geceye bir şiir bırak

entry149 galeri77 video7 ses2
    122.
  1. Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
    Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
    Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
    Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
    Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
    Uzatma dünya sürgünümü benim
    Güneşi bahardan koparıp
    Aşkın bu en onulmazından koparıp
    Bir tuz bulutu gibi
    Savuran yüreğime
    Ah uzatma dünya sürgünümü benim
    Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
    Ayaklarımdan belli
    Lambalar eğri
    Aynalar akrep meleği
    Zaman çarpılmış atın son hayali
    Ev miras değil mirasın hayaleti
    Ey gönlümün doğurduğu
    Büyüttüğü emzirdiği
    Kuş tüyünden
    Ve kuş sütünden
    Geceler ve gündüzlerde
    insanlığa anıt gibi yükselttiği
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili
    Uzatma dünya sürgünümü benim

    Bütün şiirlerde söylediğim sensin
    Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
    Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
    Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
    Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
    Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
    Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
    Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili
    Uzatma dünya sürgünümü benim

    Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta
    Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
    Çatı katlarında bodrum katlarında
    Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
    Hep Kanlıca'da Emirgan'da
    Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
    Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
    Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
    Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
    Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
    Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
    Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
    Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili
    Uzatma dünya sürgünümü benim

    Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
    Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
    Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
    Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
    Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
    Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
    Verilmemiş hesapların korkusuyla
    Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
    Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili
    Uzatma dünya sürgünümü benim

    Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
    Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
    Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
    Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
    Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
    O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
    Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
    Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
    Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
    Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
    Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
    Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
    Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
    Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
    Sevgili
    En sevgili
    Ey sevgili

    SEZAi KARAKOÇ..
    2 ...
  2. 121.
  3. "Güneş sen varken iniyor bahçeye,
    Yıldızlar sen varken parlıyor,
    Sen varken hayat yerli yerinde,
    Dilim çözülüyor birden,
    Şarkı söylemek istiyorum.."
    0 ...
  4. 120.
  5. Acının Coğrafyası / turgut uyar

    "kente kapandık kaldık tutanaklarla belli
    sirk izlenimlerinden seçmen kütüklerinden
    yüzlerimiz temmuzdan ötürü sallanır ve uzar
    ve her köşe bir tuzaktır
    birer darağacıdır her meydan saati
    öğle vaktini kesinlikle gösteren
    oysa hep güçlü dağları görmenin zamanıdır

    çığlığım uzun uzun kalır içimde
    yani güller giyinmiş bir adam nerde ben nerde
    rüzgâr bir dirimi dört yöne bölerken tepelerde
    ve gece duruşmasından yeni çıkmışken
    sabahın terazisi eksik tartar gölgemi

    artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
    kim gelirse gelsin acıya hep yer vardır
    tutanaklarda duvar diplerinde ve bazı yerlerde
    örneğin çukurova ve mekong köylerinde
    acıdır ağacın gölgesini yapan
    bunu herkes bilir

    kutsal acı besleyen acı sütünü emiyoruz
    yatıyoruz seninle terli döşeklerde
    saati seninle kuruyoruz bir çalar saati
    sen donatıyorsun kalbimizi
    kalbimiz çoğu zaman yeterli ve ürkek
    kendi çoğunluğunu kendi üreterek

    kente kapandık kaldık iki cadde iki alan bir saat
    mutsuzluk acıya varana kadar
    artık yeminimiz bir tatar gölgesi gibi
    öyle bir gölge ki belki çok dardır
    kısa vakitlerinde aceleci akşamın

    artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
    acıya hep yer vardır aramızda
    dört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyi
    bozuk paraları da umutsuzluğu da
    aynı kolaylıkla tutmuş gibi olurum
    güneşin yedi renk ayasını

    biliyor musun güçlü dağları görmenin zamanıdır
    şimdi bir bağırsan çok iyi biliyorum
    ya da üst üste silah atsan
    kent tepinir belki bütün kuşlar uçar
    belki değil mutlaka
    ama
    bir tanesi mutlaka kalır."
    3 ...
  6. 119.
  7. Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili,
    biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü.
    Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
    Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk...
    Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
    Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
    Yaşamak ne güzeldir be sevgili...
    Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek...
    Ve o vaz geçilmez sancılarını duyarak hayatın...

    Yılmaz Güney
    6 ...
  8. 118.
  9. bir kıyı kahvesinde / ilhan berk

    ada çaylarımızı söylemiş miydik?
    üç kişi bir köşede oturmuş ağ yamıyordu.
    kimimiz aznif oynuyor, cıgara üstüne cıgara
    yakıyordu kimimiz. sanki dünya durmuştu
    öyle dalmış gitmiştik. kendi kendimizdik.
    bir sürü kırlangıç dışarda camlara vuruyordu.
    birden bir ses, yüzüne karışmış bıyıkları,
    -deniz çekildi, dedi. hepimize tutup
    denizde gezdirdiği gözlerini. büyük
    bir boşluk bırakıp sonra da arkasında
    kalktı.
    biz işte o zaman gördük onu
    ve çekilen denizi.
    o zaman çıktık kendimizden.

    dışarda bir dilim ekmek gibiydi gök
    1 ...
  10. 117.
  11. bir kıyı kahvesinde / ilhan berk

    ada çaylarımızı söylemiş miydik?
    üç kişi bir köşede oturmuş ağ yamıyordu.
    kimimiz aznif oynuyor, cıgara üstüne cıgara
    yakıyordu kimimiz. sanki dünya durmuştu
    öyle dalmış gitmiştik. kendi kendimizdik.
    bir sürü kırlangıç dışarda camlara vuruyordu.
    birden bir ses, yüzüne karışmış bıyıkları,
    -deniz çekildi, dedi. hepimize tutup
    denizde gezdirdiği gözlerini. büyük
    bir boşluk bırakıp sonra da arkasında
    kalktı.
    biz işte o zaman gördük onu
    ve çekilen denizi.
    o zaman çıktık kendimizden.

    dışarda bir dilim ekmek gibiydi gök
    0 ...
  12. 116.
  13. "(...)
    ellerini tutabilsem pia nın
    ölsem, eksiksiz ölürdüm"
    3 ...
  14. 115.
  15. "Ucu bucağı olmayan bu çığlığın
    Ortasında nasıl barışılabilir?
    Anlamak isterim, hangi yasa
    Bir beşikle bir darağacını
    Aynı ağaçtan, ne adına varedebilir?"

    -Ahmet Erhan
    1 ...
  16. 114.
  17. Hani kısrak memelerinden ufukları sağardık
    Esrik dolunayları perdi çekik gözlerimizden
    Gökten firuze yağardı, hep firuze yollara düşerdik
    Böyle kirli değildi maviler, denizler böyle soluksuz
    Topla çadırları Apakay'ım, buradan gidelim.
    1 ...
  18. 113.
  19. şair olup yazdım dörtlük
    hatip olup okudum dörtlük
    her yerde aradım yıllar yılı
    bulamadım hiç dört dörtlük.

    not: alıntı değildir entari sırasında uydurmasyon yazılmıştır.
    1 ...
  20. 112.
  21. Aysel git başımdan ben sana göre değilim
    Benim için kirletme aydınlığını
    Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
    Islığımı denesen hemen düşürürsün
    Gözlerim hızlandırır tenhalığını
    Yanlış şehirlere götürür trenlerim
    Ya ölmek ustalığını kazanırsın
    Ya korku biriktirmek yetisini.
    1 ...
  22. 111.
  23. Bu şiir tamamen bana aittir. el emeğim göz nurumun ilk şirridir.

    Şiir: Geçmiş Zaman

    O eski bayramların güzelliği
    Çocukluğumuzun muhteşem anları
    Mutlu mesut yaşadığımız günler
    Şimdi mazi oldu.

    Anılarda kalan muhteşem anlar,
    Mazide kalan insanlar,
    Hayat devam eder
    Zaman geçip gider
    1 ...
  24. 110.
  25. Bakarsın bugün sever bu yürek,
    yarın sevilir bakarsın.
    Yüreğimin özünde başka yarınlar var.
    2 ...
  26. 109.
  27. Kekremsi bir hayat dilimindeyiz
    Bakır tadında geçiyor günler
    Tutmuş yolları bir sürü harami
    Geleni geçeni sigaya çekmekte

    Şüphesiz onlar ölüm getiricilerdir
    Ve sevincin düşmanı olarak bilinirler
    Yoktur gözlerinde sevgilerin ışıltısı
    Aşk yoktur, duman bürümüştür büsbütün

    Onlar yalnızca ölümü bağışlayabilir
    Yalnız kederi, kahrı ve zulümleri
    Ve tarih onlarla bizim kavgamızın
    Sürüp duran hadisatından ibarettir.

    Ne yazılmışsa bize ve onlara dair
    Işıklı sularındadır bilincimizin
    Hükmünü yerine getirse de acılar
    Biz yine neşeli türküler söylemekteyiz

    Savrulup duran bir zaman diliminde
    Sarsarak ve sarsılarak geçiyor günler
    Ama kalbimiz çatlayacak kadar duyarlı
    Hayatı savunabilecek kadar güçlüdür.
    0 ...
  28. 108.
  29. Gözleri deniz

    Baktıkça yanaşır gönlüme bir kayık

    Fırtınalı deli dalgalı bir çifte yanık

    Sanki bir hülya bir yılkı her bakışta ayrı efsun yüreğim buna tek tanık

    Her cilvede ayrı eda bakişlar melül bayık bayık

    Ne boy ne göğüs ne kalça giyse açık saçık

    Gönul yalnız Bir çift göze aşık gören zanneder deli divane kaçık.
    1 ...
  30. 107.
  31. Kimse duymadı onu, ölen adamı,
    Gene de inliyordu o yattığı yerde:
    Sandığınızdan çok daha uzaktaydım ben,
    Hem de el sallamıyordum, boğuluyordum.

    Zavallı, her zaman hoşlanırdı şakadan
    Şimdiyse öldü gitti
    Herhalde su çok soğuktu, kalbi dayanamadı,
    Dediler.

    Yoo yoo, su her zaman soğuktu
    (Ölen adam gene de inledi durdu)
    Bütün hayatım boyunca çok uzaktaydım ben,
    Hem de el sallamıyordum, boğuluyordum.

    Stevie Smith
    1 ...
  32. 106.
  33. Ve baktıkça sana, tertemiz bir melek düştü dünyaya
    Gülümsedi tanrılar, çıldırtan bir gururla
    Sen, karanlık ormanlara düşen o yüce ışık
    Sen bereketi öpüşlerin, Bal eden hayat yükümü
    Uzakta ol istediğin kadar, kendimden bile yakınsın bana
    1 ...
  34. 105.
  35. Eşiğine dayanıp seyirdiğim
    cansız doğa: Bir çingene geldi
    gece, ellerimi açtı ve uzun,
    dingin bir yağmur düştü yüzüne:
    "Her şey geçer, sen geçmezsin."

    Güldüm, katıldım: Bilmem mi
    kuytudan beslenen yorgun tekliğimi:
    Ben amansız çatlak, sudan ve çıradan
    çıkma yangın lehçesi: Her şey geçer
    ben kalırım.

    Fal, enis batur
    1 ...
  36. 104.
  37. Sana gitme demeyeceğim
    Ama gitme Lavinia
    Adını gizleyeceğim
    Sen de bilme Lavinia.
    0 ...
  38. 103.
  39. Terketmedi sevdan beni,
    Aç kaldım, susuz kaldım, hayın, karanlıktı gece,
    Can garip, can suskun, can paramparça…
    Ve ellerim kelepçede; Tütünsüz, uykusuz kaldım,
    Terketmedi sevdan beni…
    0 ...
  40. 102.
  41. "Ben sana hep üşüyordum,
    Çünkü kıştım.
    Nakıştım, bakıştım.
    inkar etmiyorum da bunu,
    Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım.

    Ve lütfen inkar etme;
    Sana en çok ben yakıştım."
    4 ...
  42. 101.
  43. Haydi Abbas, vakit tamam;
    Akşam diyordun işte oldu akşam.
    Kur bakalım çilingir soframızı;
    Dinsin artık bu kalb ağrısı.
    Şu ağacın gölgesinde olsun;
    Tam kenarında havuzun.
    Aya haber sal çıksın bu gece;
    Görünsün şöyle gönlümce.
    Bas kırbacı sihirli seccadeye,
    Göster hükmettiğini mesafeye
    Ve zamana.
    Katıp tozu dumana,
    Var git,
    Böyle ferman etti Cahit,
    Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
    Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
    cahit sıtkı
    0 ...
  44. 100.
  45. Oysa herkes öldürür sevdiğini,
    Kulak verin bu dediklerime,
    Kimi bir bakışı ile yapar bunu,
    Kimi dalkavukça sözler ile.
    Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
    Kimi dalkavukça sözlerle.
    Korkaklar öpücük ile öldürür.
    Yürekliler kılıç darbeleriyle.

    Kimi gençken öldürür sevdiğini
    Kimi yaşlıyken.
    Şehvetli ellerle boğar kimi
    Kimi altından ellerle
    Merhametli kişi bıçak kullanır
    Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur
    Kimi yeterince sevmez kimi fazla sever
    Kimi satar; kimi de satın alır
    Kimi gözyaşı döker öldürürken
    Kimi kılı kıpırdamadan
    Çünkü herkes öldürür sevdiğini
    Ama herkes öldürdü diye ölmez.

    Oscar Wilde.
    3 ...
  46. 99.
  47. insandan doğanlar, insan olurlar
    Hayvandan doğanlar, hayvan olurlar
    Hepside bu dünyaya gelirler
    Ana haktır, sen bu sırra erdin mi?
    1 ...
  48. 98.
  49. IHLAMURLAR ÇiÇEK AÇTIĞI ZAMAN


    - I -

    Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
    Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
    Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
    Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
    Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
    Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
    Bebekler hayta hayta yürümeden
    Geleceğim diyorum, geleceğim sana
    Ne olur kesin bir takvim sorma bana
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Beklesen de olur, beklemesen de
    Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
    Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
    Hangi ses yürekten çağırsa beni sana
    Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
    Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
    Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
    Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
    Kesin bir gün belirtemem, n'olur takvim sorma bana
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
    Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
    Yeter ki bir çağır beni çiçeklendirdiğin yerden
    Gemileri yaksalar da geleceğim sana
    On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
    Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
    Ey benim alfabemdeki kadım Elif
    Ne güzellik, ne de tat var baharsız
    Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
    Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    II

    Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
    Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
    Kimseye uğramam ben sana uğramadan
    Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
    Takvim sorup hudut çizdirme bana
    Ben sana çiçeklerle geleceğim
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...

    Bilirsin ki burada değilim artık
    Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
    Gelir benim yüreğimde toplanır
    Dağların üstünden sıyrılan duman.
    Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz,
    Bir yanım karakış, bir yanım ilkyaz.
    Can evime bakışların saplanır;
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;
    Ne sen gurbetçisin, ne ben sılacı.
    Senden gayrısına bakmak mümkün mü;
    Gözlerimi esir alan dağlardan.
    Kapımı üç defa çalan postacı
    “Adresinde yok! ” diye notlar düşer,
    Eski adresimde bir hüzün eser;
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Eski adresimse kurumuş bir gül,
    Gizemli bir ıtır, domur domur kan,
    Yaba yaba yelde savrulur gönül,
    Firkatli turnalar geçer uzaktan.
    Dalgınlığım debimetre tanımaz,
    Başım çarpar bir gemi bordasına
    Düşerim bir girdabın ortasına
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Birden bezeklenir sevda haritam,
    Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
    Lâleler toplarım ben tutam tutam,
    Bizim için çalar kıvrak bir keman.
    Gök papatya, yer ise lâle bahçesi,
    Aşka ışık dokur kuşların sesi.
    Seninle hep aynı yerde oluruz;
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Kumaşı eprimiş üç mevsim geçer,
    ilkyazla uyanır derin uyuyan.
    Tan sesine cıvıldaşır serçeler,
    Sevdadır alnıma namlu dayayan.
    Havuzuma ay ışığı dökülür.
    Bilirsin ki burada değilim artık,
    Ruhum yağmur yağmur göğe çekilir;
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Gülde çiy damlası... buzum sırçayım;
    Güneşe çarpınca param-parçayım.
    Bir Emirgân’dayım, bir Kanlıca’da,
    Üsküdar’da, Beykoz’da, Çamlıca’da.
    Şehir bir hançerken kan burgacında.
    Mekâna sığar mı bu dolu yürek?
    Bu sevda çeşmesi, bu deli yürek.
    Baylanır, beklerken baygın düşerim;
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    - III -

    Saçlarına pütür pütür yapışmış,
    Gözlerinin rengi ile sıvanmış
    Bir avuç kuru çiçek topladım.
    Kırılıp dökülmesinler diye
    Sevgiyle, özenle tek tek topladım.
    Yürek fideledim zamana ve mekâna,
    Hasat vakti geldi yürek topladım.
    Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek
    Aşıdır, serumdur, besindir her umut,
    Ey sevgili umudunu diri tut.
    Bedenim hür değil, mühlet ver bana,
    Er veya geç çıkıp geleceğim sana;
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Mevsimi geçiyormuş, geçsin varsın,
    Hep böyle dönüyor zaman tekeri.
    Biri gider, biri gelir mevsimlerin,
    Sonsuzluğu, diri aşklarla kucaklarsın.
    Acılardan damıtırsın şekeri,
    Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların.
    En ışıltılı çağında yıldızların
    Kaç bıldır öteden göz kırpar bana,
    Her umut bir yoldaş, her dert âşina.
    Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar
    Beni güneşin ortasına atsalar da
    Yanarım, pişerim, gelirim sana;
    - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

    Bahaeddin Karakoç
    ( 1930 - 2018 )
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük