Maraş'ın değil Kahramanmaraş'ın bir ilçesidir. tanımda geçtiği gibi çerkez nüfusu vardır fakat o kadar çok abartılacak kadar değildir, çerkez nüfusu sadece bir kaç tane çerkez köyünden ibarettir. insanları gayet sıcaktır, hoştur, yaşanılası bir yerdir * kısacası, gidin görün... anlatılmaz yaşanır.
kahramanmaraş'ın yaklaşık 30000 nüfuslu küçük, şirin, anadolu kokan bir ilçesidir. iklim olarak daha çok iç anadolu, özellikle de kayseri havası hakimdir. yazları çok serin olduğu için denize gitmeyi seçmeyip temiz hava almak, ferahlamak, dinlenmek isteyenler tarafından tatil amaçlı tercih edilir. halkı oldukça sıcakkanlıdır. sadece gençleri biraz abartı delikanlıdır. doğası muhteşemdir ve trekking-severler için bol miktarda ilginç, eğlenceli parkurlara sahiptir. doğal nehir ve çaylarında gelişen alabalıkları meşhurdur; eğer kahramanmaraş-kayseri yolundan geçilecekse yol üstündeki mehmetbey köyünde muhteşem bir doğa içinde alabalık yemeden geçilmemelidir.
il merkezine uzaklığı 92 kilometredir. iklim şartları kahramanmaraş'ın aksine çok soğuk olan kışın yaklaşık 5 ay kar ile örtülü ve çok kuvvetli rüzgarların estiği ilçe.
Her nedense burası bana kemal sunal'ın bir filmini hatırlatır. zira filmde üne şana kavuşan şaban köyüne döndüğünde adı ile açılmış berberler, bakkallar görür. benzeri bir şekilde Kıraç adında bakkaliyeler ve dükkanlar görünce bunu anımsamıştım.
fakat kıraç soyismi imiş. kendisinin adı ali tufan kıraç imiş. kıraç soyismine mensup olan ailesi akrabası bir çok kişide orada yaşamakta ve bu yüzden soyisimlerini bu adlandırmalarda tabelalarda kullanmışlar.
Yahya Kemal için istanbul neyse benim için de göksun'un ondan aşağı kalır yanı yoktur. Hangi sokağında geçen hangi anımı anlatsam bilemiyorum. Göksun çoçukluğum, ilk gençliğim, saflığım... ömrüm boyunca burada geçirdiğim günleri özleyeceğim; malesef bir daha o günlere dönüş yok.
Hastanenin çarşıya bakan tarafındaki banklarında aylak aylak oturmayı özleyeceğim.
Tepebaşı'na ulu cami'nin yanındaki yokuştan bisikletle çıkarken kan ter içinde kalıp, inerken ise yüzümü yalayan o rüzgârın beni ferahlatışını hiç unutmayacağım.
Rüyam, köşem, divan ve manolya pastanelerinden hangisinin dondurmasının daha güzel olduğunu tartıştığımız o yaz gecelerini unutmayacağım(Son gittiğimde rüyam pastanesi yoktu, yıllar olmuş kaldırılalı, yerinde yeller esiyordu, yazık olmuş çoçukluğum gitmiş gibi üzüldüm).
istiklal ilkokulu'nda okurken okulun karşısındaki atatürk parkının duvarlarına oturup meybuz somurmayı hiç unutmayacağım.
Babamla birlikte küçükken öğretmenevine traş olmak için her geldiğimde okey, tavla ve iskambil kartlarını keşfedişimi ve onlarla oynayan insanlara tekrar ber tekrar şaşırışlarımı unutmayacağım. o insanların bize(benim gibi öğrencilere) ders vermeye gelen "hocalar" olduğunu zihnimde tekrarladıkça öğretmenlerden beklentilerimin azalışını unutmayacağım.
köşem pastanesinin yanındaki köşem markete çoçukluk aklıyla bir heves edip hırsızlık yapmak için girişimizi de unutmayacağım. ellerim terleyerek etrafa bakmış ne çalacağımı bilememiştim. En sonunda hırsızlık yapmazsam cesaretimin olmadığını arkadaşlarım düşünür diye bir tane sakız çalmıştım. geçen senelerde gittiğimde marketin sahibine yaptığım o hırsızlıktan bahsedip helallik istemiştim diye hatırlıyorum.
babam bisiklet aldıktan sonra anadolu lisesinin arka taraflarındaki asfaltta bisikletle saçma sapan zikzaklar çizmemi unutmayacağım. Hatta her gidişimde bisiklet bulup tekrar oraya gidip o saçma zikzaklar çizişimi bir ritüel gibi yapmaya çalışıyorum.
buradaki en çok sevdiğim ve en çok nefret ettiğim yere gelecek olursam: orası tabiki ilçe otogarı. 13-14 yaşımda oradan ayrılırken otogardan çıkar çıkmaz ağlamaya başlamıştım. Dağları, santralin girişini, halı sahayı, yürüyerek gidip geldiğimiz o mehmetbey yolunu gördükçe kendimi hiç tutamadım. O gün o ayrılığın aslında ömürlük olduğunu anlamıştım. Pınarbaşı'na gelene kadar aralıklarla ağlamıştım... pınarbaşı'ndan sonra kendime geldim yavaş yavaş...
aradan geçen onca seneye rağmen hâlâ oraya her gittiğimde dönerken gözyaşlarımı tutamıyorum. Giderken ise pınarbaşı'ndan sonra zaman geçmek bilmiyor. Sanki göksun bir sevgili gibi cisimleşiyor da ben ona kavuşmanın heyecanıyla doluveriyorum. Otobüs rampayı aşıp kireç dağı görününce benim heyecanım kat kat artıyor. Şu an bunları göksun'a ithafen 1000 kilometre öteden yazarken bile heyecanlanıyorum. inşallah bir kaç gün de olsa bu yaz da gidebilirim memleketime...
"Göksun’da 1 saat içinde 5 kez deprem oldu.
Saat 15.54 / büyüklük 4.3
Saat 15.56 / büyüklük 4.2
Saat 16.12 / büyüklük 3.3
Saat 16.25 / büyüklük 3.2
Saat 16.36 / büyüklük 3.5"
Hatta Yaklaşık 15 dk önce 3.7 civarında yine oldu mesela.
Her zamanki gibi Ovanın ta ortasına kurulmuş. Torun tombalaklar biz atalarına sövmemesi için bu ovaya kurulan yerleşim yerlerinin hepsini kaldırmak gerek.
bütün gün kandilli sayfasını takip ediyorum burda durmadan deprem oluyor küçük küçük. Bugün de 5.1 büyüklüğünde deprem olmuş. Geçmiş olsun çok çabuk unutuldu bu deprem olayı bu kadar hızlı unutmak hiç hoş değil.