bugün

maykıl men imzalı kült bir polisiye. imdb top 250 nin daimi filmidir. sonu efsanedir.

--spoiler--
her şey kibarcık ın lakabı sayesinde ortaya çıkıyor. o değilde bir insana neden kibarcık denirki.
--spoiler--
(bkz: heat waves)
türkçe adıyla büyük hesaplaşma. spoiler vermemeye çalışarak kısaca bahsedelim. al pacino ve robert de niro' nun harika oyunculuğu ile süslediği filmde onlara val kilmer ve tom sizemore eşlik etmiştir. gerçekten izlenmesi gereken filmler arasında. robert de niro nun replikleri özellikle çok ustaca hazırlanmış. ayrıca al pacino ruh sağlığı bozuk bir polis şefi rolünü oynarken aşmıştır.

genel anlamda robert de niro filmde al pacino dan bir tık daha iyi oyunculuk açısından. hatta efsaneydi.

--spoiler--

telefon görüşmesi;

van zant(william fitchner):ama bu çok para. ne yapıyorsun?
parayı unut da ne demek?

neil(robert de niro):ne mi yapıyorum? karşıda kimse yok,
boş telefona konuşuyorum.

van zant: anlamadım.

neil: çünkü telefonun öteki tarafında

ölü bir adam var.!

--spoiler--
2 saat 50 dk süren keşke bitmese dediğimiz filmdir. iyi gerçekten iyi miydi kötü gerçekten kötümüydü bilemedik. Al pacino mu daha büyük üstat yoksa robert de niro mu. Tabi bunun cevabı çok basitti. ikiside gözüken ufuk çizgisi ulaşılabilecek son noktadır.
görsel
film falan değil de ao3 ficlerinde sıkça karşıma çıkan abo dinamiği terimidir.
yanılmıyorsam alfaların kızgınlığına verilen isimdi.
Vincent (al pacino): Karimi o kanepede becerebilirsin fakat benim televizyonumu izleyemezsin !

Gibisinden enteresan ama muazzam bir atar sahnesiyle şahlandigi yapıt.
tüm zamanların en iyi soygun filmlerinden biri. Ölmeden önce kesin izlemelisiniz!
gereksiz uzun filmdir. sırf ustalar oynuyor diye tereddütsüz açtım izledim ama gıdım sevemedim. baydı da baydı. hint filmlerindeki gibi sikimsonik sahnelerin 5-10 dakika geçmek bilmemesi falan malcaydı. ayrıyetten sağda solda birsürü yan olaylar vardı ve çoğu gereksi yere oluşturulmuş, sırf filmi uzun tutabilmek adına koyulmuşlar gibi geldi bana. ustalara laf yok ama sırf oynatmak için natali portman oynatılmış. çekerken zevkine çekmişler belli. ama başlardaki tempo film boyunca hakim olsaydı biraz tadı olurdu belki. suç filmlerini sevmeme rağmen bir türlü ısınamadım. bitse de kapatsam dedim artık.
beğenene lafım yok tabi. ama bana hiç hitap edemedi.
michael mann'in en meşhur filmidir.

başrollerinde sinemanın en baba aktörlerinden al pacino ve robert de niro'nun oyunculuk dersi verdiği bir yandan da o zamanlar(1995) genç plan val kilmer'ın da rolünün hakkını verdiği, gerek kurgusu, gerek karakterleriyle ve diyaloglarıyla bütün olarak mükemmel olan filmdir.

ilk izleyişimde basit bir suç filmi geliyordu ama sonraki izleyişimlerimde suç filmi nasıl yapılır sorusunun cevabını buldum.

--spoiler--
aynı zamanda sinema tarihinin en mükemmel çatışma sahnesine sahip filmidir.
çatışma sahnesinde ve öncesi banka soygununda çalmaya başlayan force maker ile tam bir başyapıt sahnesinin yer aldığı film.
brian eno güzel iş çıkarmış.

çatışma sahnesinden ve banka soygunundan önce de robert de niro ve al pacino'nun karşılıklı oturduğu meşhur bir restaurant sahnesi de vardır. o sahneye dikkatlice baktığınız da polis rolündeki al pacino'nun ellerinin masada olduğunu ve azılı soyguncu robert de niro'nun da ellerinin masanın altında olduğunu fark edersiniz.
muhteşem bir yönetmenliğin ürünü.

filmin içindeki diyaloglara da değinmek de fayda var. şayet böyle bir filmin diyaloglarının da mükemmel olması gerekiyor ki öyle...
özellikle restaurant sahnesinde al pacino(vincent hanna) ve robert de niro'nun(neil mccauley) karşılıklı konuşmaları...

Vincent Hanna: My life's a disaster zone. I got a stepdaughter so fucked up because her real father's this large-type asshole. I got a wife, we're passing each other on the down-slope of a marriage - my third - because I spend all my time chasing guys like you around the block. That's my life.

Neil McCauley: A guy told me one time, "Don't let yourself get attached to anything you are not willing to walk out on in 30 seconds flat if you feel the heat around the corner." Now, if you're on me and you gotta move when I move, how do you expect to keep a... a marriage?

-----------

Vincent Hanna: So you never wanted a regular type life?
Neil McCauley: What the fuck is that? Barbeques and ballgames?
-----------

son diyalog da robert de niro'dan gelsin:

- It rains... you get wet.

bir sürü muazzam diyalog var da hepsini yazamadım.

(diyalogları ingilizce yazdım hani siz expert seviyede biliyorsunuz ya ondan)

son olarak filmin güzel soundtracklerini de unutmamak lazım.
https://www.youtube.com/w...RDo_i7ZnlmHwQ&index=1
--spoiler--
banka çatışma sahnesinin daha gerçekçi olması için silahların özel yapıldığı ve seslerin miksajlanmak yerine sette çekim anında kaydedildiği filmdir.
ilgili sahne: http://www.youtube.com/watch?v=ZL9fnVtz_lc
Kesinlikle kurgu ve oyuncu filmi. iki büyük babayı bir filmde görmek bile doyuruyor insanı. Sıradan bir suçlu, dedektif filmi değil. Çünkü klişelere ya da aksiyona ayrılmamış. inceden de olsa Hanna ve McCauley'nin hayatları da mercek altına alınmış. Bu kısımlarıyla zaten bana daha reel gözüktü. Kurgusu da çok iyi. Sahneler ne çok uzun ne de kısa tutulmuş. 2 saat 50 dakika olmasına rağmen nasıl geçtiğini anlamazsınız.

--spoiler--

Hanna işkolik, psikopat, sinirli bir dedektif ve kendi hayatında ölü rolünü oynuyor. Eşinden de sürekli uzaklaşıyor, kendi fark etmese bile. McCauley ise yalnız, biraz aşkı arayan, öfkesini dışa vuran bir karakter. Ancak Hanna'nın hayatı bana daha etkileyici geldi. Çünkü cebelleştiği çok şey var kendi adına. McCauley ile kahve içmeye gittikleri sırada da aslında ondan etkileniyor, nedendir bilinmez. Hele ki son sahnede McCauley ölürken elini tutmuyor mu son zamanlarda izlediğim best scenelerden biriydi.

Erkekler çok baskınken kadın karakterler pek öyle değil. Hatta hiçbir şey yapmamasına rağmen en etkin rol Lauren'ın.. Hanna'nın eşi de kendi içinde kaybolmuş biri. Filmin başında bir seks sahnesiyle önümüze gelirlerken giderek grafik düşüyor. Hastane dramında bile umut yok. McCauley'nin tanıştığı kızda öyleydi. Onun suçlu olduğunu bilmesine rağmen ağzına açamadı ya la. Şaştım kaldım bu işe.

Filmin aksiyonuna gelirsek ban soygunundan sonra enfes bir çatışma var. Aksiyon için izleyecekseniz zaten baştan tavsiye edebileceğim bir film değil. Kurgu/oyunculuk filmi. De Niro'yu bir tık daha üstte buldum.

--spoiler--
Al PAcino ve Robert De Niro gibi iki büyük usta aslında iki yalnız kurdu temsil etmektedir, hayatta esas planları hariç her türlü planı profesyonelce yapmışlardır da bi tek kendi hayatlarını kurtaramamışlardır...
insan küçükken özenir bu tarz ensesi kalın yalnız kurtlara,
ama onların her zaferinin aslında hayattaki asıl yenilgilerini maskelemek olduğunu anlar insan zaman geçince.
esas olan hırsızcılık polisçilik oynamak değildir halbuki, sevdiği kadınla yaşayabilmektir,istediği hayatı yaşayabilmektir.

o tarz bi adam olduğunda da o kahve sahnesinde masanın gerisinden aslında hiç bir şey kazanmadığını bilerek o iki kurdu dinlemektir bu şarkı eşliğinde...
http://www.youtube.com/watch?v=YwIb7LnP7fo
rahatlıkla hayatımda izlediğim en iyi film diyebilirim bu film için. kime desem ''ulen bildiğin dandik aksiyon filmi la o' der bu film için. ama klasik bir aksiyon filmi değildir heat. oyunculuklar, çatışma sahneleri, kamera çekimleri, replikleri, los angelesin unutulmaz havası, robert de niro'nun karizması ve soundtrackları en iyi olan filmdir benim için. soundtracklar sahnelerle uyumlu ve çok iyi. hayatım boyunca ilk defa kötü bir hırsız sevdim. sonuçta robert de niro polis katili acımasız bir profesyonel bir hırsızı oynuyordu. ama yinede çok karizmatikti. belkide de niro hayranı olduğum için film çok hoşuma gitmiştir. filmdeki silah kullanımlarındaki ayrıntı ise gözümden hiç kaçmadı. gerçekten çok iyiydi. neil'in sigsauer p220' nin asansörde mermi yatağını kontrol etmesi. çatışma sahnelerindeki silahların sesleri gerçekten süperdi. bu arada bana göre bu filmde al pacino çok geri planda kaldı. filmi izleyen her arkadaşım bana bunu söylüyordu.

--spoiler--

filmde baştan sona kadar robert de niro profesyonel biri olarak gözüküyor- idi. ama final gerçekten çoğu izleyen gibi benide hüsrana uğrattı. ama final'e gelmeden önce robert de niro' nun intikam hırsına yenik düşmesinden başlıyim. eady ile uçakla los angelas'tan kaçarken nate'den gelen telefonla vaingro'nun yerini öğrenir. ama boşvermeye çalışır. ama arkadaşlarının kanını yerde bırakmamak için son anda direksiyon kırar. vaingro' nun odasını bastığında göğsüne 2 tane, başına ise 1 tane sıkar. neil'in kullandığı atış tekniğinin adı mozambique drill' dir. aynı taktik michael mann'in collateral filminde de kullanılmaktadır. vaingro'yu temizledikten sonra neil tam arabaya binerken vincent' le karşılaşır . aklına kafe'de konuştukları gelir ve eady'i orda bırakıp kaçar. havalimanının sahasında 2 düşmandan artık biri ölmeliydi. neil siperde pozizyonunu almış p220' si ile bekliyordu. vincent' i vurmak için saklandığı yerden çıkarken birden inmek havalimanının ışıkları yanar ve neil'in gölgesi vincent' in ayaklarına gelir ve vincent hızlı bir hamlede neil'i önce kolundan vurur sonrada 2 tane daha sıkar. 3. ü atışı neden yaptığını hiç anlıyamaışımdır galıba emniyet atışıydı . tabi neil kanlar içinde yere yığılır , izleyenler ayağa kalkarak '' ulan sen profesyonel değilmiydin la armut gibi saklandığın yerden çıktın '' der. evet neil bu filmde profesyoneldi. finalde mecburen vurulmuştur. siz hiç bi filmde kötü adamın kurtulduğunu gördünüz mü? neil' de bir hollywood klişesine kurban gitmiştir. çoğu izleyenler gibi bende neil'i tutuyordum bu filmde ve kaçmasını istiyordum ama olmadı. yinede heat hayatımın filmidir. canım sıkıldığında hemen açıp izlerim. bu arada imdb puanı 8.3' tür. çoğu kişi abartıldığını söyler ama bana göre daha fazlasını hakediyor.

--spoiler--

ayrıca posteri odamda asılıdır. soundtrack albümünü de almışımdır. takıp dinlerim arada.
tek kelime ile muhteşem bir filmdir. banka soygun sahnesini en az 100 defa izlemişimdir. onun haricinde diğer aksiyon sahnelerini de canım sıkıldıkça açıp izliyorum.
muhteşem aksiyon sahnelerini barındıran ama sadece aksiyon olmayan ve çoook kaliteli oyuncular barındıran güze filim. özellikle al paçino ve de niro nun kafe sahnesi unutulmazdır. fakat özellikle al paçinonun karısı ile ilişkisi de fazlasıyla güzel işlenmiştir.
hayal kırıklığına uğratan film. sonu daha iyi olabilirdi. lakin, robert de niro ve al pacino yine kendilerine hayran bırakmayı başarmıştır.
ttanoz ve parmakkaldirancocuk sayesinde izlediğim film.

izleyecek olanlar için söyleyeyim robert de niro ölüyor beyler.*
--spoiler--

çoğu şey on numara da filmde, abi de niro nasıl vurulur o sahnede.
filmin başından beri bir ramiz dayı olmuştu gözümde.
hayır senaryo gereği de vurulmasını istemedim, o kadar tecrübeliyken,
hele hele o uçakların ışık şeysinden gölgeyi takip edip avantaj sağlamışken,
sen nasıl çıkıp iki kurşun sıkamadan üç tane yiyorsun ?
sorarlar adama robert.

yine de iki buçuk saat kadar sıkmadan izletmiştir kendisini. on numara film .

--spoiler--
hiç bitmesin istenen filmlerdendir. Uzun olmasına rağmen hemen biter. Ama yine Robert de Niro yine Robert de Niro.
--spoiler--
bir banka soymak bir banka açmaktan daha büyük bir suç değildir.
--spoiler--

robert de niro ile al pacinonun film çekimleri boyunca aynı sahneleri bile ayrı ayrı çekilmiş olması şaşırtmıştır. izlenesi, tapılası baş yapıt.
--spoiler--
robert de niro'nun canlandırdığı neil karakteri o kadar malca vurulacak bir hırsız mı? çıkabildiği kadar siperinden çıkıp 3 kurşunu da yemeyi başarıyor. bi de o uzun saçlı herifi elinden kaçırması hiç hoş değil. ama yine de 10 üzerinden 9.5'ten 10 puanı aldı.
--spoiler--
Robert de niro ve al pacinonun repliklerinden kardeş olmaları beklenen film.
http://okunacakbirseyler....odern-bir-suc-oykusu.html çok sağlam bir tanıtım-eleştri yazısı.
izlediğim en iyi 5 film arasına rahatlıkla girebilecek,2 üstadı başrollerinde bulunduran michael mann filmi.
800 mb lik downloadın ardından izlenip gözleri yaşartmış enfes film. 14 yıl ne çabuk geçmiş diye düşündürtmüştür.

(bkz: yaşlanmak)