insanın kendini kandırma konusunda zirveye ulaştığı vize ve final zamanı her gün gerçekleştirdiği eylem. bu tanım kısmıydı, dilerseniz örneğimizle konuyu irdeleyelim; irdeleyelim de ibret olsun aq.
erkenden ders çalışmaya başlamak amacıyla sabah 09:00'da uyandım ve dedim ki, derse başlamadan önce şöyle güzel bi kahvaltı yapayım. iyi gelir. kahvaltının akabinde demlenen keyif çayı ve "ulan ne olup ne bitiyor memlekette haberimiz olsun" amacıyla ters düz edilen gazeteyle birlikte saat 12:00 oluyor. bulaşıklara hiç girmiyim şimdi çünkü ders çalışmalıyım. geçiyorum masaya... şimdi bir müzik açmak lazım. açtık. hazır müziği açarken pc'nin başına geçmişiz bir de maillere bakalım da temiz başlayalım derse. hani kafamıza bir şey takılmasın. nasıl olsa halledilir, daha akşama yıl var. şu şarkıyı da dinliyim, şu maile de cevap yazıyım derken bu msn ne ara açıldı? benim farmville'de ne işim var aq? oha lan saat 15:00 olmuş! ev arkadaşımın odaya dalıp acıktığını ifade etmesinin üzerine, midemin ezildiğini fark edip "açken zaten bir şey anlamam, yemek yer sağlam bi şekilde başlarım çalışmaya" şeklinde resmen kendimin ağzına bir parmak daha bal çalıyorum. yemek hazırlanıyor, sofraya oturuluyor, yeme eylemi, sofra keyfi, yemek sonrası makara-geyik dakikalarının ardından, "hacı sen bulaşığa gir ben de bi çay atayım" cümlesi telafuz edildiğinde saatin nasıl olduysa 18:30 olduğu göze çarpıyor. haberler başlamıştır. açsana mösyö bi bakalım neler olup bitmiş. saat bildiğin 20:00. o değil de fena sıkıştım... tam da derse başlıycaktım ama böyle rahatsız çalışılmaz. şu uykusuz'u da alıyım yanıma. beyler ben doğuma giriyorum, rahatsız etmezseniz sizin adlarınızı veririm doğan çocuklara... evet sonunda masamdayım. çayın altına baktınız mı? çay hazır. dur bari bir iki tatlı şeyle şu çay faslını da kapatalım da öyle çalışırız. 2-3 parça not alt tarafı, birer kere okusam bile bir şeyler kalır. ( iç sesimi sikiyim benim) hacı bi bardak daha doldursana bana. oha lan bu sefer sevişecekler galiba behlül'le biter!. bunlarda çok reklam veriyorlar deli gibi uzadı dizi. hayır o değil milletin işi gücü var bağlıyorlar böyle ekrana. (hay ben benim bu iç sesimi...) beyler ben odama çekiliyorum. sınava çalışıcam. saat 22:30. bu iş masada olucak gibi değil, yatağa uzanıyım öyle okurum. alo? naber hatun? ben de seni... saat 00:00. oha saat kaç olmuş! uyku da bastırdı hafiften. bari moda girmişken yatıyım da sabah dinç kafayla çalışırım...
ulan sığır! sınav zaten sabah 08:30'da! sabah dinç kafayla çalışıcakmış! sen bu sabah da dinç kafayla uyanmadın mı pezevenk! kafanı sikiyim senin!. ya da dur... sabah dinç kafayla sikerim...
erteleye erteleye bugüne kadar geldik sözlük. kos koca kitap tam 1 haftadır çalışmak üzere karşımda duruyor ve hala karşımda duruyor sözlük. pazartesi finaller başlıyor; ama ben kendimi yaz okuluna çoktan hazırladım.
felsefem; " yarın yapabileceğin işi bugün yapma. " bunun izine kendimi adadım. sonumuz hayır olsun diyerek bu entrymi noktalıyorum, kendime geçmiş olsun dileklerimi gönderirken diğer arkadaşlarıma da allah zihin açıklığı virsin deyom...
genelde tıp sınavları için bize 90 not verirler bende okumadan son iki güne saklar hatta bir güne saklarım. bunda kötüsü düşünülemez.
tabi sınıfta kalarak da cezamı aldım inek gibi olmazsada insan gibi çalışmaya başladım...