bugün

arkama yaslanıp düşünüyorum.. engelli bir birey olmak ne demek diye. lugatlar buna bir uzvuu görevini yerine getirmeyen kişi tanımını verse de daha başka boyutlardan irdelemek istiyorum ben bu olayı.. insan ilişkileri boyutuyla.. %100 oranında görme yetisi kayıp birisiyim.. şimdiye kadar aile ortamımda bu durum çok normal karşılandığı için ne pozitif ne de negatif bir ayrımcılığa tabii tutuldum. bu büyük bir şans benim için. fakat yaşım ilerledikçe girdiğim ortamlar, tanıştığım insanlar gün be gün arttı ve toplumda gerçekten engellilere karşı büyük bir ön yargı söz konusu.. aslında real/sanal ilişkiler ayrımına inanan birisi olmama rağmen olayı iki boyutta da ele almak istiyorum. sonuçta burada beni sanal ortamdan tanıyan kişiler okuyacaksa bu yazıyı böyle bir ayrıma gitmem gerekiyor..
realde bir engelli olarak tanıştığınız insanlar genelde okul ve arkadaşlarla gidilen kafe ortamlarından edinilen insanlar oluyor. bu kişiler genelde ilk başlarda bir acıma duygusu ile yaklaşıyorlar, daha sonra ise karşısındaki bireyin engeline rağmen başarılı olduğunu gördüklerinde gıpta ile bakmaya başlıyorlar. iki durum da çok yanlış. ister acısın, ister gıpta ile baksın bu bizim ile engelsiz birey arasına bir perde geriyor. sürekli davranışlarında acaba kırar mıyım endişesi taşıyor ve rahat davranamıyor karşındaki. sen karşındakine o rahatlığı vermek için elinden geleni yapsan da bu karşı tarafça " acaba benden bir çıkarı mı olacak? niye böyle davranıyor" gibilerinden bir tepkiye dönüşüyor. fakat o kırma korkusu o kadar baskın ki bunu yüzünüze karşı dile getiremeyen engelsiz kişi ilişkisini olabildiğince minimuma indirgiyor..
bir de engelli bir bireyin yalnız yaşayabileceğine inancı ve guveni yok toplumun. 3 aydır ailemden ayrıyım, onlar memlekette.. tek başıma kalıyorum ve her dışarı çıktığımda mahalle halkının "yemeğini nasıl yapıyorsun? çamaşırını nasıl yıkıyorsun? ayıp valla annenler de seni bıraktı gitti" demelerinden artık bıktım. fakat bu problemlerin hepsinin engellilerin kendilerini dış dünyaya kapatıp toplum ile ilişki kurmamalarına dayandığını düşünüyorum.. toplumlar da engelliye bakarken çok fazla ön yargı sahibi başta da belirttiğim gibi..
sanal ortama dair konuşmak gerekir ise bu sefer o gıpta ile bakma olayı daha çok artıyor. öyle oluyor ki başta karşısındaki engelli kişinin de bir karekteri olduğunu, hataları/doğruları olduğunu unutarak aklında o kişiyi büyütüyor. ya da büyütmüyor sadece karşıdaki engelliye öyle aksettiriyor. * ardından zamanla en ufak bir hata bile yapsanız o akıllarındaki imajda siz dörtdörtlüksünüz ya ilişki birden incir çekirdeğini doldurmayacak bir meseleden ötürü çatırdıyor. işte bu çatırdamanın ardından engelli taraf yine olayı toparlamaya çalışıyor fakat bu sefer karşıdaki algı kapılarını kapattığından çırpındıkça batıyor kendini ifade etmeye çalışan engelli. ister real, ister sanal olsun engelsiz birey karşısındakinin sadece fiziksel ihtiyaçları olabileceği ve bunalrın karşılandığında arzularının bittiğini düşünüyor kimi zaman. örneğin kendi engelim üzerinden konuşayım, görmediğim halde nasıl karşı cinsten hoşlanabileceğim pek çok kez anlaşılmamış çevremce ya da sinemaya gitme gereksinimim, dolaşma gereksinimim anlamsız bulunmuş ve bunlar yüzüme karşı denmiyor hep başka kişilerden duyuyorum..
bir takım kişiler ise olayı abartmış ve engellilerden tiksindiğini bile söylüyor. bir yerde okumuştum, birisi andrea bocelli'nin çok iyi bir tenör olduğunu fakat onun kör olduğunu bildiği için ondan tiksindiğini yazmıştı.. bu nasıl bir şey olabilir diye beynimi zorladım ama malesef almadı beynim bunu..
pek çok sanal ortamdan tanıştığım kişi ile ilişkim bu düzlemde başlıyor, başlarda bir şaşırma hali, ardından tanıyıp derine indikçe ve sonuçta benim de bir kişiliğim olduğu göz önüne alınmaya başladıkça bu tablonun bozulması ve kopan ilişkiler.. bir de bir takım insanlar kendilerine yaklaşan engellilerin kendilerinden bir çıkar elde etmek için yaklaştığını düşünüyorlar. buradan seslenmek istiyorum okuyanlara, inanın engelliler de sizden farksız istekleri olan ve kişiliklleri sağlam olabileceği gibi bozuk da olabilecek kişiler.. onları gözünüzde ne büyütün ne de acıyın.. fırsat eşitliği tanıyın.. sırf engelli diye önünü de kesmeyin göklere de çıkarmayın.. bir de engelinden ötürü bir şeyleri kolayca yerine getirebilmeleri için engellilere gösterilen musammaları musamma boyutunda değil de yardım boyutunda ele almak gerekmekte. yoksa bu engelliyi toplumla zıtlaştırıyor.. kaş yapayım derken göz çıkartılabiliyor anlaşılacağı..

toparlamak gerekirse bu dünyada hep birlikte soluk alıyoruz ve tanrının katında fiziksel yönlerimizle değil benliğimizle değer kazanıyoruz ya da kaybediyoruz.. biraz daha kalp gözünü açmalı toplum, engelliyi tanımaya çalışmalı, engelli de kendini topluma açmalı.. kabuğuna çekilmemeli.. bu uçurum malesef büyüyor ve birileri birleşmeyen bu iki yakayı bir araya getirmek için taşın altına elini sokmalı..
umarım çok geç kalmamışızdır...
yazımıza devam ediyoruz.. engelli insanlar engellerinden ötürü anladıkları bazı şeyleri ifade etmekte zorlanırlar.. örneğin bir işitme engelli dudak okumayı biliyorsa konuşulanları anlar fakat sesleri çıkarmayı bilmediğinden anlatmak istediğini anlatamaz. bu da onun bulunduğu ortamda zihinsel bir problemi olup olmadığı sorunsalını doğurur. aslında böyle bir şey yoktur.. eğer işaret dili ile kendisine yaklaşılır ise ya da yazı tercih edilirse bu kişinin her şeyi ayırt ettiği farkedilecektir.. bu kimseler mimarlık, mühendislik vb dallarda başarılı olabilecekler iken genelde eğitim imkanı sağlanmadığından kendilerine içlerindeki potansiyeli dışarı vuramazlar..
kendimden yola çıkarak da görme engellilere deyinmek istiyorum.. insanlar yüzlerine bakarak birbirlerinin konuşurlar. * bir görme engellinin karşısındakinin yüzüne bakması mümkün olmayacaktır. bunu farkeden insan zamanla onunla konuşurken o da görme engellinin yüzüne bakmamaya başlar. kendim için demem gerekir ise bu durum beni feci halde rahatsız ediyor.. acaba benimle konuşurken başka bir şeyle mi ilgileniyor düşüncesine kapılıyorum. yine göz kontağını kuramadığım için konuşurken karşımdakinin beni dinleyip dinlemediğinden emin olamıyorum. o zaman el temasında bulunabiliyorum.. kimileri bu el temasını yanlış anlayabiliyor.. oysa görmeyen birisi ile konuşurken onunla ten temasında bulunmak o kişiye dinlendiği hissini verir.. yine toplumda görme engelliler genelde santral memurluğu gibi arkaplan işlerde çalışmaktadırlar ancak eski ingiltere iç işleri bakanı ve şimdiki new york valisinin hiç görmediklerini belirtmem gerekiyor sanırsam.. türk toplumu da bu seviyelere gelmek zorundadır.. ortopedik engelli birisi dilediği yere gidemediğinden ötürü eve mahkum olmakta genelde.. böylelikle kendini dışarıya pek açamaz ve içindeki cevheri dışarı vuramaz. oysa biliyoruz ki ortopedik engelliler basket bol bile oynayabiliyorlar.. yani kişilerin bir engellerinin olması algılarında da gerilik olduğu anlamına gelmez..
bir diğer konu ise engellilerin çocuklarına da bu engelin geçeceğinden doğan korku bu yine zihinsel engel dışında tamamen yersiz bir endişedir. engelsiz bir bireyin çocuğu % kaç engelli olabilirse aynı durum engelli bir birey için de geçerlidir. çok defa duydum bu sebepten ötürü engelli birisi ile evlenmek istemeyen kimseleri.. bu korkunun yersiz olduğunu bilsek ve aşklarımızın peşinden gitsek o zaman daha bir insan olduğumuzu anlayacağız..
Fatih Çekirge ye bir kardeşimizden gelen mektup. Üzerine söyleyecek söz bulamıyorum.

Merhaba Fatih bey,

Ben yürüme engelliyim.

Engellileri düşünüp, köşenizde yer ayırdığınız için teşekkür ederim.

izmir de Adnan Süvari Mahallesi nde ikamet ediyorum ve imam hatip lisesinde oy kullanmaya gittim, merdivenlerle karşılaştım.

1001 no lu sandıktan 3 kişi aşağıya indi ve bana oy pusulalarını getirdi.

il genel meclis oyumu verdim ve diğer pusulalara oy verirken “imam hatip okulu müdürü; orada oy veremezsin, içeride vermen gerekli diye seslendi.

Merdivenleri nasıl aşacağım diye sordum!

Orası beni bağlamaz, içeride vereceksin dedi.

Ailem 1001 no lu sandığa gitti ve olayı anlattı…

Sandık başkanı aynen şunu dedi;

Oyunu burada vermesi gerekmektedir. Sırtınıza alın getirin”

Babasız bir gencim.. Annemle oy vermeye geldim.

Böyle terbiyesizce bir söz olur mu hiç?

Sırtınıza alın getirin gibi..

Annem mi sırtına alıp çıkaracak beni!!! 30 yaşındayım, 1,93 boyum var. Mümkün mü bu

Bu insanlar yüzünden Türkiye de yaşamaktan üzülüyorum.. Maalesef
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

Saygılarımla

Maalesef Türkiye'de yaşıyorum

http://www.hurriyet.com.t...ndem/11327088.asp?gid=229
son 2 yıl içerisinde yukarıdaki iki entry kapsamında yazdığım hususlardan bir kısmı toplumun beyninde kısmen de olsa aşılmıştır. artık engellilerin de toplumla iç içe yaşıyor oluşu ve toplumun gördüğünü kanıksaması bu durumun başlıca nedeni sanırsam.

ancak özellikle 2. entryde yazdığım bürokraside engelli bireylerin bir yere gelme güçlükleri hala varlığını korumakta. bunu okulu bitirip iş hayatının içine atılmakla bir kez daha görmüş oldum. bu problemin aşılmasında da yine toplumun engelli ile el ele vermesi önemli rol oynayacak diye düşünüyorum. engelli bireylerin de kendilerini topluma yaptıkları hız denemeleriyle değil toplumun geneline hizmetle sunmaları lazım.
aç tokun halinden anlamaz. elimizden geldiğince yardımcı olmamız lazım, kırmadan.
Turkiye'de Allah sabir versin engelli kardeslerimize. Her seyi bir kenara biraktim Kaldirimlar apartman gibi yuksek...
yazın üzerinde kısada olsa bir çalışma yaptığım konu. ülkemizdeki engelli bireylerin toplam sayılarına oranla istihdamlaştırılmış, herhangi bir sosyal/devlet kurumu yahut dernek çatısı altında aktivite katılımı yapan birey oranı ciddi anlamda düşük. bu hususta engelli dernekleri ve bakanlıklar işbirliği içerisinde avrupanın * da desteğiyle büyük işler peşindeler. engelli bireylerin topluma kazandırılması ve farkındalık sağlama konusunda özellikle. fakat ülkeminizin yeterli olarak adlandırıldığı seviye de düşük olduğu için öyle ahım şahım bir ilerleme katedilmiş olması söz konusu değil. hala istihdam oranı özellikle özel sektörde çok düşük, neyse ki -eğer rakamlar gerçekten doğruysa- bu istihdam oranını gerçekleştirmedeki başarı yüksek.
bazı sosyal medya sayfalarında paylaşılan görüntülerden ya da çevremizden de aşinayızdır yürüme yollarının dikkatsizce hazırlanmış olması, engelli asansörlerinin çalışır durumda olmaması ve ya en basitinden toplu taşıma araçlarının ya da kurumların engelli bireylere uygun halde yapılandırılmamış olması.
bu konuda çalışma yürüten çoğu insan engelli bireylerin topluma katılımındaki en büyük etkenin yine engelli bireyler olduğunu düşünse de aslında engelsiz bireylerdir. değişimin başlaması gereken nokta bize bağlıdır.