1960 istanbul doğumlu yazar robert kolejini bitirdikten sonra italya ve amerikada tarih okumuş, harvard universitesinde yakın doğu tarihi masteri yapmıştır. columbia universitesinde mba de yaptıktan sonra 1985 yılında yurda dönerek babasının işlerinin başına geçmiştir.1995 yılında bütün işlerini tasfiye ederek yazarlığa başlamış. iş dünyasından ne kadar tiksindiğini anlatan genç bir işadamına adlı 22.baskısına sahip olduğum eserinden sonra cesaretini bir nebze daha arttırarak şeytanın fısıldadıklarını yazmış,bir fenomen olmayı başarmıştır da... şimdi nerelerdedir, iki atımlık barutu mu vardır artık bizi niye kendinden mahrum etmiştir sorularıyla anılır.
özellikle şeytanın fısıldadıkları adlı kitabındaki tespitleriyle dikkat çeken zeki bir yazar kişidir. şimdilerde nerelerde olduğu bilinmemektedir..
(bkz: türkiye de kaç tane emre yılmaz olduğunu düşünmek)
(bkz: şeytanın fısıldadıkları/@arude50)
uzun süredir ortalarda yok, herhalde yeni bir bomba patlatacak şeklinde düşüncelere sevk eden yazar.
hepimizin düşündüğü * ama kelimelere dökemediklerimizi o kadar açık anlatıp kitap yapmış ki saygı duymamak elde değil. yeni kitapları sabırsızlıkla beklenen yazardır.
*

AŞK, EVLiLiK, iHANET

Fakir bir adam için karısı sahip olduğu tek şeydir.

Terketmek üzere olan kadının çektiği ilk silah kendi cinselliğidir;
ama o silahla genelde kendini vurur.

Evliliğin aşkı öldürdüğü söylenir.
Bu akılcıların tipik düz çizgili neden-sonuç yanılmalarından biridir.
Doğrusu şöyledir: aşkın beklenen ölümünün evlilik sırasında gerçekleşmesi
sık rastlanan bir tesadüftür sadece.
Aşkın ömrü zaten kısadır, ölümü de hep ama hep doğal nedenlerledir.

"Değişeceğim" sözü ilişkilerimizi düzeltmekte kullandığımız bir bozuk paradır.

gerçekten aşık olamayanlar ve hiçbir zaman olamayacaklar aşkın tüm sorumluluğunu sadakat sanırlar.
Ne büyük yanılgı!
Aşkta oysa bir tek sorumluluk vardır...
Aşk.
Sadakat, saygı, ihanet, iffet... Bütün bunlar o sorumluluğu biraz daha sürdürmeye yarayan oyunlardır.
Sevmekten usanmak başkadır; sevmemek başka.
"Seni hala seviyorum sevgilim.Ama bu aralar sevmekten usandım".
Bu dili konuşan aşıklar ne kadar azdır.
Kendimizi her zaman bir papatya falına hapsederiz.

Seven erkek üç yılda, seven kadın ise yedi yılda bıkar.
Aşkın en barbat yanı da aradaki bu dört senedir zaten.

Tehlikeli bir ihanet oyununa başlayanlar sanırlar ki sadece kaybederlerse bir bedel ödeyecekler.
Halbuki tehlikeli ihanet oyunların ters bir kuralı vardır:
kazananlar her zaman kaybedenlerden daha çok bedel öderler.
Üstelik çoğu zaman herkesin ödeyeceği bedel apaçık ortadadır.
Tehlikeli oyunları bu kadar cazip kılan ise, bedellerin asla peşin istenmemesidir.
Kader, verdiği hazza kıyasla en fahiş bedeli işte bu yüzden ihanet oyuncularından talep eder.
Ve oyuncular en ağır senetleri çarçabuk imzalar ve atlarlar sahneye.

Ne doğrunun ne de yalanın yüzde yüzü yoktur.
Ama ben %80 ve üstüne müteşekkir olmayı;
%50 ve üstüne rıza göstermeyi;
%30 ile %50 arasına katlanmayı öğrendim.
Yoksa tek bir dostum veya sevgilim kalmazdı yahu.
Yalan ise %30 ve altından başlar.

itiraf...
yepyeni ufak yalanlar söylenerek anlatılan eski bir yalandır.

Erkekler ve kadınlar affetmek ve unutmak konusunda da biraz farklıdırlar.
Erkek çabuk unutur; ama asla affetmez.
Kadın derhal afferder; ama asla unutmaz.

Unutmak değil - çünkü bu mümkün de değildir.
Ama hatırlamamaya çalışmak -işte bu hayatta erken kazanılması gereken bir meziyettir
çok kızdığım filozof.

bu seviyede zekaya sahip insanların mümkünse kafasına vura vura düşünceleri kitaplara dökülmelidir.

ama ne hikmetse uzun süredir sessizdir.

para sorununun olmaması, hayatının en son gününe kadarda para harcasa da parasını bitiremeyeceği gerçeği tabiki pasifize etmiştir kendisini, ama insanlığa yaptığı büyük bir ayıptır.

emre yılmaz değil de; ernest young olsaydı adı ve ingilizce yazsaydı yazılarını; şu an tüm dünya hakkında tanrı diye bahsediyor olurdu.
Can sıkıcı,bomboş ve sıradan bir ruh her zaman oradan oraya süratle koşuşturan bir vücudun arkasına saklanır. Gönlü geniş,ruhu dolu insanlar için ise her şeyin bir yeri ve zamanı vardır..Sürat herikisini de kaçırmamıza sebep olur.Mutluluk,beklemesini bilenler,usulca sokulanlar,yavaşça dokunanlar ve sessizce fısıldayanlarla kırıştırır...

Diyerek okurlarını hele ki deli gibi çalışan,hiç bir şeye ve hiç kimseye zaman ayıramamaktan yakınan,heryere koşarak giden,hep bir telaşlı ifadeye sahip okurlarını can evinden vuran filozofvari yazar...
Bu kitap üniversitenin bitirilip tatil için ankara'dan antalya'ya giderken zifiri karanlık bir otobüs içerisinde silik bir ışık eşliğinde okunmuştur. Bir mantık adamı olarak hadi canım oradan denmiştir. Denmiştir ama yazılanların ne kadar doğru olduğu 4 yıldan beri her türlüsüyle görülmektedir. Bilinmektedir ki görülmeye hem A'dan Z'ye, Z'den A'ya görülecektir.iş kurmak istiyorsanız sakın okumayın derim, panzehiri yok çünkü bu kitabın...
Şeytanın Fısıldadıkları adlı kitabında dünyanın en kısa felsefe tarihini yazarak, işte bu dedirtmiştir :

M.Ö. 5. yyda hakikat: bilmiyoruz.
M.S. 8. yyda hakikat: biliyoruz.
M.S. 18. yyda hakikat: bilebiliriz.
M.S. 19. yyda hakikat: bilebilir miyiz?
M.S. 20. yyda hakikat: bilemeyiz.
M.S. 21. yyda hakikat: bilmeli miyiz?
(bkz: Genç bir iş adamına) adlı kitabın yazarıdır. ''en zeki kumpasların içinden daha zeki tuzaklar, o tuzakların içinden zeka ötesi puştluklar çıkar'' gibi bir sözü söyleyebilecek kadar cesur olan bir yazardır.
şeytanın fısıldadıkları kitabından bir alıntı;
'sadece ezberlediklerini söylediler insanlar, anlamlarını bile bilmeden.'

kulağımda çınlayası satırdır. okunması gerekir...
(bkz: genç bir işadamına)
şeytanın fısıldadıkları kitabında carpıcı olarak;

"sadakat ihanettir
nasıl mı?
canım çeker ama yapamam.
yani?
yani sana sadık kalırken kendime ihanet ederim.
yani?
yani sadakat ihanettir."
sahtekar olduğun söyleyerek dürüstlük yapıp sahtekarlığına sahtekarlık katan yazar. her insanın içindeki kötülüğü şeytan figürüyle vurgu yapmasıyla beni gönlümden fethetmiştir.
gerçek yalanlar arası sezilir gibi olandır, yalan ise gerçeğin ortaya fırlayıp ben burdayım diye bağırmasıdır.
cümlesini kurarak hayatı decoding hale getirmiş yazardır.
bu yazının sahibi:

başından büyük bir aşk geçmemiş her kadın için bu bir eksikliktir; başından büyük bir aşk geçmiş her erkek için ise bu bir fazlalıktır.erkeğin hayatında belki bir aşka yer vardır. kadının ise aşkında belki bir hayata... erkekler deli gibi aşık olurlar, zamanla akıllanırlar. kadınlar ise akıllı gibi aşık olurlar, zamanla delirirler.aşk, kadını ve erkeği farklı etkiler. asik olan kadının gözünde baska hiçbir şeyin değeri kalmaz. aşık olan erkeğin gözünde ise her sey yeniden değerlenir. çünkü aşık kadın "nasıl olsa bitecek" sezgisi ile hareket eder.. aşık erkek ise "nasıl olsa sonsuza dek sürecek" yanılgısıyla...aşık kadınlar bu yüzden hep endişeli ve huzursuzdurlar; aşık erkekler ise melekler gibi dingin ve aptallar gibi bön.aşık olmak erkeğe yakışır. kadına asla. kadına yakışan sadece aşktır.aşksız bir erkek kendini kölesiz bir efendi gibi hisseder, aşksız bir kadın ise efendisiz bir köle. kadın ne ister? ne mi ister? hepsini ister. ve aynı anda.peki erkekler ne ister? hem sevgili karıları hem de haremleri olsun isterler. peki neden korkarlar? hem karısız hem de haremsiz kalmaktan korkarlar. kadın erkeğinin kendisine kul köle olmasını ister ;olunca da ondan nefret eder. erkek ise kadının kendisine köle olmasini istemez; olunca da onu sever. bir erkek kadından bıktığı için onu terk eder; bir kadın ise erkeğinden sıkıldığı için. arada çok önemli bir fark var. bir erkek doyduğu için kadınından bıkar. bir kadın ise doyamadığı için erkeğinden sıkılır. erkek kadının fiziksel görüntüsüyle; kadın ise erkeğin şehvetiyle tahrik olur. onun için kadınlar karşılarındakini anlarlar; erkekler ise sadece görünen dünyayı. kadın terk edildiği ve aldatıldığı zamanlarda, bir de bosanırken hiç tereddüt etmez. kararlı, şuurlu ve son derece akıllı biçimde bütün strateji ve nokta hücumu taktikleriyle delirir. delilik, kadınların aklıdır. ve sadece bu özellikleri bile, onların erkeklerden daha üstün kabul edilmeleri için yeterli bir sebeptir. kadınlar, sezgileriyle her şeyi bilirler. erkekler ise akıllarıyla hiçbir şeyi bilemezler. kadınlar her şeyi görürler. göremediklerini duyarlar. duyamadıklarını ise sezerler. dişilik yalnız algı kapılarını değil, bütün telepati, sezgi, altıncı his ve üçüncü göz kapılarını açan lsd, mescaline, psilosibin kadar güçlü bir iksirdir.kadınlarin sezgileri o kadar olağanüstüdür ki, onları erkeklerden çok daha üstün saymamak için hiçbir neden yok. sezgi de neymiş mi dediniz? aklın eli, kolu, gözü, kulağı ve burnudur. aklın dürbünü, pusulası ve radarıdır. şahini ve tazısıdır. kapanı, tuzağı ve oltasıdır. sezgi en kurnaz avcıdır. sezgi olmasa ne bilim ne felsefe ne sanat olurdu. akıl mı? akıl sezginin uşağıdır. o kadar.. sezgileri yerine bilgileri ile hareket eden bilgiç kadınlar kadar itici yaratıklar düşünemem. akıllıları ve kültürlüleri ise itici değillerdir ama sıkıcı olurlar çoğu zaman. kadına en çok yarayan ne akıl, ne bilgi, ne de kültürdür. ince ve şuh bir zekadır.
kendi anlattığına göre çılgın bir iş adamıyken (çok zengin, harvard mezunu filan) bir anda ortamın pisliğinden sıkılarak işlerini tasfiye etmiş ve iki adet kitabını emre yılmaz takma adıyla yazan kişi.

çok değişik aforizmaları vardır. yazdıklarının çoğunda haklıdır. kitapları 2000'lerin başında yazılmış olmalarına rağmen tutmuş öngörüleri dikkat çekicidir.

gerçek kimliği merak edilendir.
genç bir işadamına adlı kitabında şöyle bir laf etmiş yazar:

"gençken azmayı beceremeyenler, yaşlılıklarında hem azar hem beceremezler."

bu lafı düşününce aklımdan geçen şey "acaba yeterince azmış mıyımdır?" ...oluyor.
bir an önce becerikli bir yaşlı istiyorum, çok sebebsiz bir yorgunluğa dönüşüyor bu zamanlar.
genç bir işadamınayla beğenimi almış ama şeytanın fısldadıklarıyla tam tersi bir tepkimi almış esrarengiz adam.
Sadakat ihanettir.
neden mi?
canım çeker ama yapamam.
yani?
kendime ihanet ederim.
yani?
sadakat ihanettir.

toplum amma da ikiyüzlüdür.
kadının çapkınına orospu derler,
erkeğin orospusuna ise çapkın.
kadın çapkınlığı gizlice yapmak ister.
erkek ise açıkça.
çünkü çapkınlık erkeğe itibar getirir, kadına ise bela!

çapkınlıkları yüzünden toplum erkeklere de fatura çıkarmış olsa, erkekler kadınların bugün yaptıklarından çok daha az çapkınlık yaparlardı!
çapkın erkekler, çapkın kadınlarla tanışır tanışmaz bir seçim yaparlar: sohbet mi etmeliyim? kırıştırmalı mıyım?
güzel olmayan bir kadının sohbetini dinlemek, sarhoş birinin yada kafası güzel, triplerini dinlemek kadar sıkıcıdır!
sabahları sevimsiz uyanan kadınlar beş para etmezler, erkeklere gelince; sabahları sevimli uyananlar beş para etmezler!
çapkınlık görecelidir. çapkın bir kadını elinde tutmayı başaran erkek, her sene birkaç düzine kadınla yatan erkekten daha çapkındır.
çapkın bir erkeğin bütün sırrı içindeki kadınını çok iyi tanımasıdır. çapkın bir kadında meslek sırrı olmaz. erkeklerin ne kadar çabuk ve neyi istediğini herkes bilir.
çapkın kadınların çoğu aslında şefkat çapkınıdır. seks değil. ya çapkın erkekler? onların çoğu da özgüven çapkınıdırlar. seks değil.

hiçbir erkek yatmamam gereken bir kadınla yattım diye üzülmez. bu kadının pişmanlığıdır.

hiçbir kadın bir erkeğe delice bağlandım diye üzülmez. bu da erkeğin pişmanlığıdır.

işte bu yüzden bir erkek ancak yatmadan önce terk edilirse kendini kötü hisseder. bir kadın ise yattıktan sonra.
erkekler orospuya kendi yalnızlığını kutlamak için gider.
kadın çapkınlığa yalnızlığının yasını tutmak için.
terkedilmiş bir kadın kadar rahat elde edilen bir kadın yoktur. bütün zamparalar bu fırsatları kollarlar.

sahipsiz ve efendisiz kalmış bir kadının kendini piyasada mal gibi hissetmesi o kadar katlanılmaz bir aşağılanmadır ki, gider en olmayacak adama sırf bu duygudan kurtulmak için verir!

yeni aşık olmuş bir kadın güzelliğini kazanır ama şuhluğunu kaybeder. çünkü artık kırıştırmaya gerek kalmaz!
çapkın erkek nadir büyük aşk aramaktadır. çapkın bir kadın ise çoğu zaman büyük aşktan kaçmaktadır.
işte bu yüzden erkeklerin çapkınlıkları kronik bir hastalıktır. kadınların ki ise geçici bir delilik.
intikam için aldatan kadın hep pişmandır. seks için aldatan erkek ise hep doyumsuz!

erkekler için çapkınlık hiçbir zaman bu çağdaki kadar popüler olmamıştır.
neden?
çünkü artık çapkınlık erkeğin erkekliğini yaşadığı son sığınaktır.

erkek için evlilik

önce orospularla yatar, sonra iyi aile kızlarıyla evlenirdik (eskiden)
önce iyi aile kızlarıyla yatıp, sonra orospularla evleniyoruz. allah kahretsin (şimdi)

kadın için evlilik

eskiden önce sevgilimizle, sonra kocamızla sonra da başkalarıyla yatardık.
şimdi önce başkalarıyla, sonra da sevgilimizle yatıyoruz. ama yine de evli değiliz. allah kahretsin.

sosyetik kızlarımızın bir çoğunun, orta halli ailelerimizin ve kasabalı dini kızlarımızın hemen hepsinin namus ve bekaretlerini satışa sunmaları ile profesyonel bir fahişenin silikonlu göğüslerini uzun bacaklarını ve iş bilir dudaklarını satışa sunması arasında ne fark var?
1. birisinin masumiyet ve bekaret sattığı yerde, öbürü sadece vücudunu satmaktadır.
2. silikonlu fahişe çok daha iyi ticaret yapmaktadır.

kadınların en çekici yaşları 15-25 sonra da 35-45 yaşları arasıdır. çünkü bu yaşlarda koca ile ilgili hiçbir endişeleri yoktur. ya koca aramamaktadır. ya kocasıyla mutludur. ya da kocasından bıkmıştır.
kadınlar evlenmeden önce hiç tahmin etmediğimiz gibi, evlendikten sonra ise tam tahmin ettiğimiz gibi çıkarlar.
kadınlar özgürlük ve bağımsızlıklarını her şeyin üstünden tutan erkeklere gerçekten aşık olurlar. kadın erkeğin kendisine bağlanmasını isterken, bilinçaltında hiçbir kadına bağlanmayacak yaratılıştaki erkekleri gerçek erkek olarak kabul eder. kadını aşkta perişan eden de içine düştüğü bu paradokstur.
bekarlar için evlilik, yalnızlık ve kölelik arasında bir seçimdir. bekarlık tek kişilik bir hücredir. evlilik ise iki kişilik.

bekarlık çekilir çile değildir. kadınlarla konuşmanız gerekir sık sık! bir de her gece bir yerler bulup çıkmalısınız. ama evlilik daha beterdir. bu sefer evli kadınlarla konuşmanız gerekir. sık sık ve her gece bir yerlere davetlisinizdir artık!
bekarlığında huzur ve neşeyi bulamamış olan erkek asla evlenmemelidir. evliliğinde mutlu olmayı becerememiş erkek de asla boşanmamalıdır. erkekler bu önermelerin tam tersini uyguladıkları için hayatlarının her döneminde perişan olurlar.
erkekler evlendiklerinde özgürlüklerini kaybettiklerini savunurlar. aslında tüm kaybettikleri çapkınlık özgürlükleridir. o kadar.

hiçbir evlilik aşk evliliği kadar riskli değildir. çünkü aşk evliliğinde kazancımız veresiyedir. çıkarlara dayanan evliliklerde ise peşin. işte bu yüzden ticari evliliklerde bütün gecikmeler tehlikelidir. aşk evliliklerinde ise hayırlı.
aşk bir hastalıktır. aşk evliliği ise tarafların ancak iyileşince birbirini tanıyacakları bir hayaletler nikahıdır.
her şeyden önce huzur ve güvenlik arayanlar benzerleriyle evlensinler. çünkü aşk evlilikleri hiç onlara göre değildir.
evliliğin aşkı öldürdüğü söylenir. bu akılcı tipik düz çizgili neden sonuç yanılsamalarından biridir. aslında; aşkın beklenen ölümü evlilik sırasında gerçekleşmesi tesadüfüdür sadece. aşkın ömrü zaten kısadır. ölümü de hep ama hep doğan nedenlerledir.

erotik aşk tüm düşmanlarını yenebilir. dil, din, sınıf ve kültür farklarını, aile - toplum baskısı her şeyi.
ve evlenilir. evlilik, aşk ve zamanın büyük düellosudur.
sihirli kelime bir müddettir; aşk; sevgi ve şehvetin bir müddet beraber oturdukları bir deliler ve sarhoşlar evidir. ancak eve daha bağlı olan taraf sevgidir. şehvet arada bir dolanmak ister.
senede en az bir kez boşanan ve en az sekiz dokuz hafta birbirinden ayrı yaşayan çiftlerin evlilikleri daha uzun sürer.
evlilik denilen aşkla zamanın bu büyük düellosunda aşkın en zayıf silahı şehvettir. çünkü şehvetin ömrü aşktan da kısadır. üstelik dengesiz bir silahtır da. sık sık tutukluk yapabilir.
zaman denilen canavarın önüne aşklarını sadece şehvet silahıyla donatmış olarak çıkartan çiftler kolaylıkla haklanırlar. zamanın harcaması gereken enerji beş senedir. çoğu zaman da on, on beş ayda koparıverir aşkların kafalarını.
doğanın amacı mutlu evlilikler değildir.
bol çocuktur.

işte bu yüzden işin başında çuvallarız.
ne mutluluğumuz ne de evliliğimiz doğanın umurunda değildir.
ya çamurdan yaratmaya devam etmeliydi tanrı bizi teker teker! ya da rüzgara saldığımız polenler ve tohumlarla bir yerlerden bitivermeliydik.
yazısının sahibidir.
aslında kim olduğunu, şimdi nerde ne yapar ne eder, bir daha yazar mı diye bekleyen binlerce insan olan, türkiye'nin en kült fake kişiliği.

o kadar fake ki böyle biri aslında yok bile diyemiyorsun.

ama olduğuna inanmak çok istiyorsun.

muhtemelen artık amca bey tanımına yelken açmıştır. bir de ne alakaysa kemer country'de oturuyor deniyor.

kim kim kim?