Rosa que al prado, encarnada
te ostentas presuntüosa
de grana y carmin banada:
campa lozana y gustosa;
pero no, que siendo hermosa
tambien seras desdichada.
--spoiler--
iBN-i SiNA aşkı, insanın karşı cinsten birinin yüz çizgilerini, el-kol devinimlerini ve davranışlarını durup durup düşünmekten doğan sürekli bir hüznün düşüncesi olarak tanımlıyordu: bir hastalık olarak doğmuyordu ama doyurulmazsa bir saplantıya dönüşüyordu... sonunda göz kapakları durmadan seğirir, soluk düzensizleşir, hasta bir güler bir ağlar, nabzı hızlanırdı. ibn-i sina, bir insanın sevdalı olup olmadığını anlamak için daha önce Galen in önerdiği bir yöntem salık veriyordu: hastanın bileğini tutun ve karşı cinsten bir çok ad sayın; sonunda hangi adın nabzı hızlandırdığını bulursunuz.
--spoiler--
Romanı olan ve romandan uyarlanan bir filmdir. Filmi izlendikten sonra ağızda değişik bir tad ve zihinde tarifi mümkün olmayan izler bırakır. Şiddetle tavsiye edilir.
kitabını okumaya üşenmiştim zamanında. sonra sean connery'nin mükemmel bir perfomns sergilediği film halini izledim. hani insanların defalarca izlese bıkmayacağı filmler vardır. gülün adı benim için öyledir işte. polisiye ve ortaçağın harmanlandığı muhteşem bir yapıt. şiddetle tavsiye ederim.
Umbeto eco'nun okurken beyin yoran , fazlasıyla düşünmeye iten ve çoğunlukla rahipler ile baş kahramanımız William arasında münazaraya varan fikir tartışmalarının olduğu romandır. Polisiye ve din ile bilim çatışması tarzında içerikleri seven okurların hayranlıkla okuyacağı bir başyapıttır.
umberto eco nun bitirilemeyen eşsiz kitaplar listesinde zirvede yarışır.
ben azmetmiştim aslında bitirecektim fakat bir gereksiz arkadaşım ''sayfalar zehirliymiş'' dedi. bak şimdi hatırladım gene kızdım. sayfalar zehirliymiş efendim benden duymuş olmayın.