yunanlı astronom, matematikçi ve filozoftur. babası gibi kendisi de bilim insanı olmuştur. platon okulunda dersler veren, öğrencileri arasında kendisine aşık olan dönemin valisi olacak orestes ve ileride başpsikopos olacak synesius'un da olduğu muhteşem bayandır. ne yazık ki o güzel yüzü parçalanana ve bedeni paramparça olana kadar taşlanarak öldürüldü.. bu kadınlar içinde nasıl bir travma yarattı ise, yüzyıllarca bilimsel konular ile ilgili tarih sahnesine çıkamadılar diye düşünüyorum.
Cadılıkla uğraştığı ve dinsiz olduğu gerekçesiyle hristiyanlar tarafından vahşice öldürülmüş matematikçi, filozof. Yaptığı çalışmalarının hiçbirinin günümüze kalamamış olması ayrı bir üzüntü.
370 - 415 yılları arasında yaşamış, iskenderiyeli Theon'un, iskenderiyeli matematikçi, filozof kızıdır.
Hypatia, 45. yaşını sürerken Hristiyanlığın yüz karası yobaz Cyril ve nefretkeş cani yandaşları tarafından linç edilmiştir.
Yobaz Cyril ile yandaşları Hypatia ve çalışmalarını yok etmişlerdir fakat yok edemeyecekleri daha kötü bir şey vardır artık : Cyril, Hristiyanlık dininde asla silinmeyecek, kanlı bir leke bırakmıştır.
kadın filozof ve matematikçidir.
kıptî hristiyan bir çete tarafından taşlanarak öldürülmüştür. gerekçeleri ise bu filozofun politik karmaşaya neden olduğunu düşünmeleri.
"hayat gizemlerin çözülmesidir. daha ötelere yolculuk ettikçe daha fazla gerçeği idrak ederiz...kapımızın önündeki şeyleri anlamaya çalışmak, daha ötelerde yatanları anlamak için en iyi hazırlıktır"der.
kadın kütüphaneci. babası gökbilimci theon'dur. zaten onun sayesinde kendini geliştirebiliyor o dönemlerde erkekten destek almadan bir kadının eğitim alması biraz zor malüm...
ayrıca günümüz feministleri bu kadının adını ağızlarından düşürmez. bilinien ilk bilim kadını olduğu için ayrı önem veriyorlar sanırım.
arkasına tanrıyı alıp kadın linç eden o dönemin sözde dindarları aslında tanrının en büyük düşmanlarıydı. nasıl bir çelişki içeriyordu. düşman belleyip linç ettikleri kadın ondandan çok daha yakındır bence öteki taraftaki kurtuluşa.
güzel bir kadın...
yüzlerce yıl önce,
güzel, güçlü ve akıllı hypatia... atina okulunda yetişti,
bilime inandı, yobaz düşünceyi reddetti...
ters düştü cyrill yobazı ile.
"cadı" dediler, "kafir" dediler hypatia'ya... orestus bile ses çıkaramadı yobazlara.
gün akşam olduğunda ise, peter ve çapulcu tayfası yattı pusuya,
hypatia'yı beklediler...
gözleri dönmüştü,
hypatia'yı önce darp ettiler,
kaçırdılar sonra. Caesareum kilisesine götürdüler,
çırılçıplak soydular hypatia'yı...
bir yandan dövüyor, küfrediyorlardı...
hypatia yerden kalkamayacak hale gelene dek dövdüler.
sonra taşlayarak öldürdüler...
hala hınçlarını alamamışlardı.
bu nasıl bir kin, neyin kini bu?
yobazlar bilmiyordu.
kinlerinin ne olduğunu, neden olduğunu bilmeden taşlamaya devam ettiler.
taşladılar, taşladılar...
hala kinleri ve öfkeleri dinmemişti.
ellerine geçirdikleri demir parçaları ile,
derisini yüzdüler hypatia'nın cansız bedeninin...
sonra vücudunu parçaladılar cinaron'da...
ve yaktılar...
tüm yobazların yaktıkları gibi.
hypatia'yı da yaktılar.
binlerce yıldır yaptıkları hep buydu zaten.
kendilerinden olmayanı, nedenini önemsemeden yakmak.
ölmüş bir kadını, vahşice katlettikleri bir kadını yaktılar o gün...
cyrill yobazları kutsadı.
"dine hizmet etmişlerdi"
hypatia yok olmuştu.
aradılar, taradılar bulamadılar onu.
"kayıp" dediler. "roma'ya gitti" dediler.
hypatia yok edilmişti. üzeri de bir güzel örtüldü...
fakat tarih cyrill ve yobaz tayfasını değil,
hypatia'yı yazdı.
bugün yobazların adını kimse hatırlamıyor.
ama hypatia'nın adı uzayın sonsuzluğunda yaşıyor...
yobazlığa karşı dik duran tüm kadınlara selam olsun...
Asil, güzel, zeki, filozof, matematikçi, astronom.
Çağının çok ötesinde bir kadındı.
Din için bir grup bağnaz tarafından vahşice yaşamına son verildi.
Yanlış zamanda, yanlış yerde doğan kendisine yapılan hakaretleri, aşağılamaları asla hak etmeyen bir insan.
Yaşamının anlatıldığı (bkz: Agora) isimli müthiş bir film mevcuttur. Mutlaka izlenmeli.
Bundan yaklaşık 1600 yıl önce Mısır’ın iskenderiye kentinde korkunç bir cinayet işlenir; ‘iffetsiz’ ve ‘günahkâr’ olmakla suçlanan bir kadın toplumun gözleri önünde ‘öfkeli’ bir güruh tarafından linç edilir. Taşa tutulan, parçalara ayrılıp yakılan kadın, matematikçi, gökbilimci, filozof Hypatia’dır.
Büyük iskender’in M.Ö. 332 yılında kurduğu iskenderiye, yüzyıllarca barış içinde yaşadı. M.Ö. 30’larda Roma’nın hâkimiyetine geçen kentte barış ortamı M.S. 300’lerde bitti. Limanları, bilginleri, kültür merkezi, dev kütüphanesi ve üniversitesiyle iskenderiye o dönem ticaretin ve aydınlanmanın merkeziydi. Başında ünlü matematikçi Theon’un bulunduğu okulda kızı Hypatia da matematik, felsefe ve astronomi dersleri veriyor, Platon, Aristo ve Oklid’in fikirlerini tartışmaya açtığı bu dersler dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilerle dolup taşıyordu…
Kentin dokusu Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinin ardından hızla değişti. iktidara egemen olan Hıristiyanlar, Pagan ve Yahudiler başta olmak üzere farklı inançlara sahip kim varsa hedef aldı.
Kentte ardı ardına cinayetler işlenirken Hypatia çalışmalarını aralıksız sürdürdü. Her gün bir çember çizerek; dünyanın, güneşin, gezegenlerin hareketlerini yeniden hesap ediyor, öğrencilerine “Bizi birleştiren şeyler ayıranlardan daha fazla; tüm insanlar eşittir, kardeştir…” tavsiyesinde bulunuyordu.
iskenderiye Üniversitesi’ni inançsızlığın merkezi olarak gören Hıristiyanlar, Serapis tapınağı, müze ve dev kütüphanenin yok edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Kitapların parçalandığı, heykellerin yıkıldığı, insanların öldürüldüğü kanlı saldırıda yüzyılların bilimsel birikimi de yok edildi. En sevdiğini; babasını da kaybeden Hypatia, artık yapayalnızdı…
Ancak babasına söz verdiği gibi gerçeği aramaktan asla vazgeçmedi. Hypatia “Dünya hareket ederken daire mi çiziyor, elips mi, yoksa güneş dönüyor dünya yerinde mi duruyor” diye düşünürken kötülük yerinde durmuyor, örgütleniyordu…
iskenderiye Patrikhanesi’nin ise o bilimsel çalışmalarını sürdürürken Hypatia’ya duyduğu kin her geçen gün artıyordu.
Eski öğrencisi olan kent valisinin onun tesirinde olduğunu ve bu sayede farklı inançların korunduğunu düşünüyordu.
Hypatia’nın öldürülmesi için tezgâh kuruldu. Başpiskopas Kril’in talimatıyla papaz pazar ayininde bir konuşma yaptı; kadının toplumda olması gerektiği yeri tanımladı önce, asla bir erkekle eşit olamayacağını, erkeğe akıl veremeyeceğini, kıyafetlerinden hareketlerine kadar dikkat edeceğini anlattı uzun uzun. Ardından Hypatia’yı hedef göstererek iskederiye’de haddini aşmış bir kadının yaşadığını, büyücü, günahkâr bir şeytan olduğunu söyledi.
Kalabalık soluğu Hypatia’nın kapısında aldı.
Önce saçından sürüklediler. Haypatia’yı çırılçıplak soyup en acı şekilde nasıl ölebileceğini tartıştılar; biri “Taşlayalım”, diğeri “Derisini yüzelim” dedi, öteki ateşe vermekten bahsetti. Karar veremediler, sırayla hepsini yaptılar…
Tarihte bilinen ilk kadın matematikçi olan Hypatia’nın yazdığı kitaplar kütüphane saldırısında yok edildi. Feminist sanata da konu olan Hypatia hakkında çok sayıda roman, Oyun ve şiir yazıldı… Hypatia’yı “Bağnazlığın masum bir kurbanı” diye tarif eden Voltaire, öldürülmesini ise ‘sorgulama özgürlüğünün yok ediliş simgesi’ olarak görmüştür.
Derler ki Hypatia’nın katli sadece bir bilim insanın ölümü değil daha fazlasıdır; aydınlıkla karanlığın savaşında bir dönemeç kabul edilir.
Hypatia’nın; insanlığa büyük bir dersi daha vardır; tüm karanlığa inat ‘Göğe bakalım…’
dünyanın ilk kadın filozofu, felsefe kürsüsüne çıkan ilk kadın, ilk kadın bilim insanı iskenderiyeli Hypatia, matematikçi(Aritmetik üzerine 13 ciltlik kaynak) ve astronomdur aynı zamanda.
her birini tadıp, büyük küçük değişimleri, cesaretle karşılamıştır. yaşadığı toplumda pek çok iyileştirmeye vesile olmuştur.
' ilk bilim şehidi ' olarak da bilinmektedir.
iskenderiye kitaplığının yakılması esnasında bazı kaynakları kurtardığı da söylenmekte.