...
"Tayyip istanbul'u yeniden başkent yapmak istiyor" şeklinde söylemleri hatırlıyorum 4-5 sene öncesine dayanan. Hatta padişahlığını da ilan edecekti, kavuklu mavuklu karikatürleri çiziliyordu... Sultan Birinci Recep... o tür bir padişahlık olmadı ama kısmi bir despotluk elde etti.
ankara gittikçe taşralaşıyormuş efendim, kamu bankaları ve diğer kurumların istanbul'a taşınmasını ciddi bir talihsizlikmiş, öyle söylüyordu kamuoyu bu olay arkasından...
Kapitalizmin ve küreselleşmenin gerçeklerine toslayınca ne bozkırdaki çekirdek kalıyor galiba, ne de memur cenneti.
Eh, ne de memur diktası tabii.
istanbul'a yirmi yıl boyunca çivi çakmamışlar mesela.
Çünkü "pis padişahların saltanat sürdükleri günah yuvası şehirden" nefret ediyorlardı.
Üstelik, istanbullu, cumhuriyetin ilk iki yılında Ankara'nın bazı uygulamalarını eleştirmeye de cüret edebilmişti! (Neyse ki ismet Paşa Takrir-i Sükun Kanunu'nu çıkarmıştı da birden susuvermişlerdi münafıklar. isterlerse susmasınlardı...)
Canım, düşman zırhlılarının kolayca ulaşıp abluka ve işgal edebildikleri bir liman şehrini başkent olarak tutmak da istememişlerdi. Ne de olsa Ankara bozkırın ortasında bir yalnız ağaçtı ve Yunan ordusu Polatlı tren istasyonundan öteye söktürememişti.
Üstelik her şeye sıfırdan başlamıyor muyduk? "Tabula rasa" yapılmış, geçmişe sünger çekilmişti. 19 Mayıs 1919 gününden önceki tarihimiz yok hükmündeydi.
istanbul'a yirmi yıl boyunca çivi çakmadılar, çakmaya kalkınca da ilk iş olarak topçu kışlasını yıkıp sarayın dibine de futbol stadyumu yaptılar değil mi?
On beş yıl sonra Menderes sağı solu yıkmaya koyulunca da kıyameti kopardılar. (Bu memlekete istanbul'un yıkılıp yapılması lazımsa onu da kendileri yaparlardı!)
Ne dersiniz, Ankara taşralaşıyor mu, aslına mı dönüyor?
istanbul intikam mı alıyor, uğramış olduğu haksızlığı mı gideriyor?
Yoksa, ekonomi ve sosyoloji bilimlerinin söyledikleri mi doğrulanıyor?
Emir ve komuta zinciri içinde zorla ticaret, sanayi ve kültür merkezi yaratmak istersen, vadesi doksan yıl galiba.
Ya da gerçekçi olacaksın, cumhuriyetin ilk kırk yılında olduğu gibi orası "yalnızca bürokrasinin yapay kalesi" kalacak, Rio'ya göre Brasilia, Zürih'e göre Bern, ya da Sydney'e göre Canberra gibi bir çakmakent.
Pek pek Berlin'e göre bir Bonn diyelim mi?
velhasıl-ı kelam, bazıları adam olsalar, Atatürk'ün taşradan gelmiş bir yatılı öğrenci olarak gençliğinde istanbul'da yaşadığı sıkıntıyı ve bu şehre duyduğu soğukluğu "sosyopsikolojik" açıdan çözümlemeye, sonra da hayatının son yıllarında istanbul'a bu kez de tam tersine gösterdiği aşırı ilgi ve tutkuyu yorumlamaya çalışırlardı...
iş bankasının istanbul'a taşınma hikayesi bir o kadar da ilginçtir ama Oysa güzel Ankara'da bulunmak istemez miydi her bahtı kara?
"en büyük pazar neredeyse şirketler de orada olmalıdır" diye de eklemişti genel müdür...
"Tayyip istanbul'u yeniden başkent yapmak istiyor" şeklinde söylemleri hatırlıyorum 4-5 sene öncesine dayanan. Hatta padişahlığını da ilan edecekti, kavuklu mavuklu karikatürleri çiziliyordu... Sultan Birinci Recep... o tür bir padişahlık olmadı ama kısmi bir despotluk elde etti.
ankara gittikçe taşralaşıyormuş efendim, kamu bankaları ve diğer kurumların istanbul'a taşınmasını ciddi bir talihsizlikmiş, öyle söylüyordu kamuoyu bu olay arkasından...
Kapitalizmin ve küreselleşmenin gerçeklerine toslayınca ne bozkırdaki çekirdek kalıyor galiba, ne de memur cenneti.
Eh, ne de memur diktası tabii.
istanbul'a yirmi yıl boyunca çivi çakmamışlar mesela.
Çünkü "pis padişahların saltanat sürdükleri günah yuvası şehirden" nefret ediyorlardı.
Üstelik, istanbullu, cumhuriyetin ilk iki yılında Ankara'nın bazı uygulamalarını eleştirmeye de cüret edebilmişti! (Neyse ki ismet Paşa Takrir-i Sükun Kanunu'nu çıkarmıştı da birden susuvermişlerdi münafıklar. isterlerse susmasınlardı...)
Canım, düşman zırhlılarının kolayca ulaşıp abluka ve işgal edebildikleri bir liman şehrini başkent olarak tutmak da istememişlerdi. Ne de olsa Ankara bozkırın ortasında bir yalnız ağaçtı ve Yunan ordusu Polatlı tren istasyonundan öteye söktürememişti.
Üstelik her şeye sıfırdan başlamıyor muyduk? "Tabula rasa" yapılmış, geçmişe sünger çekilmişti. 19 Mayıs 1919 gününden önceki tarihimiz yok hükmündeydi.
istanbul'a yirmi yıl boyunca çivi çakmadılar, çakmaya kalkınca da ilk iş olarak topçu kışlasını yıkıp sarayın dibine de futbol stadyumu yaptılar değil mi?
On beş yıl sonra Menderes sağı solu yıkmaya koyulunca da kıyameti kopardılar. (Bu memlekete istanbul'un yıkılıp yapılması lazımsa onu da kendileri yaparlardı!)
Ne dersiniz, Ankara taşralaşıyor mu, aslına mı dönüyor?
istanbul intikam mı alıyor, uğramış olduğu haksızlığı mı gideriyor?
Yoksa, ekonomi ve sosyoloji bilimlerinin söyledikleri mi doğrulanıyor?
Emir ve komuta zinciri içinde zorla ticaret, sanayi ve kültür merkezi yaratmak istersen, vadesi doksan yıl galiba.
Ya da gerçekçi olacaksın, cumhuriyetin ilk kırk yılında olduğu gibi orası "yalnızca bürokrasinin yapay kalesi" kalacak, Rio'ya göre Brasilia, Zürih'e göre Bern, ya da Sydney'e göre Canberra gibi bir çakmakent.
Pek pek Berlin'e göre bir Bonn diyelim mi?
velhasıl-ı kelam, bazıları adam olsalar, Atatürk'ün taşradan gelmiş bir yatılı öğrenci olarak gençliğinde istanbul'da yaşadığı sıkıntıyı ve bu şehre duyduğu soğukluğu "sosyopsikolojik" açıdan çözümlemeye, sonra da hayatının son yıllarında istanbul'a bu kez de tam tersine gösterdiği aşırı ilgi ve tutkuyu yorumlamaya çalışırlardı...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar