insanı galiba en çok yaralayan hissiyattır. bikez hisetinmi yapışır yakana bırakmaz her durumda kalbinde beliriverir. can yakar. çok yakar..bir kafese girer çıkamassnız orda kalırsınız....
değer verildiğini hissetme ihtiyacının kendi içinde karşılığını bulamama.
insanlar çok tuhaf. sürekli bir arayış hali. arayış de hep mutluluk gibi görünse de aslında aradığı/arandığı bir parça beğenilme isteği. bunu mutluluk zannedenlere acımalı aslında. ufacık bir ilgiden mutlu olanlara. mutlu olduğunu zannedenler yani. sonraları iyi olmuyor bunların. birden bire düşüş başlıyor o ufacık ilgi başkasına kaydığında. içe kapanmalar, küfretmeler ilgisini verip birden ortadan kaybolanlara. ama başkasına kızmak niye? insan kendini bir ilgiye mahkum edip, mutlu olduğunu zannediyorsa -bak zan dedim, aslı yok yani, uyan- hiçbir zaman aradığı mutluluğu bulamayacak. aramak da neden? bir ilginin peşinden giderken kırdığın insanları umursamıyorsan zaten hak etmişsindir o değersizliği. sonra dön arkana bir bak!
ya da bakma en iyisi, nasılsa yine göremeyeceksin.
insanlar çok tuhaf valla bak, vapurlar falan...
çok değer verdiğiniz/ verdikleriniz tarafından oluyorsa önem kazanır. yoksa banane 3. kişi bana değer versin vermesin çok da olmayan sikimde der geçerim. bire on değer vermem.
Ama işte ağzından çıkan her lafı kulaklarınızı dört açarak dinlediğiniz insanın sizin ne düşüncelerinizi, ne o çok istediğiniz konseri, ne de hayallerinizi önemsemediğini görünce mutlak bir değersizlik hissi içinde buluyorsunuz kendinizi. Ne gerek vardı ki?
gereksiz bir yanılgıdır.
insan ancak kendine değer verdiği kadar değerlidir, geç farkettim ama böyle. siz değersizim derseniz, inanın, etraftakilere de öyle olduğunu zorla kabul ettirip, bu senaryoyu yaşamaya başlıyorsunuz.
kendi kendinizin değeri, dışarıdaki bir şeye göreceli olarak değişmez. var olduğunuz için değerlisiniz aslında. sadece, bulanık görmenizi sağlayan çapaklardan sıyrılmak lazım.
işin en güzel kısmı, bu anlayış sadece 1 saniyede değişen birşey. kendi kendine yapıyorsun,oluyor, gerçekten !
sadece kendinle ilgili ve sadece sen değiştirebilirsin.
değerin, eşsizliğinden gelir. iyi ya da kötü diye birşey yok, farklı olabilir ama yargılamazsan iyi ya da kötü olmaz.
eşsizsin. birine bişiye benzemek zorunda değilsin, o davranış kalıplarında olmak zorunda değilsin.
mesela, herkes aynı anda yazı yazmaya başlasa ilk aklına gelenle ilgili, o yazıların hepsi farklı olacaktır. o fark işte, insan çeşidi ve sınırsızlığının ispatı olabilir bence.
bu kadar çok çeşit varken, karşılaştırma yapmak ve bişeye göre "değerli" ya da "değersiz" hissetmek çok saçma bence.
(bkz: hiçbi kitaptan okumadım, yaşadım, bunu buldum, dipten çıkarken)