gecenin şiiri

entry13517 galeri926 video104 ses19
    13433.
  1. “insanlardan buz gibi soğudum,
    işte yalnız sen varsın
    Öyle halsizim ki hiç sorma
    Anlarsın…”*

    Hiçbir şey konuşmadan bile halinizi anlayacak dostlara…
    0 ...
  2. 13432.
  3. Beni bugün düşün, bana sevinç ver,
    Merhem sür yaralı duygularıma.
    Gel Sevgili konuş, güleryüz göster,
    Ortak ol neşeme kaygılarıma.
    Sabaha çok var.
    (Hidayet orucov)
    1 ...
  4. 13431.
  5. Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var, bütün çiçeklere değişmem.
    1 ...
  6. 13430.
  7. "Kızaran ufka selam
    Süleymaniyeden beyazıttan
    mutlaka olmak isterim
    Gün doğmadan şehzadebaşında

    Gün de doğar gün de doğar
    Bir gün mutlaka gün doğar
    Gün doğmadan neler doğar
    Gün doğmadan şehzadebaşında"

    Sezai Karakoç
    1 ...
  8. 13429.
  9. Bu işlerin sonu yok,
    Bırakın böyle gitsin,
    Yakarız bu dünyayı
    Recep tayyip emretsin.
    0 ...
  10. 13428.
  11. Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında.
    Aşklarım, inançlarım işgal altındadır.
    Tabutumun üzerinde zar atıyorlar
    Cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır.
    1 ...
  12. 13427.
  13. bu hayat gailesinin temaşasında kanımı rakıyla çalkalayıp hazırlanmıştım sana
    yani şimdi ben kaybedince sen kazanmış mı oldun?
    Kanıtlayamam ama biliyorsun hala en akıllımız benim
    rüyalarımı kanıtlayamam belki
    uykularımı kanıtlayamam
    ama panik atağım doktor raporlu
    istersen gel ativan'la lustral'in kutusunu sev!
    1 ...
  14. 13426.
  15. --spoiler--
    Ben zamanı gördüm,
    içimde ve dışımda sessiz çalışıyordu,
    Bir mezar böyle kazılırdı ancak,
    Yıldırımsız ve baltasız,
    Bir orman böyle devrilirdi!
    Ben zamanı gördüm,
    Kaç bakışta bozdu hayalimi,
    Ve kaç düşüncede!
    Ben zamanı gördüm,
    Şimşek gibi bir ânın uçurumunda.
    --spoiler--

    (bkz: ahmet hamdi Tanpınar)
    2 ...
  16. 13425.
  17. Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
    Alt katında uyumayı bir ranzanın
    Üst katında çocukluğum...
    Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
    Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
    Aşk diyorsunuz,
    limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

    Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
    Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
    Büyük bir aşk yamadım
    Hayır
    Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
    Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
    Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
    Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
    Aşk diyorsunuz ya
    Ben istemenin Allahını bilirim bayım!

    Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
    Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
    Ki uçlarından çile damlardı.
    Güneşte nane kurutmayı
    Ben acılarımın başını
    evcimen telaşlarla okşadım bayım.
    Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
    insan kaybolmayı ister mi?
    Ben işte istedim bayım.
    Uzaklara gittim
    Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
    Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!

    Süt içtim acım hafiflesin diye
    Çikolata yedim bir köşeye çekilip
    Zehrimi alsın diye
    Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
    ilahiler öğrendim.
    Siz zehir nedir bilmezsiniz
    Zehir aşkı bilir oysa bayım!

    Ben işte miraç gecelerinde
    Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
    Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
    Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
    Bir şiir aradım.
    Geçen üç yıl boyunca
    Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
    Ülkem olmayan ülkemi
    Kayboluşumu aradım.
    Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
    Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
    Haroşa bir hayat bırakmak için.
    Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

    Kimi gün öylesine yalnızdım
    Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
    Annem
    Ki beyaz bir kadındır.
    Ölüsünü şiirle yıkadım.
    Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
    Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
    Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
    Acının ortasında acısız olmayı,
    Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
    Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
    Aşk diyorsunuz ya,
    işte orda durun bayım
    Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
    Kendimin ucunda
    Öyle ıslak,
    Öyle kötü kokan,
    Yırtık ve perişan.

    Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
    Aşkı aşk bilir yalnız!

    Didem madak
    1 ...
  18. 13424.
  19. Kaç yıl sürer tırmanmak bu dağa?

    Kırk. Esmer, kısa boylu, cesur ve kaypaktır burada kılavuzlar. Asla rüşvet almazlar.

    Kuzey yamacından mı çıksak yoksa?

    Çatılıyor kaşlar, siz söyleyin öyleyse. Gezginler kendi yolculuklarını anlatır, sizinkini değil. Basacak sağlam yerler uzun dayanmaz buzda. Okuyun kayaları, onların sözcükleri dayanır acıya.

    - Ve zirveye varınca dur.

    Çünkü zirve budur.

    (Ursula K Le Guin)
    0 ...
  20. 13423.
  21. --spoiler--
    gençken
    peşpeşe kaç gece yıllarca
    acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
    bilmezdim neden bazı saatler
    alaturka vakitlere ayarlı
    neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
    yazgı desem
    kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
    --spoiler--
    2 ...
  22. 13422.
  23. "(...)
    bu güz öleceğim. bütün işlerimi bitirdim
    derede yıkandım, cevize tırmandım. kuş ürküttüm
    kaçırdılar on iki çocuk doğurdum. beledim gözledim
    oğlan everdim. kız yetirdim. otuzuma vardım.

    ağlama kız, deme incinirim yar yar
    ben ağlamam dağlar taşlar ağlasın
    körüm, çelimsizim, göğnüğüm, hastayım.
    sebebolanları nerde bulayım
    adamdan içerli kuşlar ağlasın."

    gülten akın
    1 ...
  24. 13421.
  25. Bu başlık öksüz kalmış.

    “Yığılıp kalmışım bu Anadolu toprağına sitare
    Adam akıllı yorulmuşum
    Ellerin böyle olmamalıydı
    ellerine acıyorum…
    Ve kim bilir kaç zamandan beridir
    kalbimi öğütlüyorum
    Durup durup ıssız yerlerde
    Güçlü ol ey kalbim güçlü ol,
    Daha çok işimiz var diyorum…”*
    4 ...
  26. 13420.
  27. Dokunamadığın birini özlüyorsan o kişi yüreğine dokunmuştur çoktan.

    Uzaktan sevmek iyidir; Pişmanlık yok, hayal kırıklığı yok, ayrılık yok.

    Sadece seviyorum,
    öyle...
    Uzaktan seni seviyorum.
    Şu üç günlük sevdalara inat serserice değil adam gibi seviyorum.
    Kırmadan, dökmeden, parçalamadan, üzmeden, ağlatmadan.
    Sana söylemek istediğim her kelimeyi dilimde parçalayarak seviyorum..

    Cemal Süreya

    Evet
    4 ...
  28. 13419.
  29. "(...)
    "Yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur
    "Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.

    Gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını,
    Bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını.

    Hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var?
    Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar!

    Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
    Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi."

    yahya kemal beyatlı
    2 ...
  30. 13418.
  31. Otuz Beş Yaş
    Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
    Dante gibi ortasındayız ömrün.
    Delikanlı çağımızdaki cevher,
    Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
    Gözünün yaşına bakmadan gider.

    Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
    Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
    Ya gözler altındaki mor halkalar?
    Neden böyle düşman görünürsünüz;
    Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

    Zamanla nasıl değişiyor insan!
    Hangi resmime baksam ben değilim:
    Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
    Bu güler yüzlü adam ben değilim
    Yalandır kaygısız olduğum yalan.

    Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
    Hatırası bile yabancı gelir.
    Hayata beraber başladığımız
    Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
    Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

    Gökyüzünün başka rengi de varmış!
    Geç farkettim taşın sert olduğunu.
    Su insanı boğar, ateş yakarmış!
    Her doğan günün bir dert olduğunu,
    insan bu yaşa gelince anlarmış.

    Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
    Her yıl biraz daha benimsediğim.
    Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
    Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
    Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.

    N'eylersin ölüm herkesin başında.
    Uyudun uyanamadın olacak
    Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
    Bir namazlık saltanatın olacak.
    Taht misali o musalla taşında.
    0 ...
  32. 13417.
  33. bu gece üç feilatün bir feilün'le geldi nefi'nin en bilinen gazeli. ıtri bestesi var bir de.

    tuti-i mu’cize-guyem ne desem laf değil
    çerh ile söyleşemem ayinesi saf değil

    ehl-i dildir diyemem sinesi saf olmayana
    ehl-i dil birbirini bilmemek insaf değil

    yine endişe bilür kadr-i dür-i güfarım
    rüzgar ise deni dehr ise sarraf değil

    girdi miftah-i der-igenc-i maani elime
    aleme bezl-i güher eylesem itlaf değil

    levh-i mahfuz-i sühandir dil-i pak-i nef’i
    tab’-i yaran gibi dükkançe-i sahhaf değil

    nef'i

    günümüz Türkçesi

    1 Mucize gibi sözler söyleyen bir papağanım, dediklerim sıradan lâf/lar değildir. Felekle konuşamam; tenezzül etmem; çünkü onun aynası, kalbi temiz değildir. (O benim seviyemde değildir.)

    2 Gönlü temiz olmayana gönül ehlidir diyemem; gönül ehillerinin birbirlerini bilmemesi insafa sığar bir iş değildir.

    3 Felek alçak, dünya ise kıymet bilmez; inciye benziyen sözümün değerini gene düşünce bilir.

    4 Şiir hâzinesinin kapısının anahtarı elime geçti; âleme bol bol cevher dağıtsam bunlara ziyan olmuş gözüyle bakılamaz.

    5 Nefi’nin temiz gönlü şiirin mahfuzudur, dostlarınki gibi kitapçı dükkânı değil!
    1 ...
  34. 13416.
  35. gözlerini özledim
    kalbindeki sevgini istiyor bu yüreğim
    sana muhtacım
    kulak ver sevgime

    canım gitti seni sevmekten
    bir canan olursan ne hoş olur
    ölümlü dünyada bizde tadalım biraz sevgi
    kahretsin kimi sevdiysek itti

    ruhum bedenime sığmıyor
    soluk bir sonbaharı yaşıyorum bu yaz aynda
    kuşlar gibi cıvıldayasım var hiç sorma
    yüreğimden eksilen bir tek sensin.

    şiiri ben yazdım.
    0 ...
  36. 13415.
  37. ben ne güzel işerim güneşe karşı
    arkamda medrese duvarı önümde çarşı

    bir sürekli kaşınmadır yaşadığım
    törelere ve alışkanlığa karşı

    geldim gittim geldim bir şey bulamadım
    üzüldüğüme ve yorulduğuma karşı

    ah aklıma her şey gelir, her şey gelir
    doğan güne karşı batan güne karşı

    sözde kirlettiğimiz bütün her şey duruyor
    bak ne diyorum sana, ele güne karşı

    biz duralım bir sürekliyiz duralım
    durukluğa, tüberkiloza ve uranyuma karşı

    durduk, ateş besledi, kuşları sürekledi
    arkamız medrese duvarı önümüz çarşı

    güneşe güneşe karşı

    Turgut uyar
    1 ...
  38. 13414.
  39. "Üçüncü gün kan şişeleri, tüpler, serumlar
    Doktorlar, hastabakıcılar
    Aralıksız girip çıkmalar
    Gidip gelmeler
    Tepelerden pencereye akan kuşlar
    Pencereye sıvanan kuşlar
    Ve benim mutluluğumun altında
    Kararıp yitti bütün ayrıntılar
    Bir daha görünmedi
    Ve artık hiç görünmeyen
    Şişeler, tüpler, serumlar.

    Ve o gün ilk defa ölüsünü gördü Ruhi Bey
    Soğumuşgövdesini gördü
    Donuk gözlerini, durmuş kalbini
    Gördü neye benzerse bir ölü.

    - Ben Ruhi Bey nasılım
    - Mutlusunuz Ruhi Bey.

    Yarın gazetelerde çıkacak ilanlarım
    Ruhi Bey öldü
    Bu ölüm töreninde mutlaka bulunacağım
    Bir daha görmek için ölümü
    Çelenkler yığılacak avluya
    Ki benim sayısız ölülerime
    Yaldızlı yapraklarını kıpırdatarak bakacaklar
    Sevgiyle
    Ve babam elinde gümüş kırbacıyla
    Bir başına bir ölü
    Annem bir limon görüntüsünün önünde giyinmiş ölümlüğünü
    Ölüler halinde duracak onlar da
    Dışımdaki ölüler, içimdeki ölüler
    Bir alaşım halinde, donuk güneşin altında
    Ve benim mutluluğumun altında
    Akıp gidecek bütün kötülükler
    Ölümün armaları gibi
    Akıp gidecekler en sonunda

    Niye ölmemeli öyleyse
    Yaşamak mutlu bir devinimse."
    5 ...
  40. 13413.
  41. Seni düşünürken

    Bir çakıl taşı ısınır içimde

    Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar

    Bir gelincik açılır ansızın

    Bir gelincik sinsi sinsi kanar

    Seni düşünürken

    Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır

    Deliler gibi dönmeğe başlar

    Döndükçe yumak yumak çözülür

    Çözüldükçe ufalır küçülür

    Çekirdeği henüz süt bağlamış

    Masmavi bir erik kesilir ağzımda

    Dokundukça yanar dudaklarım

    Seni düşünürken

    Bir çakıl taşı ısınır içimde...

    Bedri Rahmi eyüboğlu
    3 ...
  42. 13412.
  43. Yatakta dindar öpüşürken bağnaz
    En çok da kışlardan mustarip
    En az çünkü üç gün cenabet
    En az çünkü üç gün güğümde su
    ısıtmak ona ağır geliyor
    Evi iki oda on salon
    Tepsiye hep bir fincan fazla koyuyor
    Yemen harbinden kalma bir huy
    Duvarlarına sinen is
    O cennet tasvirleri o büyük ressamların
    Karışık gül seslerine kapalı gönlü
    Bir kelebekten alıyor bazen hırsını
    Sonuna kadar açık
    Havalardan artık haz
    Etmediğini saklamıyor

    Cılkını çıkarıyor bir latife yaparsa
    Sıkıysa gülmeyin suratı tam bir karış
    Olmadı mahkemeye veriyor
    Karınca duası gibi
    Kargacık burgacık el yazısı
    Dilekçeyle dolu çekmeceleri
    Bir zaman senaristliğe heves etmiş
    Bir zaman bağlamaya
    Sonra sırasıyla
    Perküsyon violin batari
    Endüstriyel çalıyor
    Pencereden görünen söğüt
    Şimdi çok daha uzak
    Ve uzak şimdi onu
    Çok daha korkutuyor
    2 ...
  44. 13411.
  45. 1 ...
  46. 13410.
  47. Ben Ruhi bey nasılım
    Gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda
    Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi
    Büyük bahçelerin küçük içinde
    Saksılardan birinde
    Gördüm de
    Uyurken uyandırılmış gibi
    Beni bir sardunya büyüttü belki.

    O ben ki
    Bir kadında bir çocuk hayaleti mi
    Bir çocukta bir kadın hayaleti mi
    Yalnızca bir hayalet mi yoksa.

    Ne peki
    Yere dökülen bir un sessizliği mi
    Göğe bırakılmış bir balon sessizliği mi
    işini bitirmiş bir org tamircisinin
    Tuşlardan birine dokunacakkenki
    Dikkati ve tedirginliği mi.

    Bekler mi beni
    Her yanı, ama her yanı çocuklar gibi gülümseyen
    Bir sürü yaz gününün içinde
    Acaba bekler mi beni
    Uykularım, o sonsuz uykularım
    Yanmış bir limonluktaki
    - Ve limonlar ki her gün bir yaprak ayininde
    Sesini hiç eksiltmeyen -
    Ama bilmez miyim ben
    Bilmez miyim hiç
    Böyle sığ hayallerle oyalanmak yerine
    Kısacık bir zaman olmalıydı elimde
    Turfanda meyva gibi bir zaman
    Yollar yollar kateden tadı ve ekşiliği
    Geçerek erguvanların dönemecinden
    Leylakların dörtyol ağzından
    Yapıştırıncaya dek beni dudaklarına
    Acının dudaklarına ve geçmişin
    Bir yaban gülü yaprağı gibi beni
    Ama ne gezer.
    1 ...
  48. 13409.
  49. Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
    Kırlara yayılan ilkbahar gibi
    Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
    Göğsümün içinde ateş var gibiBazı nur içinde, bazı sisteyim
    Bazı beni seven bir göğüsteyim
    Kah el üstündeydim, kah hapisteydim
    Her yere sokulan bir rüzgar gibiAşkım iki günlük iptilalardı
    Hayatım tükenmez maceralardı
    içimde binlerce istekler vardı
    Bir şair, yahut bir hükümdar gibiHissedince sana vurulduğumu
    Anladım ne kadar yorulduğumu
    Sakinleştiğimi, durulduğumu
    Denize dökülen bir pınar gibiŞimdi şiir bence senin yüzündür
    Şimdi benim tahtım senin dizindir
    Sevgilim, saadet ikimizindir
    Göklerden gelen bir yadigar gibiSözün şiirlerin mükemmelidir
    Senden başkasını seven delidir
    Yüzün çiçeklerin en güzelidir
    Gözlerin bilinmez bir diyar gibiBaşını göğsüme sakla sevgilim
    Güzel saçlarında dolaşsın elim
    Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
    Sevişen yaramaz çocuklar gibi

    -sabahattin ali.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük