mutfakta, yuvasında bir fare vardı.
yalnızca yağ ve tereyağıyla geçinirdi.
doktor luter gibi bir göbeği vardı.
aşçı kadın ona zehir verdi.
o zaman dünyası zindan oldu.
sanki içinde aşk vardı.
fare deliğe girer çıkardı.
ve bütün tabakları yalardı.
böylece yemeğe doyardı.
buna öfkelenmek yararsızdı.
kaç kez korkudan sıçramıştı.
biçare hayvan artık bundan usanmıştı.
sanki içinde aşk vardı.
korkudan gündüzün ortasında mutfağa girerdi.
bir gün, sonunda içine ateş düştü.
müthiş feryatları bastı.
zehir veren kadın bu hale gülüyordu.
fare delikten son ıslığını çaldı.
sanki içinde aşk vardı.
ortalarına doğru gerçekten yoran ve resmen ilerlemenin imkansız olduğu kitap. ama özellikle mephisto ve faust arasındaki diyaloglar gerçekten olağanüstüdür, tekrar tekrar okunasıdır.
3 kez okudum, okuması için verdiğim şahıs getirirse bir kez daha okurum. okunması elzemdir, güzeldir, her okuyan arkadaşım başka yorumlarla geri verdiği için her seferinde tekrar okumak gerekmiştir.
bu isimde bir film görülürse, ki tam adı faust: love of the damned olmakta, arkaya bakılmadan kaçılması gerekir. sanki hevesli bir üniversite öğrencisi aklına zaman zaman gelen her repliği "aa bu da güzel, ne kadar felsefik" demiş de şöyle batman gibi görünsün ama ghostrider olsun diyerek film çekmiş gibi. bunu dandik efektlerle ve kopuk seneryoyla birleştirince hoop faust.
goethe'nin baş yapıtıdır. yaklaşık altmış yılda tamamladığı, derin felsefik boyutu olan ve bir çok sanatçıya ilham veren bir eserdir.
' ver elini o halde. eğer o ana ''dur geçme, ne kadar güzelsin''* diyecek olursam, beni artık zincirlere bağlayabilirsin. o zaman mahvolmaya hazırım. artık ölüm çanlarım çalabilir. sen de görevini bitirmiş olursun. artık saat vurabilir, yelkovan düşebilir, benim için vakit tamam olabilir.'
faust ile mefisto arasındaki gizli antlaşma.
faust:"ahhh....felsefeyi, ilahiyatı, hukuku ve tıbbı çok heyecanlı bir çalışma ile ve esaslı bir şekilde tahsil ettim. Ama, ben yine zavallı bir deliyim ve yine eskisi gibiyim. Bu kadar tahsil görmeme rağmen eskisinden daha akıllı değilim."
tanım: orijinal almancası ile okumanın apayrı bir keyif olduğu muhteşem eser.
"aslında kâğıda yazılan söz, daha kalemin ucundayken ölür."
"cadı mepfisto'ya şöyle der:
-üstadım,sizi tanıyamadım affedin, at ayağınız nerede?
-bütün dünyayı etkileyen medeniyet, şeytanı da etkiledi.artık gulyabani şeklimle kimseye görünmüyorum. boynuz,kuyruk ve uzun tırnaklar yok gördüğün gibi. at ayağım saygınlığıma zarar veriyor. bu yüzden takma bacak kullanıyorum....şeytan çoktan efsaneler kitabına yazıldı.ancak bu durum insanların lehine olmadı. kötü olandan kurtuldular fakat kötüler yerinde kaldı."
"acı ve ıstırab aynı acı ve ıstırab ile tedavi edilmelidir."
"bir kadının sevgisini ancak onu güçlü bir şekilde koruyabilmesini bilen kazanır."
Goethe yazmaya 18 yaşında başladığı 82 yaşında bitirebildiği kitaptır. Mutlaka okunması gereken bir eserdir. Bence kitaptaki en etkileyici söz 'vi veri veniversum vivus vici' yani 'Yaşamımda, fethettim evreni, doğruluğun kudretiyle.'. Bu söz ayrıca v for vendetta'da da kullanılmıştır.
ankara üniversitesi hazırlık öğrencilerinin oynadığı müzikal. haliyle ingilizce idi. kendilerince yorumlamışlar oyunculukları eleştirecek de değilim elbette amatörce yapılmış bir iş keyif aldıkları belliydi önemli olan buydu. sahne kazalarının suyunun çıktığı bir gösteri idi çok güldüm fakat hiç biri son sahnede karakterlerin altta kalanın canı çıksın oynamasına yapılan şu yorum kadar güldürmedi . şeytanlar melekler birbirinin üstüne atlıyor, şakalaşıyor eğleniyorlar. o sırada tanrı geliyor tam atlamaya hazırlanıyor faust bişiler söyleyip atlamasına engel oluyor ve tam bu sırada önümde oturan adam gayet sakince
-allahın üstüne oturulmaz ...
yavaş yavaş, cümle cümle, sindire sindire okunması gereken kitaptır.
"duyuyorsun işte, sevinçten bahis yok. kendimi en yüksek coşku veren hazza, sevgi doğuran kine, kuvvet veren üzüntüye adıyorum. bilginin verdiği ihtirastan kurtulan kalbim, artık gelecekte her türlü acıya açık olmalıdır. bütün insanlığın kaderini kendi içimde yaşamak istiyorum."
sosyal yayınları'ndan çıkan ismet zeki eyüboğlu çevirisi, maalesef eserdeki metafiziği yansıtabilecek bir dilden uzak. oldukça seküler bir üslupla sırf öztürkçe çevireceğim diye eserin metafizik çağrışımlarının katli söz konusu. bu dil esere bir ihanettir, bu ihanetin ismet zeki eyüboğlu gibi bir edebiyatçıdan gelmesi ise başka bir trajedi.
goethe çapında bir deha için bile olsa bir ömrün eseri olmaktan azıyla şereflenmeyi reddetmiş gerçektende eşsiz oyun.
1774 de ilk sancıları izlenen bir tiyatro eseri sonrasında başlamış olan ve sayısız taslak ve bölüm çalışması sonrasında 1832 de goethenin ölümünden sonra adeta goethe yi ölümsüzleştirmek adına yayımlanabildi.
48 yıllık bir çabanın ve sancının insanı şeytanla ve kendi şeytanlığıyla tanıştıran eşsiz sonucu.
ein guter mensch in seinem dunklen drange-ist des rechten weges wohl bewusst
(iyi insan o karanlık çaba içinde-bilir doğru yolun ne olduğunu) diyerek beni benden alır.
ilk okuduğum hasan ali yücel çevirisiydi, 5 perde a dostlar azmettim okudum. niye azmettiysem git anlayabileceğin bir çeviri oku değil mi? öyle ama o şiirsellik için değerdi, sonra da anlayabileceğim çevirisini okudum pişman olmadım. adam ömrünü adamış bu esere siz de vakit ayırın okuyun.
gün itibarı ile okumaya başladığım goethe romanı. hızlı bir giriş oldu, henüz 30. sayfasında olmama rağmen şaşırtmaya başladı bile beni ayrıca geri kalanı için de beklentimi yükseltti. *