Bir tek senin görebileceğin bir yerden
Sana gülümsüyorum...
Onların duydukları kahkahalarım değil
Aşkı tarif gerekirse sana
Anlatayım
Aşk ne biliyor musun?
Benim sana yaşadığım,
Senin durmadan üstüne bastığın...
Belki de boşa geçti onca zaman
Bu da bir tür geçip gitme duygusudur
Ne güzel olurdu yeniden başlasak
Ne yapsan en başa dönülemiyor
Ne yapıp yapıp dalı unutmalı
Rüzgârla yere düşen sarı yaprak...
(bkz: afşar timuçin)
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Babam iki tek atınca
oğlum hadi seni karpuzlara götüreyim derdi..
(karpuzlar Gebzede oturan kızlardı)
Annem kızarır kızar
'bey çocuk daha küçük'diye çıkışır mutfağa gider ağlardı...
Babam karpuzdan anlardı.
(bkz: cevat çapan)
ellerim kırılsa ben senin için bu şiirleri yazmasam
dinamit taşırmış gibi gözlerini taşımasam...
avanue vagram'da bir akşam yeter bana ağustosta
yapraklara serilmiş yirmi beş franklık yıldızlar
bir mısra yeter geceleyin bir tren gibi pırıl pırıl
sen, kendine yetmiyorsun. hiç kimse sana yetmiyor
birini bitirmeden aklın öteki yolculukta...
en çok
senin yanında üşürdüm
sen beni her zaman üşütürdün de
haddimi aştığım zamanlarda
sana yaklaşmayı denediğim zamanlarda yani
en acımasız soğuğunu çarpardın üstüme
çok toydum
dayanamazdım
buz kesilirdim
ve son bir vuruşla
paramparça etmeyi de ihmal etmezdin
o buz kütlesini her seferinde
yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını
durup dururken
bir salgın hastalık getirirdin uzaklardan
bana armağan ederdin
hiç bi şey yapmasan
ayakkabımın içine girerdin
tam da evden yeni çıkmışken ben
sen basbayağı suya benzerdin
ne zaman kötü hissetsen
kötü hissettirmek için
yokuş aşağı akmaya başlardın bütün gücünle
tabi ki ben olurdum yokuşun altında
ve her zaman hazırdı savunman;
yokuş yukarı nasıl akacaktın
ve tabi ki gövdemi parçalardın
sen benim gövdemi parçalardın da
yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını
sen suya benzerdin ya
sensiz olmazdı
olduğu kadar da olmazdı
yani ben bir hiç kimseydim
ama yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını
sırf ayaklarına batmasın diye..
ucurumun kenarındayım hızır
bir dilber kal'asının burcunda
muhteşem belaya nazır
topuklarım boşluğun avucunda
kaldım parmaklarımın ucunda
bir gamzelik rüzgar yetecek
ha itti beni ha itecek
uçurumun kenarındayım hızır
cihan hazır
divan hazır
ferman hazır
kurban hazır
uçurumun kenarındayım hızır güzelliğin zülme çaldığı sınır
başım döner, beynim bulanır
el etmez
gel etmez
gülce'm uzaktan dolanır
uçurumun kenarındayım hızır
gülce bir davet
mecaz degil
maraz degil
gülce bir afet
peri degil
huri degil.
gülce bir beyaz zehir
gülce en vahim haz
buram buram zehir
yâr gözünde infaz
bir gamzelik rüzgar yetecek
ha itti beni ha itecek güzelliğin zülme çaldığı sınır
uçurumun kenarındayım hızır
ben fakir
en hakir
bin taksir
ateşten
kalleşten
mızrakla gürzden
dabbet-ül arz dan
deccalden
yedi düvelden
korku nedir bilmeyen ben
tir tir titriyorum gülce'den
ödüm patlıyor gülce'ye bakmaktan
nutkum tutuluyor
ürperiyorum
saniyeler gözlerinde birer can
her saniyede bir can veriyorum. *
biliyorum seni sevmek yeni yalnızlıklardır
uzayıp giden bir çığlık, ince bir sızıdır
yoksa ömrünce borçlu kalırım aşka
seviyorum, seviyorum başka seçeneğim yok
yedeğimde yeni acılarım var, öderim diyetini
yeni yazgılar bulurum belki, şiirlere vururum kendimi
başımı kitaplara yaslarım
toplarım şarkılardan yasadışı aşkları sürerim alanlara
'üç harfli'' görmüş çocuklar gibi çıldırıyorum ! başıma kadar çekip yorganımı , titriyorum !
-gelme ! diyorum ey ''a/ş/k''- bu gece gelme !
.hâyalini kovacak bir duâ henüz bilmiyorum..
Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git...
Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!
Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı
Andırıyor ışıksız evinde pencereler.
Biraz yeşermek için beklesin artık kışı
Çağlayansız yamaçlar,suyu dinmiş dereler.
Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.
Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.
Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü
Daha candan görürüm senden uzaklaşınca.
Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü:
Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.
Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!
Gözlerini eksik yaşanmış bir bahar gibi kullan
gülüşünü as intihar koğuşlarına
çelimsiz ruhlarda erken yağmurlar biriktir
nasılsa taşra hep hazırdır aşka
Üzülme, sakın dönme kendine
tesellisi ol cehennemin
cehennemin son meleği ol
Gözlerini eksik yaşanmış bir bahar gibi kullan
gülüşünü as intihar koğuşlarına
çelimsiz ruhlarda erken yağmurlar biriktir
Nasılsa taşra hep hazırdır aşka
Yaşanmayanlara özlem var içimde..
Sende bulacağıma inanıyorum ya
Belki sende bulma isteği bu içimdeki
illa ki sende bulma inadı
Şimdi sen çağırsan beni
Neden çağırdığını söylemeden
Sadece gel desen
Gelip uzak yollardan..
Sana sarılsam düşünmeksizin..
Neden sarıldığımı anlatmaya gerek görmeden..
Çok şey istemem senden
Belki bir tatlıcıya gideriz..
ikimiz de severiz tatlıyı
Tavuk göğsünü severim ben..
Tatlı yiyip tatlı konuşacağız ya
Bir kaşık tatlımdan alıp
Seni anlatacağım ya
Yetmez ya hiç bir şeker adı
Sözcüklerime seni katmaya
Gözlerine bakarım
Yetmez gizli bakışına sığınırım
Şiirim kabarır içimde
Şiirler yazarım kağıt peçeteler üstüne..
Belki ürküyorsun sen
Aşkım çok
Sevgim çok
Sense korkak
Sense sevginin içinde duraksamış
Sevmeye istekli bir korkak
Aslında çok şey istemeye niyetim yok..
Olanla varsın ya bende..
Bendeki olan senin bütünün ya..
Varlığımı sımsıcak ısıtan
istemiyorum zaten fazlasını ..
Belki alışverişe çıkarız..
Sen beğenirsin alacağım kazağı..
Siyah rengi çok severim..
Gözünün değdiği ilk kazağı alırım..
Belki çabucak giymem
Bakışların değmiş ya ..
Saklarım sensizliğin yakama yapışacağı anlara
Özleminin büyüyeceği ilk anda
Bakışlarından giyinirim
Kazağıma değen elime
Sıcaklığın bulaşır
Senden saklı büyüttüğüm
Kimbilir belki deniz kenarında yürürüz..
Ben balık ekmek isterim..
Belki bir de şalgam..
Sen belki kırmızı şarap..
Ve dudaklarımdan sana dair şiirleri yudumlamak
Yine de yürürüz beraberce seninle
Elele olmak mı..
Çok şey istemem ..
Ruhundaki ellerimi çıkaramam ki.
Sıcak senin içinde ellerim..
Hiçbir şey ruhundaki renkler kadar ısıtmaz ellerimi..
Dedim ya çok şey istemiyorum senden
Her şeyini almışken..
Katmışken kendime
Satır satır
Damla damla
Bundan daha çok ne olur bilmem
Çok şey istemiyorum diye şaşırma.
Ben öyle az şeyle yetinirim
Belki beraberce klasik müzik dinleriz
Belki bana figaronun düğününü anlatırsın..
Ben seni dinlerim ..
Klasik müzik neyime.
Sesinin notalarına düşer ya aklım...
Ben belli etmem bilirim utanırsın..
Aşk dedikçe korkan birisisin sen ..
Olsun ben ses çıkarmam
Serde dillendirilmeyen aşkı yaşamak var
Belki dedim ya az şey isterim senden..
Lunaparka gideriz
içimizdeki çocuğu sevindirmek için.
Çarpışan otolara bineriz
Ellerin yakınımda
Değerim de gizli gizli..
Sıcaklığına vurgunum ya
Sıcaklığından sevişmelere yürürüm ya
Kutsal bir emanet gibi alırım ya seni
Ellerinin sıcağından
Değerim ellerine
Arsız bir çocuk yaramazlığında
Dedim ya çok şey istemiyorum senden ..
Öyle aşk sözcükleri beklediğimi sanma
Sarılsan bana sımsıkı
Konuşmadan
Suskunluğunla gülümsesen
Yeter bana sevgini büyütme
Ben alırım ne de olsa ....
Senin vermek istediğin her şeyi
Vermeye bu denli korkakken sen
Haydi sen unut bunların hepsini
Sen yeter ki gülümse
Çok şey istemem senden
Terk edilmiş şehirler üzerine, her zaman ki gibi yağarken melekler, çocuklar en sevdiği oyuncaklara intihar adını verdi. Aklımda geçmişe dair birkaç çürük cümle, birkaç ayrılık değeri yüksek hareket...
"Gitmek" bir fiil olarak kalacaksa akılda ve eğer faili belliyse, acıtmaz. Eğer şahidin melekler ve sende çok sarhoşsan, bu şehirde kimse ayrılıkla suçlanmaz.
...Geçtiğiniz bütün yollar, mutlaka öfkeli âşıkları saklamıştır virajlarında.
Dese de şimşekler;
Ayrılık hevesimi kıracak kadar etkili olmadı bu cümle, inan. Çünkü çok daha korkunç ayrılıklar biliyorum henüz yürürlüğe girmemiş. Çok daha bedbahtlarını yaşadım henüz on sekizimde. Her dokunuşunda kendini bende şuursuzca yaktın sevgilim. Melekler tarafından tüm oyunlarda yalnız bırakılmamız senin suçun değildi oysa. Ben çok güzel ayrılık taklidi yapardım bu zamanlarda, sende pastane. Aç olan tüm yanlarımı sende doyurdum.
Bugün Salı:
Şehre çok taze bir ayrılık filmi gelecek. Çocuklar oyuncaklarına uygun bir uçurum arıyor.*
yağmur da var.
çok sevdiğim rüzgar da.
bugün pazar.
daha uyanmadı komşular.
damların üzerinde kuşlar.
daha rahatlar.
radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde.
gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru.
yağmur da var.
çok sevdiğim rüzgar da.
daha uyanmadı komşular.
bugün pazar.
ve ben seni çok özledim.
yıkılıptır şu cihan sanma ki bizde düzele
devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele
şimdi ebvab-ı saadet'te gezen hep hezele
işimiz kaldı heman merhamet-i lem-yezele'e
meali:
(cihan çoktandır yıkılıp gitmede; sanma ki bizde düzelir.
alçak felek, devleti baştan başa aşağılıklar eline düşürdü.
şimdi artık istanbul kapılarını dolaşanlar, hep ayak takımı.
işimiz, allah'ın merhametine kaldı vesselam!...)