bugün

klasik nebece filmi.
istanbul, kaş ve doğubayazıt'ta geçen, şehirlerin ve insanların iklimlerine atıf yapan nuri bilge ceylan filmi.
Sinematografik açıdan kompozisyonların, Kurgunun son Derece başarılı olduğu, senaryo ve alt metin açısından Tutkuyla, egoların çatıştığı bir film...
Birlikte olmayı sürdürmek isteyecek kadar tutkulu, birlikte olmayı istemeyecek kadar bireysel yaşayan egolu karakterler. Müthiş bir sürüncemenin ardından gelen yol ayrımı.

Türk sineması adına başyapıtlardan biri olarak görüyorum.
çıkarcı bir erkeğin görünmeyen yüzünü anlatıyor. aslında yalnızca kendini düşündüğünü görebilirsiniz bu tip erkeklerin.
adem ile havva filmidir.

--spoiler--

film baştan sona etkileyici sahneler ve etkileyici sessizliklerle doludur. nuri bilge ceylan'ın canlandırdığı isa karakteri erkeklerin mantıklı yanını ve pragmatistliğini çok iyi anlatmış. hatta nuri bilge ceylan'ın kötü oynaması karakteri desteklemiş. bahar ne kadar duygu yüklü ise isa o kadar net.

biz kadınların hep bir 'erkekler de bizi anlasın' mottosu var ya, bu benim için tersine döndü resmen, biz de erkekleri anlayalım. çünkü konuşuyorlar, ne istediklerini söylüyorlar.

minibüste isa, bahar'a gel gidelim diyor, unutalım olanları, yeni bir sayfa açalım... aradaki kaçamakları inkar ediyor ama adam gel diyor. kız da gitmek istiyor ama artık çok geç diyor. kafayı yersin.

isa minibüsten inerken bahar ısrar etmesini istedi ama isa etmedi. bahar, gelmek istediğini yine belli etmek için otele gitti, yani diyor ki adam beni anla, gelmek istiyorum. isa anlıyor ama adam belirsizlikten sıkılmış, bahar rüya anlatıyor gideceğini düşünerek mutlu mutlu ama isa kararını vermiş net.

işte erkekler böyle net, kadınlar değil. bahar sürekli tripte, evet ya da hayır demiyor, kedi gibi hareketler yapıyor.

ben bu filmde erkekleri anladım. kadınların 'hayır derken bile evet dediğimi anla' tribi çok sıkıcıymış.

--spoiler--
Andre moruva'nın romanı, seven kovalar sevilen kaçar, sevilen seven olur kovalar seven sevilen olur kaçar... sevgiler yağmur gibi karşılıklı yağmaz anlayışıyla yazılmış bir roman...
Henüz izlediğim film. Film için anlatılacak o kadar şey var ki, benim anlatacak kelimelerim yok...
isim ve konu ilhamını andre mourois'in iklimler romanından alan erkek-kadın ilişkilerini irdeleyen film.roman da film gibi iki kadın arasında gidip gelen bir adamı anlatıyor.
andre maurois'in unutulmaz aşk romanı.
bir nuri bilge ceylan filmi.
öncelikle kendisi ve eşi ebru ceylan'ın oyunculuklarını eleştirirsek, nbc'nin ortalama altında bir oyunculuk sergilemesinin yanında, ebru ceylan'ın şaşırtıcı biçimde iyi mimik kullanımlarıyla başarılı bir oyunculuk sergilediğini belirtmek gerekir.
nbc'nin en iyi filmi değil, fakat yeni odak teknikleri denemiş ve çok, çok başarılı olmuş. şuradan da bir inceleme:
https://www.youtube.com/watch?v=sVDuZ9X0lNI

yine her filminde olduğu gibi planlar çokça naif ve gerçekten iki planda bir 'manzara' olunca, film manzara cümbüşüne dönüşüyor, görsel şölene bürünüyor. görüntüyle anlatma, mottosunu yine çok iyi yediren nbc, karakterlerin içsel sıkıntılarını aktarmakta biraz başarısız kalıyor. isa'nın ve bahar'ın zihinlerinde neler döndüğünü, neden gururlarına yedirip de birbirlerine ihtiyaçları olduğunu söyleyemedikleri, seyirci için tatmin edici düzeyde değil. ani çıkışları kötü, dalgalanmalı olsa da, duygusal geçişler iyi.
yalnızlığı, yalnız olma nedenlerini ve birazcık da insanı anlatan film, yine, çehov öykülerini andırıyor. isa ve bahar'ın ruhsal iklimlerini anlatan film, iklimlerin görsel niteliklerini de -özellikle kış sahneleri- gayet iyi kullanıyor.
neticede, türk sineması için tabi ki çok iyi bir film, nbc sineması için orta bir film; genel olarak bakarsak ortalama bir film.
izlenir.
Servet Kocakaya ve Gülay'ın müzikleriyle harmanladığı keyifli sohbetlerine tanıklık ettiğimiz bir tv programıdır.
iNSANIN ruh halinin ani değişimini gözler önüne seren, kış çekimleri de olan film.
tavsiye edilecek çok bir yanı yok. her an durdurulabilinerek çok güzel fotoğraflar yakalanabilir nuri bilge filmlerinde. amaç da çoğunlukla bu. öyle realist takılıyor. ama hikâye? bu hususta çok sıkıntılar yaşanır. yenilik nâmına hiçbir şey yok. sırf slayt gösterisi izlemek için de üç saat bilgisayar, sinema vs. karşısında olmağa da gerek yok. aradan birçok sahne denebilecek herze çıkartılarak bir saatin altına hatta kısa film şekline sokarsak o zaman filmleri izlenebilir bir hâl alır.

konu yeterince iyiyse ve iyi işlenmişse zaten kafa yordurur. gözleri yormanın âlemi yok. kısa film hâline çevirmeyi bence bir düşünmeli nuricim.
nbc'nin diğer bir kaç filimine göre vasat kalan filmdir. filmin kıstasini nbc filmlerinden çıkartirsak yeri tartışılır. fakat potansiyelini gösteren bir filmdir. zaten sonra aldı başını gitti.
insan ruhunun gelgitlerini ve kadın-erkek arasındaki "arzulama" gibi meseleleri anlatan bir NBC filmi.Her NBC filminde olduğu gibi bu filmde de doğallık ön planda,film bana kalırsa "yeni Nuri Bilge Ceylan sinemasının" ilk adımı,neden mi? Çünkü NBC bu filmde ilk defa bir görüntü yönetmeniyle çalışmış zaten bu filmden sonraki filmlerde de aynı görüntü yönetmeni(Gökhan Tiryaki) ile çalışmaya devam etti iyiki de böyle bir değişiklik yapmış çünkü Gökhan Tiryaki'nin NBC sinemasına kattığı etkiyi kimse inkar edemez heralde.Filme gelirsek her NBC filminde olduğu gibi durağan ve seyircinin kafa yorarak izlemesi gereken bir film iklimler,en kısa haliyle filmi özetleyecek olursam; erkeğin arzulandığı an geriye kaçıp,istenmediğini anlayınca yeniden kadını arzulamaya başlamasını anlatan bir film.içerik olarak çok orjinal diyemem belki ama teknik olarak yine başarılı bir film özellikle Ağrı da geçen ve plajdaki sahnelerdeki kadraj,renk ve kamera kullanımı çok başarılı.Çoğu kişinin aksine ben Nuri Bilge Ceylan'ın oyunculuğunu beğendim bence oldukça doğal oynamış,Ebru Ceylan çok iyi oynamış karakterine de çok yakışmış.Kadın-erkek ilişkisi,insandaki arzuyu ve değişen ruh hallerini anlatan bir film diyebilirim genel olarak iklimler için.Filmin sonu da sinir bozucu olmuş bence.Ben filmi beğendim,eğer Nuri Bilge Ceylan sinemasını seviyorsanız filmi tavsiye ederim.

6.5/10
insana hüzün veren film. bir zamanlar anadolu'da filminde muhtarın olduğu bir sahne vardı. o 8-10 dakikalık kısmı izleyince insan ne kadar doğal oynamışlar tepkisi veriyordu. günlük yaşantıyı sinemaya aktarmış gibi. bu filmde de başından sonuna kadar o karakterde gidiyor. sıradan diyaloglar, tavırlar vs. bir filmin küçük bölümünde iyi gidiyor da tamamında biraz sıkıyor sanki. demek ki doğal oyunculukla doğalı aktarmak başka bir şeymiş.
coen kardeşler'in hoş bir biçimde onurlandırdığı film.

şöyle ki; birçok ünlü yönetmenin sinema hakkında yaptığı kısa filmlerinden oluşan Chacun son Cinéma adlı filmde, coen kardeşler de kendi 3 dakikalık bölümlerinde "dünya sineması" konusunu kullanmışlar. filmde amerikalı bir adam - ki yine no country for old men'deki imajına benzer bir biçimde josh brolin oynamış - jean Renoir'un bir filmi ve iklimler arasında karar vermeye çalışıyor. ve sonunda iklimleri tercih edip memnun ayrılıyor.

ağır amerikalı bir tipin, hollywood'un dışına çıkışını hoş bir biçimde anlatıp güzel bir mesaj vermişler. izlemek isteyenler için;

http://www.youtube.com/watch?v=1HjDtgBdSjs
--spoiler--
bahar: sana bir şey soracağım ama doğruyu söyleyeceksin. biz ayrıldıktan sonra serapla hiç görüştünüz mü?
isa: hayır tabii ki.
--spoiler--
günümüz toplum bireylerinin hedonizm ağında tükettikleri ikili ilişkileri ve benliklerini olağanüstü güzel yansıtan bir film. ayrıca her karesi bir sanat eseri.
andre mourois' in şahane kitabı. kütüphanede kitap ararken ismi dikkatimi çekmişti, okuyayım dedim. iklimler konusunu coğrafyadan pek severdim. kitabı çok beğendim. tesadüfen tanışmış olmaktan memnunum. nuri bilge ceylan' ın filmi de çok güzel. beklentilerimi karşıladı. tavsiye ederim.
2006 yapımlı bu film nuri bilge ceylan sinemasının gene büyük şehirli filmlerinden biridir. bir yard doç öğretim görevlisinin huysuz aksi, ham, yoz bir adam olmasında mütevellit mahvettiği ilişkisi anlatılır. mavsimler üzerinden senkronize edilmiş ilişki kreşando yerine ağrı'daki terkedilen sevgiliyle buluşmada gerçekleşir. asla vıcık vıcık olmayan bir oldurulamayan aşk filmidir.
andre maurois adlı yazara ait mükemmel bir kitaptır.hüzün ve çelişkilerle dolu, sıradan olmayan bir aşkı dolu dolu anlatır. şehvet ve keder dolu duygulardan bahseder. her bir cümlesinin ayrı güzelliği, her bir sayfasının ayrı kokusu vardır.

hangi hayat sonsuzdur ki
ve en çelimsiz nehir bile
kavuşur eninde sonunda denizine..
kadın erkek ilişkilerini sade bir boyutta gerçekliğiyle anlatan, sizin filmin içerisinde gibi hissetmenizi sağlayan ve içinizdeki yaranın kabuğunu kaldıran durgun ama net nuri bilge ceylan filmi.
leziz nuri bilge ceylan filmi.uzak, iklimler ve üç maymun diye bir sıralama yaparsak uzaktan sonra üç maymundan azıcıkta olsa önce gelir benim için bu film. 10 üzerinden 7 kasarak 7.5 verdiğim üç maymuna nazaran 10 üzerinden 8 alır bu film. ve kasmadan alır. *
filmin kaş taki denize girme muhabbetiyle başlayıp kars 'taki yoğun tipi altında bitiverişi hoş durmuştur ve mevsimlerin insan üzerindeki psikolojik etkilerini düşünmeye önayak olmuştur bir kere daha. filmin kişisel yapısı açıkça görülüyor. ilişki üzerinden monotonluk sendromuna doğru yol alıyoruz film boyu. bu bağlamda demirkubuz'un bekleme odası kadar kişisel olmasa da gene de kişisel sayılabilecek bir film iklimler. ilişkinin monotonlaşması biraz yaş farklılığı ve gelgitler üzerinden verilmiş. özellikle baharla isa'nın kayıp ruhlar şeklinde birbirlerinden uzaklaşmaları ilgi çekici.işin bu kısmında motorla giderken bahar'ın isa'nın gözünü yoğun bir hırsla kapatıp motordan düşmelerini sağlaması bir nevi uzaklaşmanın tezahürü/ resimlenişi. bahar, hırsını alıyor adeta bu sahnede.

bahar'ın isa'yı hem sevip hem uzaklaşmaya başlaması isa'nın kayıtsızlığıyla örtüşüyor. ee bir de dikkate değer bir serap mevzusu var ikili arasında. serap konusunda belirgin bir tavır alınmaması da diğer bir etken bahar'ın istanbul'a geldiğinde beni arama demesinde. isa'nın cinsellik olgusundan kafasını kaldırdığında derin bir iç geçirdiği sahne var dikkate değer. serap'ın olumlu cinsellik kokan tavırlarına yaklaşılmıyor bu sefer. fakat yalnızlığı ve işini seçen bahar gibi isa kars'a kadar gidip bahar'ın izini sürmesine ona manidarlığı açık minimal bir hediye almasına rağmen gene aynı isa.değişmemezliğe sağlam bir gönderme görüyoruz kesinlikle. değiştim deyip değişmemek ilişkilerin buhranı... o malum sahne de, serap'la görüşülmediği söyleniyor kars'ta arabanın içinde çekimler sırasında. buna rağmen son bir şans veriliyor bahar tarfından. isa'nın değişmememeyi öngören kayıtsızlığı otel odasında da belli ediyor kendisini.

bekleme odasında hırsız rolünde gördüğümüz ufuk bayraktar isa fotoğraf çekerken onu bekleyen taksi şöforü rolünde. minimalliği su götürmez olsa da rolünde gene hakkını fazlasıyla veriyor. o küçük sahne küçük şeylerden mutluluk çıkarmanın cezbediciliği üzerine hoş durmuş filmde. isa'nın genel tavırlarının aksiyle yoğrulmuş.

gelelim filmin son sahnesine. uçak giderken serap'ın çekimler esnasındaki bakışının dili olsa sana son bir şans verdim isa der o denli yani. filme cuk diye oturmuş bir final. kar yağışının altında görsellik bundan önce okuduğum yorumlardan birinde de dile getirildiği gibi beni de orhan pamuk'un kar romanına götürdü filmden hemen sonra bu hissi aldım fazlaca.

ve o malum iç acıtan son bakış... dili olsa böyle derdi dedirten... konuşmadan da duygu ve düşüncelerimize nasıl tercüman olduğunu gösteren... işte bilindik son! hayat bir şekilde devam ediyor hissi ve kesinlikle olmuş bir film!
ne demiştik 10 üzerinden 8!:)
ağrı'da geçen bölümü orhan pamuk'un kar isimli kitabını hatırlatan nuri bilge ceylan filmi.
dün akşam cnbc-e'de yayınlanmış olması sebebiyle, reklam arası izlemenize sebebiyet veren; böylelikle zevk duygunuzun içine eden; fakat kesintisiz, ilgi ile izlediğinizde, sinema tekniklerinden de biraz anlıyorsanız (hatta anlamıyorsanız bile) gayet akıcı, gayet hikayesi olan film.
"erkekler" hakkındaki gerçeği bir kez daha anlamamızı sağlayan film..
verilen sözler sadece laftadır, amaca hizmet eden birer araçtır. istenilen alındığında ise hemen unutulur...