bugün

ferhan şensoy kitabıdır.

'Ülkemizin insanlara maddesel zenginlik sunmak için çok yoksul olsa da, onlara eşitlik duygusu, insanlık onuru sunamayacak kadar yoksul değildir.'

diyen adamın gizemli adasyna doğru alçalmaya başladı uçak. *
ferhan şensoy'un şans kapıyı kırıncafilminin çekimleri için gittiği küba'da yaşadıklarını ve izlenimlerini günlük halinde aktardığı okunası kitap.
ferhan şensoy'un ne kadar zeki bir adam olduğunu bir kez daha kanıtlayan, şans kapıyı kırınca filminin çekim arkasını,küba'yı, fidel'i, che'yi anlatan güzel kitap. insan bitmesin istiyor ama maalesef her güzel kitap gibi o da çabucak bitiyor.
ferhan şensoy'un kitaplarının akıcılık özelliğinin bütününe işlediği kitaptır. Elinize aldığınız gün bitirmeniz rastlantı değil okunabilirlik seviyesiyle ilgilidir. Kitap küba'daki çekimleri anlatırken küba'yı anlatır aslında. Oyuncularla ilgili bir çok şey öğrenebilirsiniz. Ayrıca Ferhan Şensoy'un Sinan Çetin'e bu kitapta verdiği ayar da görülmeye değerdir.

Sinan Çetin Küba'nın berbat bir yer olduğundan bahseder,insanların bu düzenden memnun olmasının mümkün olmayacağını savunur. Hatta küba'da kalan komünistlerin yalnızca Şensoy ve Castro olduğunu iddia eder. Cevap şaşırtıcı derecede güzeldir. Sina n bu insanların yüzünü görüyor musun? Yarın sabah fatura ödemek zorunda olmayacak olmalarının insanlık ve özgürlüklerini yaşamalarının huzuru yüzlerine yansımış. Bu kadar az insan, bu kadar az özgür ve bu kadar kandırılmışken yalancı iktidarlar tarafından ve atatürkçü devrim'in üstünden bağırarak geçerken takunyalı tipler yıllardır aşağılanan bir sistem güzel bir şekilde kendini bu sistemin propogandası değil eleştirisi yapılan bir kitapta ortaya koymuştur.

Ayrıca Küba'daki atatürk büstünün varlığı kitabı okuyan herkeste eminim güzel bir gülümsemeye neden olmuştur.
--spoiler--
Korkarım Deborrah bana, benim ona olduğum kadar âşık değil.
--spoiler--
fidel in maaşının sadece 30 dolar olduğunu öğrendiğim kitap.
küba'daki tütün fabrikalarında işçiler çalışırken birinin orta yerdeki mikrofonla çalışanlara kitap okuduğunu öğrenmeme vesile olan kitap.
ferhan şensoyun küba da yaşadığı günleri anlatan keyifli kitap. şans kapıyı çalınca film çekimi için gittiği kübadaki izlenimlerini, düşündüklerini kağıda dökmüş.
okundugumda kübaya gitmeliyim kübaya gitmeliyim diye beni benden alan ho$ anlatimli tipik ferhan $ersoy kitabi. istanbul'da ba$lar, istanbul'da biter.
(bkz: solcu müslümanlar)
(bkz: müslüman solcular)
şans kapıyı kırınca filminin çekim ekibi ve çekim aşaması hakkında da fazlaca bilgi sahibi olunabilecek güzel kitap.
küba sevgisiyle dolmanızı sağlayan kitap. sistemi değil bir coğrafyanın tatlılığını ve farklı bir aşamı anlatıyor.
kitabın kapağında, koca bir küba purosunu dişlerinin arasına alarak gülümseyen bir ferhan şensoy bulunmaktadır.
okuyanlara kübaya dair ilginç bilgiler verebilecek bir kitap.

--spoiler--
film çekimi için kübaya giden ve 1 ay orada kalacak olan ekibe orada çalışacakalrı için 15 dolar maaş verildiğini ancak daha sonra bunun vergi olarak geri alındığını anlatır ferhan şensoy.
--spoiler--

--spoiler--
ayrıca kitaptan kübada bir çok devrim kahramanının heykellerinin bulunduğunu ancak fidel castro heykelinin olmadığını da öğrenmek mümkün
--spoiler--
ferhan şensoy'un entellektüel dil ile yalınlaşmış dili bir arada kullanıp harmanladığı başarılı bir kitap. içersinde küba tarihinden kesitler bulabilir, aslen küba dilinin ispanyolların işgali sonrasında değiştiğini öğrenebilirsiniz. fidel'in maaşının 30 dolar olduğunu, küba vatandaşlarının sağlık, eğitim, ve sosyal alandaki tüm gereçlerini devlet karşılığında ve hiç bir ayrım gözetmeksizin verildiğini öğrenebilirsiniz.

şahsen bu kitapta beni etkileyen şey küba'da fidel'in tek bir heykelinin bulunmayışı olmuştur. devrim mücadelesinde omuz omuza savaştığı tüm arkadaşlarının heykellerini diktiren fidel, kendisinin putlaştırılmaması için tek bir heykel diktirmemiştir. ayrıca kitapta ferhan şensoy'un küba'yı ve fidel'i anlamsız eleştirilere tutan sinan çetin'e her fırsatta ayarlar verdiğini görür, tebessüm edersiniz.

kitabın arka kısmında ise fidel'in etkileyici bir sözü vardır ;

- ülkemiz insanlara maddesel zenginlikler sunmak için çok yoksul olsa da, onlara eşitlik duygusu, insanlık onuru sunamayacak kadar yoksul değildir.
--spoiler--
papyonsevmez garson yanaştı :

- un copa de vino blanco !
dedim. sanki bir kadeh beyaz şarabı türkçe istemişim gibi , ikinci sorusuna geçti papyonu sola meyletmiş kıdemli garson:

- çankaya mı ağbi ?

- sen ispanyolca biliyor musun ?

- ne ispanyolcası ağbi, türkçeyi zar zor konuşuyoruz. zaten türkçe artık bizim anlayamayacağımız bir hale geldi ! geçen gün açtım televizyonu, genç bir kız bir şeyler anlatıyor . koptuk, diyo, uçtuk diyor, akamadık ağbi diyor, yırttık diyor, yıkıldık diyor... ortada ne yırtılan , ne kopan bir şey var ! uçak yok, yıkılan bi şey yok! akamayan ne ? çoluk çocuk afallamış bakıyoruz televizyona..

- sus! kes! bıktım sizin bu ailece televizyona bakmaktan oluşan sıkıntılarınızdan. kapatın televizyonu, huzura erin. kapatma düğmesi mi bozuk ?

- hayır , mevzuu o değil ağbicim... diye aşağıdan alan mıymıntı bir sesle diyalog içine gereksiz söylev sıkıştırma çabasını yinelemek isterken, kararlı bir biçimde yüksek perdeden kestim sözünü. kemezseniz, ince ve dolambaçlı patikalardan beyninizin algılayamayacağı bir karışık yöntemle öyküyü babasının sosyal sigortalar hastanesi'nde ilgisizlikten ve bakımsızlıktan ölüşüne, rahmetlinin ssk vergisinin yıllarca ödenmiş olmasına, ssk ödemenin anlamsızlığına bağlıyor; siz sinirle ikinci sigarayı yakıyorken onun söylevi anarşistleştirerek devletin bütünlüğüne dil uzatır hale geliyor, giderek komünist bir söyleme ulaşıyor ve seçimlerde türkiye komünist partisi'ne oy vermesine rağmen, partinin tutumunu beğenmediği konusuna geçiyor... çok tehlikeli ve hemen tutuklanması gereken bir herif, bu papyonunu sıvazladığımın garsonu.

- sus mevzuu o! insana siparişini unutturuyorsun! ne istemiştim ben ?

- bir kadeh beyaz şarap istemiştin ağbi !

- ispanyolca istedim, sen nerden anladın ?

- el hareketlerinizden ağbi... ayrıca, siz bu saatte başka bir şey istemezsiniz.

- çok akıllısın !

- evet ama işte bu aklın bize faydası yok...
biçiminde dudağını büzerek, garsonlar sendikası hikayesine giriş yapmak istiyorken gayet ispanyol el, kol hareketleriyle kestim sözünü.

- çabuk beyaz şarap getir !

cümlesiyle yol ettim onu ve boynundan tamamen uzaklaştıramayarak enseye aldığı onu izleyen papyonunu. anlatacağı bütün hikayeleri biliyorum. ondört yıldır tanışıyoruz. her gün buraya geliyorum, sürekli görüşüyoruz. aynı şeyleri o anlatarak, ben dinleyerek birlikte yaşlandık denilebilir. tanıştığımızda ikimiz de gençtik.
--spoiler--
ferhan şensoy'a göre, kendisi küba'ya gittikten sonra olduğu şey.
"götün yiyorsa kuzey kore'ye git, orada hacı ol" dediğimiz komünisttir.
hollyland kelimesini communland olarak degistiren yazar kanaatimce.
ferhan şensoy'un küba dönüşü kaleme aldığı kitap.

--spoiler--
yanımdaki masaya iri yarı, orta yaşlı, sarışın, takım elbiseli, boyunbağlı bir adam gelip oturuyor.

-bir bardak şarap!

diyor. şarap bardakla içilmez ki! ayran mı bu? kadeh denen bir şey var. garsonun yerinde olsam kalın su bardağında getiririm şarabı. rengini de belirtmedi kırmızı mı beyaz mı? ben garson olucam, dayarım rozeyi.
--spoiler--
ferhan şensoy'dan dolayı çok merak edilen kitaptır.

istanbul'da bulunan ve bu kitaba sahip yazarlar benimle iletişime geçerse çok makbule geçer. aradım bulamadım kitapçılarda.
ferhan şensoyun küba maceralarını anlattığı kitabının adı...
(bkz: yeşil komünist)
Ferhan Şensoy'un Küba'da çekimlerini tamamladığı Şans Kapıyı Kırınca adlı filminin hazırlık, çekim ve sonrasını anlatan kitabı. Tanım biraz cılız kaldı sanki; fakat kitap hiç de benim anlatamadığım gibi değil. Tam bir kamera arkası kitabı.

Bir bardak * viski ve Küba purosu eşliğinde çok kısa bir süre zarfında okunabilen kitabın sayfa renginden tutun da harflerin karakterlerine * kadar insanı bir hoş ettiğini söylemeliyim. Ferhan Şensoy'un dilinin akıcılığı, anlaşılırlılığı ya da Küba'ya gitmeden yaşatan anlatımından bahsetmek yersiz olur; çünkü bundan önceki kitabı olan Eşşeğin Fikri'nde daha çok deneme tarzını benimseyen yazar bu kitabında daha çok bir roman yazmıştır. Sizi içine alan hikayeyi okumadan önce filmi seyretme imkanınız olursa kitap daha anlamlı oluyor ve her kare gözünüzde canlanıyor.

Dümbüllü'nün kavuğunun neden Ferhan Şensoy'a verildiğini, Küba'nın neden fakir fakat mutlu bir ülke olduğunu, uyduruk bir konudan şaheserlerin nasıl çıkarılabileceğini kitabı okuduktan sonra daha bir derin düşünüyor olabilirsiniz.
ferhan şensoy'un güzel ve eğlenceli kitabıdır. sevenleri okusun.

ancak ki, ferhan ağbimiz komünizme övgüler düzerken ve Küba'nın ne kadar harika bir yer olduğunu anlatırken, satıraralarını iyi takip edenler ve ağbinin diğer kitaplarını okuyankarl, aslında onun orada çok da mutlu olmadığını tahmin edebilirler. Özellikle defter bulamadığını anlattığı, dükkanlarda kendisiyle ilgilenmedikleri detaylar ilginçtir. Muhtemelen aynı durum istanbul'da başına gelse oradaki kişileri fena halde aşağılardı. Detay isteyen, Oteller Kitabı'ındaki garson ve oteli aşağılamarını inceleyebilir.