bugün

tüm zamanların en iyi soygun filmlerinden biri. Ölmeden önce kesin izlemelisiniz!
robert de niro ile al pacinonun karşılıklı olarak döktürdükleri,baba diyaloglar içeren senaryosu ve yönetimi,kıymeti bilinmeyen yönetmen michael mann'a ait,bir çok sağlam filmin çıktığı 1995 senesinde braveheart filminin gölgesinde kalmış olsa da,ara sıra insani sıkan uzunluğuna rağmen,mükemmel los angeles görüntülerinin yanı sıra,robert de niro'nun oyunculuğu ile mükemmel kamera açılarını,ve çatışmalar anında oradaymışçasına içinize işleyen ses efektleriyle,her seyredilişte ayrı tatlar bırakan mükemmel film..
izleyenler ve bilenler için,robert de niro ile al pacino beraber mi çekim yaptılar,ayrı mı çekim yaptılar efsanesi için tam bir nokta konulamamıştır..
bir yanim vincent hanna'nin yanindayken bir yanim da hep neil mccauley'in kacip gitmesini ister. her izleyisimde acaba kurtulabilecek mi diye dusunurum, her izleyisimde ayni heyecani yasarim.

neil mccauley: i'm talking to an empty telephone, 'cause there is a dead man on the other end of this fuckin' line.
Vincent Hanna isimli polisin haddinden fazla bozuk ruhsal yapısının al pacino tarafından inanılmaz şekilde sahnelendiği film. gerçi al pacino zaten canlandırdığı karakterin anormal ruhsal hallerini yansıtmakta gerçek bir üstadtır. bu scarface'de de the godfather serisinde de oscar'ı aldığı Scent of a Woman'da da en vasat filmlerinden olan simoneda da böyledir. bu filmdeki başarısını özel kılan unsur ise bu filmin kendine özgü replikleridir. o repliklerin gerçekleştiği sahneleri yalnızca al pacino oynayabilir, o sözler yalnızca onun ağzından duyulduğunda böyle izleyicisini coşturabilir gibi gelir. bu repliklerden ikisini aktarayım filmi izlemiş olanlar ne anlatmak istediğimi kesinlikle farkedeceklerdir.

--spoiler--
vincent hanna: i'm angry. i'm very angry, ralph. you know, you can ball my wife if she wants you to. you can lounge around here on her sofa, in her ex-husband's dead-tech, post-modernistic bullshit house if you want to. but you do not get to watch my fucking television set!
--spoiler--

--spoiler--
alan marciano: why';d i get mixed up with that bitch?
vincent hanna: cause she's got a great ass... and you got your head all the way up it!
--spoiler--
al pacino ve de niro dışında daha birçok babayı bulunduran filmidir ( val kilmer, john voight, tom sizemore, ashley judd, natalie portman). gerçekten çok zengin bir filmdir.

tabi, yaşayan en büyük üç aktörden ikisi karşı karşıya olunca, insan hangisini tutacağını şaşırıyor. olaya bir de michael mann'in "saf iyi ve saf kötü yoktur" karakter algılaması da çıkınca, taraf tutmaya çalışma, filmin sonuna kadar devam ediyor!

de niro'nun soğukkanlılığı ve ustalığı, al pacino'nun harika sesi ve özel yaşantısı sorunlu polisi canlandırmadaki başarısı, filmi birkaç kez sıkılmadan izlettirebiliyor.
ashley judd' un balkondan gözleri dolarak val kilmer' e gelmemesini işaret ettiği ve soyguncunun yeni ufuklara şaşkınlıkla yol aldığı sahnenin filmin en çarpıcı sahnelerinden biri olduğu aksiyon.

--spoiler--
gitmek mi zor kalmak mı?
--spoiler--
rahatlıkla hayatımda izlediğim en iyi film diyebilirim bu film için. kime desem ''ulen bildiğin dandik aksiyon filmi la o' der bu film için. ama klasik bir aksiyon filmi değildir heat. oyunculuklar, çatışma sahneleri, kamera çekimleri, replikleri, los angelesin unutulmaz havası, robert de niro'nun karizması ve soundtrackları en iyi olan filmdir benim için. soundtracklar sahnelerle uyumlu ve çok iyi. hayatım boyunca ilk defa kötü bir hırsız sevdim. sonuçta robert de niro polis katili acımasız bir profesyonel bir hırsızı oynuyordu. ama yinede çok karizmatikti. belkide de niro hayranı olduğum için film çok hoşuma gitmiştir. filmdeki silah kullanımlarındaki ayrıntı ise gözümden hiç kaçmadı. gerçekten çok iyiydi. neil'in sigsauer p220' nin asansörde mermi yatağını kontrol etmesi. çatışma sahnelerindeki silahların sesleri gerçekten süperdi. bu arada bana göre bu filmde al pacino çok geri planda kaldı. filmi izleyen her arkadaşım bana bunu söylüyordu.

--spoiler--

filmde baştan sona kadar robert de niro profesyonel biri olarak gözüküyor- idi. ama final gerçekten çoğu izleyen gibi benide hüsrana uğrattı. ama final'e gelmeden önce robert de niro' nun intikam hırsına yenik düşmesinden başlıyim. eady ile uçakla los angelas'tan kaçarken nate'den gelen telefonla vaingro'nun yerini öğrenir. ama boşvermeye çalışır. ama arkadaşlarının kanını yerde bırakmamak için son anda direksiyon kırar. vaingro' nun odasını bastığında göğsüne 2 tane, başına ise 1 tane sıkar. neil'in kullandığı atış tekniğinin adı mozambique drill' dir. aynı taktik michael mann'in collateral filminde de kullanılmaktadır. vaingro'yu temizledikten sonra neil tam arabaya binerken vincent' le karşılaşır . aklına kafe'de konuştukları gelir ve eady'i orda bırakıp kaçar. havalimanının sahasında 2 düşmandan artık biri ölmeliydi. neil siperde pozizyonunu almış p220' si ile bekliyordu. vincent' i vurmak için saklandığı yerden çıkarken birden inmek havalimanının ışıkları yanar ve neil'in gölgesi vincent' in ayaklarına gelir ve vincent hızlı bir hamlede neil'i önce kolundan vurur sonrada 2 tane daha sıkar. 3. ü atışı neden yaptığını hiç anlıyamaışımdır galıba emniyet atışıydı . tabi neil kanlar içinde yere yığılır , izleyenler ayağa kalkarak '' ulan sen profesyonel değilmiydin la armut gibi saklandığın yerden çıktın '' der. evet neil bu filmde profesyoneldi. finalde mecburen vurulmuştur. siz hiç bi filmde kötü adamın kurtulduğunu gördünüz mü? neil' de bir hollywood klişesine kurban gitmiştir. çoğu izleyenler gibi bende neil'i tutuyordum bu filmde ve kaçmasını istiyordum ama olmadı. yinede heat hayatımın filmidir. canım sıkıldığında hemen açıp izlerim. bu arada imdb puanı 8.3' tür. çoğu kişi abartıldığını söyler ama bana göre daha fazlasını hakediyor.

--spoiler--

ayrıca posteri odamda asılıdır. soundtrack albümünü de almışımdır. takıp dinlerim arada.
--spoiler--
bir banka soymak bir banka açmaktan daha büyük bir suç değildir.
--spoiler--

robert de niro ile al pacinonun film çekimleri boyunca aynı sahneleri bile ayrı ayrı çekilmiş olması şaşırtmıştır. izlenesi, tapılası baş yapıt.
Robert de niro nun en baba diyaloglarının olduğu filmlerden biridir.Al pacino filmde de niro üstünden üçerken ki söylediği lafla yerlere yattırmıştır.Gerçekten kendi kulvarlarında mükemmel biri hırsız biri polisin büyük hesaplaşmasını anlatan filmdir...
2 saat 50 dk süren keşke bitmese dediğimiz filmdir. iyi gerçekten iyi miydi kötü gerçekten kötümüydü bilemedik. Al pacino mu daha büyük üstat yoksa robert de niro mu. Tabi bunun cevabı çok basitti. ikiside gözüken ufuk çizgisi ulaşılabilecek son noktadır.
türkçe adıyla büyük hesaplaşma. spoiler vermemeye çalışarak kısaca bahsedelim. al pacino ve robert de niro' nun harika oyunculuğu ile süslediği filmde onlara val kilmer ve tom sizemore eşlik etmiştir. gerçekten izlenmesi gereken filmler arasında. robert de niro nun replikleri özellikle çok ustaca hazırlanmış. ayrıca al pacino ruh sağlığı bozuk bir polis şefi rolünü oynarken aşmıştır.

genel anlamda robert de niro filmde al pacino dan bir tık daha iyi oyunculuk açısından. hatta efsaneydi.

--spoiler--

telefon görüşmesi;

van zant(william fitchner):ama bu çok para. ne yapıyorsun?
parayı unut da ne demek?

neil(robert de niro):ne mi yapıyorum? karşıda kimse yok,
boş telefona konuşuyorum.

van zant: anlamadım.

neil: çünkü telefonun öteki tarafında

ölü bir adam var.!

--spoiler--
oyunculuklar güzel, konu güzel,
ancak bir şekilde eksik..

filmin sonunda kötü adamımızın kaçacağı havaalanının, intikam alacağı arkadaşın otelinin koşarak 5-10 dakika uzağında olması olsun, banka çıkışı çatışma sahnesinde o kadar polisin çembere aldıkları 4 adamı haklayamamaları olsun, otelde kabak gibi kapının önünde duran de niro'nun bir tekmeyle kilitli kapıyı kırıp eli silahlı elemanı öldürmesi olsun, n^n resmi çekilmiş olmasına rağmen polisin sarışın arkadaşı tanıyamaması olsun.

ı ıh, eksik.
Kesinlikle kurgu ve oyuncu filmi. iki büyük babayı bir filmde görmek bile doyuruyor insanı. Sıradan bir suçlu, dedektif filmi değil. Çünkü klişelere ya da aksiyona ayrılmamış. inceden de olsa Hanna ve McCauley'nin hayatları da mercek altına alınmış. Bu kısımlarıyla zaten bana daha reel gözüktü. Kurgusu da çok iyi. Sahneler ne çok uzun ne de kısa tutulmuş. 2 saat 50 dakika olmasına rağmen nasıl geçtiğini anlamazsınız.

--spoiler--

Hanna işkolik, psikopat, sinirli bir dedektif ve kendi hayatında ölü rolünü oynuyor. Eşinden de sürekli uzaklaşıyor, kendi fark etmese bile. McCauley ise yalnız, biraz aşkı arayan, öfkesini dışa vuran bir karakter. Ancak Hanna'nın hayatı bana daha etkileyici geldi. Çünkü cebelleştiği çok şey var kendi adına. McCauley ile kahve içmeye gittikleri sırada da aslında ondan etkileniyor, nedendir bilinmez. Hele ki son sahnede McCauley ölürken elini tutmuyor mu son zamanlarda izlediğim best scenelerden biriydi.

Erkekler çok baskınken kadın karakterler pek öyle değil. Hatta hiçbir şey yapmamasına rağmen en etkin rol Lauren'ın.. Hanna'nın eşi de kendi içinde kaybolmuş biri. Filmin başında bir seks sahnesiyle önümüze gelirlerken giderek grafik düşüyor. Hastane dramında bile umut yok. McCauley'nin tanıştığı kızda öyleydi. Onun suçlu olduğunu bilmesine rağmen ağzına açamadı ya la. Şaştım kaldım bu işe.

Filmin aksiyonuna gelirsek ban soygunundan sonra enfes bir çatışma var. Aksiyon için izleyecekseniz zaten baştan tavsiye edebileceğim bir film değil. Kurgu/oyunculuk filmi. De Niro'yu bir tık daha üstte buldum.

--spoiler--
ing. ısı.
Vincent (al pacino): Karimi o kanepede becerebilirsin fakat benim televizyonumu izleyemezsin !

Gibisinden enteresan ama muazzam bir atar sahnesiyle şahlandigi yapıt.