Eski kitaplar genellikle ağır bir dil/üslupla yazılan anlaşılması zor kitaplar olduğu için, eski kitaplar arasında nispeten okunuşu en rahat eserlerdir.
dünya edebiyatının en iyi romanını seçmek çok zordur. birçok eleştirmenin ve okurun listesi farklıdır doğal olarak. ancak hemen şunu da belirteyim: en iyi romanı seçmek aslında dünyadaki tüm romanları okumadan karara bağlanabilecek bir şey değildir. O nedenle en iyi roman olabilecek romanları değerlendirelim:
don kişot : cervantes
don kişot, dünyanın en iyi ve en eski romanı olabilir. hem karakterlerinin ölümsüzlüğü, tekniğinin mükemmelliği, döneminin edebiyatını ve durumunu hicvedişi ve hem de roman türünün yolunu açması bakımından bunu fazlasıyla hak ediyor.
tolstoy'un bu romanı birçok eleştirmen ve yazara göre en iyi romandır. gerçekten de anna karenina da tekniğinin mükemmeliği ile dikkat çekiyor. roman türünün o döneme kadarki en iyi yapıtıydı teknik açıdan. iç monolog tekniği ilk kez bu romanda kullanılmıştı. anna karakteri ise madame bowary ile birlikte en iyi kadın karakter olarak bilinir.
bilindiği gibi ortak kanı, bu romanın dünyadaki en güzel roman olduğudur. yazılmış en iyi psikolojik betimlemeler de bu romandadır. teknik açıdan kusurları olması, onu düşürür.
teknik açıdan suç ve ceza'dan daha iyi olmasına rağmen, onun kadar sürükleyici değildir. bu nedenle onun gerisindedir. üstelik karakterleri de raskolnikov kadar başarılı da değildir. herkes raskolnikov'u bilir, ama ivan karamazof'u kaç kişi hatırlar?
don kişot'tan sonraki en devrimci yapıttır ulsses. roman türünün gidişatını değiştirmiştir. modernizmin tam anlamıyla başlatıcısı olmuştur. sayısız farklı üslüp, teknik, biçim , tür denenmiştir romanda. ama zor okunur.
çağımızın ustası marquez'in bu romanı da don kişot ve ulysses gibi adeta manifesto niteliğindedir. yepyeni bir akımın yerleşmesine en büyük etkiyi yapmıştır. latin amerika edebiyatının dünyaca tanınmasını sağlamıştır. ayrıca yeni romancıların savının geçersiz olduğu ortaya konmuştur. yeni romancılara göre roman türünün sonu gelmişti. oysa marquez öyle bir roman yayınladı ki, dünya edebiyatı bir anda sarsıldı. büyülü gerçekçilik akımının en iyi örneğidir.
proust'un bu yapıtı ulysses ile mücadele edebilecek bir yapıttır. zaman kavramını altüst eden roman, sadece edebiyatı değil, diğer sanat dallarına da bu açıdan etki etmiştir.
tolstoy'un bu destansı romanı, roman türünün en devasa yapıtıdır. hiçbir uzun soluklu yapıt, savaş ve barış'ın bütünlüğünü ve edebiliğini aşamaz. yaklaşık 500 karakter yer alır romanda. okur bunların çoğunu az çok gözünde canlandırabilir. tekniği sağlam olay akışı kusursuzdur.
flaubert'in bu başyapıtı kendi dönemine kadar don kisot dışında en çok sansasyon yaratan, en çok tartışılan kitabıydı. mahkemelere dahi düşmüştü. ancak aklanan bu roman hiç kuşkusuz tüm zamanların en iyi romanlarından biri olarak karşılandı. romantizm akımını bitirdi, realizm akımını başlattı.
Emily Bronté'nin tek romanı.
Bugün ingiliz edebiyatının klasiklerinden sayılan roman, ilk yayımlandığında hem olumlu hem de olumsuz tepkilerle karşılaşmıştır.
Eleştirmenlerin çoğu Uğultulu Tepeler'in özgünlüğünün ve başarısının, onun Bronté kız kardeşler tarafından çıkarılmış en iyi eser yaptığını öne sürmüşlerdir.
Alırken çevirisine ve yayınına özellikle dikkat edilmesi gereken kitaplardır. zira çevirisi iyi olmayan bir yayınevinden alırsanız okuyamayıp elinizden bırakabilir, okurken kafayı yiyebilir, okuduktan sonra almanız gereken tadı alamamış olabilirsiniz. Okuduktan sonra iyi bir yayıneviyle kıyaslarsanız eksik bölümlerin olduğunu, çevirenin kitabı katlederek çevirdiğini fark edebilirsiniz. iş bankası yayınlarının hasan ali yücel klasikler dizisi veya can yayınları tercih edilebilir.
büyük bir cogunlugunda paris sokaklarından cıkamama havası vardır. ya gumus samdanlar eritilip satılır, ya da calınıp saklanır, bu curumu isleyenler kurek ile cezalandırılır, hikayelerdeki madam mosyo sayısını takip etmekten ana konuyu anlamakta zorlanma olayına hic girmiyorum zaten, yakındıgım sey, biz millet olarak 1850'lerin beyoglunu daha bilmezken paris'in her caddesini karıs karıs ogrenir olduk bu eserler sayesinde.
(bkz: Gustave Flaubert) (bkz: Madame Bovary) okuduktan sonra bu bitmek bilmeyen klasikler için benden buraya kadar arkadaşım, ömrümü tükettiniz bunalımınızla denilebilir.
diğer yandan hayata bakış ve görüleri değiştirmek yetişkinliğe doğru yol alan gençlere doğru şeyleri aşılamak adına özendirilerek okunmaları tavsiye edilir.
kişiyi doğrudan yazıldığı zaman ve mekana götürebilen eserlerdir. bu eserler anlatılan savaş esnasında bile o kaosun aksine, huzurlu çözümlemeler sunar önünüze. dingin bir filtreden geçirir tüm olayları adeta. okunmalıdır okutulmalıdır. *
bu romanlarda en çok rusların izi vardır. tolstoy, dostoyevski, gogol, turgenyev ve daha aklıma gelemeyen niceleri. tabii yanlarında fransız edebiyatı bulunur. flaubert, dumas, zola, hugo gibi yazarlarıyla.
popüler romanlardan farklı olarak olaydan çok betimlemelere anlatımlara ve fikirlere öncelik verilen kitaplar olup hepsi yazıldığı zamanların ve yerlerin en iyi tanıklarıdır.
günlük popüler romanlardan farklı olarak fikir dünyanızda yeni yeni kapılar açar yeni bakış açıları kazandırır ve bunlarda biz farkında olmasakta hayatımızda değiştirici ve geliştirici(tartışılır) etkiler yapar.
mesela popüler roman olarak empatiyi ele aldığımızda çok akıcıdır film izler gibi okursunuz ama bir fikir vermez
onun yerine film izlensede olur.
not: dünya klasikleri alırken en dikkat edilmesi gereken nokta çeviridir, tabi kaliteli çeviride kaliteli yayın evlerinden çıkar.
ilk okumalarda sıkıcı ve basit olay örgülerine bürünmüş görünebilecek, fakat içinde insanı çok güzel bir şekilde işleyen, okuyanların kendilerine çok şey kattığı, gelişmiş kültür seviyelerine sahip ülkelerde çok okunan, kitaplar dizisi.
hangi çevirmenin çevirdiğinin çok önemli olduğu kitapalrdır bunlar. eğer saçmasapan bir çevirisini okuduysanınz çok sıkıcı gelebilir ama adam gibi bir çeviriyse ( nihal yalaza taluy ya da sebahattin eyüboğlu sayılabilir..) tadından yenmez. hele orjinalini okuyabiliyorsanız ne mutlu size.