bugün

ayağın kaldırılarak, sertçe bir yere vurulması.
elimde en sevdiğim bardağım televizyon başında ne olduğunu anlamaya vakit bulamadan kontrolüm dizinin son beş dakikası gibi kaçtı gitti. son bir çaba "elimde tutayım düşürmeyeyim içerikli" ama nafile... artık ayağımın dibine parçalanmaya ramak kalırcasına ilerleyen bir bardak o.

işte o anda ayağım o çok sevdiğim bardağı yavaşlatıp masaya elime tekrar koymak istercesine savruldu. oysaki yanı başımdaki çantaya ya da halıya düşme ihtimali daha fazlaydı. durmadı. savrulan kemiklerimi soğuktan hafif morarmaya başlamış rengiyle örtmüş derisiyle ayağım bardağıma vuruyordu. bardağım benden yarım metre bile ileri gidemeden yere değme şerefine ulaştı, belli ki içinde kopan fırtınalara yenilmişti. kırıldı.

ayağıma dokunmadan yeri tokatlasaydı belki o çok narin üç yerinden nasırlı ayağıma batacak, kesecek, kan bürümüş gözlerini topuklarıma saçacaktı. ben içgüdümü koynuma almış kurtarma bahanesiyle kopacak kasırgayı kendimden uzaklaştırmıştım.

uzaklaştırmıştım ama bu suyun ışığı kırması gibi, köpeğin dünyayı gri görmesi gibi bir yanılgıydı. kalkıp terlik aradıktan sonra o parçaları süpürmek zorunda kalan yine bendim. o çok sevgili bardak kırıkları asayiş berkemal bir dünya için kimseye rahatsızlık veremeyeceği bir yere taşınmalıydı, hatta atılmalıydı, "cana geleceğine mala gelsin"lerle son yolculuğuna uğurlanmalıydı.

fillerden arındırılmış ıslak kağıt mendile takılan her miniminnacık cam parçasını elimdeki torbaya koyarken ya bunun gibi bir tanesini unutursam, ya bir gün karşıma çıkar da, ummadığım anda beni kanatırsa diye düşünmekten alı koydum kendimi, ama okuyanı koydurmadım.

belki o çok sevdiğim bardağın menşeine güvenmeliydim, beğenip, büyüsüne kapılıp kredi kartına 5 taksit yaptırırken bir gün ayağımın dibine düşerse kırılır mı diye düşünmeliydim. düşünmemişim. kırılan çok sevdiim bardağım bu düşüncesizliğimi mantıktan yoksunluğumu ve buna aşk denilmesine kurban gitmişti işte.

tanım: bardaklara değen onları kırılmaya zorlayan aksiyon. hep kaba hep şiddeti içerecek kadar gaddar bir kelime.
(bkz: önümüze gelene bir tekme)
bir çeşidi de uçan tekmedir
akıllara yusuf yerkeli getiren saldırı hamlesi.