Birçok kişi tarafından, yaşayan en büyük Türk şairi olarak tanımlanmakta olan kişi. Halen Bilkent Üniversitesi Türk Dili Bölümü'nde öğretim görevlisidir.
Kendisi için büyük bir zincirisin son halkası denebilir.ilk şiirlerinde ikinci yeni akımından biri gibi görünmüşsede, zamanla divan şiiri temelli kendine has bir çizgi yakalamıştır. Üstad için şiir: "geçmişe yapılan atıftır" . bu anlamda mısraları kendi şiirleri dahil olmak üzere Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim gibi şairlere göndermelerle doludur.
aylar önce varlık'ta 'şiirde anlam ikinci plandadır artık' yollu sözleriyle zuhur etmesi, ikinci yeni'nin gelenekle barışması olarak da okunabilir. şiir felsefesi, estetiği üzerine hayli kafa yormuş biri olan hilmi yavuz'un seyri keçi osurmuş götüne küsmüş sözüyle de özetlenebilir.*
zaman gazetesinin kültür sanatsayfasında köşe yazarlığı * yapan şair. pohpohlanmayı* biraz fazla sever, kendisi gibi düşünmeyenle pek anlaşamaz ama edebiyatçıların çoğunun bu tip aykırı tarafları olduğu için hoş görülmelidir belki de, en çok bilinen iki dizesi: hüzün ki en çok yakışandır bize
belki de en çok anladığımız
"erguvan sözler" adlı şiir kitabı gerçekten olağanüstüdür. ayrıca londra yıllarında, bir yandan bbc radyo'da çalışıp bir yandan da londra üniversitesinde felsefe eğitimi görmüştür. edebiyat ve şiir üzerine deneme kitapları,doğu-batı sorunsalı temelinde de yazıları,kitapları vardır. aynı zamanda tam bir polemikçidir . kendi tabiriyle, türkiyedeki entelektüel gündemi diri tutmak ve eleştiri kültürünü de oluşturmak için bir katkıdır yaptığı . bazen eleştirilerinde egosunu konuşturduğu da vakidir . mesela enis batur'la kadim bir uzlaşmazlığı vardır . sürekli batur'un eserlerinden örnekler verererek sataşır , donanımıyla ilgili eksikliklerini açığa çıkarır . hatta orhan pamuk'la ilgili bir kitap hacminde yazı yazmışlığı da vardır hilmi yavuzun . kendisini eleştirenlere ise nedense aynı olgunlukla yaklaşmamaktadır. altta kalma psikolojisini pek sevmez üstat . mesela "ilhan selçuk neden artık beni ilgilendirmiyor" veya "attila ilhan neden artık beni ilgilendirmiyor" gibi yazılar yazar . haklılık payı da vardır çoğu zaman . hatta tv'de fırsat buldukça programlara kendisini müdafaa etmek için çıkar . ve öyle gerekçelerle kendi tezlerini ortaya koyar ki , bilgi bakımından haklılık mertebesini sırtlamıştır , ama mimikleri ve tonlamasındaki o kendini ele veren ifade de , egosunun açmazlarını bir kez daha gözler önüne serer .
ama yine de türkiye adına bir kazanımdır. bilgisine gıpta etmemek , denemelerindeki o külyutmaz tavırlarına hayran kalmamak da elde değildir.
unutmadan ilave edeyim ,irfan külyutmaz'ın da kankasıdır.
poetikasının ilk ilkesini, şairin entelektüel tarihiyle ters düşmemesi olarak açıklar.hem modern hem geleneksel şiiri bir arada vermeye çalışır. bunun için ayrı bir çabası olduğunu ifade eder. kendine göre bir soy kütüğü yapmıştır ve kendini bu kütükteki şairlerin devamı olarak görür.
genç şairleri de bu kriterine göre değerlendirir.bu soy kütüğünün devamı olabilecek nitelikte olup olmadıklarına bakar.buna binaen can bahadır yüce,ercan yılmazvs gibi isimlerden umutlu olduğunu söyler.şiirdeki anlamın ilk okunuşta kendini ele vermemesi gerektiğini savunur.bu noktada şiirin düz yazıdan farklı olduğunu ifade eder. akşam vaktini ve yaz mevsimini şiirlerinde sıklıkla kullanır. bunun sebebi yazları kendini daha sağlıklı hissetmesi ve akşam vaktini şaire yakıştırmasıdır.bir şiiri vardır ki üç şeyi yok sayıp varlıklarını kanıtlamıştır.
Türk şiirinin önemli şairlerinden ve düşünce adamlarındandır. Yıllarca Boğaziçi ve Mimar Sinan Üniversitesinde ders vermiştir. Şu anda Bilkent üniversitesinde görevlidir. Hilmi Yavuz; Yahya Kemal, Asaf Halet Çelebi, Behçet Necatigil gibi usta şairlerin yolundan giderek gelenekle modern şiiri bağdaştırmış, kültürel kaynaklardan yararlanarak bir deyiş özelliği kazanmış şairlerdendir. Bakalım ne yazmış:
Sana da yas yaraştığı söylenir, öyle değil!
birden bir dal kırılır, hani düşer ya suya,
sen o akarsusun... akma!... kendine eğil,
orda gördüğün dalı, ey solgun lavinia,
sanki tanır gibisin... belki eski yerinden
göçmüş bir yaz sözünde unutulan zakkumu
usulca büyüttündü, akarak ta derinden;
anımsa, öpüşlerdeki taşı, çakılı, kumu...
nerde bir yaz olduysa o dalı taşır şimdi;
ah! al götür, al götür... bırakma bir kuytuda;
sen onu bıraktıkça ona yaraşır şimdi
yas... ansızın köpüklerle sevişen bir duyguda...
kırık... o yaz aynalarda durulsun diye güya
sana yas değil elbet, yaz yaraşır lavinia...
underground edebiyata ve temsilcilerine olan bakı$ açısı ile kendisi için ece ayhan tarafından uygun bulunmu$ "belediye $airi" yakı$tırmasının ne kadar doğru olduğunu gözlerimin önüne sermi$tir.
küçük iskender der ki;
"ben futbolculara $iirler yazıyorum. bir gün fatih terim için bir $iir yazılacaksa, bunu da sağ tandanslı biri yazar: mesela hilmi yavuz".
the marmara otelinde çalışan amcamın oğlundan duyduğum kadarıyla bütün şiirlerinin marmara tepesinden taksim meydanını izlerken yazan şair..
durmak yok yola devam hilmi..
the marmara'ya be$ çayına giden eğitimli lumpenin tekidir. yine oraya çok yakın bir yerde oturan küçük iskender otelin önünden geçerken, "hilmiii, çık lan dı$arı" diye bağırdı diye çıngar çıkartmı$tır.
yeni yapılacak güzel ve dangalak isimli star tv yarışmasına jüri olarak davet edilmiş, ancak kabul ederse alabileceği tepkileri düşünerek reddetmiştir..
durmak yok yola devam hilmi..
güzel değil..