high fidelity

    16.
  1. samimi ve kafa rahatlatıcı bir film. çok bir numarası olmamakla beraber john cusack başarılı. ilişkiler ile ilgili yaptığı yorumlara çok katılmasam da, (o konuda closer'dır doruk noktası kanımca.) evlenme teklifi yaparken ki konuşma başarılıydı.

    --spoiler--
    ablanın, sonrasında abimizi uğruna terkettiği komşularının sevişme seslerini duydukları esnada okuduğu kitabın "love thy neighbour" olması şirin bir detaydı.
    --spoiler--
    4 ...
  2. 1.
  3. sesi 1/2000'den daha az bozulma ile oluşturan elektronik aygıtların girdiği sınıf.
    2 ...
  4. 11.
  5. keyifli bir film.
    laura'nın rob'a ayrılırken söylediği cümleler, bir ilişkinin bitme sebeplerinin türlü türlü olabileceğini gösteriyor:

    " değişmiyorsun hep aynısın, değişmeme izin de vermiyorsun. insanlara bazı şeylerin, değişikliklerin olmasına izin vermelisin. en çok da kendine. ama sen buna izin vermiyorsun."
    2 ...
  6. 13.
  7. çok samimi bir arkadaşınızla sohbet edercesine izlenebilen film.
    2 ...
  8. 5.
  9. kitabın john cusack'in başrollüğünü yaptığı, yan rollerde ünlülerin olduğu (jack black, tim robbins, catherine zeta jones, lisa bonet) bir de sevimli filmi vardır. john cusak bol bol kameraya dönüp bizimle konuşur. sohbeti de fena değildir.
    1 ...
  10. 12.
  11. çok çok güzel bir film. sadece çok yazsam klişe olacaktı... Niyesi de şöyledir efendim...
    ince ayrıntıları düşünülmüş bir film ve dengeli olmuş. mesela, çekingen ve ezik duran dick'in pantolonun paçaları dışarı katlanmış ve oldukça büyük katlar halinde katlanmış... barry, tam bir baş belası müzik manyağı karakteri ile filmin sönük ve bunalım olmasına engel olmuş; cuk diye oturmuş. yanni tişörtü çok hoş olmuş. ve rob gordon... sürekli terk edildiğini sanan ve "değişmeyen" bir umutsuz vaka olmuş. filmde ara ara sorunun kendisinde olduğu ifşa edilmiş, ki bu da çok gerçekçi olmuş... ve filmi unutulmaz kılacak bir "motto"ları da var: top five. stephan frears harika bir iş çıkarmış. tabi burda nick hornby'nin kitabının payı da yüksektir muhtemelen. ("based on novel" filmler gayet güzel oluyor sanki...) ayrıca filmde oldukça fazla grup yahut şarkıcı ismi geçiyor. üstelik hepsi hakkında yorum yapılarak... genellikle barry bu işi üstlenmiş fakat rob'un yorumları daha kalite... dahası filmin sonu da klişe değil!
    2 ...
  12. 7.
  13. nick hornby'nin romanından stephen frears'ın uyarladığı film.
    ergenlik dönemimin saplantısı olan 'karışık kaset doldurma' eylemini
    en az benim kadar saplantı haline getirmiş bir karaktere (john cusack'in canlandırdığı)
    rastlayınca yalnız olmadığımı hissettiren nadide film.
    1 ...
  14. 15.
  15. Nick hornby'nin kitabının uyarlandığı hoş bir film. Zaten o kadar hoş bir kitaptaki çok ekstra bir şey yapmadan da başarılı bir film ortaya çıkardı. Onlar da bunu yapmış. Kitaba aynen bağlı kalınmış. John cussack harika oynamış. Mekanlar ve karakterler kitabı okurken hayal ettiklerimle neredeyse birebir örtüşüyor. Ancak tabiî ki kitabın tadı ayrıydı. Şahsi fikrim önce kitabı okuyun sonra filmi izleyin.
    1 ...
  16. 10.
  17. ''Plak dükkanı sahibi Rob, otuz beş yaşına geldiğinde hayatta pek de başarılı olmadığının farkına varır: saygın bir işi yoktur, insanları müzik zevklerine göre sınıflandırmaktadır ve daha da önemlisi henüz evliliğe gidebilecek bir ilişki kurmayı başaramamıştır. En son sevgilisi Laura da onu terk edince eski sevgilileri ile tekrar görüşüp neden ilişkilerinde başarısız olduğunu anlamaya karar verir.
    Ölümüne Sadakat, ikinci el plak satan, müzik tutkunu, hayatı listelerle anlatan (yapmak istediğim ilk beş iş listesi, bana acı veren ilk beş terk edilme listesi, unutamadığım ilk beş sevişme listesi...)otuzlarının ortasındaki bir erkeğin, artık olgunlaşmak zorunda olduğunu düşünerek hayatına yön verme çabasını, onun bakışından modern çağda ilişkilerin nasıl yaşandığını anlatıyor hatta erkeklerin neden böyle davrandıklarını da cevaplıyor.''
    -kitabın arka kapağı-

    Erkekler kendi sefilliklerini görecek, kadınlar da erkeklerin neden böyle hıyarca davrandığının cevabını bulacak
    -Mansur Forutan-

    2000 yılında bu kitabın filmi de yapılmıştır. Oldukça iyi bir film olduğu söylense de genel kanı kitabın yerini tutamayacağıdır. Müziği seven herkesin okuması gereken bir romandır. Eğer kitapta adı geçen şarkıları bulabilirseniz, o şarkılar eşliğinde, o şarkının adının geçtiği sayfayı okumak ritüel halini alacaktır. Önce kitabı okuyup sonra filmi izlemeniz durumunda ise ilişkilere bakış açınız değişecektir.
    1 ...
  18. 26.
  19. filme dair top 5'im:
    1)ay ne şeker ay ne şirin diye düşünemedim bu filmi izlerken. belki hoş bir seyirlik eğlenceli falan ama izle unut tadında olmaktan öteye gidemiyor.(samimi bir yorum 2. defa zor izlerim ben bunu)
    2)şu otobiyografi kısmı şerefsizim aklıma gelmişti. ulen bunu nasıl düşündünüz diye iç geçirdim izlerken. arşivci adam hastalıklıdır,mütemadiyen iç geçirmesi, takıntılarının olması normaldir.(hak vermek/ anlamak)
    3)filmi izleten mühim unsur plaklar, arşivci ruh vs. oldu benim için. ilişkiler, hatalar ve özellikle geçmiş sevgilileri arayıp durma klişesi hoş gelmedi bana. itici buldum. şeyi de sevdim mesela. o adamın plağı alır almaz çiziği var mı diye bakması arşivci familyanın yapacağı halt. aha bunu sevmişim.
    4)kadın erkek ilişkileri ile ilgili güzel bir adetcik tespit sıçmış film. diyor ki laura malum seks yaptınız mı sorusuna hayır henüz değil. henüz dedi len. yapacak bak, zamanı var. ağırdan alıyor. üstelik onunla yatmak, uyumak daha güzel. seksle ilintili soruya cevap vermeyip onun yanında uyumak hoş demesi manidardı. (seks düşünen erkeğe manevi duygularında olduğunu göstermek)
    5)sana bi karışık kaset yaparım görürsün. ulen bunca farklı ismin (müzisyen, grup vs) telaffuzu adamı yoruyor. bildiğimiz var, bilmediğimiz var. ben de sayarım 1001 tane sen bilmezsin mesela.(filmle kavga etmek)
    tek kelime. eğlenceli.
    plakların, mis gibi plak kokan dükkanın hatrına 10 üzerinden 7!
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük