bugün

-arabayı yıkattığınız gün yağmur yağar..
-pejmurde halinizle ekmek almaya gittiğiniz de en mükemmel olarak sizi görmesini istediğiniz kişiyle karşılaşırsınız..
-canınız çikolata çektiğinde muhtemelen evde kalmamış olur..
-en beğendiğiniz elbisenin bedeni kalmamıştır..
-şarkılardan fal tutmaya kalktığınızda ya program biter ya da reklam arası olur..
bunlar birer işaret mi acaba anlayana..
(bkz: murphy yasaları)
- o kişiyi buldum dediğiniz zaman yanılırsınız.
- ne zaman gülmeye başlasanız moralinizi bozan birşeyler mutlaka çıkar.
- artık bu şarkıyı dinlemeyeceğim dediğinizde size inatmış gibi etrafta durmadan o şarkı çalar.
- sevgilinize en güzel süprizi hazırladığınızda işi çıkar.
- bütün cesaretinizi toplayıp onu arayacağım dediğinizde telefonu kapalı olur.
hayat böyledir işte; bir sınav. sabredebildiğin kadar.
sevdikleriniz uzağınızdadır.
ogleden sonra kadin kusagi programlari icin guzel bir isim onerisi.
insanı genellikle gıcık eden söz öbeğidir.
gece ertesi gün sınıfta sunmam gereken ödevin bir kısmını yaptım, ama bitiremedim. yatakhane öğretmenimiz geldi ve mecburen yatağıma çekilmek zorunda kaldım.
sabah saat beşte kalktım. kalktım kalkmasına ama nasıl kalktığımı ben bilirim. o karanlıkla yaklaşık on dakika terliklerimi aramam o gün yaşacaklarımın habercisiymiş demek.
ödevin başına geçtim. yazmaya başladım, ama o denli uykuluydum ki ara ara dalıp gidiyor, rüya falan görüyordum. uyandığımda "gittiskjlı" gibi şeyler yazmış olduğumu farkedip şaşırıyordum. ödevi yarım yamalak da olsa altı buçukta bitirdim.
yattım, doğru dürüst uyuyamadan* yatakhane öğretmenimiz geldi ve bizi uyandırdı. ben uyandım, terliklerimi yine bulamadım. giyindim, ödevimi almamaya karar verdim. ödevi yirmi dakikalık tenefüsten sonraki derste sunacaktım çünkü. yine de dolabımdaki kitaplardan birinin arasına koydum.
uykusuzluktan başım ağrıyordu, derslerdeki durumum gerçekten çok kötüydü. ingilizce dersine kitabımı götürmeyi unuttum, rehberlik dersinde de kalemim olmadığından öğretmenin doldurmamız için verdiği anketi dersin sonunda ancak yetiştirdim.
sonra yirmi dakikalık tenefüs oldu, yatakhaneye gittim. ödev için etrafa bakındım, ama bulamadım. deli olacaktım, o kadar uğraştığım ödev yoktu. koşa koşa okuldaki dolabıma gittim, orada da bulamadım. koşa koşa yatakhaneye geri dönerken aklıma ödevi kitabın arasına koyduğum geldi.
"n'aptım lan ben" gülümsemesiyle yatakhaneye girdim, kitaplarımın olduğu dolabı açtım. bir iki kitabın arasına baktım, ama ödevim hiçbirinin arasında değildi. aradım, bütün kitapları defterleri karıştırdım, okuldaki dolaba koştum, oradakileri de karıştırdım ama nafile... ödevi bulamadım. derse ödevsiz gittim.
öğretmenime ödevi kaybettiğimi söyleyince güzel bir azar yedim, baş ağrısının üstüne bir de burukluk eklendi.
öğle yemeğinde en sevmediğim yemek vardı, biber dolması. yatakhaneye gittim, yiyecek bir şeyler bakındım ama bulamadım. sonra birden bu sabah bulamadığım bir kitap gözüme çarptı. kitabı açtım, ödevi buldum. o an bütün sinirlerim gerilmeye başlamıştı, kendime hakim olamayacaktım ki arkadaşlardan biri geldi. kitabı onun alıp almadığını sordum, o da "abi benim kitabı bulamadım sabah seninkini aldım." dedi. demagoji-azar karışımı bir konuşma yaptıktan sonra ödevi alarak ödevi vermem gerek öğretmenin yanına gittim. ödevi gösterdim, "ben sizden bilgisayar çıktısı istedim." dedi. yine bütün sinirlerim gerilmeye başlamıştı ama özür dileyip çıktım.
sonra akşam bunu bir arkadaşa anlattım:
-işte abi böyle böyle oldu. kafayı yerim böyle giderse.
-bence çok kafana takıyorsun.
-senin notlar falan iyi tabi, sizin odadaki insanların hepsi inek zaten.
-ya sen de... hayat böyledir işte.
sinirlerim gerilmeye başladı, kendime hakim olamayacaktım. Çok öfkeli bir küfür savurduktan sonra "skerim böyle aşkın ızdırabını" ruh hali içerisinde yatağıma girdim.
- farkedersin ki 14 sene olmuş görüşmeyeli, bir anda karşına çıkmış.
- farkedersin ki aynı şeylermiş aradığınız.
- farkedersin ki son vapur kalkmamıştır daha.
- farkedersin ki hayat sana borcunu ödemiştir.
- farkedersin ki aslında yıllardır ikinizinde saatleri hep 10 dakika ileriymiş.

bunlar işaret olabilir mi anlayanlara?
Zaten dişi doğmak bir gaftır gaflet üzerine,
dünya öyle bakar ya eril haliyle!..
Okumanın para getirici olduğu yüzyıllarda,
okumamayı tercih edersiniz ama koşullarınızca.
Gel zaman-git zaman, yaşınız olmuştur eşek kadar, siz okumaya karar vermişsinizdir,
kendi imkânlarınızca!
Aşk hayatınıza hiç girilmese bari; kimler gelmiştir, kimler gitmiştir de, tavizler kumkumasına çevrili bir iğdiş ilişkinin ağında saplı kalmışsınızdır yıllarca!
Meslek değiştirmek yine eşek kadar yaşınıza tekabül etmiştir pervasızca.
Ha babam ders çalışıyorsunuzdur iştahsızca, yıllara bölünecek zaman kayıplarınca.
Ve bir gün yine bir başka türlü aşk çalmıştır kapınızı, olmamıştır şanssızlığına.

Mutlu ve umutlusunuzdur ama,
Sahip olduklarınızın farkındasınızdır çokça.
Hayat da böyledir işte, en bilinmez ve tesadüfi yanlarınca...
ben bu dünyayı anlayamadım,
Niyetlendimde altından kalkamadım.
(bkz: hayat ne tuhaf vapurlar filan)
(bkz: bu da böyle bir anımdır)