bugün

Düşünmek , düşünebilmek için önce hayatta bir gayenin olması gerekir.
Gayesi olmayan insanların hayatı hapishanede volta atmaya benzer.
doğru düşünmek ve analiz etmek için , önyargısız doğru bilgi , doğru ve şüpheci bir analiz ile düşünülmelidir.

Hayatımızda ki örf ve adetlerimiz , ön yargılarımız , sosyal hayat tarzımızın hepsi bizi doğru düşünceden uzaklaştırabilir.
Bir örnek vermek gerekirse " Dolunay da daha çok cinayet işleniyor d" bunun doğrulunu ispatlamak için kanıt arasın halbuki düşünene insan bu bilginin doğruluğunu düşünür.

Mesele Düşünebilmek , Sorgulamak , Şüphelenmek , Ön Yargıları Kırabilmek.
kelimeli midir ? kelimesiz mi ?
biz kelimesiz düşünürüz de şöyle düşündüm derken mi onu kelime haline getiririz ? kelime yokken insanlar düşünemiyor muydu ? bir düşünelim. ben kelimesiz düşüneceğim.
çoğunlukla gözardı edilen şey, içselleştirilemeyen ve farkında olunamayan.
bu kadar ucuz olduğu halde insana bu kadar şey katan bir eylem olamaz herhalde. ah bir de düşündüklerini eyleme geçirebilecek paran olsa.
insanı diğer canlılardan ayıran şey akıldır. ama önemli olan aklını nasıl kullandığıdır. (bkz: metin üstündağ)sözüdür. akıldan faydalanabilmek için yapılan faaliyetdir düşünmek. aynı zamanda düşünce disiplinize edilmesi gereken bir faaliyettir. aksi taktirde saçma sapan şeyler üretir. sonra hiç olmazsa saygı duyun sözleri yükselir ortalıkta. zor bir süreçtir. uzun süre kullanılmazsa körelir ve başka düşünceleri takip ve takdir etme yetisi geliştirir. temel bilgi alt yapısına ihtiyaç duyduğu bir sistemi vardır.
düşünmeye çalışıp düşünemediğini sandığın anda aslında düşünemediğini sanıyorken bile düşündüğünü farketmetir.
bazen yapmak gerek. oy atarken mesela. (bkz: ampüle basma)
(img:#524737)
düşünmeyi istemezken bile düşünmek.
Insanın elınde olmayan bır seydır. Sız dusunmek ıstemesenız bıle beynınız sıze oyun oynar dusundurur sızı. Ve gece yataga yatıldıgında dusunulenler hep kotu seylerdır.
Zaman kaybetmek , an ı yaşamayı kaçırmak.
Bazen de ıyı de yapsan kotu olmak.
(bkz: herşeyi kaybetmek) .
Ağzıyla kuş tutmayı,
bir tarafıyla gülmeyi,
üreme organlarıyla aşık olmayı
öğrenen insan tek şeyi öğrenemedi;
Beyniyle düşünmeyi.
birçok insanın hiç yapmadığı,

geri kalanın da tadını kaçırdığı

zihinsel eylem.

hakkını verebilen yok yani.
En cok enerji harcatan aktivitelerdenmis. Isvicreli bilim adamlarinin yalancisiyim. Pek cok insanin kendini yormamak adina gerceklestirmekten kacindigi eylem.
yaşadığın her saniye gerçekleştirmek zorunda olduğun eylemdir.
kaçışı yok bunun.
''Bilinç, korkunç bir lanettir. Düşünürsün, hissedersin, acı çekersin.''
Duşta veya yolculukta boku çıkarılan durum.
Düşünmek güzel. Fakat çok düşündüğünde doğru ve yanlışı ayırt edemez hale geliyor insan. Daha sonra beyin yoruluyor. Ve düşünemez hale geliyor beyin. Yatıyorsun kalkamıyorsun,kalkıyorsun yatamıyorsun. Sinirleniyorsun sakinleşemiyorsun. Sakinleşiyorsun tepki veremiyorsun! Yorgunluk geçici eğer gücünü kaybedersen sorun burda başlıyor.
Düşünce özgürlügünün olduğu her yerde bir devrimdir düşünmek. insan düşünürse var olur yoksa ottan ne farkı kalır kı?
düşünce, düşünmek insanın elinde olmayan; insiyaki bir hadise. bir saniye bile beyne hakim olabilmek; düşünmeden bir saniye geçirebilmek mümkün mü? zaten o yüzden demiyor muyum düşünce hürriyeti belki en galatı meşhur bir tekerleme.
"bir" düşünce de öyledir. yani insanın kendini "bir" noktaya teksif etmesi. düşünmekle "bir" şeyi düşünmek arasındaki yegane fark; düşünmek engelleyemediğimiz bir hadise iken; "bir" şeyi düşünmekk iradi, isteyerek bir hadise olması.
ifade; "bir" şeyi düşünmek ve o düşündüğün her ne ise ona dair fikrini beyan; hürriyet denilen mefkure ile irtibatlı; ona ait bir hadise.
insanın ifadesi önünde hiç bir engel yoktur. içinde yaşadığın cemiyetin, toplumsal yapının bizatihi normları diyeceğimiz yasalarla, o yasaların ruhuna uygun olup olmaması ifade fiilinin önündeki engel değil; o ifadenin efkara yayılması isteğinin önünde "engeller", hürriyet ve/ya hürriyetsizlik bahse konu olur; kendini hissettirir.
bir odada ifade ettiğin düşünceni; kalabalıklar içinde sözle ve/ya yazı ile resim ile açıkladığın an; yasalar ve/ya kimi geleneksel alışkanlıklar; kabuller gündemleşir.
birileri alkışlarken, birileri "hop" der. yani ifadeni çoğaltma arzusu, engebeli bir arazide yol almak gibidir.
yaşadığın cemiyetin cari yasalarının kabul sınırları dışında bir düşünceye sahipsen, ve yaymak istiyorsan; yasalarla; toplumsal alışkanlıklarla çatışmayı göze almak; haklı, haksız bir bedel ödemeyi peşinen kabul şarttır.
her insan "sözle", artık yaymalı-yaygınlaştırmalıyım dediği düşüncesini ifade edebilir. sokata, caddede, bulvarda, pazar yerinde bunu yapmanın önünde hiç bir engel yoktur; bu faaliyen süresini ise yasalar-alışkanlıklar tayin eder ancak.
yazı, resim vesair yolla düşünceni yayma arzusu önünde yine yasalar-toplumsal alışkanlıklar engeli olabillir; ama birde işin ekonomi-politik veçhesi vardır.
yayınlamak için ya gazete-dergi çıkarmak lazım; yada senin düşüncelerini sayfalarına taşımayı kabul edecek gazete-mecmua bulman gerekliliği bir şart olarak ortaya çıkacaktır.
şurası da bir hakikat ki; gazete mecmua ve/ya televizyon kanallarında boy gösterebilmek için; bu kurumların sahibi oldğu insanla-yönetim tarzıyla uyuşman şartı da unutulmamalıdır.
ifade özgürlüğü hem sonuz ve engellenemez; bir yandan engellenebili,r ve sonlu bir hadisedir.
galiba yasalar ve toplumsal alışkanlıklarla epey sorunlu bir insanın inandığı ifade hürriyetini şartsız olarak gerçekleştirmesinin tek yolu; avazı çıktığı kadar her mekanda konuşmaktır.
elemterefişkemgözlereşiş.
not; sanal ortamı unuttuğum sanılmasın; bu görülmez mekanlar, görülmeyen mürekkeple yazı yazmak gibidir.
birazda buz üstünde yazı kaymacası; eriyip giden; tel tel buhar harfler.
peki niye yazıp duruyorsun derseniz; hocam misali "ya tutarsa". hadi.
ülkemiz sınırları içerisinde yasak olan eylem.
bazen insanların sınırlarını zorlaması gerektiğini düşünüyorum. düşünce ve düşünme sonsuz. böyle bir yetenek insanlarda varken neden fazlasıyla monoton olduklarına şaşırıyorum. her gün uyumak kalkmak yemek yemek gibi bir döngü var insanlarda. ileriye gitmek ya da merak etmek gibi yeti her insanda yok ne yazık ki. tamam dünyayı fethet demiyorum ama en azından gerçekleri araştırsan , merak etsen kendine ait düşünce ortaya çıkarsan bu daha iyi olmaz mı ? belki bilim adamlarının diğer ülkelerden çıkması da bu sebeptendir. türkiyede çıksa dahi beyin göçü yapıyorlar.

insanın kendine ait bir düşüncenin oluşması da araştırmak ve kitap okumaktan geçiyor tabiki. bilmediğimiz o kadar çok gerçek var ki. ne biliym bir insanın kendini geliştirmesi ve düşünmesi gerekir bana göre , ot gibi yaşamak mantıksız.
Düşünmek durdurak bilmeyen bir şeydir. Ama önemli olan bir konuya bağlı kalmadan düşünmektir benim kanımca. Düşünce tarzı kimliktir. Düşünmek için araştırmak gerekir, sorgulamak gerekir.
Sıcak bi yüzeye temas edince elini refleksle çekermiş gibi insanların sohbetlerinden beynimi çekiyorum. insanlar bi çoğu yarım bilgiler edinen tembeller topluluğu, bi şey bilmez ama yarım bilgisiyle ömrünü ilme adamış insanlara kafa tutmaya kalkarlar, yazık. Kendi için çözülmez olan meseleleri diğerleri için de kördüğüm zannederde yarım aklından düşüncenin antitezini yazar kendince.

insanlar ellerine aldıkları çekiç ile yonttukları heykelin karşısında böbürlenen adi mahluk. O heykelin hammaddesi ''manasızlık'' farkında değiller, önem verdikleri heykelin kendinden başka hayranı yok farkında değiller. 50 lirasını boşa harcasa kahrolurlar halbuki tüm ömrünü boşa harcarken üzülmez çoğunluğu çünkü farkında değiller.

Dostoyevski'nin dediği gibi; keşke ben de diğerleri gibi alelade bi konuda, ne bileyim mesela cep telefonu konusunda bilgili olsaydım. O zaman kendime saygı duymaktan başka bi iş yapmazdım. Girdiğim ortamlarda cep telefonlarının mühim özelliklerinden bahseder, bunların yaşam için ne kadar önemli vasıflar olduğuna dem vururdum. Bana saygı duymayan insanların yakasına yapışır, diğerlerine bu bilgileri vererek önemli bi görevi yerine getirdiğime inandığım huzurlu bi yaşam sürerdim. Gerzekçe sohbetimi dinleyenler bana bakıp ''bak sen şu adama ne bilgili, ne özgüvenli birisi'' diye beni met ederlerdi. Lakin şimdi geldiğim nokta ne? Entelektüel bilgi edinmek?? Felsefe, sosyoloji, edebiyat bunları okuduktan sonra diğerlerinin gerzek esprileri beni bunaltıyor. Onların vakit cinayetlerine tanık olmaktan yıldım artık. Sex, futbol ve madde muhabbetleri sıktı beni tamam mı? Etrafımda materyalist insan istemiyorum.

Nasıl onlar basit esprilere bu kadar gülebiliyor? Neden sığ konuları konuşmaktan bu derece zevk alıyorlar? Kitaplar sadece benim için mi var? Kitapların herkese açık olduğu dünyada bu kadar boş kalmak nasıl mümkün olabilir? insanlar neden çok mutlu olduğunu, çok gezdiğini, herkesten çok yaşadığını diğerlerine ispat etme derdinde? Bunları düşünmek bana mı has?

Bilmiyorum, bilmiyorum. Sadece bana gelip gerzek anılarını anlatan, her muhabbeti kendine ve ne kadar üstün birisi olduğu konusuna çeken, boş teneke gibi çok ses çıkardığı halde üniversite okuduğu için kendini bilgili sayan, Eksik, mantıksız, yarım olmasına karşın kendini mükemmel ve üstün insan zanneden insanlara acıyorum o kadar?
güzel düşünmek, evrensel düşünmektir benim için. bir konuya bağlı olmadan düşünmektir, herşeyi herkesi düşünmektir. insan sadece kendisini düşünürse eğer bu bir kum kadar hafiftir. evrensel düşünürse eğer bu bir dağ kadar ağırdır.