bugün

cezmi ersöz'ün 1998 çıkışlı kitabı.
hayalleri yak, evi ısıt ve sür eşeğini realizme..
Sevgim seni yurduna getirdi:
tuzak ev,dilsiz baba,yenik anne...
işte hepsi bu...
Hayallerini yak,evi ısıt.
Gideceğin en büyük oda arka odan.
içerden sesleri geliyor annenle babanın,
yanlış ilişkiler ayaklarını yerden kesiyor.
Artık biliyorsun çarpınca duvara ne kadar
acıyacağını kalbinin.
Sevgim seni yurduna getirdi...

Arkadaşların çok uzaklara gitti.
Sevmeden seviştiler özgürlük adına
Kaptırmadan kendilerini hiçbir şeye,
bütün hazları tattılar.
Sense evinde kaldın,
acıları gömme töreninde.
Katı kuralların vardı,
tutucuydun onlara göre.

Döndüler sonra birer birer
sana sordular yine de kaderlerini.
neydi yaşamak, neydi hayatın anlamı...

Bütün yanlış ilişkiler seni yurduna getirdi.
Artık biliyorsun yere düşünce ne kadar
acıyacağını kalbinin.
Sevgim seni yurduna getirdi.

(bkz: cezmi ersöz)
bütün cezmi ersöz kitapları gibi güzel isme sahip bir kitaptır.
(bkz: bütün cezmi ersöz kitapları aynıdır)
sevgilinin gidişinden sonra kendi kendine mırıldanabileceğin içsel söz.
Okuduğunda insanı kendinden geçiren sözlerin bulunduğu etkileyici bir kitap.
+hayallerini yak evi isit abi kesinlikle yap bunu.
-abi benim hayalim iyi bir iş, eş, çocuk, sevişme, s.kiş, sokuş... bunları mı yakayım ben şimdi? s.kimi nasıl yakayım olum ben
+haklısın abi..
-haklıyım tabi yar.ağım..
isminden ibaret bir kitap.

evi yakıp alevlere bakarak hayal kurmak daha güzel olabilir.

çünkü bu söz hayal kurmamayı değil, hayalleri genişletmeyi, derinleştirmeyi, gerçek dünyaya ısı vermesini önermekte.
26.02.08 tarihli 5n1k programında işsiz kalan bir ailenin dramını anlatırken kullanılan manşet. haber gaziantep'te kspatılan bir fabrikayla işsiz kalan 1800 işçiyi anlatırken kameralar bu işçilerden birinin evine girmesiyle asıl haber başlıyor. ilk başlarda klasik ajitasyon haberlerine benzetip pek aldırmamıyorum, hatta hala 'hayellerini yak evi ısıt' ne demek anlamıyorum. kameralar evi kare kare gösteriyor. bir iki göz oda, tuvalet dışarıda, banyo içler acısı, mutfak boş bomboş.. muhabir akşam ne yemek yapacaksın? diye sorduğunda -dünden kalan pilav var tencerede onu ısıtırm- diyor kadın. peki yarın diyor. yarını bilmiyor kadın! gerçekten bilmiyor! çünkü mutfak bomboş. hala kızıyorum muhabire ajitasyon yapıyorsunuz orospu çoçukları diyorum. zaten program cnn de aydın doğan himaayesinde güvenmediğim kanallardan biri yani. neyse izlemeye devam ediyorum, işsiz kalan işçi durumu anlatmaya çalışıyor; yardım değil iş istiyoruz diyor kısaca ve ısrarla. sadece kendinden bahsetmiyor bunları söylerken onun gibi 1800 kişi var bir anda aynı duruma düşen. yani aieleriyle beraber nerden baksan on bin kişi aç açıkta. adamın dudaklarından binlercemizin çayını kahvesini yudumlarken ağzımızdan dökülemeyecek cümleler dökülüyor, hiç duymadığım kelimeler dökülüyor adamın dudaklarından. hiç bilmediğim anlamlara bürünmüş geliyor kulaklarıma.

daha sonra mikrofon adamın çoçuklarından birine uzaltılıyor. kız 8.sınıfa kadar okumuş ve bu sene okula devam edememiş. nasıl etsin babası 8 aydır işsiz. üstelik fabrikadan daha alamadığı maaşları var ama fabrika da içler acısı durumda. güçlü kodamanlar alacaklarını almış işçilere yine hiç kalmış.
neyse kız devam ediyor ağzından bir ara 'ayrı dünyalı gibi hissediyorum kendimi' gibi bir şey çıkıyor ağzından. ilk defa dıyuyorum böyle bir şey. o bakışlarla anlam kazanıyor. yaşanılan yeri gördüğünüz zaman anlıyorsunuz zaten bunu.

haber sonlara yaklaşırken manşet açılmaya başlıyor niheyet. yiyeceği, içeceği, yakacağı olmayan bu aile sobaya ne bulurlarsa atıp yakmaya çalışıyorlar. o anda kızın annesi sobayı tutuşturmak için arada bi ateşi harlamak için kendini ayrı dünyalı gibi hisseden o kızın ilkokulda yaptığı resimlerden oluşan resim defterinden birer birer kopartıp sobaya atıyor. evet o an anlıyorum sobada yanan kızın hayelleri, hayelleri yanıyor, ısınmaya çalışıyor... resim sobaya atılırken biraz belli oluyor. bizim ilkokulda çizdiğimiz gibi değil benim hiç görmediğim bir resim. hiç yapamayacağım belkide.. gerçekten bir hayal o. ucra köşede bir dağ güneş kulube gibi bir resim değil. kız zaten o kulubede yaşıyor. onun hayali daha farklı, tam tersi kalabalık insanlar şehir hayatı düzen refah bir yaşam. bunlar var ozamanki hayallerinde. belki de artık tek hayali insan gibi yaşamak olan bir kızın tüm resimleri yanıyor hayellaeri yanıyor. ateş harlanıyor ev biraz ısınıyor ama küçük kızın yüreği titriyor. hayelleri yanıyor..
-hayallerini yak evi ısıt
+cezmi öde şu doğal gaz parasını yahu telef olduk ailece...
türkiye koşullarında gerçekliği olan bir cümle.

insanlar hayallerindeki mesleği yapmaktan, çoğunlukla ekonomik gerekçelerle vazgeçiyor. çünkü* hayallerinde sempati besledikleri bu meslekler onları ve evlerini beslemeye yetmiyor. o yüzden çoğunlukla bir daha hatırlamamak üzere unutuyorlar bunları.
yakıyorlar hayalleri bir nevi, bir daha geri dönmemek için.

ama bu durum değişmeli.
seçim zamanı geçtiği için kömürde bitmişse zamanımızın halkı hayallerini yakarak ısınmaktadırlar artık.verdiğin 1 oyla gemicik aldırırsın millete müstehak sana.
öğrenci evini başka türlü hangi yolla ısıtabilirsin ki. cep delik cepken delik. dolap boş cepler daha da boş. ota bota zam gelmiş. ne yapsın öğrenci. hayallerinden başka zaten neyi var ki. yalnızlık desen dibe vurmuş halde. bir an evvel mezun olayım derdinde. ne yapsın öğrenci. yaksın hayallerini ısıtsın küçücük evini.
Ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı... bir tek seni sevdigim dogruydu
Sen beni dışladığından beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin...
Tepeden tırnağa aşka,tepeden tırnağa özleme batmış bir hayalet...
Kimisi senin beni beklettiğin kapıda beni bekledi.
Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan...
Ve ben en çok onların sevgisine inandım.
En çok onlara derinden üzüldüm.
Ve hep merak ettim,
karşılıksız ve onca yıl bir hayaleti nasıl böylesine sevebildiler diye...
Dünyanın iyi bir yer olduğuna ve yaşamak için çok sebep bulunduğuna,
bu insanların bir hayalete duydukları o akıl almaz,
o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandım...
Seni unutmak için başladığı her aşkı yine seninle aldatan bir hayalete...
Seninle kendini, bütün düşlerini, çocukluğunu, yaşadığı bütün acıları aldatan bir hayalete...
Bir tek sana duyduğu sevgisi doğru olan,
bu yüzden bütün hayatı bir yalan olan hayalete..
--spoiler--
Bir tek seni sevdiğim doğruydu... Ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı... Sen beni dışladığından beri, beni sevenlere bir hayalet hediye ettin... Tepeden tırnağa aşka, tepeden tırnağa özleme batmış bir hayalet... Bu hayaletin içinde, beni değil seni gördüler hep. Çoğu bu hayalete dayanamayıp çekip gitti...
Kimisi senin beni beklettiğin kapıda, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim, diye buralardan...
Ve ben en çok onların sevgisine inandım. En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karşılıksız ve onca yıl bir hayaleti nasıl böylesine sevebildiler diye.
--spoiler--
--spoiler--
Sevmek, sevdiğiniz kişinin her şeyini sevmektir. Sevmek, sevdiğiniz insanın bütün yaralı geçmişini, bütün acısını, bütün hastalıklarını üstlenmektir...
--spoiler--