“Güvenmek” anlamındaki ingilizce “to trust” ile Farsça “dürüst”, aynı Hint-Avrupa kökten gelen kelimeler. Çok çok uzun bir zaman öncesine dayanan ilgi çekici bir akrabalık.
kimse güven sorunu ile bir ilişkiye başlamaz. aradan bir süre geçer söylenen bir sözle, yapılan bir davranışla yerle bir olabilen duygudur aslında. ince bir ipe bağlıdır, bu güven duygusu sarsıldığı zaman tekrar yerine oturması imkansız bir hal alabiliyor.
sevmekten daha zordur. her geçen gün azalarak biter. sonunda güvensiz bir insan olup çıkarsınız. suç sizde midir? güvenilmezim diye bas bas bağıran birine güvenerek evet, bizdedir!
güvenmek bir olgu, ve bunu bir nesne gibi ele aldığınızı farz edin, ya elinizden çıkar boşa gider, güven boşa çıkar ve boşta kalır. ya da boşa bile gitmez, tamamen elden kayar gider, güveni kaybettim, bendeki güvenini kaybetti der, dersiniz kaybolur gider. her şey silinir. onun için zordur bu işler.
insanlara güvenmeyerek suizanna düşeceğime, bir insanı güvensizliğe reva göreceğime, güvenirim. Gerekirse dünyanın en kötü şeyini yaşarım. Yine de güvenirim.
Masum bir insanı güvensiz konumuna düşürüp üzeceğime, kendim üzülürüm daha iyi.
Kırıldığında beraberinde, birine tutunmak,inanmak,sevmek,aşık olmak duygularnızıda götürebilecek ve bir kere gittiğinde geri gelmek için sizi sündürecek bir histir.
Çok şeyin ifadesidir güvenmek. Belki bir kişiye ümit bağlamak belki hayallerinin peşinden giderken çok emin olduğunuz bilginize ve fikrinize güvenmek ama her ne pahasına olursa olsun bir kırıldı mı bir daha asla kırık bir vazo misali eskisi gibi olmaz.
Güvenin sorunu, sağlanmasının imkansız olmasındadır. Güven, vaat kılığına girmiş bir risktir.
Mesele eşinize güvenip güvenmediğiniz değildir. Mesele eşinizin güveni ne sandığını bilip bilmemenizdir. Bunu nasıl keşfedeceksiniz? Sizi ona ne inandıracak? inancınıza güvenmenizi kim sağlayacak?
Güven, haddinden fazla güvenmek zorunda olduğumuz bir kelime...