insanı geçmişe götürüp çoğu zaman orda bırakan kimi zaman hoş anıların tam ortasında iki damla gözyaşıyla yad edilen, arkadaş sohbetlerinde sıkça konuşulup yorum yapılan geçmiş özlemimizin son bulduğu zaman durağı...
mirkelam kişisinin yaptığı ve yapabileceği en güzel şarkıdır. geriye dönüş özlemi çekip geriye dönüş yapmak isteyen, geri döndüğünde yaşadıklarını görüp üzülen birinin ağzından dökülen güzel mısralardan oluşmaktadır. eskiden bazı şeyler istemenin artık -onların orada kalmalarından dolayı- bir fayda sağlamayacağını hatırlatıp mütemadiyen üzmektedir. ek olaraktan söz konusu şarkının gerçekten başarılı bir de klibi vardır.
geçip giden zamanları bir yerlerde bulsam
sonra üzülsem, üzüldüğüme üzülsem
gözyaşıma dalıp dalıp, seni hatırlarım
gittin şimdi sen, yoksun yanımda
birşey istemem; neye yarar hatıralar
seninle olan hatıralar var sadece benim için. yerde bile senin ayak izlerini görür gibi olduğum hatıralar silsilesinin içinde buluyorum kendimi. senin hatıraların mı sen mi deseler bana, senin hatıralarını seçerim, çünkü senin hatıraların senden daha yakın bana. senin hatıraların her yerde saklı. senin hatıraların senden kalan olduğu için değerli bir inci tanesi gibi benim gözümde.
insanı alıp eskilere götüren bir şarkıdır. anıları akla getirir. tebessümle biraz hüzün bırakır ve biter. mirkelamın o yalın sesine çok yakışan bir parçadır.
Çok üzüntülü, çok gergin ya da çok ümitsiz anlarda bile iki gözünüzün arasında bir projeksiyon görüntüsü gibi zihin penceresinde zamanı geri akıtıp kalbimize birkaç yudumluk tebessüm bağışlayan çıkarsız ve sıcak anlardır. Hatıralar olmasa büyük savaşlar kazanılamazdı, büyük icatlar yapılamazdı ve büyük insanlar yeteri kadar büyük olamazdı. Çünkü kanserleşmiş düşman savunmasını bir misket oyunu hamlesi rahatlığıyla aşabilmek, dokuz bin küsür deneye rağmen ampülden vazgeçmemek ve dünya üstüne gelirken tek başına meydan okuyabilmek için insanların en azından birkaç hatıraya ihtiyacı vardır. Ta ki içlerindeki ümit ağacını hatıralarlarla yeşertip zafer çiçeklerini yollarına dökebilsin. Hatırlayın nasılda üç yaşındayken babanızı bilek güreşinde mahvetmiştiniz, nasıl annenizin rujuyla ondan daha güzel olmuştunuz ve nasıl onbeş günlük köpeğinize cesurca kafa tutmuştunuz. unuttunuz mu?
akıldan çıkmaz gerçekliklerdir. kimi zaman acıtırlar içinizi, kimi zaman yüzünüze konan gülücüğün kaynağı olurlar. hatıralar olmasa yaşamanın ne anlamı olurdu ki zaten onca güzelliği?