güne bir şiir bırak

entry52 galeri9
    27.
  1. denizin mavisinde her his,an; safi iken,
    her mavide denizi aramak mahfi imiş,
    güneşlenen yerde açan güller afi iken,
    gülümsemekte olan sırlar hafi imiş.

    kaş yapmak, dost meclisinde kafi iken,
    yalanı diline yuva eden dost, sufi imiş,
    kalp ile muhabbet gönle nafi iken,
    kalp kırmak bu zamanda, farzi imiş.

    yazar: ben
    2 ...
  2. 26.
  3. Dünyanın dönüşü kudretin sırrı
    Işılır gün doğar döner akşamlar
    Her saatin ayrı ayrı rengi var
    Dağlara siyah tül iner akşamlar

    Ara garip yalcu pınarı baştan
    Su sesi geliyor karşi yamaçtan
    Süzülür dereye çakıldan taştan
    Eşsiz gelin gibi iner akşamlar

    Karşiki yaylada çobanın mali
    Bir yırtık keçesi birde kavali
    Bir yaban tezegi bir kuru çali
    Ufaktan ataşi yanar akşamlar

    Aldandın dünyanın bilmem nesine
    Mevlam neler koymuş kudret tasına
    Koyun yavrusuna kuş yuvasına
    Çırpına çırpına döner akşamlar

    aşık mevlit ihsani
    0 ...
  4. 25.
  5. Öyle bir yerdeyim ki
    ne karanfil ne kurbağa
    Bir yanım mavi yosun
    Dalgalanır sularda
    Dostum dostum
    Güzel dostum
    Bu ne beter çizgidir bu
    Bu ne çıldırtan denge
    Yaprak döker bir yanımız
    Bir yanımız bahar bahçe

    Öyle bir yerdeyim ki
    Bir yanım çığlık çığlığa
    Öyle bir yerdeyim ki
    Anam gider Allah Allah
    dölüm düşmüş sokağa.

    Dostum, dostum güzel dostum
    Bu ne beter çizgidir bu
    Bu ne çıldırtan denge
    Yaprak döker bir yanımız
    Bir yanımız bahar bahçe

    (bkz: Hasan Hüseyin Korkmazgil)
    4 ...
  6. 24.
  7. beraber yaylada oyun oynardık
    o günleri sen unuttun be dostum
    kan kardeşi gibi candan kaynardık
    bilmem sonra niye sattın be dostum
    ..
    parmağımı kestin kanım akıttın
    suçun yokmuş gibi sen yüzlü çıktın
    acı bir sözünle gönlümü yıktın
    yüreğime hançer attın be dostum
    ..
    yazık oldu geçen o yıla güne
    dostum diye güvenmiştim ben sana
    sende gardaşımsın diyerdin bana
    sözlerini niye yuttun be dostum
    ..
    hain olup düşman çıkmışım gibi
    sanki hatırını yıkmışım gibi
    bağını bahçanı yakmışım gibi
    el sözüyle bana çattın be dostum
    ..
    milletin içinde kusrumu derdin
    onurumu ayak altına serdin
    serdaliyi azarlayıp hep yerdin
    herşeyimle alay ettin be dostum

    aşık mustafa serdali; (yaşanmış bir hikaye üzerine yazılmıştır)
    0 ...
  8. 23.
  9. Bazen her şeyi istersin
    Hiç bir şeyi alamazsın
    Bazen mutlu olmak istersin
    Mutsuzluk peşini bırakmaz
    Bazen alıp başını gidesin gelir
    Gidemezsin
    Bazen şu sigarayı bırakmayı düşünürsün
    Kalkıp arkandan gelir
    Bazen sevilmek istersin
    Sevilemezsin
    Bazen bazen diyip hayaller kurarsın
    Bazenler alıp başını gider
    işte bazenin bedeli bu
    Bazenler bazen diyebilse insan.
    1 ...
  10. 22.
  11. Bazen her şeyi istersin
    Hiç bir şeyi alamazsın
    Bazen mutlu olmak istersin
    Mutsuzluk peşini bırakmaz
    Bazen alıp başını gidesin gelir
    Gidemezsin
    Bazen şu sigarayı bırakmayı düşünürsün
    Kalkıp arkandan gelir
    Bazen sevilmek istersin
    Sevilemezsin
    Bazen bazen diyip hayaller kurarsın
    Bazenler alıp başını gider
    işte bazenin bedeli bu
    Bazenler bazen diyebilse insan.
    1 ...
  12. 21.
  13. serin sokağında yürüdüm Üsküdar öğleninde,
    bir yudum su içtim bin sevgiyle,
    geçtim çiçekler içinden yosun kokusuna dek,
    üsküdar can şehri, üsküdar yar şehri.
    0 ...
  14. 20.
  15. güvenim kalmadı artık insana
    dost gibi görünüp sırttan vurunca
    sevgimi saygımı döktüm harmana
    adamdan saymayıp elden görünce
    ..
    bu zamanda kimse kıymet bilmiyor
    ağızlan kuş tutsan bile olmuyor
    sen gidersin ama sana gelmiyor
    zaten öyle olur değer verince
    ...
    kötü isem gelmeseydin yanıma
    sonra kaçtın kast mı ettim canına
    dokunmaz mı bu insanın kanına
    onurunu onurunu yerden yere serince
    ...
    dedi ki güç yaşda değil baştatır
    duyduğumdan beri gözüm yaştadır
    belkide vicdanı ferah hoştadır
    anlar belki aynı dertten sarınca
    ...
    hainlik edipte kimseyi satmam
    sözlerim doğrudur yalanı katmam
    serdaliyim hiç kimseye kin gütmem
    anca ağlıyorum biri kırınca

    aşık mustafa serdali- bana aittir..
    0 ...
  16. 19.
  17. meçhul kaderin çizdiği yoldan gideceksin;
    bilmem ki bu meçhulleri hep tanrı mı yazmış?
    öyleyse bırak, ruh bütün işkenceyi çeksin,
    bin bir kere ölmeksizin insan yaşamazmış...
    0 ...
  18. 18.
  19. Sonbaharda yapraklar gibi,
    Sararıp düştün yerlere,
    savurdu rüzgar seni,
    Benden alıp başka ellere.

    Bana ait.
    3 ...
  20. 17.
  21. Yalnızın Şarabı
    Charles Baudelaire
    Seven kadının o garip bakışı var ya,
    Sere serpe yıkansın diye güzelliği
    Dalgalı ayın titrek göle gönderdiği
    Beyaz ışın gibi bize doğru kayar ya; Bir kumarbazın sonuncu para kesesi;
    Çapkıca bir öpücüğü sıska Adeline’in;
    Tıpkı uzak sesi gibi insan derdinin,
    Sinirlendirici, tatlı bir müzik sesi, Bütün bunlar değmez, derin şişe, senin
    Dindar ozanın susamış yüreği için
    Bağrında tuttuğun etkili balsılara; Umut, gençlik, yaşam boşaltısın içlere,
    - Ve onur, hazine bütün dilencilere,
    Ki bizi yengin ve eş kılar Tanrılara!

    Charles baudelaire
    0 ...
  22. 16.
  23. benim hiç sapanım olmadı anne,
    ne kuşları vurdum,
    ne de kimsenin camını kırdım...
    çok uslu bir çocuk değildim ama,
    seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım.
    ben hayatım boyunca
    bir tek kendimi vurdum! ..

    Yusuf hayaloğlu..
    4 ...
  24. 15.
  25. (bkz: attila ilhan) - barakmuslu mezarlığı

    kuş uçmaz, kervan geçmez, karanlık tuttu yolları
    gözün gönlün kararmış sen nasıl gecesin hey gidi
    ben ne inim ne cinim, ben bir garip ademim
    barakmuslu köyünden selamsız oğlu bekir
    yıkılası hanede sekiz boğaz altıma bakar
    ben kendimi toprak bilirim, toprak beni baba bilir
    benim köyümde avrat bile toprak gibi sevilir
    ben ne inim ne cinim, ben bir garip ademim
    nideyim bu mezarda babam yok, yalnız anam var
    dedem yok bu mezarda, fukara ninem yatar
    söyleyin dağlar-taşlar ben selamsız oğlu bekir
    iki gözüm iki ateş parçası, iki taş parçası iki elim
    yıkılası hanede sekiz boğaz altıma bakar
    gece düşer, barakmuslu mezarlığı dirilir
    barakmuslu mezarlığında seyran seyran ölüler
    bir giden bir daha dönmez, gitti gider
    sen harami yusuf, her yaranda bir çiçek açmış
    sen hasretlik şakir, mapuslarda ölen şakir
    evladım kadir nasıldı o seni dağda mı vurdular?
    0 ...
  26. 14.
  27. ah benim gariban dertli kardeşim
    zalimler dünyada yol vermez sana
    gönlün hüzne dalmış kim kale alır?
    kimse bahçesinde gül dermez sana
    ..
    sanma ki her insan sözünü tutar
    lokma tutar gibi sözünü yutar
    vallah çıkar bitsin çelmeyi atar
    çıkarı olmazsa bal sürmez sana
    ..
    bilmediğin yerde eylenme sakın
    yanlış iş yapıpda vaylanma sakın
    yad el için boşa söylenme sakın
    kimse senin gibi dil yormaz sana
    ..
    bu hayyatta hep dik durmayı öğren
    hedefe kitlenip varmayı öğren
    kendi yükün kendin sarmayı öğren
    kimse el atıpda dal sarmaz sana
    ..
    serdalim nasihat ediyor siye
    hakka yönel kardeş! kanma dünyaya
    bi,r arzusu var mı vereyim diye
    yaradanım sorar el sormaz sana

    aşık mustafa serdali(bana aittir -ozmusta)
    2 ...
  28. 13.
  29. 12.
  30. Şunları bir araya toplayayım.
    Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.
    Mutfak işinden de anlarım.
    Donattım sofrayı.
    Bayağı uğraştım.
    Hepsinin, ayrı ayrı ne
    yemekten, ne içmekten
    hoşlandığını iyi bilirim.
    Bayağı da para gitti.
    Birinin yediğini öbürü yemez.
    Ötekinin içtiğini beriki içmez.
    Dört kişilik sofra kurdum.
    Mumları da yaktım.
    Bak hepsi, Erick Satie severdi.
    Hatırladım.
    Müziği de ayarladım.
    Geldiler.
    20 yaşında ben,
    35 yaşımda ben,
    40 yaşımda ben ve
    bugünkü ben dördümüz.
    Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
    Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
    Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
    Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
    Yatıştırayım dedim.
    "Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
    Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
    Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
    Evin de içine ettiler.
    Bende kabahat.
    Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine ...

    can yücel
    4 ...
  31. 11.
  32. Onu kırmış olmalı yaşamında birisi
    Dinledikçe susması
    Konuştukça susması
    Tek başına iki kişi olmuş
    Heykelini yontuyor yalnızlığın ustası.
    1 ...
  33. 10.
  34. ne güzel şey hatırlamak seni:
    ölüm ve zafer haberleri içinden,
    hapiste
    ve yaşım kırkı geçmiş iken...

    ne güzel şey hatırlamak seni:
    bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
    ve saçlarında
    vakur yumuşaklığı canımın içi istanbul toprağının...
    içimde ikinci bir insan gibidir
    seni sevmek saadeti...
    parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,
    güneşli bir rahatlık
    ve etin daveti:
    kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
    sıcak koyu bir karanlık...

    ne güzel şey hatırlamak seni,
    yazmak sana dair,
    hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
    filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
    kendisi değil
    edasındaki dünya...

    ne güzel şey hatırlamak seni.
    sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
    bir çekmece
    bir yüzük,
    ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
    ve hemen
    fırlayarak yerimden
    penceremde demirlere yapışarak
    hürriyetin sütbeyaz maviliğine
    sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

    ne güzel şey hatırlamak seni:
    ölüm ve zafer haberleri içinde,
    hapiste
    ve yaşım kırkı geçmiş iken...

    -nâzım hikmet.
    2 ...
  35. 9.
  36. "Herkesin
    Bir umudu vardır,
    Bir savaşı,
    Bir kaybedişi,
    Bir acısı,
    Bir yalnızlığı,
    Bir hüznü…
    Çünkü herkesin bir gideni vardır,
    içinden bir türlü uğurlayamadığı…"

    Turgut Uyar
    8 ...
  37. 8.
  38. Dili çözülüyor gecelerin..
    Gölgeler kaçışıyor derine
    Alıp sihrini bilmecelerin:
    Gün doğuyor şehrin üzerine.

    Korkarak saklanıyor bacalar,
    Gün doğuyor şehrin üzerine;
    Dalıyorlar günün gözlerine
    Gözleri uykulu atmacalar.

    Sallıyarak dallarını kavak
    Yükseliyor her günkü yerine,
    Gün doğuyor şehrin üzerine
    Mavi bir ışıkla ağararak.

    Gün doğuyor şehrin üzerine,
    Renk renk hacimle doluyor her yer.
    Bakıyor dağınık yüzlü evler
    Hala yanan sokak fenerine.

    Toprak kımıldıyor yavaş yavaş,
    Gün doğuyor şehrin üzerine,
    Bembeyaz gece çiçeklerine
    Sabahla düşüyor bir damla yaş.

    Orhan Veli.
    4 ...
  39. 7.
  40. Sen şimdi gerdanını maviye,
    Göğsünü bir yelkenliye,
    Gönlünü ilk önüne çıkan yaz seferine bağlamışsındır...
    Vurunca dibine sakız rakısının
    Biraz da ağlamışsındır...

    Benim yerime de sev,
    Bekletme hayatı.
    Bu kadarına razıysan, yaşa gitsin,
    Kaç kişiyiz savunan sevdayı...
    1 ...
  41. 6.
  42. geçit yok

    bağdatl'ıyız, bağdat'tayız, bağdat'lıyız
    bağdat'ta düşünce bombalar adımız meçhule kalır
    adımız meçhul
    yanar kavrulur bedenimiz sevdiklerimiz
    yanar kavrulur
    külümüz kalır geriye rüzgarda savrulur
    sözümüz kalır
    bir de öfkemiz, birde öfkemiz, birde öfkemiz
    öfkeliyiz
    kül savrulur, söz kalır, öfke büyür
    büyüyor
    bağdat'lıyız, bağdat'tayız, dünyanın her yanındayız
    bu kan denizinin dalgalarıyla
    yankileri boğacağız
    bağdat'lıyız, bağdat'tayız, bağdat'tayız, her yandayız

    geçit yok, isyan var emperyalizme karşı
    katlettiğin yetti artık, yetti artık, yetti
    geçit yok, isyan var emperyalizme karşı
    söndürdüğün ocaklar yetti artık, yetti, yetti

    yetmez artık
    bombaların durduramaz bu seli
    sorulacak bir hesap var
    yetti artık yetti
    atılan bombanın bir hesabı olacak
    olmalı
    yetti artık, yetti
    bu hesap vakti geldi

    bombalanan topraklarda yakılan hayatların
    söyleyecekleri bitmedi daha
    bitmeyecek
    bombalanan insanlarımız adına da
    haykırıyoruz bir kez daha
    katil amerika
    önce gürleyen sesimiz kovar yankileri
    sonra biz
    bombalanan topraklarda yakılan halkların
    soracakları hesap bitmedi daha
    bitmeyecek

    geçit yok amerika'ya
    buralarda biz varız hey
    türküz, kürdüz, arabız biz
    sömürü, işgal, istila varsa
    ya istiklal ya ölüm diyenler de vardı
    varlar, varolacaklar hey
    biz varken, geçit yok amerika'ya
    buralarda biz varız
    halkız biz
    sömürü işgal istila varsa
    kurtuluş kavgası olacaktır
    biz halkız

    bağdat yanan çocuk çığlık çığlığa
    çığlık dicle'ye, nehir denize
    denizler dalgalı mahir'ce meydanlarda
    vurun dalgalar made in USA kıyılara
    yükselin denizler
    meydanları sel alsın
    boğulup gitsin bu yankiler coni'siyle toni'siyle

    bağdat'lı çocuğun çığlığı meydanlarda
    öfke dolu bir haykırış, bir taş, bir ateş
    ki hıncımız yanan çocukların acısı kadar büyük

    kim yaktı bağdat'lı bebeleri böyle
    hangi alçak çıkarlar için yüksek teknolojiyle
    yaktılar, yıktılar, bombaladılar biliyoruz
    biliyoruz suç kesin
    suçlu malum emperyalizm
    gereği düşünüldü
    "iyi halsiz" katillere adil olmaktır en büyük ceza
    bağdat'ta yanan çocukların acısı kadar
    acımasız olacağız kovboylara
    bağdat'ta yananların ahı kadar
    adaletli olacağız.

    tuncel kurtiz' den dinleyiniz:

    2 ...
  43. 5.
  44. atatürk çoktu
    düşman yoktu
    atatürk geldi
    hoş geldi.
    0 ...
  45. 4.
  46. Ağustos Çıkmazı

    beni koyup koyup gitme
    ne olursun
    durduğun yerde dur
    kendini martılarla bir tutma
    senin kanatların yok
    düşersin yorulursun
    beni koyup koyup gitme
    ne olursun.

    Atilla ilhan.
    5 ...
  47. 3.
© 2025 uludağ sözlük