bugün

Alev-kırmızı ay, hasat ayı,
Tepelerin yanında yuvarlanır, usulca sıçrayarak,
Engin bir balon,
Kalkıncaya kadar, ve batıncaya kadar yukarıya dönük
Gökyüzünün altında yatmak için, eski bir ispanyol altını gibi.
Hasat ayı geldi,
Yumuşakça gürleyerek gökyüzünde baştan sona bir basun gibi
Ve yeryüzü bütün gece cevap verir, bir davul gibi.

O kadar ki uyuyamazlar insanlar,
O kadar ki dışarı çıkarlar karaağaç ve meşenin tuttuğu yerde
Diz çökmüş gece nöbetini, dindar bir sessizlikte.
Hasat ayı geldi!

Ve bütün ayışığıyla aydınlanmış inekler ve bütün koyunlar
Ona göz dikip bakarlar taş haline gelmiş, şişerken
Gökyüzünü doldurarak, kızgın kırmızı sıcak, ve yelken açarak
Daha yakına ve daha yakına dünyanın ucu gibi.

Sert buğdayın altın tarlaları bağırıncaya kadar
'Biz olgunlaştık, bizi biçin!' ve nehirler
Terleyinceye kadar yumuşayan tepelerden. *
GENÇLiK BÖYLEDiR iŞTE

içimi titreten bir sestir her gün.
Saat her çalışında tekrar eder:
'Ne yaptın tarlanı, nerede hasadın?
Elin boş mu gireceksin geceye?
Bir düşünsen yarıyı buldu ömrün.
Gençlik böyledir işte, gelir gider;
Ve kırılır sonra kolun kanadın;
Koşarsın pencereden pencereye.'

Ah o kadrini bilmediğim günler,
Koklamadan attığım gül demeti,
Suyunu sebil ettiğim o çeşme,
Eserken yelken açmadığım rüzgâr
Gel gör ki, sular batıya meyleder,
Ağaçta bülbülün sesi değişti,
Gölgeler yerleşiyor pencereme;
Çağınız başlıyor ey hâtıralar.
C.S.T
Bana bu paha biçilmez şiiri hatırlattı.