kendim için bir tanım gibidir frances. tam o arayışlarda, karşı cinsiyle iyi geçinen , dalgacı neşeli , dünyanın kendisine yüklü geldiği. filmde herhangi bir renk ihtiyacı hissetmiyorsunuz hiç. renklisi olsa bu kadar anlar mıydım bilmem halinden frances'in. hayatına birinin gerip değiştirmesini beklersiniz film boyunca ama sadece kendisi vardır aslında. birileri yolunu çizmiştir bir şekilde. o ardından gelir. eminim hep öyle olmuştur , mesela , bi sinema teklifi gelse o arkadaşından işi olsa bile reddetmeyecek türden , ama arkadaşı , şimdi olmaz diyebilir. dağınık gibi görünen ama sahibinin nerede ne olduğunu iyi bildiği bi' odadır frances'in aklı. ben sevdiydim filmi.
aldığım notlardan birkaçı da artık bilmiyorum niye yazıyorsam kimin umrundaysa ama şunlardır:
+++
uzayda kaos yok. çünkü orada his yok.
sadece yüzüm yatağa dönükken arkama boşalabiliyordu , bu bir şeylerin örtbas edilmesi demek.
+ellerini başının üstüne koy kan aşağı doğru akacaktır. -soru soracakmış gibi görünüyorum.
i wait you inside me, georgie .
affedersin çok yavaşım, bir yerlerden ayrılmak konusunda sorunlarım var.*
bu kulaklar memeye benzemiyor mu? ses geçirmiyor , böylelikle, lev'in sevişme seslerini duymayız.
hata gibi görünen işleri yapmayı seviyorum.*
+++
*'lılar en can alıcıları benim için. filmi dondurup gülümsemiştim bir süre. o bir süreçti.
An itibariyle bitirdiğim filmdir. Genel kanı gibi siyah beyaz filmlere daha cok dikkat etmem gerekiyormuş sanki sıkıcıymış havasını gariptir ki bu filmde hissetmedim. Aksine siyah beyaz olduğunu farketmedim bile.
---spoiler---
izleyen çoğu kadın gibi kendimden yerler buldum, yer yer de feci sinir oldum. Gerçek hayatta da bu kadar dağınık, plansız, yer yer sorumsuz insanlara dayanamam, anlayamam. Francese de baştan sinir olmama rağmen filmin sonuna doğru anlamaya başladım. Ve sophie nin de aslında herkes tarafından mükemmel algılanmasına rağmen içten içe sorunlar yaşadığını bilmenin francesi rahatlattığını düşündüm. Ki bunun da insanın diğer insanlarla baş etme, kıskanmayı dindirmeye yardımcı bir etken olduğunu düşünürüm.
Kimsenin mükemmel olmadığını bilir frances ve ha ha diyerek mış gibi yapar aslında. Kimbilir belki benim de içimde uyuyan bir Frances vardır.
Ayrıca sondaki koreograf da filmin özeti gibiydi, güzel düşünülmüş. Müzikleri de sonra açıp dinlemelik listeye eklenecek cinsten.
büyümeyi reddeden, istemeyen ama bi şekilde tutunmak zorunda olan, hiç bir şeyde aradığını bulamayan tatlı bir karakter frances,
filmse izlenmeye değer.
2012 yapımı eğlenceli bir film. 27 yaşındaki frances'in üniversiteyi bitirişinin ardından new york'ta tutunmaya çalışışının hikayesidir.
Böylesine zor bir dönemin bu kadar eğlenceli anlatışmış olması, en az filmin siyah beyaz oluşu kadar hoştur.
27 yaş döneminin zorlukları için
(bkz: 27 yaş krizi)
dün izlediğim, fakat aman aman bulmadığım film. hani bundan izlenmesin anlamı çıkarılmamalı. fakat noah baumbach, the squid and the whale yapmıştı ya bir zamanlar. çıtayı onla hayli yükseltmiştik. otobiyografikti, moderndi, cinsellik ve ergenlik üzerine iğnelemeleri mevcuttu, jeneresyon farklılığına değindi, orjinale - taklide değindi, özgünlüğün üstünlüğünden dem vurdu, ebeveynlerin çocuklarını nasıl etkilediğini 75 dakika gibi kısa bir zaman dilimi içinde göstermişti. o film upuzun bir güzellemeyi hak ediyor süresinin kısalığına karşın.
zaten yönetmenin bağımsız sularda fazlasıyla gezindiği açıkta bence kök ne allen ne de jarmusch. kesinlikle fransız yeni dalgası. françois truffaut ismi akla gelir. jules et jim, 400 darbe, son metro falan vardır. kadın-erkek ilişkileri, gençlik ve komün birliktelikler bana daha çok yeni dalga'yı anımsattı. zaten yönetmenin de bunu kabul eden bir röportajını anımsıyorum.
neyse, film siyah beyaz çekilmiş ve bu havayı modernize etmiş bence. ilk yarım saati leziz geçti (özellikle farklı arkadaş gruplarının diyalogları bölüm bölüm eğlenceli ve başarılıydı), daha sonra bir 40 dakika durdu ( artık yeni dalga'nın içine düştüğümüzü düşündüğüm saçma bir paris gezisiyle sonlanan bölümler) ve hatrı sayılır bir final...
yeni dalga bir kere kendi ayaklarının üzerinde durma olgusunu iyi vermiştir efendim ve bunu özgürlük ruhuyla yapar. bunu anımsattı film tekrardan.
10 üzerinden 7!
10 üzerinden 8'e yelken açmak istiyorsanız aynı yönetmenin şu filmine bakın: