bugün

Bağdat'da şeyhlerin verdiği hükümle idam edilmiştir ancak bunun öncesinde cüneyd bağdadi hazretleri yanına gidip, kendisine defalarca "hala söylediklerinde ısrarcı mısın? hala dönüş yolun var." demesine rağmen kendisi vazgeçmemiştir. en son "ey bağdatlılar, beni allah'tan kurtarın!" diye garip ve kendini bilmez bir cümle kurmasıyla hukuka uygun bir şekilde idamına karar verilmiştir. bir üstad, hallac-ı mansur için; "ne kabz ne bast halindeydi aslında kendisi, ikisinin de arasında kalmış, sanki dünyalar arasında kalmış ve kurtulmak istiyor, tasavvufta böyle durumların olduğunu biliyoruz" tarzında bir şeyler demişti..
deri yüzerek idam etmenin islam'da yeri olmadığı için ve idamına karar verenler arasında büyük şeyh cüneyd bağdadi de olduğu için, bu yöndeki saçma sapan iddialara inanmamalı pek..
(bkz: #11104488)
Hallac-ı Mansur'a Yüksek bir sesle Aşk nedir diye sorarlar.
O sesi sadece Mansur duyar.
Halk tarafından taşlanmış olan Hallac-ı Mansur'un yüzü gözü kan revan içinde . Cevabını Bir Allah ve ona o soruyu yönelten kişi duyar sadece.
Hallac-ı Mansur cevap verir.;

Aşk ne olduğunu
Bugün, Yarın ve öbür gün anlayacaksın der.

O gün Hallac-ı Mansur'u katlederler.
Sonraki Hallac-ı Mansur'un bedenini yakarlar.
Bir Sonraki gün küllerini rüzgara savururlar.

(Aşkın Şehadetinden alıntıdır.)
"en-el hak" dediği için derisi yüzülen şahsiyet. halbuki o onu demek istememiş. ne demek istediğini de biz alt boyuttakiler bilemeyiz, anlayamayız zaten. ama o kadar nübüvvetlerde olmasına rağmen hata yapmış hallac-ı mansur. konuşmaması gerekirdi.

adamın erdiği o nokta gerçekten insanın tüylerini diken diken ediyor. nasıl bütünleşmiş, nasıl bir boyuta ulaşmış... denecek laf yok.
Ebu el-Muğiz el-Hüseyn ibn Mansur el-Hallac tam ismidir. En-el hak dediği için derisi yüzülmüştür. Bir rivayete görede yakılmış, külleri nehre atılmıştır. Küllerin nehirle buluşmasıyla nehrin üzerinde en-el hak yazısının belirdiği söylenir.
(bkz: bektaşi fıkraları/#15981878)
yaşaması gerektiği zamandan, şanssız bir şekilde 1500 yıl kadar önce dünyaya gelmiş, çağından, çağlar ötesi yaşamış ve katledilmiş düşünür.

katledilmesinin üzerinden bir milenyum geçti,

dünya düz iken yuvarlaklaştı,

evren dünya iken, dünya evrende minnacık bir noktalaştı,

söküğünü dikemezken aya bayrak dikti,

ama bugün bile yaşayıp enel hak dese sonu pek de farklı olmayacak.

hala geçmişin masallarında yaşamaya devam ediyoruz, hala gerçeği yüzümüze çarpanın derisini yüzüyoruz.

belki 2500 lü yıllarda falan hak ettiği değeri alacak ama ...
tasavvuf ehli, büyük bir zat. bir yanlış anlaşılmaya kurban gitmiş ve feci bir biçimde şehid edilmiştir. daha sonraları imam-ı rabbani: o dönemde yaşasam, hallac-ı mansur'u kurtarırdım demiş ve aslında o'nun enel hakk deyişindeki anlamın doğruluğunu ifade etmiştir.

olayla ilgili şöyle bir rivayet vardır:

dönemin halifesi: sözünü geri al, affedeyim.
hallac-ı mansur: kim söylediyse o geri alsın..

mekanı cennet olsun.
bende sığar iki cihan ben bu cihane sığmazım.
Kuheri lamekan benim kövnü mekane sığmazım (bkz: nesimi)
felsefesi ile tam olarak bunu anlatmağa çalışan şahsiyet. (bkz: hurufilik)
hallaç değildir, hallaçlıkla ilgili anektot da ondan yıllar sonra uydurulmuştur. işin aslı Hallaç türkmenlerine mensuptur. Yaşadığı çağda çok görülen biçimde obasının adıyla anılmıştır ( bu durumun günümüdeki örneği ve temsilcisi (bkz: Yusuf Halaçoğlu)).
(bkz: hurufilik)
neden ağlıyorsun diye sorduğu adam ''sevgilim öldü'' diye cevaplayınca, ''o halde sen de kendine yeni bir sevgili bul; fakat ölmeyeninden olsun'' demiştir.
Enel hak, ben hakkım sırrını ifşa ettiği için öldürülen tasavvuf ehlidir.
"haktan başka varlık yoktur" demek yerine en-el hak dediği için zalimce öldürülen alim.
850 – 900 lü yıllarda yaşamıştır. iran ın güney horosan bölgesinden gelmiştir. (Afganistandada horosan vardır) Bu adamın dedesi zerdüşttür. Daha sonra fırat nehrinin oralara filan göçmüştür. Irak bağdatta idam edilmiş kişidir. Tasavvufçudur. Yani tasavvuf konusu islamda tartışılan bi konudur. Allah evrende her yerde senin benim içimde diyen bir felsefedir. her canlının ruhunda o'ndan bir parça bulunur"... diyerek neyi kastetmiştir. Sonuçta bu kişi bağdat ta ağır işkencelerle öldürülmüştür. Ama sözünden dönmemiştir. Yanlışmı anlaşılmıştır yoksa kendisi büsbütün yanlımıdır. Ayrıca ek bilgi: aleviler bu adama sahip çıkar. Türkülerde filan adı geçer.

not : mevlanada dahil olmak üzere bu tür tasavvufi adamlar genelde horasandan gelmiştir. enteresan bir bilgi bence.
Sevdada eri de gönüle ak dedim
Tutuştur bedenim, beni yak dedim
Hallac-ı mansur iken “enel hak” dedim
Derimi elimle yüzmüş gibiyim.
kendini allah'a aşık sanıp, daha sonradında kendini Allah ilan etmiş kişilik. bu yüzden acı şekilde öldürülmüştür. acı şekilde öldürülmeseydi bugün bir hiç olacaktı. benim için zaten bir hiç.
putkırıcı kişiliği, bildiği ve inandığı şeylerden ödün vermemesine yol açan örnek insan. hallac'ın kendi inandıklarını söylemesi nedeniyle öldürülmesi, bağnazlığın ne kadar hakim olduğunu göstermiştir. onu katledenler, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar sözünden daha da ileri giderek onun sözleri işlerine gelmediği için onu öldürmüşlerdir. bu durum, islam toplumunda farklı bir düşünceye ve görüşe sahip olmanın imkansızlığını göstermiştir.

hallac'ın söylediği "enel hak" sözünün o dönem toplumunda bozgunculuk çıkaracağı, o dönemin siyasal yönetimine zarar vereceği düşünülmüştür. hallac'ın idam edilmesini uygun görenler, yönetimin emriyle fetva çıkaranlar, iktidar dalkavukluğu yapan alim kesim olmuştur. bu olay, bilgili olmanın, alim olmanın insanı gereken doğru davranışa götürmediğinin açık örneğidir.

halifenin fermanıyla, alimlerin ve de hakimlerin "olur"uyla öldürülen hallac aslında bir hak yolcusudur. ödünsüz oluşu ve bildiği yolda güçlü olanların karşı çıkmalarına rağmen yürüyüşü, gerçek bilgi, ilim irfan sahibinin nasıl bir tutum ve davranış sergilemesi gerektiğine örnek olmuştur. diğer yandan, dinin devrimci yorumları karşısında duranların sindiremedikleri ve susturamadıkları değerleri nasıl yok ettiklerinin en üst örneğidir.
cubbemin altında allahtan başkası yoktur diyen cüneyd-i bagdatinin hallac ı anlamaması bana hayli ilginç gelmiştir.

anlamadığını zannetmiyorum ikiside tasavvuf ehlini almış ve dünyadan soyutlanmış kisilerdi.acaba cüneyd bagdati ogrencisinin kendinde gizli kalıp söylemesi gereken şeyi ifşa ettiği için mi kızmıştır. sibli gibi yapamadığı için mi yoksa...

garip bir durum ama ne olursa olsun hallac ı gerçeği bulmuş ve gerçeği saklamak yerine ifşa etmiştir, her ne kadar gerçeğin bedelini canıyla ödese de...
---spoiler---

Ben enelikten vazgeçtim , en- el hak dedim,
beni O 'na kavuşturanlara selam ola . Ne
sağımda melek, ne solumda şeytan , hiçbirine
uymadım, dinlemedim , ben Hakkı istedim , O ' na
kavuşmaktı niyetim , bir baş istediler sundum ,
beni kavuşturanlara selam ola .
Ne dava, ne keramet , ne ululuk , ne şan ne
şöhret, ne ibrik , ne seccade , ne tespih , tek
istediğim Hakka kavuşmaktı , ben de tezahür
eden, benim ruhumda, bedenimde kendini
açığa vurana kavuşmaktı , bedenimin
perdelerini yırtmak , ruhumun perdelerini
kaldırmak, Hakka vuslattı, beni kavuşturanlara
selam ola .
O 'ndayken ayrı düşmüşlüğün haraplığını,
bedenin fakirliğinde, kendini açığa vuranın
genişliğinde, ruhumun perdelerini tek tek
parçalayarak, ten kafesinden ayrılmak , gönül
bülbülümün gülün kokusundan sarhoş olup
harap olan kanatlarını kırmak , kanatsız aşka
uçmak. Uçuranlara selam ola .
Artık ne kanada ihtiyacım var , ne de başa .
Benim aşkım kanatsız uçan kartal iken , ne gül
kalır ne de kokusu. O 'na kavuşmak için hiçbir
engel kalmaz iken , tek bildiğim O 'nun
ummanında bir damla olmak, tüm damlalara
selam ola .
Sureti geç , gönüle bak, gönüle giden dipsiz
kuyuya dalan gibidir. Karanlıktır ama sonu
aydınlıktır , ferahtır . Acılarla dolu yolculuğun
huzura kavuştuğu andır, inciye kavuşan için
nice hikmetler mevcuttur . Nice inciler vardır ,
O 'na götüren nice yollar ve karanlık kuyular.
Karanlık senin gözlerindedir . Gönül gözünün
karanlığının kuyuya yansımasıdır. Gönül bir kez
aydınlandı mı , en karanlık dipsiz kuyuya şems
olur. Kendi ışığını bir kez yakan bir daha ışığa
ihtiyaç duymaz. Yolunu kendi bulur. Her yol
mubahtır, her insanın yolu ayrıdır, her gönül
kuyusunda bulunan inci bulan kişiye aittir . Ona
özeldir . Ben hakkım demekle incimi buldum.
Ben hakkım demekle başı sundum. Ben hakkım
demekle hak oldum , hakka vuslat oldum . Vuslat
oldum, dünyadan geçtim , ışıdım geri döndüm .
Kırıldı gönlüm, harap oldu . Ne varsa ben de
var . Ne varsa kırık gönlümde var , O 'nu görmek
isteyen kırık gönlüme baksın , O kırık
gönüllerde var . Yol açanlara selam ola .
Hak aşığıyım gönlüm harap, gezerim ayaklarım
arşta , başım Hu 'da . Toza : gönlüm bülbül olur
ten kafesinde şakır , aşk aşk diye, bülbülümün
kanatları kırılmış şakır En- el Hak diye.
Dünyayı neyleyeyim, neyleyeyim cenneti,
neyleyeyim huriyi , asıl kaynağı isterim kana
kana içmek, o kaynakta damla olmak , akmak
delicesine. Sonsuzluğun en sonsuzluğu ,
zamansızlığın zamansızlığı , yüceler yücesi , şanı
büyük O , asıl kaynak nurların nuru , gerçek
kaynak , sana kavuşmaktır tek isteğim, senin
yansımandadır tüm gerçeğim, yansımanı
gördüm, gülün kokusunu aldım , çağrını
duydum, sen gönlüme fısıldadın, şah
damarımdan yakın olanım , ten kafesimde
kendini açığa vuranım, sen ki, sana
kavuşmaktır tüm arzum, niyetim, bir baş
istediler sundum, Hokkadır vuslatım .
Aşk aşk derim , erimek isterim, iki değil bir
olmaktır derdim, harap olmuş yüreğim , kırılmış
tüm kanatlarım, uçarım enginlere, gözlerim
ama, kulaklarım sağır , yolum sadece Aşkadır,
En- el haktır sözüm, başka söz bilmem, kelamım
nicedir, dert olur , alır başımı sunarım , vuslata
kavuşturanlara selam ola .
Aşk başkalaştırır, beni benden alır , aşka uçan
başkadır , değilse aşka uçmamıştır, aşka uçmak
için kanatları aramak zaman kaybıdır , kanatsız
uçmaktır, harap olan gönül bülbülü, ne eder
gülü. Aşk değil midir, yağmuru yağdıran , suyu
buluta, bulutu suya dönüştüren , aşkla toprağa
kavuşturan. Tüm tohumların içine zerk olan ,
kendini açığa vuran. Toprağın deli gibi
kaynaşması değil midir kavuşması askıların. Su
toprağa sevdalıdır , güneşin yakıcılığına
aldırmaz , aşkla dönüşüme aldırmaz , buharlaşıp
gökyüzüne çıksa da elbet bilir tekrar ineceği
zamanı, sabırla bekler, aşk başkalaştır insanı.
Eser rüzgar , çakar şimşek , ağlar bulut, su
kavuşur yine aşkına , aşkların kavuşmasına eşlik
eder tüm kainat . Erir biter görünmez olur da
sen bilirsin yine bakarsın buluta, işte damla
yine oradadır .

---spoiler---
---spoiler---

Her nefeste Hu, her nefeste Hu, cevap verir
çağrıma, her nefeste Hu, oradadır, canımdan
candadır, canımdan parçadır, cevap verir
kendini açığa vurur da neden yüzünü
göstermez apaçık ortaya çıkmaz? Gönülde gizli
bir sır, gizli bir hazinedir, her nefeste çıkar,
her nefeste girer, her Hu'da gizlidir de kendini
göstermez. Suretlerden münezzeh, açığa vuran
da gizli olanda. Gönülle giden her zerrede,
incidir o, noktadır, eliften noktaya yolculuktur.
Eliftir, dünyada gönlün noktasıdır. Eliften
noktaya yolculuktur, kendini açığa vuran.
Kendini açığa vuran giz, her gönülde sırdır
saklanır. Suretlerde değil, her nefeste dışarı
çıkan ve tekrar ten kafesine geri dönen, gönül
kafesinde şakıyan bülbüldür, gül kokusundan
sarhoş olan, harap olan, kırık gönüllerdedir,
kendini açığa vuran."

---spoiler---
new age'ciler tarafından sömürülen diğer insan. öbürü de mevlana'dır. insanın aslında birer yaratıcı olduğunu iddia eder bu new ageci abiler.
asılırken taşlarlar...

hiç ses etmez... taşlarlar.. taşlarlar..

içlerinden biri vardır onu gerçek olduğu gibi tanıyan biri... o da tutup "gül" atar herkese nisbet eder gibi...

fakat hallac ı mansur hazretleri ağlamaya başlar...

herkes sus pus olup şaşırır... seni o kadar taşladık gık etmedin, fakat gül attı şu kişi ağlamaya başladın neden?

"beni tanımayanların attığı taşlar dokunmadı, fakat tanıyan birinin attığı gül çok ağır geldi" der...

ah ah..
"Mest olanların kelamı kendinden gelmez beri  
Ya niçin söyler enel Hak, kişi Mansur olmadan"

Mevlana hazretlerini bir sevgi pitircigi görenler bu enel hak nidasini elbette şirk görür.