"asım abi, teşekkür ederim. her şey için. aslında ben senin hayatını kurtarmış sayılmam. ben sana kapıyı açmasaydım başka birileri mutlaka açardı. ama sen gelip de benim kapımı çalmasaydın, başka kimse çalmazdı anlıyor musun?"
"ihtiyar seni son zamanlarda hiç tartaklayan oldu mu?"
"burda müslüm denen bir hıyar varmış."
"siz kendi aranızda benden hıyar diye mi bahsediyorsunuz?"
# zar düşeş beyler alışverişler.
+ akıyo bu akşam maşallah, evet beyler benim kumarım biter hepinize bol şans, oğlum çantayı al gel.
- ekrem abi! bi beş dakka daha oynasaydık be abi.
+ kaçıcam hüseyin kardeş işim var.
- bari zardan düşelim abi, ekrem abi, iki zara yüz bin verdik, bi beş dakka daha oyna zardan düşelim abi, sonra kalkarsın.
+ ne zaman kalkıcağımı sana mı soracam aslanım.
- iyi abi, niye sert yapıyosun kalkalım kalkalım da ayıp oluyo.
+ kumarın, aybı olmaz hüseyin kardeş herkes kendi parasıyla oynuyor, hayırdır senin bir sıkıntın mı var?
- hayırdırı ne ekrem abi, iki zara yüz bin verdik herseferinde aynı şeyi yapıyorsun ekrem abi, bizimi kopartıyosun anlamadım ki
+ kim kimi koparıyo kendi payına amuğa koyim, sen bize işmi koyuyon lan.
semtimizin bir tanesiydi müjgan.
saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür
elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti.
ve de her ne hikmetse o da bana gönüllüydü.
öyle bir sevdim ki müjganı, dünyamı şaşırdım,
haddimi bilemedim, evleniriz gibi geldi bana.
evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar,
fakir soframız kurulur gibi geldi.
sahil bahçesinde gazoz içerekten gizli gizli mal-ü hülya kurardık.
sonrada çarşılara giderdik.
eşya beğenirdik elden düşme;
aynalı konsolumuz topuzlu karyolamız bile olacaktı.
müjganın her an her bi daim yanında olacaktım ama olmadı gitti.
nereye mi ? paraya gitti abicim paraya. (bkz: ah müjgan ah)