bugün

Bir hayvan. Bir köpek. 1924 yılında tokyo üniversitesinde görev yapan Japon profesör Hidesabura ueno, küçük bir köpek yavrusu edindi kendine. Profesör Ueno, Japoncada "sekiz tane" anlamına gelen Hachiko adını koydu köpeğine.
Safkan akita cinsi beyaz bir erkek olan Hachiko, her sabah üniversiteye gitmek için evden metroya yürüyen sahibine eşlik etti. Metronun dış kapısına kadar getirdiği sahibini uğurladıktan sonra da eve döndü. Çok geçmeden bir akşam üniversite dönüşünde metronunn çıkışında Hachiko'yu kendisini beklerken gördü profesör ve çok şaşırdı. Bu akıllı köpek sahibinin eve dönüş saatlerini hesaplayarak ve aynı yolu kullanacağını düşünerek metronun önüne gitmişti.
Ondan sonraki bir yıl boyunca her sabah sahibini metroya kadar götürdü, her akşam iş çıkışında da metronun önünde karşıladı Hachiko. Hiç saatini şaşırmadı.
Ama bir akşam metrodan çıkmadı profesör, gözleri metronun kapısında gece boyunca bekledi Hachiko.
Bir sonraki akşam yine yoktu profesör. Üçüncü akşam metrodan yine çıkmadı. Üniversitede kalp krizi geçirip ölmüştü profesör.
Hachiko her akşam sahibim metrodan çıkar diye inatla bekledi. Haftalar, aylar boyunca her akşam Tokyo metrosunun Shibuya istasyonunun kapısına gitti. Tam 10 yıl boyunca. 12 yaşındayken metronun kapısında öldü Hachiko.
Bugün Tokyo'ya gidenlerin Shibuya istasyonunun kapısında karşılaştığı köpek heykeli Hachiko'dur.
Japonlar, sadakat ve insan hayvan ilişkisinin sembolü olarak ölümünden hemen sonra 10 yıl boyunca sahibini beklediği yere heykelini diktiler Hachiko'nun.
ikinci dünya Savaşı'ndan sonra da unutmadılar ve savaş sırasında tahrip olan heykelin yerine 1948'de yenisini diktiler.
Bugün Shibuya istasyonunun o kapısı Hachiko çıkışı olarak biliniyor ve Tokyo'nun en önemli buluşma merkezlerinden biridir. Her yıl Hachiko'nun ölüm yıldönümü olan 8 Nisan'da da bir çok hayvansever heykelin önünde buluşurlar.
Hachiko'nun hikayesi 1987 yılında bir Japon filmine de konu oldu. Ülkemizde de Japon filmleri festivali'nde gösterilmişti.
70 yıl önce yaşanmış bu köpek hikayesinin şimdi de Hollywood versiyonu çekildi ve Hachiko'nun sahibi profesörü Richard Gere canlandırdı.
sadakat, insan hayvan ilişkisinin sembolü olarak Tokyo metrosunun shibuya istasyonu kapısına heykeli dikilmiştir.
salya sümük eşliğinde izlenebilir. italyanca dublajlı, türkçe altyazılı...
an itibariyle böyle.

ve bir gün hayat biter. yazdıklarımız kalır.
hah işte bu da böyle.
insana dostluk kavramını ve hayatı boyunca hachiko gibi bir dosta sahip olup olamayacağını sorgulatan film.
(bkz: ölmeden önce mutlaka izlenmesi gereken filmler)
yalnızsanız izleyebileceğiniz en güzel filmlerden biridir. izlerken ağlamamak elde değildir.
hayvan deyip geçtiklerimizin insanlardan daha sadık olduğunu anlatan bir köpektir. hiçbir insan 10 yıl boyunca ölen birini her saniye beklemez,hatırlamaz. bir yerlerden hayatına devam eder. ancak hachiko ölene kadar sahibine bağlı kalmış bir köpektir bu yolda da ölmüştür. gerçek birhikaye olması filme ayrı bir hava katmıştır.
hayvanları çaresizlik ve ilgisizilikten koruma derneği..
çok gerekli bir dernektir. zira sokak havyanlarına yapılan zulümleri görüyoruz.
(bkz: nana) adlı güzel animedeki güzel karakter. pek bir duygusaldır. bana benzer bazen.
heykeli japonya'da shibuya metro istasyonunun çıkışında yer alır. en popüler buluşma yeridir. ayrıca dünyanın en büyük yaya kavşağı da biraz ilersindedir.
benim için bir ilk olan filmdir. ilk defa bir filmde hüngür hüngür ağladım.
arşive eklediğim nadir filmlerden.
gerçek hikaye olması ise izleyeni ayrı bir etkiliyor.

herkesin mutlaka izlemesi gereken, kimilerinin film sonunda insan olmaktan utanacağını düşündüğüm, böyle arkadaşım olsun sırtım yere gelmez dedirten ve sonunda da kadın erkek demeden hüngür hüngür ağlatan film.
gerçekten ağlatır.
izledikten sonra; oturur düşünür insan.
boğazında hafiften bir ağrıyla.
ağlayabilmeyi gurur meselesi yapmayanlar ağlar da.
ağlatacak kıvamdadır zaten.

köpekleri bir kez daha sevdirir insana.

ve keşke; keşke insanlar da o kadar veya o kadar olmasa da biraz sadık olabilse diye düşündürtür.
bilen bilir, aslında her köpek bir hachiko'dur. bir de kişisel pişmanlığım vardır hachiko' ya ilişkin olarak. uludağ sözlük' te yazmaya başladığımda tanımıyordum bu güzel köpeği. şayet tanıyor olsaydım kendime alacağım nick tartışmasız bu olurdu.
köpeklere aşırı derecede zaafı olan ben için çok fazla güzel bir filmdi. gözümde rimel varken izlememeliymişim o ayrı.
çok aşırı bir hayvansever olan bünyemi iyiden iyiye sarsmış filmdir.

o kadar sarstı ki, memleketimde bırakıp gelmek zorunda kaldığım güzel köpeğimiz, hektor'u ( kendisi 7 aylık bir rottweiler ) arayıp sesini duymak istedim.

hani çünkü hayatımda bir akitanın yarısı kadar karakterde bir insan girmedi şimdiye kadar. hayatıma girmiş hiçbir insan şu filmdeki köpeğin gösterdiği sadakatin çeyreği kadarını gösteremediler hiç. iş bu sebepten ötürü hachiko gerçekten efsanedir.

hani ağlamayayım, güleyim diyorum filme ne güzel diye, lakin filmin "beys an e truu stori" olduğunu biliyoruz ya, kurgu olsa yürü git dersin de, değil işte, değil.

--spoiler--
adamın karısı gibi terkedip gitti kasabayı, adamın kızı bile çocuğa çoluğa karıştı, mutlu oldu mesut oldu. insanlar hayatlarına ne güzel devam ettiler, ama hachiko edemedi, hachiko geriye kalan bütün ömrünü o metrodan çıkacak o adam umuduyla yaşadı gitti.
--spoiler--

o değil de,
şu insanoğlu, serbestçe, gönlünü istediği gibi savurup da çıkabiliyor ya rahat rahat herhangi birinin hayatından, işte o gidenlerden biri durup da yarattığı boşluğu görebilse bi, bi görebilse... neyse,

tanım: şimdiye kadar izlediğim, en özel, en şahane, en mükemmel bağlılık ve sadakat filmiydi. köpek gibi sevmek durumu da hachiko'dan geliyor sanırım, fekat insanoğlu da ne yaparsa yapsın, köpek gibi sevemedi bi türlü.
bilim tarihi dersiyle bir alakası olmasa da bilim tarihi dersinde izlediğimiz film.filmin sonunda sınıftan 3 parça halinde çıktım.ben, salya ve sümüğüm.
mevsimler geçer, ailesi bile alışır başka bir şehre taşınır unutur profesörü.ama o mevsimler geçerken o hachikonun o her zaman sahibini beklediği yerde, yaşlanmış üzgün, mutsuz, ümitsiz ama yine de 'beklerken' ki hali yok mudur o nasıl bir sahnedir yarabbim.yanınızda bir kutu mendil bulundurun izlerken derim.
gece gece beni salya sümük ağlatıp içimi burum burum burmayı başarmıştır.
çok fazla hayvansever bir bünyeyi derinden sarsıcak bir film
tek kelime ile muhteşemdi.

muhteşem olan ise , olayı köpeğin gözünden görmemizi sağlamasıydı.

not:şimdi böyle köpeğin o çaresiz umut dolu bakışlarını görünce
göz yaşlarını durduramıyor insan.
beni aralıksız ağlatan ve kalbime yumruk gibi oturan ender filmlerden biridir. sadakatin unutulduğu dünyada unutmak istemeyenlerin her gün izlemesi gereken filmdir.
hüngür hüngür ağlatır.
hüngür hüngür ağlatma garantisi olan filmlerden biridir, gerçek bir hayattan alınmış saniye saniye hüzün dolu...
köpeğimin olduğu dönemde izlemem beni derinden sarsmıştır. yorgun düşene kadar ağladım. şuanda 11 yıllık dostumun, köpeğimin, kardeşimin anısına tekrar izleyeceğim film.
gerektiği ilgiyi görememiş filmdir. ulan bir film bu kadar güzel olup bu kadar az bilinir mi? izleyenin hayata sevgiyle bakmasını sağlayacak bir film.