bugün

resmen gerçektişti bu. aynı bir gazete parçası gibi. elde tutulan bir çanta gibi falan. aslında bir bakıma olumlu bir şey. ama bir şeye insanların çoğu ilgi duyarsa ben direkt soğuyorum olaydan. bugün dolmuşta bir baktım. kızın biri süklüm püklüm bir kitap okuyor. biraz sonra anlaşıldı ne olduğu: aşk. pembe kapağından belliydi zaten. hayır başka yeni çıkan kitap yok mu arkadaş? nedir bu gösteriş budalalığı?
talihsiz bir kapak sseçmesiyle alakalı olabilir. zira ucuz aşk romanı sanılıyor zannımca. ya da artık okuyoruz milletçe kardeşim.
bizzat aşk'ın kendisinin ayağa düştüğü bir devirde hiçbir şeydir.
ayağı acıtır.
zaten çok okunan bir kitap, kimilerince okunmaya devam ettiğinde ayağa düşmüş mü oluyor, tartışılır. ayrıyeten sözkonusu roman bir başyapıt mıdır ki ayağa düşmüş olsun, münakaşa edilir. kimi yazar yahut romanların narsistçe ve obsesyon derecesinde sahiplenilmesi hususunda, bizzat elif şafak ın kayda geçmiş düşünceleri mevcuttur, tavsiye edilir.
sırf isminden dolayıdır.
diğer elif şafak kitaplarının tutmamasının altında bu neden olmalı, aşk yazarın en güzel kitabı değil çünkü.
alanların önemli bir kısmı barbara cartland tarzı bişi beklemiş olmalı, sufiler mevlanaları görünce de afallamış olmalı.
her halukarda, böyle bir kitleye öyle bir kitap okuttuğu için elif şafak başarılı bir yazardır.
millet olarak dedikodu sevdiğimiz için belki de bu kadar ayak altına(!) düştü diye düşünülen hadise. nasıl öldü , kim öldürdü, ne yapmış da böyle olmuş gibi sorular merak uyandırır hali ile. e elif şafak ta gayet güzel anlatmış ve kurgulamış. sonuçta romanda mevlana nın ya da şemsin öğütlerinden çok ana tema ikisinin ilişkisi...
ayak altına(!) düşmesi aslında güzel keşke mesnevi ya da Divan-ı Kebir ayak altına(!) düşse de okusa insanlar, anlasa...
herhangi bir kitabın çok beğenilmesi veya ilgi görmesi kitabın ayağa düşmesi demek değildir. acaba sarışınlar noam chomsky okuyamaz ya da takım elbiseli,kravatlı ciddi iş adamları aşk romanlarıyla ilgilenmez diye bir kural mı var. kitap ilgi görür ayağa düşmüş olur, ilgi görmez türk halkı kitap okumayan cahil bir topluluk olur.buluttan nem kapmayalım
otobüsteyken klasörün arasından ayağına düşürdüğü bu kitap sebebiyle hemen karşısındaki birkaç kişinin aralarında 'şşş selim şu homoya bak lan' şeklinde fısıldaşıp gülüşmelere sebep olacak olan, erkek cinsi bir kimsenin başına gelebilecek oldukça talihsiz hadisedir. evinde okusana arkadaşım kitap kaçıyor mu? ne gerek var böyle risklere? *
mevlana- şems-i tebrizi ilişkisinin yanında sunulan ve şimdiki zaman zarfında geçmekte olan 'aşk'ın sebep olduğu hadise. yıllardır dillerde dönüp dolaşan mevlana - şems münasebetinin şu an okura çekici gelmesine bir sebep bulunamıyor zira. ama evliliği iyi gitmeyen ablam tutup da 'elif hanım kitabınızı okudum ve ilişkimde cüretkar kararlar aldım' diyorsa, basın kitap yüzünden boşanmaların arttığı haberini yayıyorsa şaşılımayacak durumdur efenim. nerde kaldı ilahi aşk, tasavvuf!
çok okunuyor demektir. okunmalı da zaten. çok tutulan herşey bir müddet sonra ayağa düştü diyerek anılıyor. sorun değil. hatta tarkan adlı bir filozof böyle durumlar için, "al elmaya taş atan çok olur yar!" diye bir şarkı sözü de yazmış idi vakti zamanında.

belki bu kitap daha çok ayağa düşerdi(!) ama rengi ve ismi yüzünden kaybetti. pespembe bir kapak. okurken içim bir hoş oluyordu. delikanlı adamın o kadar pembe birşey taşıması erkek adamı sanki biraz tan taşçı laşmış gibi gösterdiğinden çekiniyor insan doğal olarak.

kitabın isminin aşk olması ise, kadınlara ne kadar çekici geliyorsa erkeklere de o kadar itici ve sığ geliyor. bir çok insan bu kitabın saçma bir aşk hikayesinden ibaret olduğunu düşünüyordur büyük ihtimalle. ama değil.

kesinlikle okunasıdır.

okuyun. okutturun. dürtün arkadaşlarınızı, onlar da okusun.
''nereye layıktı ki?'' şeklinde bir soruyu aklımıza getiren konu...
sahaflık ettiğim günlerden bilirim; bu elif şafak kişisinin kitapları bildim bileli çok satar. gelen elif şafak sorar, giden elif şafak... çoğu zaman türkiyedeki toplumu beğenmeyiz; hep kroların, görgüsüzlerin, sonradan görmelerin, dolandırıcıların, ikiyüzlülerin, özentilerin çoğunluk olduğunu düşünürüz. e bu çoğunluk; şolohov, kazancakis yahut eco'yu mu okuyacaklardı. ya ne olacağıdı?
işte bu kitapta trend olmuştur deyim yerindeyse. artık öyle bir noktaya gelinmiştir ki elinde pembe renkte bu kitabı taşımak tarz haline gelmiştir.
(bkz: tekme)
türkiye'nin en kaliteli yazarlarından biri olan elif şafak yeni bir kitap yazdığında yine gerçekleşecek olan durum.

bu çekememezlik ne ola ki? anlayan varsa konuşmak isterim...
(bkz: popüler kültür)
fazla okunan bir kitabın ya da çoğu insanın okumaya çalıştığı ilgi gösterdiği bir kitabın ayağa düşme ile ilişkilendirilmesi ne kadar doğru bilmiyorum.(kaliteli romanların popüler olması kadar doğal birşey olamaz sanırım.) ama bırakın millet okusun. şu millet kitap okusunda ne okursa okusun. yeter ki okusun.
insan aşağılamanın modern türkçe söylemi..

nedir usta sizin derdiniz? kitap okumayan insanları aşağılıyorsunuz.. herhangi bir kitap satış mağazasına gittiğiniz de "en çok satanlar" rafı vardır ve elif şafak'ın aşk isimli kitabı da o raflarda yerini almış bulunmakta.. adam da belirli bir tarzı okumadığı için doğal olarak oradan seçiyor okumak istediği kitabı..

peki sonuç? "kitap okuma sayısı çok az" diye kıçını yırtan sizler bu sefer de herkes okuyor diye dert yanıyorsunuz.. şaka mısınız? yoksa siz de sanatın aç, sokaklarda yatan ve kimsenin bilmediği bencilce bir tavır ile sadece size özel olmasını mı istiyorsunuz?

tabii ki eleştiri gereklidir ama "ayağa düştü" mantıklı bir söylem değildir.. her şeye "gösteriş budalası" damgasını vurulması ise sanırım çağımızın hastalığı.. ulan sizin gibi bu hastalığa yakalanmışlar yüzünden insanlar evinden başka bir yerde kitap okuyamaz hale geldi..

bırakın okusunlar.. metro, otobüs, tren, vapur.. illa eleştireceksen al o kitap okuyanı karşına okuduğundan neler anlamış, neler katmış kendisine ya da eleştirisi/beğenisi nedir öğren ama aşağılama!..

kitap okuyana laflar hazırlıyorsunuz, biyonik adam diye müzik dinleyenlere laflar hazırlıyorsunuz sonra kalkıp halk düz adam olarak yaşayıp ölüyor diyorsunuz.. çelişkinizi sevsinler..

bir de ayağınıza dikkat edin incinmesin..
elif şafak'ın önemli bir yazar olmaması nedeniyle pek te skmizde olmayan olaydır. ermenistan'da ayağa düştü bu kitap diyorsan bak onu tartışırız.
kardeşim kadın kötü bir yazar işte. Yazamıyor ama iyi bir pazarlamacıyla çalışıyor. Amuda kalkarak, binbir takla atarak satış yapan bir pazarlamacının,sattığı tencerelerin ayağa düşmesinden de kötü valla.
1-2 ay önce büyük bir korsan baskını yapılmıştı. sırf "aşk" kitabı 800.000 adet yakalanmıştı. toplamda zaten 2,1 milyon kadar yakalamıştı korsan kitaplardan. bu önermeyi destekleyen bir örnek oldu sanırım.
elif şafak için iyi yazar değil diyenler kaç tane yazarın kaç kitabını okumuşlardır acaba? birşeyin popüler olması, herkesin elinde olması, her yere ulaşması o yazarı da yazıyı da kötü yapmaz. gidin bir kitap yazın götürün bir yayınevine bakalım yayınlıyorlar mı? Hadi yayınladılar, raflara koymak için hiç çaba sarfediyorlar mı..

iyi birşeyi sadece sizin görmeniz, sizin okumanız, sizin biliyor olmanız kuşkusuz egonuzu ziyadesiyle tatmin edecektir. maalesef elif şafak'ın büyük bir kitlesi oluşmuş, yayınevleri de satma potansiyelinin farkında, dağıtımını ellerinden geldiğince yapıyorlar. sadece sizin bileceğiniz başka iyi yazarlar bulun kendinize ya da popüler olana vurmak üzerinden prim yapmaya çalışmayın. başkasını aşağı çekmeye çalışmak sizi yukarı çıkarmaz.

birşeyleri eleştirebilmek için lütfen biraz daha etraflıca düşünün.
bir ülkede her kesime hitap eden bir kitapta kalite aranması saçmadır. eğer bir kitap çok geniş bir kesim tarafından okunuyor ve beğeniliyorsa, bu kesimin tamamının üstün zekalı olması imkansız olduğu için bir takım zekası düşük olan insanlar tarafından da okunuyor demektir. tamam kadın yazıyor, ne güzel çok kişi de okuyor. en azından hiçbirşey okumamaktansa elif şafak okuyorlar. hiç yoktan iyidir..
(bkz: elif şafak ın ayağa düşmesi)
pazarlamanın çok başarılı olduğunun kanıtıdır.