"sevgili kamala," dedi siddhartha, "koruda sana yaklastigim zaman ilk
adimi atan ben olmustum. sevgiyi en guzel kadindan ogrenmeyi aklima
koymustum. bunu aklima koydugum anda gerceklestirecegimi de biliyordum.
bana yardim edecegini biliyordum; korunun girisinde bana ilk baktigin anda
anlamistim bunu."
"ya yardim etmek istemeseydim?"
"ama istedin. bak kamala; suya bir tas attigin zaman en kisa yoldan
dibi bulur tas. siddhartha'nin bir amaci, bir eregi oldugu zaman da ayni
sey olur.siddhartha hicbirsey yapmadan bekler, hic sallanmadan gecer, bir
yere dogru cekilir, kendini birakir duser;amaci onu kendine ceker
cunku;amacina karsi duracak hicbir seyin girmesine izin vermez kafasina.
siddhartha iste bunlari ogrendi samanalar'dan. akilsizlarin buyu dedigi,
seytanin yaptigina inandigi sey budur iste. seytanlar hicbir sey yapmaz.
herkes buyu yapabilir, herkes amacina ulasabilir: dusunmeyi, beklemeyi,
oruc tutmayi biliyorsa."
hesse yi nasıl anlatsak ki? her şey eksik kalır zannımca. ama yine de aktarayım biraz yorum biraz bilgi o benim işte.
okunduktan sonra herhangi bir arkadaşınızın "kalk lan iki tek atalım" tipi cümlelerine dayanamazsınız.yapamadıklarınız için size acayip gaz verir açıl engine ruh ol ulan der. hint felsefesine feci sarmıştır. siddharta'da boncuk oyununda bu açık bir eğilimden öteye gider. ancak orada da bilindik öğreti yollarını izlettirmez illa ki doğaya açılacak illa ki sevişecek sıradan olmamaya kendi nevi şahsına münhasır bir kişilik izleyecektir. klingsor'un son yazı adlı yapıtı da alman ekspresyonizminin en güzel örneğidir. burada yazdığı bir mektubu :
o aptal mektubu ateşe at ve ateşe at
klingsor'unu.
diye imzalaması da sanatsal kişiliğinin ince ayrıntılarından bir doruktur.
yalnızca kaçıklar için parolasıyla yazdığı bozkırkurdu da efsane kitaplarındandır. filme de uyarlaması vardır. harry haller karakteri tamamen hermann hesse'dir.
üstad hesse zaman zaman psikoza girip göl kenarında tedavi olmuştur. şizofrenik bir kişiliğe sahiptir. van gogh'ta, psikoloji biliminin babalarından sullivan da, nietzsche de aynı dertten muzdaripti. bu kadar derin mevzulara girip bu kadar ustalıkla yazabilmek ancak sıradan yaşamdan uzaklaşıp derin bir tefekküre girmekle mümkün olabilir. son derece duyarlı insanlar sıradan yaşama bazen error verebilirler bu da gayet normaldir. asıl anormal olan normalliğin anormalliğini yaşamak, yani normal sıradan olacağım diyerek kasmaktır.
1946 da nobel edebiyat ödülü alan, "bozkırkurdu" adlı şahane eserin yaratıcısı yazar, eleştirmen.
savaş döneminde yaptığı nokta eleştirileri ile savaş sırasında taraflar tarafından oldukça yoğun tepki almış. bu tepkiyi karşıt iki görüşü savunan gruplar birlikte göstermişlerdir tabi o ayrı konu.
steinbeck'le birlikte bana edebiyatı sevdiren, insanın biricikliğini ve küçük bir kozmoz olduğunu, duyarlı her insanın ruhunda karanlık uçurum ve dehlizler bulunduğunu, bununla ancak sevgi ve bilgelikle baş edilebileceğini öğreten, gençlik bunalımlarını en iyi analiz eden ve anlatan muhteşem yazar, şair.
kitap sever her kişinin kütüphanesinde bulunması gereken yazar. eserleriyle karmaşık düşünceler içine sokar sizi. bazen "işte bu" dersiniz, bazen ise "saçmalama." bu ikilemleri yaşamak adına birebirdir.
beni en çok etkileyen yazar olmasına rağmen, romanlarındaki karakterlerin bir anda mutluluğu bulup ahlaksızlığa saplanmaları midemi bulandırır. sevgi-nefret ilişkisini beraberinde getirir.
sözüne inanıp güvendiğimiz. herman dediyse doğrudur. kimileri bu adamın lafını inanılmaz çok dinliyormuş ki kötü şeyler olmuş burda açıklayamadığım, ayıpçı.
ha bi de mevzuu edebiyat vs. gibi insanları kültürlü gösterecek şeyler olunca hemen atlayan tipleri öldürmek istiyorum.
savaş karşıtı bir insandır. tüm eserlerine de yansımıştır bu tavrı.
almanca orijinal dilinden okunulmalıdır.
edit not: steppenwolf alman diliyle yazılmış gelmiş geçmiş en çok okunan eserdir.
Ailesinin zoru ile okuduğu ilahiyat okulunu terk edip bir kitapçıda çalışmaya başlamış, Almanyadaki militarizmden ve milliyetçilikten kaçarcasına isviçreye yerleşmiştir, hayatı da eserleri kadar ilgi çekicidir kaçmayı başarabilen hayatına kimsenin etkisi altında kalmadan devam edebilmiş olan yazardır. Bu kaçmalar sonucunda deli olduğu düşünülmüş, tedavi görmesi için gözetim altında tutulmuştur, bir süre bunalıma giren Hesse Jung'un psikanalizleri ile bir süre tedavi görmüş bu dönemde kalıcı eserlere imza atmıştır bireysel bunalımların çözümünü doğu felsefesinde aramıştır, eserleri insan ruhuna sihirli dokunuşlarda bulunur. Aynı zamanda ressam olan Hesse bu yönü ile pek tanınmasa da betimlemeleri ile sizi eserinde öyle bir sürükler ki okuduktan sonra bir süre etkisinden çıkamaz farklı gözlerle bakarsınız etrafa.
barışçı değerli nihilist yazar. saygı duyulası okunası eşsiz kitapları vardır. öldümeyeceksin, bozkır kurdu buna örnek olarak gösterilebilir. hesse de tıpkı nietzsche gibi şizofreni hastası idi ama kontrol altında tutup kendi kendine terapi ve göl kenarlarında rehabilitasyon yapabiliyordu. (bkz: steppenwolf)
eşi benzeri olmayan bir romancıdır. özellikle gençlik psikolojisini en iyi kavrayan, anlatan romancılardan biridir. uzak doğu felsefelerini yıllarca araştırmış, eserlerinde bolca yararlanmıştır. genellikle kendini farklı, terk edilmiş, yalnız duyumsayan genç bireylerin iç dünyalarına eğilmiştir. hayal gücü sınırsız olup, okumaya yeni başlayan bir gencin bile rahatlıkla ve heyecanla izleyebileceği akıcılık ve ustalıkta bir üsluba sahiptir. 'boncuk oyunu' adlı hacimli romanı ile çok nadiren rastlanabilecek matematiksel ve yazınsal bir dehaya sahip olduğunu kanıtlamış, ardından eserlerinin gücü ile kıyaslandığında hiçbir değeri, ağırlığı olamayacak nobel yazın ödülünü kazanmıştır. roman türünde gösterdiği ustalığı, öykü ve şiir dallarında da gösterebilen çok az sayıdaki edebiyatçıdan biridir. gelmiş geçmiş en insancıl, hümanist yazarlardan olduğunu söylemek hiç de yanlış değildir. derin ve karanlık insan ruhunu kavrama ve betimleme konusunda gösterdiği ustalık, belki ancak dostoyevski'nin çaba ve başarısı ile karşılaştırılabilir. ömrünün sonlarına doğru yazık ki akli dengesini kısmen de olsa yitirmiş, genç kızları büyü yolu ile baştan çıkarmaya çalışmak gibi tuhaf bir suçlama ile gözaltına alınmıştır.
bir erkeğin onun herhangi bir kitabına doğru uzandığını görüp de homofobiniz azarsa sakin olun. çıkın dışarı bi nefes alın. hayat güzel, saçma sapan ve yersiz tespitlerle doldurulamayacak kadar da kısa.