bugün

Uzun zamandir gittiim en kaliteli filmdi. Hicbir tutarsizlik vb yoktu biraz inception havasi verdi karisikti fakat tek izlemede anasilmayacak gibi de degildi. imbd puanini sonuna kadar hakediyor. Gun guzel gecti ama filmden cikinca beynim yamismisti. görsel
bir türlü izleyemediğim film, bu gidişle nete düşmesini beklicez.
Anlayanında anlamayanında çok etkilendiği ve her sahnesini acayip derece de iyi anladığı film. Türkiyede anlamayanların sayısı toplasan 3 eder.

(bkz: uzay zaman nasıl bükülüyor oc nasıl)
(bkz: interstellar izlemeden önce öğrenilmesi gerekenler)
film bittikten sonra annemin boş boş gözlerle 'biz niye varız? niye yaşıyoruz?' dediği film. karadeliğe girince insan spagetti gibi olur, burda 1 saat orda 10 yıldır muhabbetlerini tam anlamıyla kavrayamayan biri olduğum için en azından somut olarak görmek bazı kavramları kafamda daha net hale getirdi. tamamıyla kavradım mı? hayır:). uzay ve yalnızlık temalı sahneler beni mahvetti, kimse yalnızım diye ağlamasın artık gözüm görmez. * uzaydaki o sessizlik ve yalnızlıktan daha korkunç ne olabilir...
Gözleri yaşartan bilimkurgu filmi. Tek başına izleseydim salya sümük ağlardım. hatta ağlayamamak içimde bile kaldı diyebilirim.
Filme hakkında evrim ağacı'nın hazırladığı şöyle bir makale var.

--spoiler--

http://www.evrimagaci.org/fotograf/71/6710

--spoiler--

filme Makaleyi okuyarak gittiğim için böyle bir hafta etkisinden çıkamama durumu olmadı. Zaten senaryo buna pek uygun değildi. Bizi etkileyen daha çok karadelikler, solucan delikleri, beşinci boyut, o'neill silindiri gibi şeylerdi. Sonuç olarak güzel bir filmdi, bok atmanın alemi yok.
filmi henüz izlemeyen vatandaşlar uzak dursun karambolde spoiler yeme ihtimalleri var. *
sinemaya pek nadir giden biri olarak bu filmi daha ilk vizyona girdiğinde mimlemiştim ama birkaç gün önce izleme fırsatım oldu. hiç de pişman değilim hatta vizyondaysa gidip ikinci kere bizle parayı kıyıp izlerim.
çocukken uzay ile ilgili eğitici dergileri ansiklopedileri hevesle karıştıran, lisede de 10. sınıfta fenden bıkıp eşit ağırlık vasıtasıyla hukukçu olan şahsımı çocukluğuma götürmüştür. böyle de bir duygusal etkisi oldu bu filmin.
film solucan deliği kara delik boyutlar arası etkileşim ve daha nicesi üzerine basan bir kurguya sahip bir bilimsel şölen. bu terimleri duyup da korkup izlememek gibi bir hataya düşmemeli kimse. çünkü filmde ara ara diyaloglarla meseleyi bilal'e anlatır gibi anlatıyorlar. misal astronot olmuş adama solucan deliği ile uzak mesafelerin nasıl aşılacağını en basit yoldan anlatıyor adamlar daha ne olsun.

filmle ilgili karadelik kısımları hariç sadece dev dalgaların olduğu gezegene inmeleri şahsımca sıkıntı yarattı. karadeliğe bu kadar yakın olan ve dünya'ya göre %130 olan yerçekimi -yani hesaplamışsınız artık hocam- mevcutken niye iniş yapıyorsunuz. zamanın orada göreli olarak daha yavaş aktığını biliyorsunuz da orada deniz varsa dalgaların devasa olacağını toz toprak varsa devasa kum fırtınalarının oluşacağını mı hesaplayamadınız? niteki bir babayiğit astronot orada güme gitti. *

karadelik mevzusunu ise 5. boyut olarak aktardılar oraya ışık hızına ulaşamadan düşen ve bir kütleye sahip insanın varlığını es geçerek. neyse adam zaten belgesel çekmiyor mesele adamı ne anlatmak istediği. zamanın da bir boyut olduğu ve bir yüksek boyutta iken o alt boyutta kalan zamanı da kontrol etmenin mümkün olabileceği... yani ne bileyim biz 3. boyutta iken ikinci boyutta olanı mesela masa üstündekileri kontrol edebiliyoruz. bu mümkün o halde her boyut bir altındaki boyuta hükmedebilmelidir. pekala mümkün ama kanıtlı mıdır orasını bilemeyeceğim.
bu bir önceki paragrada ek olarak amelia brand hanımımızın sevgi boyutlarüstüdür lafında değinmek istiyorum. evrenin de bir sınırı varsa o halde sevgi bu sınırları ancak daha üst boyutlarda bir yer tutarak geçebilir. yani atıyorum sevgi 6. 7. boyuttadır. mümkün müdür neden olmasın? detayıyla bilen varsa yeşillendirirse memnun olurum.

son olarak filmin en etkileyici sahnesini belirtmezsem olmaz. ikinci gezegenden * ayrılırken endurance'a varmak için bir yarış kopar. ....... zarar gören endurance'a cooper bağlanma kararı alır ve bağlanana kadar beni de koltuğuma mıhlar. * ayrıca bu sahnede ve filmin genelinde müzikler ise gayet iyiydi. bunun için de hans zimmer'e teşekkürlerimi borç bilirim.

sinemanın son zamanlardaki kalitesi uyarınca çölde bir vaha gibidir.
zaman paradoksları dahil çoğu konuyu çözdüğüm fakat, cooper karakterinin 5 boyutlu karadelikte yani kitaplıktan oluşan, zamanın olmadığı yerde 70 yıl yemeden içmeden nasıl yaşadıpını çözemediğim filmdir.

aydınlatırsanız sevinirimdir.

edit: arkadaşlar aydınlattı entrynin ne kadar saçma olduğunu anladım ibret olsun diye silmiyorum.
Cristopher nolan klasiği izlerken anlamaya çalışmaktan yorulduğum film ama gerçekten bir başyapıt .
bir bilimkurgu hastası olarak izlerken zaman zaman sıkılsam da beğendiğim, ancak tutarlılığının zayıf oluşu ve zorlama görünen çok yeri olduğundan dolayı da hunharca eleştireceğim film.

öncelikle şunu belirtmeliyim ki filmin ilmi danışmanının kip thorne olması beklentilerimi gereğinden fazla yükseltmişti, ama film ne yazık ki konuyu toparlarken new age - evangelizm arası bir forma giriyor ve determenizm galebe çalıyor.

--spoiler--

dünyanın sürüklendiği ekolojik felaket ve felaketin ortaya çıkış süreci çok havada kalmış.

görev başarısız olmuşken cooper ın beşinci boyutta kendine nasa nın koordinatlarını yollamasının mantığı nedir?

karadelikten*çıktıktan sonra cooper nasıl oluyor da wormhole un eski yerinde süzülüyor, oraya nasıl geldi?

wormhole kapandığına ve dr brand ise dr edmund un gezegeninde kaldığına göre cooper kaptığı ranger ile wormhole olmadan oraya nasıl ulaşmayı planlıyor?
--spoiler--

sonuçta biraz daha kısa olsaymış daha izlenebilir bir film olabilirmiş. yani filmin farscapeten farkını ne yazık ki anlayamadım!

bu arada tars da direk monolith olmuş, fark edenler olmuştur mutlaka.
Filmde farscape den farklı olarak wormhole'un ağız kısmı üc boyutludur. Yani uzaktan bir çember değilde küre şeklinde görünür.
en yakın zamanda izleyeceğim film.
Başlangıç için önerim, bilim filmi vs vs olayından çıkıp sağ kenarda ''bilim kurgu'' olayını bi görün öyle izleyin. Sonra- nasıl yani fantastik lan bu film, demeyin
Çok etkileyici bir nolan filmi. ancak bazi yerleri birlestiremedim, bilim kurgu güzeldir ancak fazlasi kafa açıcı olabiliyor:))...
Ufkumu açan bilim kurgu filmi. Diğer bilim kurgu filmleri gibi lazer silahları hede hödö barındırmayıp olabilitesi muhtemel gelişmeleri konu alan sürükleyici bir eser.
12 sayısının bir çok yönden mükemmel işlendiği film.

ayrıca, kara delik simülasyonunun gerçeğe en yakın yapıldığı filmmiş.
http://www.sinemalar.com/film/9845/interstellar fragmanını izleyip merakla beklediğim bir filmdi ve şuan vizyonda bilim-kurgu sevenler için güzel bir yapıt.
Christoper Nolan tarafından ortaya konmuş bir başyapıt. anladığım ve çok çok beğendiğim film .3 saat nasıl geçti anlamadım. ayrıca anlaşılmayacak bir film de değil. sadece nolana alışık olmak gerekiyor.
beklentileri karşılayan başarılı film.

--spoiler--

özellikle kızıyla direk iletişime geçemiyor olması gerçekten başarılı olmuş. yani boyut kavramı başarılı bir şekilde verilebilmiş. saçmalık içermeyen bir film olmuş, gerçekten o sahne kusursuz düşünülmüş, onu düşleyen kişinin fizik bilgisine saygılarımı sunuyorum saçmalık içermeden boyut kavramı bu denli güzel aktarılabilinirdi ancak...her yerde geleneksel amerikan bayrakları olmazsa olmazları 5. boyuta geçerlerde evrensel olamazlar.
alfred sen bruce wayne'in yanından ayrılma , fizik profösörlüğü seni çok bozmuş.
--spoiler--
Beyazperde de gördüklerini kendilerine dayatılan bir dizi fizik kanunu zanneden bilim kurgudan bir haber fizik profesörü kardeşlerimizi üzen film. Siz gidin morgan freeman'la evrenin sırları'nı izleyip otuzbir çekin sinema izleyip yorumlamakta bu işten anlayanlara kalsın.
bi' ben izleyemedim herhalde. indirdiğim torrent dosyası dandik çıktı ben ne yapayım. sonra da yurda döndüm, yurtta da torrent engeli olduğu için kaldı öyle. hayır ben ne yapayım yani?

(bkz: fakir olmak)
matrix izleyip, "ne saçma film, adamlar uçuyor" diyenlerin eleştirdiği efsane filmdir.
satürn'ün yakınlarında "karadelik" düşüncesiyle bilimkurgu olmaktan daha da ötelere ulaşmış bir film. ayrıca c. nolan'ın filmin mekanikliğinden kurtulabilmek için çağan ırmak misali duygusallığın ekmeğini yeme çabası da pek olmamış...
mesela dediydik muhabbetinden ileri gitmesi beklenmeyecek bir hollywood yapımı için satırlar dolusu bilimsel, mantıksal ve felsefi entry giren bir sürü yazar olduğunun gözler önüne serilmesine sebep olan filmdir.

izleyin geçin işte. eğlendiyseniz ne ala.
senaryo açısından eleştirilen film. haklı yanları var ancak filmin konusu olayı farklı bir boyuta götürüyor.

film hakkında yorum yapmayacağım ama hayatında neredeyse hiç ağlamamış biri olarak bu filmde ağladım. kendi yaşamımı sorguladım. "bu hayatın neresindeyiz?" dedim kendime. bu bilinmezlikti beni ağlatan.