avrupa'nın "özgürlük" diye diye indiği modernizmin kuyusunun, pisliklerinden bir pislik. bu kahrolası kuyuya demokrasi, çoğulculuk, insan hakları gibi yemlerle çekiyorlar barbarları, yani müslümanları. perdeleri bir indirebilsek...
Kuran'da şiddetle yasaklanması ister istemez Adem ile Havva kalıbının gerçek olmadığı düşüncesine itiyor beni. Kaldı ki akraba evliliği ürünü çocukların sakat doğma ihtimalleri çok yüksek iken insan ırkının gayet normal bir şekilde üremeye devam etmiş olması da ayrıca bir tartışma konusudur.
Bana kalırsa ensest bir hastalıktan ziyade cinsel doyumsuzluğa bağlı kör cahilliktir. Bir insanın anne babası ya da kardeşleri ile böyle bir ilişki içine girmesi ne derece mantıklı olabilir ki?
Hele Kuran-ı Kerim'de, hiçbir kan bağı olmadığı halde üvey ebeveyn ve çocuklara bile nikah düşmediği göz önüne alınırsa, bunu yapanların cinsel istismardan cezalandırılmaları caizdir.
etik olarak ayıp olup olmadığı konusunda kararsız kaldığım konudur.insan türü ister istemez ensest ilişkiden türediğine göre (adem ve havva'nın 40 oğlu 40 kızı hikayesi) ahlakidir.ama öte yandan empati kurmaya çalıştığınızdaysa ahlaksızdır.
ben yine de adem'le havvadansa kendimi örnek alayım.
baba kızına tecavüz ediyor. mahkemede hakim babaya soruyor:
-Hiç utanmadın mı kendi kızına böyle bir şeyi yapmaya?
babanın cevabı:
-hakim bey! siz olsanız kendi tarlanızda yetiştirdiğiniz meyvenin tadına ilk önce kendiniz bakmak istemez misiniz?
not: yaşanmış bir olaydır. mahkeme tutanaklarına geçmiştir.
Uzun süre sonra gelen bir not daha: Eksi oylayan iki kişinin düşünce sistemini çözmeye çalışıyorum.
hayvanlardan farklı olarak düşünebilme yetisine sahip bir canlı türü olan insanın, toplum olarak yaşayabilmesinin fizyolojik ve psikolojik anlamda en ve en temelinde yer alan kavramlardan birisidir aile olma kavramı..
aile tanımına uygun olarak birlik oluşturduğunuz kişilerin, ayrıcalıklarından birisi koşulsuz güvenilecek bazı temel taşlarının olmasıdır.
aile içindeki cinsel istismar veya birliktelik, bu en temel taşlardan birisinin yerinden oynaması demektir.
sırasında aç kalabilirsin, sırasında şiddete maruz kalabilirsin, duygusal veya fiziksel gelişmen elde olan veya olmayan sebeplerle yeterince sağlanmamış olabilir. tüm bunlar bir yere kadar kabul edilebilir, kabul edilmese bile bu denli korkunç değildir.
ama ensest, işte orada duruyor insan..
bu bir uçtur. aile olma kavramı ile korunduğuna dair olan inancın en ucudur. tüm değerler sarsılır bununla, dünya da..
bir benzeri ise töre cinayetleri adı altında yapılanlardır. ailen, var kılmak için uğraştıkları canı almaktadır. ölen bilmez ama kalanlara ve çevreye verdiği güvensizlik, diğer insanların ruh sağlıklarında onulmaz yaralar açar..
ensest en yaygın olarak,( ki genellikle saklanır bunlar ortaya çıkmaz) toplum baskısının fazlaca hissedilemediği, özellikle yerleşimin dağınık olduğu yerlerde karşımıza çıkar.
farklı bir psikolojik açıklaması vardır mutlaka ama bu tip olaylarda durumdan haberdar edilen annenin bile kabullenmemek adına çocuğunu yalancılıkla suçladığı olmuştur. belki yapması gerekenler ile başa çıkacak gücü kendinde bulamadığından. gözlerini yummaktadır bilinçsizce..
(#1145434) no'lu entryi yazmı$tım bundan 2 ay evvel.
grange'in la ligne noir'inde "insanlık suçu" olarak tanımlanmı$ olduğunu gördüğümde ise $a$kınlıklar içerisinde kaldım desem yeri. evet bu konu hakkında en küçük bir optimist yakla$ımım yok ama insanlık suçu olduğuna da inanmıyorum.
ya$anmı$ bir $ey "suç" olarak lanse edilirse yer yerinden oynar mı, oynar.
adamın biri ağaca çıkmak isteyen küçük kızına yardım ederken kızın açılan eteğinin altındaki külodunu görmüş ve aşırı derecede tahrik olmuş. geceleri uyuyamamış ve hep "neden tahrik olduğunu" sorgulamış. en sonunda durumu karısına anlatmış ve "bu kız benim öz kızım mı?" diye sormuş. kadın inkar edip, adamı sapıklıkla suçlamış. ama adam olayın etkisini üstünden atamamış ve bir babanın kızından tahrik olabilmesi durumunu kabullenememiş. dna testi yaptırmaya karar vermiş. yapılan dna testi sonucunda küçük kızın, öz kızı olmadığı anlaşılmış.