bir zamanlar tgrt diye bir kanal vardı. bu kanal fox a dönüşmeden evvel haftada bir mutlaka blade filmini yayınlardı *. o sıralar divx çok yaygınlaşmamıştı, dvd desen lükstü.
orjinal seslerin daha iyi ve çekici olduğunu bilen ve orjinali en iyisidir diyen insandır.
(bkz: hurley)
(bkz: jack e polat alemdar dublajı) gibi örnekler mevcuttur.
izlediği filmden maksimum seviyede keyif almak isteyen insandır. zira dublajlı film izlemenin herhangi bir şarkıyı dublajlı dinlemekten hiçbir farkı yoktur. kimse marlon brando'yu marlon brando gibi seslendiremeyecektir ya da film içinde yapılan bir espri, izleyiciye tam olarak aksettirilemeyecektir.
ayrıca ingilizce konuşulmayan ülkelerdeki insanların ingilizceyi anadili gibi konuşuyor olmaları yalnızca bir efsaneden ibarettir. kişinin dil öğrenmesi, yani kişisel gelişimi(adı üstünde), onun kişiliğine bağlıdır. öyle ki roma şehrinin en turistik yerlerinde yol sorduğunuzda cevap alamazsınız, ya da münih'in ünlü marienplatz'ında ünlü bir mağazada tezgahtarla ingilizce konuşamazsınız.
çok uzaklara gitmeye gerek yok, gladyatör filminde bir arena dolusu insanın spaniard tezahüratının üç beş kişi tarafından seslendirildiğini görmüş, gülmüş kişidir.
hakaret sınırlarına varmadan bu konuda nasıl entry yazacağımı bilmiyorum ancak yine de deneyeceğim.
diyelim ki esaretin bedeli filmini izliyorsunuz ama türkçe dublajlı. meşhur "ilk gece kim ağlayacak bahsi" nin geçtiği sahneyi de hatırlar bir çok kişi. 'şişko, şişko..' diye bağırıyorlardı hani türkçe seslendirmesinde. 2. ve 3. kattaki elemanlar bağırıyordı ama sanki şişko adamın hemen yanında gibiydi sesleri. seslendirme bu haldeyken, sen nasıl o adamın düşüncelerini anlamayı planlıyorsun merak ediyorum altyazıyı beğenmeyen arkadaş. yönetmen 2.kattaki adamların seslenirin uzaktan gelmesini istiyor çünkü başka türlü bir hapishane atmosferi oluşturamazsın. ayrıca orjinal dilde izlerken ses efektlerinin hiç birini kaçırmazsınız.
zaten altyazı yerine, dublaj izlenmeli diyen adamlara dinledikleri yabancı şarkıların türkçe seslendirilmiş halini dinletmek isterdim. hatta bu parçaların serdar ortaç tarafından seslendirilmiş olmasını isterdim.
anlatmak istediğimi bir çok orjinal dil seven adam anladı zaten. türkçe dublaj meraklısı, altyazıyı okurken yukarıdan bir şeyler geçer göremem diye korkan adamlar ise anlayamadı.
hurley ın "whats up dude" yerine "kanka naber ya" demesini sevenler ya da sawyer ın "son of a bitch" yerine "lanet olsun" demesini sevenler size sesleniyorum: 'gidin kendinize facebook'ta grup kurun'
filmdeki oyunculuğun dublaj ile katledildiği versiyonu yerine, orijinalini izlemek isteyen tiptir efendim. mesela, taxi driver'ı izleyip, "robert de niro ne rol kesmiş arkadaş ya" diyebilecek kişidir. dublajlı izleyen kişi ise, bu konuda yorum yapamaz. zira o "bana mı söylüyorsun?" ayarında saçma bir dublajla filmi izlemiş ve o oyunculuğun keyfini çıkaramamıştır. **
ingilizceyi ve işini bilenin işidir. dublajlı filmde ingilizce yapılan bütün kelime oyunlarının ve kendilerine has şakaların anlaşılmamasıyla film cacığa döner.
türkçe düblaj ve altyazı seçeneği olan dvdlerde ikisini birden yapan türleri de vardır. çok zevkli herkese tavsiye ederim. birbirini tutmuyor ama ikisini de görünce düdüklenmemiş gibi hissettirir.
sorgulanacak birşeyin olmadığını bilen, her ne kadar iyi dublaj yapan bir ülkede yaşıyor da olsa, orjinalini, dublaja değişmeyen ve ayrıca okurken izleyebilen tiptir.
(bkz: o hikayedeki mal benim)
hiçbir dublajın orjinal gibi kaliteli olmadığını bilen tiptir. özellikle bağırma, hüzün gibi duygu içeren repliklerde tam olarak duyguyu veremezler.
ama japon filmlerini altyazılı izlemek zordur. adamların konusurken kızıyorlarmı gülüyorlarmı belli değildir. onun için; japon filmleri haricindeki filmleri altyazılı izlemek gerçek keyfi yakalamaktır.
entellektüel çevresinden gördüğü kültürü, genellikle sorgulamadan kabul eden tiptir. diziler kalitelidir dublaj yapılmamıştır ona eyvallah. fakat birçoğu sanımca kültürlü görünmeye çalışmak için dublajı yapılmış filmi altyazılı izleme girişimlerinde bulunurlar.
ingilizce konuşulmayan birçok yabancı ülkede de bu böyledir. fakat, onların anadilleri gibi ingilizceleri vardır, altyazıyı okumazlar. dublajın en iyi yapıldığı ülkelerden biri olan ülkemizin sinema endüstrisine, orjinal sesleri duymak için altyazılı izliyorum demek büyük bir hakarettir.
filmdeki yazıları okuyacağım derken kaçırılan mimikler de bunun cabasıdır. aklı başında kişi dublajı bekleyen kişidir.
ek: altyazılı film izleyenler tarikatının hedefi haline geldiğim için ek açıklama yapma gereği hissettim. birçok başlık açtım ama bu başlığın böyle tutmasının nedenlerini düşündüm. nedenleri belki de insanların birkısmının kendinden sakladığı gerçeklerdir. saygı duyarım elbet herkesin iç dünyasına. böyle büyük bir yaraya parmak basacağımı düşünmezdim. altyazılı film izleyenler hakkındaki düşüncelerimi yazdım, altyazı hatalarını bana sundular. isteyen özele yazsın mükemmel ingilizcesi olanlar diye başlığı çevireyim, buraya yazanların mükemmel ingilizce bilgisi ortaya çıkar. fakat benim gibi yarım yamalak ingilizce biliyorsan ve sadece fuck dendiği an altta defol yazmasını örnek olarak gösteriyorsan, emin ol sen de bilmeden filmin birçok yerinde kandırılıyorsun.
ingilizce geliştiriyorum diyorsan, geliştir ama gerçek anlamda film izliyorum deme. ingiliz gibi ingilizce biliyorsan da yazıyı iyi oku bak yukarıda ne demişim. yazıyı okumadan olumsuz eleştiri olarak görüp köpürmen, yazının muhattabının sen olduğunu gözler önüne seriyor.