bugün

entry'ler (20)

ege türküleri

tolga çandar'ın sesinde, sazında bir başka güzelleşen türkülerdir. beni bilen bilir, günü bach'la açıp mozart'la kapatanlardanım. ama bu türkülerden birini duyduğumda, ruhumun ege sahillerine akmasına engel olamıyorum.

dinleyip de sevmemek, içinize işlememesi imkansızdır.

milli istihbarat teşkilatı

değişik araçlar kullanan teşkilat.

çok önce oldu bu olay. gece üç gibi mit kampüsünün önünden geçiyordum. ana nizamiyeden bir araç ben oraya yaklaşırken çıkıyordu. odtü'de arkeolog bir hocamız vardı. onun bir aracı vardı böyle eski püskü dökülen bir şey. hatta o aracı kazıdan çıkarmış diye dalga geçerdik. neyse, nizamiyeden çıkan da böyle bir arabaydı, station eski model ama markasını çözemediğim. beşyüz metre filan vardı aramızda. bilenler bilir, nizamiyeden sonra ilerde yol biraz daralıp viraja girer. orda rahat geçeyim diye kampüsten çıkan aracı geçmek için hızlandım. 140la filan gidiyorum bu arada. ama ne hikmetse o döküntü arabaya yetişemedim.

nasıl değiştirdilerse aracı dışardan bakınca dökülüyor ya bu dediğimiz alet zıpkın gibiydi.

football manager 2011

d&r'da gezerken indirimde görüp denemek için aldığım championship manager'in yüzüne baktırmayan oyun.

cm 2011'i bir kaç gün oynadım, sonra işte bir gün can sıkıntısından sözlüklere girdim. cm ve fm yorumlarına baktım. o hızla gidip fm 2011 aldım haliyle. hiç pişman değilim, aa şu özellik cm'da daha iyiydi demedim henüz.

rachmaninov plays rachmaninov

hayatıma anlam katan, son bir haftadır her anımı paylaştığım eserlerin bestecisidir rachmaninov.

ama kendisi hayattayken besteciliğindense virtüözlüğü ile takdir görmeyi beklemişti.

işte bu set, onun en önemli kanıtıdır.

bu koca elli adam o kadar başarılı bir piyanist ki, rach 3 gibi bir destanı yazmış olması bile önemsenmiyor.

romantik akım seninle bitmekte haklıymış rachmaninov, bach'sız baroque olmayacağı gibi sensiz romantizm de olmazdı.

iş görüşmesi diyalogları

işimden memnun olduğum halde, bakalım piyasamız nedir, fiyatımızı öğrenelim diye gittiğim bir iş görüşmesinde yaşanan diyalogtur.

odaya girmemle, karşımdakinin de benimle aynı kafadan bir adam olduğunu anlamam zor olmadı. o da benim gibi olduğu için haliyle, ayna teorisi haklı çıktı. ikimiz de beş dakika sonra geyiğe başladık. bir yandan da didişiyoruz tabi haliyle. arada ufak laf sokmalar filan. gene de geyiğe devam.

geyik ama, ciddiyiz gene öyle kafa göz yarmıyoruz...yarmıyorduk...yarmıyordum.

ta ki hobiler kısmında yer alan go, video games, biographies vs vs kısmını görene kadar.

- bu kadar yoğun çalışırken oyuna zaman ayırabilmeniz ilginç doğrusu
+ o oyunlar olmasa o kadar yoğun çalışamam ki
- ben de severim, ne oynuyosunuz bu aralar?
+ modern warfare
- hadi ya? iyi misin bari? (bak bak küçümser tavra bak)
+ akşama oynayalım da vereyim eline

zaten yalan olan mülakatın, tamamen yalan olması beklenirken akşam buluşuldu. arkadaşın hesabı görüldü, biralar içildi, pazartesi iş teklifi de alındı.

sonuç: gidilir mi o şirkete, zaten benden var orda!

satranç

ömrümün 23 yılını verdiğim oyun. kralların oyunu.

23 yılımı verdim, ama bu işten 28 yaşıma geldiğimde vazgeçtim. satrancım belli bir seviyeye gelmişti, turnuvalarda tanınmaya da başlamıştım. önüm açık, sırtım pekti. merak edenler için altım da kuruydu haliyle.

ama sonra ilerledikçe farkettim ki aslında bu çok mekanik bir oyun.

açılış varyasyonları bellidir. açılışı yapan tarafın hamlesini diğer kişinin nasıl karşılayacağı da bellidir. yani beyaz ne yaparsa, siyahın nasıl cevap vermesi gerektiği bilinir. elbette ki amatör oyunlardan bahsetmiyorum. ama siz sicilya savunmasına (1.e4 c5) amatörlüğü geride bırakmış bir oyuncu olarak vezir gambiti cevabı verirseniz çok açık söyleyeyim sıçarsınız.

açılışlar, oyun ortaları ve kapanışlar bu kadar belirginken geriye sadece sizin ne kadar çok teknik bildiğiniz ve bunda ne kadar ustalaştığınız kalıyor. işte bu yüzden o üstün kasparovlar, karpovlar gece gündüz oyun çalışıyorlar. işte bu yüzden bilgisayarlar çok iyi satranç oynuyor.

bununla yetinmeyenlere tüm açık yürekliliğimle go tavsiye ederim.

safran sarı

inci aral'ın çok kolaylıkla içselleştirebildiğim kitabı.

yatırım uzmanı volkan'ın (uzman dediğimize bakma, adam holding cfo'su) gözünden aşk acısını çok betimlediği kısımları var. ayrıca grift ilişkiler yumağının neticesinde dünyanın ne kadar küçük bir yer olduğunu vurguluyor.

ayrıca bebek'i bu kitap sayesinde sevdim. sayesinde mangerie gibi bir yeri keşfettim.

keyifle okuyunuz.

canan tan

akp gibi yazardır.

kitaplarını okumadım o konuda yorum yapamayacağım. ama burda yazılanlara bakıyorum herkes bir ergen yazarı, çok kötü, yarısında bıraktım tadında şeyler yazmış.

e peki o zaman siz okumuyorsunuz da nasıl çok satıyor bu yazar?

ben akp'ye oy vermedim. çevremdeki kimse de verdiğini söylemiyor. e peki nasıl %47 aldı bu adamlar son seçimde?

onun gibi bir şey.

dukan diyeti

geçen yaz uyguladığım, çok kısa bir sürede hedeflenen kadar kilo vermemi sağlayan, argümanları sağlam ve sağlıklı olduğunu düşündüğüm diet.

yalnız ben sabırsız davrandım ve son koruma aşamasını uygulamadım. eski beslenme alışkanlıklarıma geri döndüm ve beklenen son, şu anda diete başlamadan önceki kilomdayım.

ancak ne hikmetse, diete başlamadan önceki kıyafetlerim bana bol geliyor. yani kilom şu anda aynı olsa da vücutta belirgin bir incelme sağladığı kesin.

yapanların son aşamayı ihmal etmemesini tavsiye ederim.

avea

genel müdürlüğü nişantaşı'na çok yakın olan telefon operatörü. lokasyon belirttim ki, beni daha iyi anlayın diye.

bu amcaların genel müdürlüklerinin çatısında benim evim kadar antenler var böyle kocaman kocaman. avea kullandığım zamanlar (beni hatalarımla kabul et) maçka'da bir otelde (parksa hilton) kalıyordum. kaldığım odadan bunların genel müdürlüğü çıplak gözle görünüyordu. mesafe taş çatlasın 200 metre filan zaten.

normalde ayna gibi çekmesi beklenir değil mi telefonun? ne gezer, avea bu. koca odanın sadece bir köşesinde o da minimum seviyede çekiyordu. telefon elde odanın içinde sinyal aradığım çok oldu.

mail atıp anlattım durumu bakın böyle böyle diye. klasik cevap geldi, şebekemiz güçlenmektedir. güçlendirin bakalım dedim, turkcell'e geri döndüm.

gel zaman git zaman casper plaza'dayız. bilmeyenlere söyleyeyim, burası avea operasyon merkezinin dibidir. yanyana yani.

arkadaşım avea kullanıyordu, casper'in içinde bile kullanamıyordu. çatıya çıkıp fırtına sesleri eşliğinde konuşabiliyordu ancak. o da mail attı, o da aldı cevabını: şebekemizi güçlendiriyoruz.

sonucu tahmin edersiniz.

böyle de güzide bir operatördür.

is sanat kultur merkezi

türkiye iş bankası'nın adına, aslına sahip çıkarak yaptığı sosyal hizmetlerden sadece biridir.

burdaki kilit kelime sadece'dir.

kalanların ardından

gülay'dan bir zamanlar sıklıkla dinlediğim güzel şarkı.

bazı şarkılar insana şarkı sözlerinin anlamından öte şeyler çağrıştırır. bu şarkı da benim için öyleydi.

eski şirketimde associate olarak işe başlar, zaman içinde performansınız yeterliyse yükselir ve en sonunda ortaklıkla ödüllendirilirdiniz. bunun süresi 11-13 yıl arasında değişirdi. her şirkette olduğu gibi orda da efsaneler vardı. o efsanelerden biri, sadece 9 yılda ortak olmayı başarabilmiş biriydi. fazla mesainin kralını yaptığımız, ofiste sabahladığımız gecelerin sayısını unuttuğumuz halde onun hiç overtime yapmamakla meşhur olduğunu bilirdik. zaman planlaması mükemmeldi, işinde çok iyiydi. zaten lakabı genius'tu.

ama ben bu abimin en çok delikanlı tavırlarını severdim. haklı olduğu davayı sonuna kadar savunur, kimseden çekinmezdi. ortaklığa kabul edildiği için patronlardan biriydi ama bütün herkese çok yakın davranırdı.

işte bu şarkı bana hep onu çağrıştırırdı.

thomas edison

kanaatimce, genel görüşün aksine, medeniyetin ilerlemesini sağlamakla beraber daha da ilerlemesine engel olmuştur. tesla ile olan çekişmelerinin, tesla'nın kişiliği ve finansal imkansızlıkları gibi sebeplerle edison lehine sonuçlanması; tesla'nın gizemini bugün bile koruyan çalışmalarının ortadan yok olmasına yol açmıştır.

bugün her türlü elektrikli cihazımızı prize kablo ile bağlamak zorundaysak sırf bu adam yüzündendir.

aynı zamanda ge (general electric) kurucusudur.

tolga çandar

odtü mezunudur. odtü efsanelerinden birine de konu olmuştur.

vakti zamanında, tolga çandar odtü'de okurken bir kıza aşıkmış. ama bu hanım kızımız sahilde ateş yakıp gitar çalan gençleri, tolga abinin sazına yeğlermiş. bu saz çalan, türkü söyleyen adam ona hiç cazip gelmezmiş. yediremezmiş bir elinde saz çalan adamın öbür elini tutmayı. karşılık vermemiş tolga abi'ye.

gel zaman git zaman okul bitmiş, seneler geçmiş. herkes kendi yoluna gitmiş. bu hanım kızımız da londra'yı mekan eylemiş. tesadüf bu ya, tolga abi'nin de o şehirde konseri varmış. gençlik hatırası diye dinlemeye gitmiş. dinlemiş, dinlemiş. konser bitince kulise koşmuş. tolga abi'ye sarılmış, ve demiş ki;

"ben bu sazla odtü'de görünmek istemedim, şimdi ne olur bütün londra'yı beraber gezelim."

emre yılmaz

kendi anlattığına göre çılgın bir iş adamıyken (çok zengin, harvard mezunu filan) bir anda ortamın pisliğinden sıkılarak işlerini tasfiye etmiş ve iki adet kitabını emre yılmaz takma adıyla yazan kişi.

çok değişik aforizmaları vardır. yazdıklarının çoğunda haklıdır. kitapları 2000'lerin başında yazılmış olmalarına rağmen tutmuş öngörüleri dikkat çekicidir.

gerçek kimliği merak edilendir.

winning

ge'nin efsane ceo'su jack welch ve harvard business review'in eski editörü suzy welch'in ortaklaşa yazdıkları yönetim teknikleri kitabı. bu sevimli ve aşmış çiftin dünyanın dört bir yanında verdikleri konferanslarda kendilerine yöneltilen sorulara genel bir cevap niteliğinde yazılmıştır. iş dünyasındaki konumlarını yönetici olarak belirleyenlerin mutlaka okuması gereken kitaplardan biridir.

kurtuluş

trt'nin yüzakı dizidir.

altı bölümlük bu diziyi izlediğinizde, bu ülkenin ne kadar zor kurtarıldığını, çekilen çileleri, yapılan kahramanlıkları yüreğinizde hisseder, bu ülkenin düşmanı olanlara karşı daha bir bilenirsiniz.

vatan sevgisinin ne demek olduğunu, bundan yüce bir duygunun insan kalbinde bulunamayacağını öğrenirsiniz.

kredi kartı kullanmamak

davranışsal finansçıların önerdiği yöntemlerden biridir.

onlara göre, kredi kartı ile ödeme yapmak para duygusundan uzaklaştırdığı ve düzenli takibi yapılmadığı için daha çok harcama yapılmasına yol açmakta. lse'de yapılan bir deneyde, 50 kişiye 1000 pound, 50 kişiye ise 1000 pound limitli kredi kartı vermişler. bu parayı diledikleri gibi harcayabilecekleri söylenmiş. araştırma sonucunda, kredi kartı kullananların limitlerini çok daha kısa sürede tükettikleri, üstelik ihtiyaçları olmayan şeyleri almaya daa meyilli oldukları anlaşılmış.

anjelika akbar

kendi sevdiği eserleri likafoni isimli albümünde çellist rahşan apay ile seslendirmiş sanatçıdır. küçükken adını telaffuz edemeyenlerce "lika" olarak çağırılmasından ötürü albümüne bu ismi vermiştir. özellikle chopin yorumları dikkat çekicidir.

bach a la orientale'de bach ezgilerini oryantale çevirmesi ve klibinde asena'yı oynatması ile akıllara kazınandır.

hedge fund

türkçeye serbest fon olarak çevrilen ve ilk örneklerinin görülmeye başlandığı fon türü. özünde başarılı ve güvenilir bir yatırımcı ve ona paralarını emanet eden kişilerden oluşur. yatırımcı sabit yönetim ücretinin yanında kardan da belli bir oran alır. bu yüzden temel amacı karı yükseltmektir. bu karı elde ederken de ellerindeki meblağı düzgün planlama ihtiyacından ötürü hedge fonlara giriş ve çıkışlarda sınırlamalar getirilmiştir. ayrıca, başarılı hedge fonlara giriş için çok yüksek miktarda ödeme yapılmaktadır.