"Giordano Bruno, dünyanın, güneşin çevresinde döndüğünü söylediği için 17 Şubat 1600'de engizisyon kararıyla Roma'da, bugün heykelinin bulunduğu Campo de Fiero Meydanında yakılarak öldürüldü. Suçu; gerçeği araştırmaktı."
"Tanrının sadece bu dünyayı yaratacak kadar küçük olamayacağı ve onun yaratmasının bu kadarla sınırlı kalamayacağı dolayısıyla başka Güneşlerin, Yıldızların ve Dünyaların da olduğu gibi bu dünyalarda da yaşayan varlıkların olması gerekliydi."
Bu düşünceleri nedeniyle GIORDANO BRUNO kilise tarafından dinsizlikle suçlandı ve 8 yıl boyunca güneş görmeyen bir hücreye kapatıldı. Çünkü o zamanlar evrenin dünyadan ibaret olduğu düşüncesi hakimdi (günümüzde hâla bu düşünceye sahip insanlar mevcut).
işkencelere rağmen evrenin sonsuzluğu fikrinden dönmeyen Bruno idam kararı bildirilirken yargıca şu cevabı verdi:
"Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz"
17 şubat 1600 tarihinde kazığa bağlanıp diri diri yakılan bilim insanı ve aynı zamanda bir şair olan Bruno'dan ise geriye şu iki şey kaldı bizlere;
iki şey ‘Kalitesiz insan’ın özelliğidir:
-Şikayetçilik
-Dedikodu
iki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
-Bakış açısını değiştirmek
-Karşındakinin yerine kendini koyabilmek
iki şey yanlış yapmanı engeller:
-Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgeçinden geçirmek
-Hak yememek
iki şey kişiyi gözden düşürür:
-Demagoji
-Kendini vazgeçilmez sanmak
iki şey insanı ‘Nitelikli’ yapar:
-iradeye hakim Olmak
-Uyumlu Olmak
iki şey değer katar:
-Hitabet ve diksiyon
-Anlayarak okumak
iki şey geri bırakır:
-Kararsızlık
-Cesaretsizlik
iki şey kaşif yapar:
-Nitelik
-Biraz delilik
iki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:
-Yeteneğini bulmak
-Sevdiğin işi yapmak
iki şey başarının sırrıdır:
-Ustalardan öğrenmek
-Kendini güncellemek
iki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
-iyi niyet
-Ruhsal farkındalık
iki şey seni diğerlerinden ayırır:
-Sorunun değil, çözümün parçası olmak
-Hayata özgün bakış açısıyla yaklaşabilmek
iki şey gelişmeyi engeller:
-Aşırılık
-Felakete odaklanmış olmak
iki şey çözüm getirir:
-Tebessüm
-Sükut
iki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
-Anne
-Baba
iki şey geri alınmaz:
-Zaman
-Söz
iki şey ulaşmaya değerdir:
-Sevgi
-Bilgi
iki şey “hayatta önemli olan her şey” içindir:
-Nefes alabilmek
-Nefes verebilmek.
Katoliklik ve Mesih’in görüşlerine aykırı olmak, Teslis inancını reddetmek, Meryem’in bakire olup olmadığını sorgulamak, cehennemin varlığını reddetmek ve çoklu evrenin varlığına inanmakla suçlanan Bruno 7 yıl yargılandı. Duruşma sırasında çizgisini bozmayarak tüm düşüncelerini aynı şekilde muhafaza ettiğini söyleyen Bruno’yu Papa VIII. Clement dalalet ile suçlayıp idam etti. 17 Şubat 1600 tarihinde saçları traş edilip dili küçük bir tahta parçasına çivi ile sabitlenerek başı asıldı ve çıplak bir şekilde diri diri yakıldı.
"Sınırsız mekandaki sonsuz maddeler bir bütünlük içindedir. Dünya sonsuz gezegenler ve yıldızlardan sadece biridir ve hiçbir ayrıcalığı yoktur. Uzay yaratılmamıştır ve hiçbir şey değişmez değildir."
sözüne sahip olan büyük düşünür.
ne yazık ki fikirleri geleneksel inanca uymadığı için 8 yıl tecritte tutulup daha sonra da canlı canlı yakılmıştır.
“Tanrı, iradesini egemen kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini egemen kılmak için Tanrı’yı kullanır.”
Sekiz yıl hapiste kalarak tanrıya saygısızlık, ahlaksız davranış ve dinden çıkmak suçlarından soruşturuldu ve yargılandıktan sonra uzun bir yargılamanın sonunda Hristiyanlık’ın ünlü ilkesine göre, 'kanı akıtılmadan eziyet edilerek öldürülmesine' karar verildi.
Ölüm kararını bildiren yargıca Bruno: Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz, demiştir.
Kilisenin bu isteği, Roma'da Campo dei Fiori meydanında 17 Şubat 1600 de Bruno'nun diri diri yakılması ile yerine getirildi.
ilk olarak Levent Ülgen'den dinlediğim ve çok etkilendiğim bir filozof, rahip, gökbilimci ve okültist tir.
-Bruno konuşamasın diye dilini damağına çakmışlar, damağını yırtmış: Tanrı insanın içindedir, Dünya evrenin merkezi değildir, demiş.
Bruno'nun şu sözüyle bitirmek istiyorum konuşmamı;
Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.
bu adam tamamen benim düşüncelerimi dile getirmiş. utanmasam önceki hayatımda giordano bruno olduğumu iddia edeceğim.
“Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.”
“Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar.”
‘’Zaferin elde edilebilir olduğunu düşünerek mertçe savaştım. Ne yazık ki ruhumun gücü bedenimden esirgenmiş. inanıyorum ki gelecek kuşaklar gerçek uğruna savaşmayı tüm yaşam zevklerinden üstün tutacaklardır.’’
rönesans'ın en ilgi çekici düşünürlerinden giordano bruno'ya göre felsefeye düşen ödev, doğayı bilmektir, doğanın birliğini kavramaya çalışmaktır.. tanrı'yı doğanın dışında değil, içinde aramaktır. buna göre, doğa'yı bilmek tanrı'yı bilmektir. doğa bilgisindeki her ilerleme tanrı'nın bir yönünü açmadır, bilinmeyen bir yönünü kavramadır.
"yaşamın amacı, kaderi anlayabilmektir; çünkü bu bilgi gerçek kurtuluş olan tanrı ve sonsuzla birleşme bilincine bizi yöneltebilen tek şeydir." sözünü söyleyen düşünürdür.
günümüz toplumunun cehaletle olan savaşında her an hatırlanması gereken insan.
'Allah, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır..Yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Allah'ı kullanırlar." sözlerimi sarf eden filozof.
Siz karşımda oturanlar, dedi son duruşmasında mahkeme heyetine. Siz benim yüzüme ölüm cezamı okurken benden daha çok korkuyorsunuz. Ortaçağ karanlığının ,yok ettiği düşünür.
17. yüzyılda italyada engizisyon mahkemesi ve dönemin yobaz hıristiyan tayfası, sırf dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü söylediği için galileonun anasından emdiği sütü burnundan getirmişlerdi. galileo iki kez toplanan engizisyon konseyinin baskılarını kabul etmediği için hayatının kalan kısmını ev hapsinde geçirmek zorunda kalmıştı.
giordano bruno çağdaşı galileo kadar şanslı değildi. engizisyon aynı gerekçelerle, yani dünya güneşin çevresinde dönüyor dediği ve bu konuda inatla direttiği için onu da kafirlikle suçlamış ve romadaki campo die fiori meydanında diri diri yakmıştı. brunonun bedeni kül oldu evet ama savunduğu değerler hala insanlığa ışık tutuyor. bugün biz brunoyu hayranlık ve minnetle anıyoruz fakat onun bedenini ateşe veren yobazlardan hiçbirinin adını dahi bilmiyoruz. işte bu yiğit adamın şu sözleri yaşam felsefesinin bir özeti gibidir;
ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. bundan dolayı her yerde zorluklarla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.
güçlü olana karşı hakkın ve gerçeğin yanında durmak mangal gibi yürek ister. bu, insanlık tarihi boyunca hep böyle oldu. hayatınızdan memnunsanız, yani kaybedecek bir şeyleriniz varsa, sorun yaşamak istemezsiniz. hayatınızın hep böyle tatlı tatlı sürüp gitmesini dilersiniz. hiç kimse gereksiz yere risk almaktan hoşlanmaz. bu yüzden brunoların, galileoların sayısı azdır. ve onlar bu yüzden değerlidirler.
gençken bir papaz olmasına ve o dönemki katolik gericiliğine rağmen kopernik in yazdığı astronomi kitabını okumasıyla tetiklenerek cübbesini bir kenara atıp çağdaş ve hatta çağdaştan öte ilerici bir bilim savaşçısı olmuştur. birçok şehir gezip sözde bilim adamlarının isteği ile oluşan yasadan çok hurafe dolu olan bilim(!)e karşı pozitif bilimi savunmuştur. öğretileri incile ters düştüğü düşünülüp engizisyon tarafından diri diri yakılmıştır.
okuduğum bir kitabın anlatımına göre bruno yanarken tek inilti çıkarmamış, ve beklenilenin aksine düşüncelerini asla değiştirmemiştir ve ölüme mahkum edildiğinde yargıçlara şunu söylemiştir:
"siz kararınızı bildirirken korkuyorsunuz da ben onu dinlerken korkmuyorum!"
aah aah bilim! din ile mi öğrenmeli bilim ile mi evrenin gerçeklerini? tarih gösteriyor ki "biliiim!" diye haykırmak gerek.
Irak TV'sin de ;Dünya düz mü, yuvarlak mı?; diye tartışan, zıt görüşlerdeki iki bilim(!) adamınından birisi ,dünyanın düz olduğunu savunurken ;diğeri, yuvarlak olduğunu ispatlamaya çalışıyordu.. Dünyanın düz olduğunu savunan taraf ; Güneşin dünyadan küçük olduğunu ve güneşin dünyanın etrafında döndüğünü(!) beyan etti. Ay ve Güneş in çap hesaplamalarını yanlış yaparak; ama kendinden emin bir şekilde de sürdürdü konuşmasını..
Bu videoyu izledikten sonra, aklımın ilk gittiği yer, Ortaçağda ki skolastik düşünce yapısı oldu.Takribinde,serbest çağrışımla bir isim geldi aklıma; bu isim, Giordano Bruno idi..
Giordano Bruno, 1548 yılında italya-Nola da doğdu.Soylu bir ailenin çocuğu idi ve 16 yaşında dinsel bir tarikat olan, dominken tarikatına girmek durumunda kaldı.Ancak,bilime olan aşkı ve evreni çözümleme çabası , bilimi reddeden bu tarikat ile yollarını ayırmasına neden oldu ve bilimsel çalışmalara başladı.içinde bulunduğu sistem, bilimi yasaklıyordu ve kiliseye karşı bilimi savunduğu için din sapkınlığı ile suçlandı.Engizisyon baskısından kurtulmak için ülke ülke gezdi.sabit bir yerde duramadı.
Bruno, Evrenin sonsuz olduğunu; dünyanın, evrenin merkezi olmayıp,evrende dünyadan başka da gezegenler olduğunu savunuyordu.Tabi,asla düşünemesi gereken başka bir şeyi; dünyanın düz olmadığı görüşünü, Galilei gibi o da savunuyordu, ki bu bütün savunduğu düşünceler,16.yüzyılın cahil avrupasında hıristiyanlık dinine aykırıydı ve kiliseye karşı cürüm işlemek anlamına geliyordu..Bunun cezası ise ölümdü...
En Nihayetinde, 1600 yılında Zürihe gittiğinde tartıştığı bir aristokrat,Bruno'yu Engizisyon mahkemesine teslim etti. Mahkemede ; görüşlerinden vazgeçerse ve bu sonsuz evren görüşünün din sapkınlığı olduğunu kabul ederse, kilise tarafından affedileceği söylendi.Lakin o,gördüğü bütün işkencelere karşı görüşlerinden ödün vermedi ve savunmaya devam etti.Bunun üzerine, Roma'nın Compo de Fiori meydanında diri diri yakılarak ölüm cezası infaz edildi...
Şimdi düşünelim; Ortaçağ Avrupasında 15.-16.yüzyıl da bilimle uğraşmanın cezası işkence ve ölüm iken, Şimdiki Ortadoğu; yani o zamanın Mezopotamya topraklarında ve Arap dünyası’nda, ibn el-Şatir gibi bilim adamları bilimlerini son hızla ve engelsiz devam ettirmişti.
Zamanında Dünya bilim tarihine damga vuran gökbilimcilerin yetiştiği bu coğrafya(Irak,iran vb.. dahil), yüzyıllar sonunda, nasıl çağının bu kadar gerisinde düşünebilen bir coğrafyaya dönüştü, bu nasıl bir ironidir?..Bunun nedeni nedir bunu tartışmayacağım,iyi bildiğim halde.. sadece gelinen bu nokta gerçekten hazin..
Irakda 400 yıl kadar başa sarıp, hala ;dünya düzdür,dönmüyor, güneş dünyadan küçük;gibi bilimsel araştırmadan yoksun,yanlış öğretilmiş bilgiler ile donatılmış zihniyetler ile, Bizim ülkemizde ''7,5 lik deprem yetmedimi!'' diye,depreme neden olan şeyin, insanların işledikleri günahlardan ibaret olduğu ve doğa olayına değil, hurafelere bağlandığı zihniyetle aynı kalıpta.. Yani iğneyi en çok kendimize çuvaldınız da başkasına batırmak gerekiyor biraz da..Hani BOP'a göre rol-model devletiz(!) ya..Bizi örnek alacaklar ya, o açıdan dedim. Hani sempozyumlar falan da düzenliyoruz aptal saptal evrim teorisi karşıtı falan..
Kıssadan hisse son olarak diyeceğim şudur ki; Evet ,dünya yuvarlak ,elips ya da geoid şeklinde..Ancak Kafalar düz olunca,dünyanın şeklinin ne olduğu fark eder mi? Bu düzlük devam ettiği sürece de bırakın müspet düşünmeyi ; düşünebilen bir akıl bile kalmayacak maalesef..