hayal.
şeylere ilişkin tasarımlar.
duyularla alınan uyarıların zihindeki görüntüsü.
şiirkuran. gözün gördüğünden ötesi. rahatsızlık, başka bakmak, başka algılamak.

-suyu biz böyle geçeriz-
1.Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya.
2.Genel görünüş, izlenim, imaj.
3.Duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin
bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj.
4.Duyularla algılanan, bir uyaran söz konusu olmaksızın
bilinçte beliren nesne ve olaylar, hayal, imaj.*
(bkz: imgesel)
bir kelimenin veya ifadenin ait olduğu metnin içinde yeni anlamlar kazanması.
kelimelerin kaçkınlarıdır imgeler..
Yemeğin tuzudur.O olmazsa şiirden tad alamazsınız.
6. nesil bir yazar. hosgelmis.
öncelikle hoşgelmiş yeni uuser ve tanışmaktan son derece memnun olduğum hemşehrim. ayrıca iyi arkadaş olacağımızı hissediyorum, her an cancis kankis tatlis yazarlar gürühuna katılabiliriz kendisiyle.*
eski sevgilisini unutmuş, sevmenin nasıl birşey olduğunu unutmamış ve unutmakta istemeyen yazardır.
çincede her bir şekile verilen addır.
her bir imge bir kelimeyi teşkil etmekle beraber her imgeninde ayrı bir anlamı vardır.
hasta yatağından entry giren yazardır, geçmiş olsun diyor en kısa zamanda işinin başına dönmesini diliyorum.
bir zamanlar sakman club'da vedat sakman ile birlikte müzik yapan ve duyduğum en güzel seslerden birine sahip müzisyen arkadaşımızdır imge...
ingilizce ve fransızca image kelimesinin türkçedeki karşılığı. bu kelimeyi nasıl bir zihnin türettiğini anlamak gerçekten zor. buram buram aşağılık kompleksi, özenti, yaranma çabası tüten bir kelime. resmen taklit. yalnızca bununla kalsa iyi. "im" diye bir kök çıkartıp sonra peşine "ge" ekini eklemişler. bunu ise keyfi olarak düşünmüşler. im nereden geliyor, ge ekinin benzeri ne; belli değil. sanırım "özge" kelimesinden akıllarına gelmiş. oysa türetmek için ekin işlek olması gerekir. bir iki kelimede gördüğün ek dil tarafından terk edilmek üzere olan ektir. edebiyatla vesaire ile dili konuşanlar tarafından elbette diriltilebilir ama tek bir kişi elini atarak eki kökü işlek hale getiremez. insansın sen tanrı değil. ama tabii emir komuta zinciriyle dil devrimi yapıldığı için bunlar sorulamazdı bile. şimdi mi? kelime yerleşmiş sayılır. kulağa kötü de gelmiyor. fakat böyle olması yapılanın yanlışlığını, dilin doğasına karşı yapılanı affettirmez.
kullanıla kullanıla süreklilik özelliği kazanarak sembollere dönüşebilirler.
'imge, bilinen bir düşünceyi, bir duyguyu saklamak, başka bir kılığa sokmak için değil, bilemediğimizi; ancak sezer gibi olduğumuzu aktarmak için kullanılır.'
M. Cevdet Anday
(bkz: sembolizm)
“içini doldurabileceğim boş bir kelime istiyorum.”

imge, benim anladığım, aslında var olmayandır; zihindeki bir hayalin, bir resmin, belli belirsiz bir şeklin; somut anlamda var olmayan bir çeşit birikimin somutlaştırma isteğidir. Bir imge, tahayyül sürecindeyken, canlandırma yetisi ile zihinde bir şekil kazanır. Bazı nesneler, kendi belirli varlıklarıyla bir anlam ifade ederler ya da onu somutlaştırırlar. Bunun pragmatik örneği şiirlerdir. Peki, zihnimiz imgeleri nasıl şekillendirir? Şiirde imge, sözcükler ile resmedilir.

Wittgenstein’a göre dilbilgimiz sayesinde bir şeyleri anlamlandırabiliyoruz ve dilbilgimiz bizi bir önerme türünü bir başkasıyla karıştırmak gibi hatalı bir fikre sürükleyebiliyor. Anlamı eğer bir sözcüğün dilsel bir sistem içindeki işlevi olarak düşünürsek bu sistemi tam olarak öğrenmiş birinin bir sözcüğün anlamını anlayacağı söylenebilir. Şüphesiz ki sözcükler, imgeleri resmeden anlam katmanlarına yapışmış, anlam kazanmayı bekleyen ölü tohum kabukları değildir.

imgeler, zihnimizde bir şimşek gibi ansızın çakabilir. imgeleri zihnimizde canlandırıp, sözcüklerle resmetmemiz gerekir. Ansızın gelen bir imge, ardında birçok farklı gizli anlamı içinde barındırır. Farkında değilsek bile her imgenin bir öncesi ve sonrası vardır. Sanıyorum ki şiirde ilk dize, imgenin öncesi ya da ilk hâli; ortadaki dizeler imgeler bütünü; son dize ise aslında imgenin sonrasıdır. Sonuç olarak imge, şekilden şekle girer, sözcükler ile ifade edilir ve dilbilgimiz ile anlam kazanır.

kaynak: http://www.direngen.net/sozcuklerin-portresi.html

(bkz: direngen net)

(bkz: direngen sabıka kaydı)
uzaklaşmış yazar.
intiba uyandıran, düşteki imajdır.
Kurşun kaleminin ufacık çantasında nereye saklandığını bulmaya çalışırken ağzında tuttuğu defter yere düştü. Sonunda yere oturdu, kalemi çantasından çıkardı ve derin bir nefes aldı. Kaç zamandır buradan geçiyordu ama hiç kafasını kaldırıp bu eski yapıyı görmemişti, italyan Kilisesi. Kiliseyi dalgın bakışlarla çizerken bir çocuk yokuş aşağı koştu, durdu. Kıza birini hatırlamaya çalışıyormuş gibi baktı. Kız sadece yaptığı işe odaklıyken, çocuğun burnunu çekmesiyle onu fark edebildi. Kız güldü, çocuk kafasını kaşıdı ve cebini karıştırmaya başladı. Kız dikkatlice onu izliyordu ama yüzüne sokak oyunlarının lekesi bulaşmış çocuk cebindekini bir türlü çıkaramıyordu. Kız kiliseyi çizmeye devam ederken çocuk onun yanına küçük bir şey bırakıp gitmişti bile. Resim biraz karamsar oldu, “olsun” dedi içinden. Çantasını toparlarken yeşil plastik kalemtıraşı gördü, gülümsedi.
küflü ruh.

duyulardan üretilen düşsel ninler.
6. nesil yazar.
yeniden yaratılmış ya da yeniden üretilmiş görünümdür. bir kaç dakika ya da bir kaç yüzyıl için, kopmuş ve saklanmış bir görünüm ve görünümler düzenidir. her imgede bir görme biçimi yatar, fotoğraflarda bile. fotoğraflar ki, sadece mekanik kayıtlardan ibaret değildir. her bir fotoğrafa baktığımızda, fotoğrafçının sınırsız görünüm olanakları arasından o görünümü seçtiğini farkederiz.