bugün

tedavi edilmesi gereken hatta bazen ilaçlara başvurulan ruhsal çöküntü.depresif insanlar mutlu olmayı sevmezler.closer filminde julia roberts için doktor sevgilisinin söylediği cümle şudur.
jude law:ama o seninle mutlu olamazki.
clive owen:o zaten depresif biri.mutlu olmayı istemiyo.
Depresyon dünyadaki iş görmezlik halinin başlıca sebebidir. Fakat zihinsel bir rahatsızlık olduğu için yüksek kolesterol gibi bir hastalığa göre daha zor anlaşılır. Zorluğun sebeplerinden biri 'depresyonda olmak' ile 'depresif hissetmek' arasındaki farktır. Herkes zaman zaman keyifsiz hisseder. Kötü puan almak, işini kaybetmek, tartışmak, hatta yağmurlu bir gün bile hüzünlü hissettirebilir. Bazen tetikleyici bir durum bile olmaz. Apansız ortaya çıkıverir. Sonra şartlar değişir ve hüzünlü hisler kaybolur. Klinik depresyon ise farklıdır, tıbbi bir rahatsızlıktır ve sırf siz gitsin istiyorsunuz diye gitmez.
En az 2 hafta sürer ve kişinin iş görmesini, sosyal hayatını ve aşk hayatını engeller. Depresyonun çeşitli belirtileri vardır: Düşük bir duygu durumu, normalde seveceğiniz şeylere ilgi kaybı, iştahın değişmesi, işe yaramaz veya suçlu hissetmek, çok fazla veya çok az uyku, zayıf konsantrasyon, yerinde duramama veya yavaşlık, enerji kaybı, yinelenen intihar düşüncesi...

Bu belirtilerin en azından 5'ine sahipseniz, psikoloji rehberine göre depresyon tanısına uyuyorsunuz. Yalnız davranışsal belirtileri yoktur depresyonun, beyin içinde fiziksel bulgular da olur. Öncelikle, çıplak gözle ve X-ray'de görülebilir, değişimler olur. Mesela daha küçük beyin ön lobu ve hipokampal hacim. Daha mikro ölçekte, depresyon birkaç şey ile bağlantılıdır: Bazı nörotransmiterlerin (sinir iletici) anormal iletimi veya tükenmesi, özellikle serotonin, norepinefrin ve dopamin . Günlük ritmin bozulması, uyku döngüsündeki REM ve derin uyku aşamalarındaki değişimler, yüksel kortizol ve troid hormon düzensizliği gibi hormonel anomaliler. Ama nörologlar hala depresyona neyin sebep olduğuna dair bütün resme sahip değiller. Genler ve çevresel şartlar ile karmaşık bir ilişkisi varmış gibi görünüyor ama hala nerede ve ne zaman görüleceğine dair bir teşhis yöntemi / aracı yok. Ve depresyon belirtileri soyut olduğundan iyi görünmesine rağmen depresyonla boğuşan birini anlamak zordur. Zihin sağlığı Ulusal enstitüsü'ne göre zihinsel rahatsızlığı olan ortalama bir kişi yardım isteyene kadar 10 yıldan fazla zaman geçiyor. Aslında çok etkili tedavi yöntemleri mevcut. ilaçlar ve terapiler beyin kimyasallarını destelemek üzere birbirini tamamlar.Bazı uç örneklerde, hasta beyninde kontrollü bir felç gibi etki eden, elektroşok tedavisi oldukça faydalı olur. Transkranyal manyetik stimülasyon (tms) gibi diğer umut vaadeden tedaviler de araştırılmaya devam etmektedir. Yani depresyon ile mücadele eden birini tanıyorsanız nazikçe, bu tedavi seçeneklerinden biri için teşvik edin. Hatta, yakınlardaki terapistleri araştırmak veya doktora sorması gereken soruların listesini hazırlamak gibi belli işlerde yardım teklif etmek gerekiyor. Depresyondaki birine bu ilk adımlar aşılamaz gibi görünür. Suçlu veya utanç hissederlerse depresyonun astım veya diyabet gibi tıbbi bir durum olduğunu hatırlatın. Zayıflık veya kişisel bir özellik olmadığını kırık bir kolu kendi kendilerine iyileştiremeyecekleri gibi depresyonu da tek başlarına atlatmayı beklememeliler. Eğer kendiniz depresyonu deneyimlediyseniz, depresif hissettiğiniz dönemler ile karşılaşmaktan kaçının. Onların yaşadıklarını normal, geçici hüzünlü hisler ile karşılaştırmak, kendilerini mücadeleleri yüzünden suçlu hissetmelerine sebep olabilir. Yalnız açıkça depresyon hakkında konuşmak yardımcı olabilir. Örneğin araştırmalara göre, birine intiharla ilgili soru sormak intihar risklerini azaltıyormuş. Zihinsel rahatsızlıkla ilgili açık bir konuşma engelleri aşındırır ve kişilerin yardım istemelerini kolaylaştırır.Böylelikle daha çok hasta tedavi aradıkça bilim insanları depresyonla ilgili daha çok şey öğrenecek ve tedavi yöntemleri daha da iyileşecektir.
Beni oku!

Depresyon Beyindeki bazı kimyasalların dengesini kaybetmesi sonucunda, ruhsal durumunuzda meydana gelen büyük değişikliklerdir. Ani değil, aksine zamana yayılan.. Damla damla ruhunuzu ve bedeninizi ele geçiren... Kendinizi acınacak halde, üzgün, ümitsiz, işe yaramaz hissedersiniz. Daha öncesinde hoşunuza giden şeylerden zevk almaz, onlardan yavaş yavaş uzaklaşırsınız... Sohbetinden tat aldığınız insanların, yanınızdaki varlıkları bile size batar, onların seslerine dahi tahammül edemezsiniz... Bu şekilde 2 hafta veya daha uzun süren belirtiler depresyona işarettir. Tedaviye ve tıbbi desteğe ihtiyacınız olabilir. Tüm bunlara neden olan şeyler arasında şunlar gösterilebilir: sevdiğiniz birini kaybetmek, büyük sağlık sorunları, bazı ilaçlar, aşırı miktarda alkol almak, uyuşturucu kullanmak, büyük bir operasyon geçirmek, doğum yapmak, stres, iş hayatındaki olumsuzluklar, işsiz olmak, önemli sınavlar, üst üste başarısızlıklar, hayatınızda büyük bir değişiklik yaşanması... Semptomları yani belirtileri ise şöyle sıralanabilir : kendinizi acınacak halde hissetmek, aşırı öfke, sinir, üzgün hissetme surumu, gerginlik, sürekli ağlama hissi, normalde yapmaktan zevk aldığın aktivitelerden uzaklaşmak, daha da ilerisi, kilo kaybı, iştahsızlık ya da aşırı yeme hissi, uyu bozukluğu, uyuyamama ya da çok fazla uyuma, gece ile gündüzün karışması, huzursuz bir ruh hali, cinsel soğukluk, suçluluk hissi, hatırlama güçlüğü, ölüm, kendine zarar verme isteği, arkadaş ve aileden uzaklaşma... Bu gibi durumlar muhakkak ki bir uzmana başvurmayı gerektirir... Çünkü tedavi edilmezse, sonucu intihar gibi büyük bir felakete bile neden olabilir. Uzman kontrolünde başlanan ilaçlar 3 ile 6 haftada etkisini gösterir... Yan etkileri de olan bu ilaçlar 6 ile 12 ay zamanla kullanılmalıdır. Kendi kafana göre ilaçları bir anda kesemezsin. Zamanında kullanmalı ve kesileceği zaman ise doktor kontrolünde, dozajı gittikçe azaltılarak kesilmelidir.... ilaç tabi ciddi bir destek... Ancak çözüm elbette sende... Seveceğin aktiviteler bul.. Kendini biraz zorla... Aile ve arkadaşlarınla sohbet et... Senden çok fazla şey bekleyen insanlardan biraz uzak dur... Zira onların beklentilerini karşılayamayacak kadar güçsüz hissediyorsun kendini... Düzenli gıda alımı, spor yapmak sana iyi gelecektir. Alkolden, kafeinli içeceklerden uzak dur. Kendine bir liste yap. Öncelikle hastalığının, bunun da herkesin başına gelebileceğinin farkında ol. Çünkü bu hissettiklerin, yaşadıkların, yaptıkların birer ruhsal hastalık belirtisi... Normalde kendine bakan biri isen, saçların yağlı şekilde günlerce evde oturmazdın değil mi? Bilgisayardan televizyondan, günün belli bir saatinden sonra uzak dur. Onlardan yayılan ışık uykusuzluğa neden olur. Bana güven. Erken kalkmaya özen göster. Biliyorum bu çok zor... Sabaha karşı uykuya daldığın yatağın seni asla bırakmak istemiyor... Yapışıp kalıyorsun ona.. Ama onun esiri olma. Yataktan kalk. Hemen duşa gir. Camını aç odanın. içeri temiz hava girsin... Aile ile kahvaltı, ardından sokağa at kendini... Bir güzel yürüyüş... Kitaplar edin kendine... Ama roman tarzı değil. Seni ruhen düşünmeye sevk edecek tarzda değil.. Hoşlandığın konularda olabilir... Bilim, sanat, spor, mizah... Bu tarz yayınlar oku... ilaçlarını ihmal etme... Kendi iç sesini sürekli olarak dinleme... Bu seni huzursuz edebilir... O seni hasta etmeye çalışıyor olabilir... Sana yat, uyu, yeme, ağla, somurt diye komutlar veren beynini kontrol etmeye çalış... Sen insansın... Mükemmel özelliklerle yaratıldın... Kendi kendinin esiri olmaktan vazgeç! Hemen ayağa kalk ve hayata kaldığın yerden devam et!

Ha bu arada... Teşekkürler beni okuduğun için...
kısaca şöyle bir şeydir; görsel
ya depresyon içinde bulunduğumuz hayata dair belli bir farkındalık seviyesinde gösterilebilecek en gerçekçi yaklaşım ve en normal tepkiyse ama toplumda üretim gücünün düşmesine yol açtığından küresel düzeyde hastalık olarak değerlendiriliyorsa? belki de aslında neşeli ve hayatı sever halimiz bir kafa güzelliğinden ibarettir. belki depresyon hakikattir. (bkz: conspiracy keanu)

ben beğendim mantıklı.
Bu depressif epizoda sık sık rast gelinir ve uzun müddet devam eder. Depressif fazın başlıca belirtileri (buna triad'da denir) şunlardır;
a- Ahvali ruhiyenin kötüleşmesi
b- Entellektüel yapının yavaşlaması
c- Psikomotor aktivitenin yavaşlaması.

Bu belirtilen ağırlık derecesine göre muhtelif çeşitte olabilir. Depressif fazın başlangıç aşaması astenik, vejatatif ve somatik belirtilerle dikkati çeker. Hastaların uykusu bozulur, yatağa uzandıktan uzun bir müddet sonra uykuya geçebilirler. Uyku sıkıntılı ve ızdıraplı olup, muhtelif içerikli rüyalarla doludur. Gün doğmadan önce uyanan hasta kendini ezgin, yorgun hisseder, iştahı bozulur, konstipasyon ortaya çıkar. Hastalar bedenlerinin muhtelif yerlerinde ve iç organlarında hoşagelmez duygulardan, hassasiyetlerden (hiperesteziya) ve ağrılardan şikayet ederler ve devamlı ağlamak isterler. Hareket etmek, iş görmek hevesi o derecede azalır ki, her zaman yaptığı kendi mesleğini daha yapamaz duruma gelir. Bazı durumlarda bu belirtiler saf bir depresyon tablosu gibi görünmeyebilir. Depressif epizod için karakteristik olan keder, ızdırap olmadığında teşhis koymak zorlaşabilir. Bazı hastalarda ruh hali az bozulabilir. Bu tip hastalar, sevinebilmediklerini, işe karşı eğilimlerinin azaldığını, kötü hadiselere karşı daha çok ilgi ve alaka gösterdiklerini belirtebilirler. Akşama doğru hastanın vaziyeti sanki normalleşir.

Ağır dereceli depresyon döneminde ise ruhî halin şiddetli kötüleşmesi ile birlikte onları keder ve ızdırap sarar. Hastaların dış görünüşünde yansıyan, düşkünlük, kederlilik (gemginlik), anksiyete, korku ve rahatsızlık hisleri teşhisi kolayca koydurur. Böyle şahıslar oldukça yavaş hareket eder, halsiz ve yorgun görünürler. Başlarını daima eğerek dururlar ve gözlerini bir noktaya dikerler. Derilerinin rengi, hatta saçları bile tabiî rengini yitirmiş gibidir. Fizikî ve psişik aktivasyon ileri derecede azalır. Sesleri hafif, monoton ve emosyonel vurgularını yitirmiş bir şekildedir. Çoğu zamanlar konuşmak dahi istemezler.

Bu aşamada vejetatif ve somatik belirtiler ortaya çıkmaya başlar. Civardaki adamlara, tabiat manzaralarına, müzik melodilerine, hatta kendi çocuklarına karşı bedbin bir bakışla olumsuz değerlendirir, geleceğe ümitsizlikle bakar. Hastalar sık sık "Yüreğinde sanki taş bağlı', "Kalbim yas içinde", "Hiçbirşey beni mutlu etmiyor", "Ben artık hiçbir işe yaramam", "Yaşamakta hiçbir mana görmüyorum" şeklinde şikayetlenir, sızlanır.

Şizofreniye tutulmuş hastalardan farklı olarak bu tip hastalar iş yapabilme kabiliyetini ve fiziksel aktivitesini kaybettikleri için ızdırap çekmektedirler. Gelecek hayatları için korku ve anksiyete hissi onları terketmemektedir. "Ne çocuklarıma, ne de kendime bakabiliyorum", "iş görmeye gücüm kalmadı", "Ben de hiç can kalmadı", Ben de hayır kalmadı" diyen hastaların ızdırap geçirdikleri şüphe doğurmamaktadır. Depressif hal, bir kaide olarak, günün birinci yarısında güçlü, akşama yakın ise nisbeten zayıflar.
hiçbir sebep yokken insanı kahreden, eve kapatan ve insanlardan uzaklaştıran aptal psikolojik bozukluk.
erdemli insan hastalığıdır depresyon.

insanları kırmaktan çekinen, derdini sıkıntısını içine atan insan hastalığı.

tüm kahrını başka insanların üzerine yıkmış, dünyaya eziyet etmeye gelmiş insanlar yakalanmazlar. çünkü tüm pisliklerini, zalimliklerini insanlar üzerinde tatbik ederler.

onun için depresyondan utanmayın, özel insanlarsınız.
insanın kendine yakışanı giymemesidir.
depresyona girmeyen adam beş para etmez...
mutsuz olmakla aynı şey değildir, depresyon mutsuzluk içerir ancak bundan daha fazlasıdır. bu kadar insanın mutsuzluğunu depresyon sanmasının ardındaki temel neden sanıyorum gazetelerin sarmaşık kelebek gibi eklerinde yayınladıkları gubidik depresyonda mısınız testleridir.
günümüzde basit bir hırka ile atlatılabilen rahatsızlıktır.

(bkz: depresyon hırkası)

herkeste var işe yaramasa neden herkeste olsun.
uyanılması gereken bir kabus.
"çok üzgünüm, sanki daha önceki kişiliğimi yapımı kaybettim. Hiçbir şeyden zevk almıyorum. Bu sıkıntı, keder bitmeyecek. Hayat bana ağır geliyor. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Kendimi yorgun ve bitkin hissediyorum. Sabırsız, tahammülsüz bir insan oldum. Kimse gelsin -gitsin istemiyorum. Sessiz - sedasız bir odada yanlız başıma kalmak istiyorum. Çocuğuma bakamıyorum; bazen diğerlerini boğasım geliyor. Bazen de artık yaşamanın bir anlamı kalmadı diye düşünüyorum. Bir şey öğrenemiyorum, her şeyi unutuyorum... Zaman zaman sebepsiz ağlıyorum. Çok sıkılıyorum, daralıyorum, baş ağrılarım sıklaştı. iştahtan kesildim, kilo verdim. Uykuya dalmakta güçlük çekiyorum, bazen erkenden sıkıntı ile uyanıyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Karar veremiyorum. "

Eski sen hala orada bir yerde. Umudunu kaybetme.
beyindeki bir maddenin azlığından olduğu her ne kadar iddia edilse de, bu sadece depresyona sebep olan ayrıntılardan biridir ve o maddenin adı dopamindir(D2).

dopamin sinir hücrelerinden salınan bir nörotransmitter yani sinirler arasında iletişimi sağlayan kimyevi bir maddedir. iki sinir hücresi arasındaki kesecikler içinde depolanır. sinire uyarı gelince depolardaki dopaminler iki hücre arasındaki temas boşluğuna bırakılır. bu şekilde sinirsel uyartılar iletilir ve dopaminin işi bittiğinde keseler içine tekrar geri alınırlar. eğer dopaminin geri alınımı engellenirse ve dopaminler uzun süre bu boşlukta kalırsa zevk alma dediğimiz olay olur. örneğin ; kokain kullanan birinde kokain dopaminin geri emilimini engeller ve dopaminin geri emilememesi nedeniyle kokain tiryakileri haz alır. ancak uzun süre kokain kullanımında ise beyin dopamin sentezini azaltır. bu nedenle de depresyon görülür.

yukarıda söylediklerimden de anlaşılacağı gibi uyuşturucu kullanımı beynin dopamin sentezini azaltarak depresyona neden olur.

genetik olarak da dopamin sentezinin yetersiz olduğu vakalar görülse de, bu sayı depresyon kimliği altındaki kişilerin yüzde beşini geçmez. geri kalanların büyük bir çoğunluğu uyuşturucu vakaları sebebiyle görülür.

bunlardan arta kalanlarda ise dopaminle hiç bir ilgisi bulunmayan nedenler göze batmaktadır.

dolayısıyla uyuşturucu vakaları depresyonun büyük bir çoğunluğunu oluşturur. ve bu da kişinin inancına bağlı olarak değişiklik gösterir. yaradanın yarattığına neyin yararlı neyin zararlı olduğunu bilmesi ve onu zarardan korumak için bunu ona bildirmesi bana hiç de garip gelmemekle beraber nasıl olup da bazı kesimlerce saçma bulunuyor anlamlandıramıyorum.