ütopya'nın karşıtı olan sanat türüdür. yazınsal anlamda Zamyatin'in "biz" isimli eseri yol açıcıdır. orwell, atwood, kafka sonradan gelir. şahsen platonov'u da bir distopyacı olarak değerlendiririm. çünkü distopyadaki o karamsar, antiütopik konu, platonov romanlarında bir durum olarak ortaya çıkar. hatta can romanında insanı, insanlığı bir distopyaya çevirir.
jose saramago'nun körlük kitabı da distopyalar arasına eklenebilir. ayrıca zaman ve değişimle birlikte ütopya olarak kaleme alınan eserlerin distopyaya dönüştüğü görülebilir. buna örnek olarak da tommaso campanella'nın güneş ülkesi verilebilir.
uyarıdan öte; hatta gerçekleşmesi kaçınılmazdan da öte, gerçekleşmekte ve hatta kısmen gerçekleşmiş, ütopya niteliğini kaybetmiş; çağımızı ve totalitarizmi anlatan eserlerdir.
Bir distopya (anti-ütopya, Yunanca:dystopia) çoğunlukla ütopik bir toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılır. Distopik bir toplum otoriter-totaliter bir devlet modeli ya da benzer bir başka baskıcı sistem altında karakterize edilir. sözcük ilk defa John Stuart Mill tarafından kullanılmıştır. Filozofun Yunanca bilgisi göz önüne alınırsa, sözcüğü ütopyanın tersi olarak değil, 'kötü bir yer' anlamında kullandığı anlaşılır.
Yunanca bir ön-takı olan dys/dis, 'kötü', 'hastalıklı' ya da 'anormal' anlamını taşır. ou takısı ise 'yok', 'değil' anlamını taşır ki, ütopya(outopia) Yunanca'da 'olmayan yer' demektir. Aslında ütopya, 'güzel yer' anlamına gelen Eutopia'ya bir gönderme yapar. (eu öntakısı 'iyi, güzel' anlamı katar.) Yani distopya ile ütopya, dysphoria ile euphoria 'nın birbiriyle karşıt olduğu gibi karşıt değildir.*
korku ütopyası yada kötü ütopya olarakda anılırlar. son zamanlardaki en iyi örneği v for vendetta dır sanırım. tüm zamanlara bakarsak a clockwork orange ders niyetindedir bu kavrama